30 Aralık 2021

Süper Lig'de ilk yarının ardından

Kulüplerimizin maddi durumları ortadayken, bunun üstüne döviz kurunun yarattığı olumsuzluklar da eklenince, yeni yılla birlikte gelen ara transfer dönemi de önceki sezonlar kadar hareketli olmayabilir.



Zor bir seneyi geride bırakırken, 2021-22 sezonunun ilk yarısının da sonuna geldik. Sezonun ilk yarısı, son şampiyon Beşiktaş'ın yanı sıra, Fenerbahçe ve Galatasaray'ın da oyun ve skor krizleriyle, Trabzonspor'un etkileyici performansıyla ve bir Süper Lig klasiği olarak bol bol teknik direktör değişiklikleriyle bitti ve önümüzdeki 10 günlük aranın ardından, çok da vakit kaybetmeden kaldığı yerden devam edecek.

Kulüplerimizin maddi durumları ortadayken, bunun üstüne döviz kurunun yarattığı olumsuzluklar da eklenince, yeni yılla birlikte gelen ara transfer dönemi de önceki sezonlar kadar hareketli olmayabilir. Kesin bir ifadeyle "olmayacaktır" diyemiyoruz, zira kulüplerimiz bugüne kadar da aslında sahip oldukları paraları harcamakla kalmayıp bol bol borçlanma yoluna gittiler. Bunun 2022'de de değişeceğini düşünmek gereksiz bir iyimserlik olabilir.

Sayılarla lider : Trabzonspor

Trabzonspor sezonun ilk yarısını 46 puanla kapadı. Bu her ne kadar Süper Lig'de bir "ilk yarı" performansı olarak yüksek bir puan gibi gözükse de, ligin formatının, pandemi nedeniyle küme düşmenin kalktığı sezondan bu yana bozulmasının doğurduğu bir durumdan, daha uzun bir sezon ve daha çok maç sayısından kaynaklanıyor. Bildiğiniz gibi, eski adıyla Birinci Lig, yakın zamanlardaki adıyla Süper Lig, 1987-88 sezonundan itibaren 3 puanlı sistemde oynanmaya başlarken, 1994-95 sezonuyla birlikte 18 takıma sabitlenmişti. Covid hayatımıza girene kadar, sadece 2011-12 sezonundaki Süper Final'le formatına müdahale edilen ligimizde de, doğal olarak sezon ilk yarıları 17 hafta sürmekteydi. On sekiz takımlı sezonlarda, 2005-06 sezonunda Fenerbahçe'nin 17 haftada topladığı 45 puan, ortalamada maç başına 2.65 gibi çok yüksek bir ortalamaya denk geliyordu. Trabzonspor'un 19 maçta topladığı 46 puanın ortalama karşılığı maç başına 2.42 puan yapıyor. Bu da 18 takımlı ve 3 puanlı dönemdeki en yüksek dokuzuncu ortalama. 

1996-97 sezonunda Galatasaray ve 1995-96 sezonunda Trabzonspor'un 17'şer maçta topladıkları 44'er puan da ortalamada 2.59 maç başına puan demek. 2003-04 sezonunda Beşiktaş ve 2004-05 sezonunda Fenerbahçe bu sefer 43'er puan toplayarak ortalamada 2.53 puana ulaştı. Yine 1995-96 sezonunda Fenerbahçe, 1999-2000 sezonunda Galatasaray ve 2010-11 sezonundaki Trabzonspor da 42'şer puanla ortalamada 2.47'yi yakaladılar ve bu sezonki Trabzonspor'dan ortalamada daha yüksek puan toplamış oldular.

Bütün bunlar Trabzonspor'un sıradışı bir sezon geçirdiği gerçeğini değiştirmiyor elbette. Abdullah Avcı ve öğrencileri, şehrin 40 yıla yaklaşan şampiyonluk hasretine son verme yolunda emin adımlarla ilerliyor. Ligin ilk 15 haftasını yenilgisiz geçen bordo-mavililer, devre bittiğinde 19 maçın 14'ünü kazandı. Otuz altı golle ligin en çok gol atan ve 14 golle ligin en az gol yiyen takımı olan Trabzonspor, boşuna lider olmadığını ilan eder gibi.

Özellikle gol yollarında etkili ayaklarının performansı Trabzonspor'u zirveye çıkarttı ve orada tuttu. Trabzonspor, ligde en çok oyuncusu 5 ve üzeri gol atan takım. Cornelius'un 9, Bakasetas'ın 7, Nwakaeme'nin 6 ve Djaniny'nin 5 golü, Trabzonspor'un attığı gollerin %75'ini oluşturuyor. Gol katkısında da, Trabzonspor'dan daha çok oyuncusu 5 ve üzeri gol katkısı veren sadece lig ikincisi İH Konyaspor var. Konyaspor'da bu sayı 6'yken (Serdar Gürler, Sokol Cikalleshi, Abdülkerim Bardakçı, Endri Çekici, Koka ve Guilherme), Trabzonspor'da ise beş (yukarıdaki dörtlüye Marek Hamsik ekleniyor). Ancak Trabzonspor'un bu beşlisinden 3 isim, toplam gol katkısında 10'un da üzerinde; Nwakaeme'nin 6 gol 6 asisti, Bakasetas'ın 7 gol 4 asisti, Cornelius'un ise 9 gol 1 asisti var.

Trabzonspor'un lig liderine yakışmayan belki de tek istatistiği kalesine çektirdiği şut sayısı. Maç başına kalesine yaklaşık 15 şut çektiren Trabzonspor, bu şutlar için rakiplerine kaliteli pozisyon imkanı vermemesiyle durumu kurtarıyor denebilir. Kalesine çekilen şutların xG ortalaması en düşük takım Trabzonspor (0.078). Buna %80'in üzerinde kurtarış yüzdesi olan Uğurcan Çakır da eklenince, ligin ilk yarısında rakiplerinin bu şut bonkörlüğü Trabzonspor için hiç sorun yaratmadı.

Konyaspor takipte

Sezonun geride kalan 19 maçı, 57 puanlık daha maç var anlamına geliyor. Spor kamuoyunun büyük bölümü, şampiyonluk mücadelesindeki puan farklarını hep önceki şampiyonlarla zikrederek, zirveden kopmayan Konyaspor'a haksızlık ediyor. Fenerbahçe'nin 14, Beşiktaş'ın 18, Galatasaray'ın 19 puan fark yediği ilk yarıda, Konyaspor liderle arasındaki puan farkı tek basamaklı bir sayı olan (7 puan) tek takım. Trabzonspor'un performansından bahsederken çıkan istatistiklerde, Konyaspor'u andığımız istatistiklerin bir kısmı zaten yeşil-beyazlıların neden bulunduğu yerde olduğunu anlatır nitelikte. Az sonra, Fenerbahçe ve Galatasaray'ın sorunları arasında sayacağımız şey ise, Konyaspor'un bir diğer güçlü tarafı; kadro istikrarı.

Konyaspor, ligin ilk yarısında oynadığı 19 maçın 16'sına aynı geri dörtlüyle çıktı; Skubic, Ahmet, Abdülkerim, Guilherme. Orta sahada 8 farklı oyuncu kombinasyonu deneyen Konyaspor, bunlardan en çok kullandığı üçlüyü tam 8 kez kullandı; Soner, Hadziahmetovic, Çekici. İleri uçta 9 farklı oyuncu kombinasyonuyla maça başlayan Konyaspor, burada da en sık maça başladığı üçlüyü 9 kez kullandı; Serdar, Bytyqi, Cikalleshi. Maçlarında, ligin genel geçer kabul görmüş baş altı takımı oyunu olan geçiş oyununu da tercih etmeyen İlhan Palut ve öğrencileri, kadro istikrarı ile kendi kararlı oyununu birleştirince, ortaya 19 maçının sadece 2'sini kaybeden, Fenerbahçe ve Beşiktaş'ı yenerken Trabzonspor'la da berabere kalan ve sadece Galatasaray ve Gaziantep FK'ya mağlup olan bir Konyaspor çıktı. Sezonun ikinci yarısında, onları buraya getiren dar rotasyon bir yorgunluk veya sakatlık krizi yaşatmaz, şampiyonluk yarışının stresi psikolojik olarak takımı ve camiayı vurmazsa, görünüşe göre Trabzonspor'u sonuna kadar kovalamaya en yakın takım onlar olacak.

Üç İstanbullu

Yazının başında da değindiğimiz gibi, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray sıkıntılı bir sezon geçiriyorlar. Beşiktaş ve Fenerbahçe'nin ikisi de ilk yarının sonlarında teknik direktörleriyle yollarını ayırdılar ve ikisi de sezonun geri kalanı için kalıcı bir isimle durumunu netleştirebilmiş değil. Galatasaray ise, kadro yapısı gereği, elindeki oyucu grubuna daha uygun olan reaktif oyunu oynayabildiği UEFA Avrupa Ligi'ndeki performansı nedeniyle herhangi bir değişikliğe gitmiş değil. Galatasaray'ın bu sezon başında girdiği kadro gençleştirmesi, onları ligin en genç takımı yapıyor. Galatasaray'ın bu sezon sahaya sürdüğü oyuncularından oluşan dakika ağırlıklı yaş ortalaması 26.8. Fenerbahçe (27.0) ve GZT Giresunspor (27.3), Galatasaray'ı takip eden iki ekip.

Galatasaray'ın esas sorunu gol yollarında. Maçlarında yakaladığı penaltısız gol sayısının, gol beklentisine oranı 0.79, yani gol beklentisi üzerinden %79'luk bir çevirme oranı var, ki bu oranın zirve kovalayan takımlarda %100'ün üzerinde olmasını bekleriz. Nitekim, Trabzonspor'u ligde takip edebiliyor gözüken tek takım olan Konyaspor'da bu oran 1.17, lider Trabzonspor'da 1.11, zirveden uzak olsa da Beşiktaş'ta 1.12. Bu oranın lideri Kayserispor'un ise (1.19), sorunu belli ki savunmasında.

Beşiktaş'ı sezon başındaki sakatlık dönemi ve onun dönüşü ciddi şekilde yaraladı. Aboubakar'ın yerine gelen ve kağıt üzerinde ondan daha isimli bir golcü olan Batshuayi, oyun anlamında Aboubakar'ın yaptıklarını yapamayınca ve çok parıltılı bir fırsat transferi olan Miralem Pjanic de merkez orta saha kurulumunda doğru rolü bulamayınca, beklenen skorlar gelmedi. Ancak, yukarıda değindiğimiz gibi, rakip kalede bunlara rağmen beklentiyi aşan Beşiktaş'ta ise esas sorun savunmada. Trabzonspor'un en iyisi olduğu, "kalesine kaliteli şut çektirmeme" tablosunun (Trabzonspor'un rakiplerinin ortalaması 0.078'di) en sonunda Beşiktaş var. Beşiktaş'ın kalesine çekilen şutların gol beklentisi ortalaması 0.132, yani Trabzonspor'un kalesine çekilmesine izin verdiği kalitenin neredeyse iki katı. Bu da, Beşiktaş'ın maçlarında rakiplerinin gol olma olasılığı daha yüksek şutlar çektiği anlamına geliyor.

Fenerbahçe'de ise sorunun adını Galatasaray veya Beşiktaş'taki kadar kestirmeden koymak pek mümkün değil. Fenerbahçe'nin sezonun ilk yarısındaki sayısal olarak en büyük sorunu performansla ilgili değil, kadro kullanımıyla ilgili bir sayı gibi. 

Ligde ve UEFA Avrupa Ligi'nde toplam 25 maça çıkan Fenerbahçe, bu 25 maçta orta sahasında 18, ileri ucunda ise 19 farklı oyuncu kombinasyonu kullandı. Şampiyonlar Ligi maçlarından birine altyapı oyuncularıyla gitmek zorunda kalan Beşiktaş'ın bile orta sahada 15, ileri uçta 16 farklı kombinasyon kullandığı sezonda, Fenerbahçe'nin oyununun yeni hoca, yeni diziliş ve yeni oyuncularla başlanan sezonda bir türlü rayına oturamamasının sebeplerinin başında, oyuncuların birbiriyle oynama alışkanlığı edinememesi sayılabilir. İleri uçta, Fenerbahçe gibi fazlaca deneme yapan, Galatasaray, tam 15 farklı oyuncu kombinasyonu denedi, ancak sarı-kırmızılılar en çok denediği kombinasyonu (Feghouli – Kerem – Diagne) 4 kez birlikte kullanırken, Fenerbahçe ne orta sahada, ne ileri uçta hiçbir kombinasyonu 3'ten fazla denemedi ve 15 kombinasyonu sadece 1'er kez birlikte sahaya sürdü.

Yeni yıl, yeni umutlar

Dünya'nın, Güneş'in etrafında bir turunu tamamlamasına fazlaca anlam yüklenen günümüz hayatında, sembolik de olsa bir şeyin bitip yenisinin başlıyor oluşu beraberinde umut getiriyor. Covid yüzünden ileride unutmak istediğimiz yıllar olarak anlatacağımız neredeyse kesin olan 2020'nin ardından, 2021 de virüsün gölgesinde geçti. 2022'nin, gündelik hayatımızın virüsün etkisinden biraz daha uzaklaşarak normalleşeceği bir yıl olacağını umarak önümüze bakacağız. Aynı zamanda Trabzonspor'un hasretini sonlandıracağı, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray'ın, her şeye rağmen en azından prestij mücadelesinde vites arttıracağı, Konyaspor ve Başakşehir'in ise Trabzonspor'u yalnız bırakmamak için adımlarını sıklaştırmaya çalışacağı bir sezon ikinci yarısı ise hiç şüphesiz önümüzde.

Hepimize, umutlarımızın taze ve sağlam kalacağı, sağlık dolu bir yıl diliyorum.

Kulüplerimizin maddi durumları ortadayken, bunun üstüne döviz kurunun yarattığı olumsuzluklar da eklenince, yeni yılla birlikte gelen ara transfer dönemi de önceki sezonlar kadar hareketli olmayabilir.



Zor bir seneyi geride bırakırken, 2021-22 sezonunun ilk yarısının da sonuna geldik. Sezonun ilk yarısı, son şampiyon Beşiktaş'ın yanı sıra, Fenerbahçe ve Galatasaray'ın da oyun ve skor krizleriyle, Trabzonspor'un etkileyici performansıyla ve bir Süper Lig klasiği olarak bol bol teknik direktör değişiklikleriyle bitti ve önümüzdeki 10 günlük aranın ardından, çok da vakit kaybetmeden kaldığı yerden devam edecek.

Kulüplerimizin maddi durumları ortadayken, bunun üstüne döviz kurunun yarattığı olumsuzluklar da eklenince, yeni yılla birlikte gelen ara transfer dönemi de önceki sezonlar kadar hareketli olmayabilir. Kesin bir ifadeyle "olmayacaktır" diyemiyoruz, zira kulüplerimiz bugüne kadar da aslında sahip oldukları paraları harcamakla kalmayıp bol bol borçlanma yoluna gittiler. Bunun 2022'de de değişeceğini düşünmek gereksiz bir iyimserlik olabilir.

Sayılarla lider : Trabzonspor

Trabzonspor sezonun ilk yarısını 46 puanla kapadı. Bu her ne kadar Süper Lig'de bir "ilk yarı" performansı olarak yüksek bir puan gibi gözükse de, ligin formatının, pandemi nedeniyle küme düşmenin kalktığı sezondan bu yana bozulmasının doğurduğu bir durumdan, daha uzun bir sezon ve daha çok maç sayısından kaynaklanıyor. Bildiğiniz gibi, eski adıyla Birinci Lig, yakın zamanlardaki adıyla Süper Lig, 1987-88 sezonundan itibaren 3 puanlı sistemde oynanmaya başlarken, 1994-95 sezonuyla birlikte 18 takıma sabitlenmişti. Covid hayatımıza girene kadar, sadece 2011-12 sezonundaki Süper Final'le formatına müdahale edilen ligimizde de, doğal olarak sezon ilk yarıları 17 hafta sürmekteydi. On sekiz takımlı sezonlarda, 2005-06 sezonunda Fenerbahçe'nin 17 haftada topladığı 45 puan, ortalamada maç başına 2.65 gibi çok yüksek bir ortalamaya denk geliyordu. Trabzonspor'un 19 maçta topladığı 46 puanın ortalama karşılığı maç başına 2.42 puan yapıyor. Bu da 18 takımlı ve 3 puanlı dönemdeki en yüksek dokuzuncu ortalama. 

1996-97 sezonunda Galatasaray ve 1995-96 sezonunda Trabzonspor'un 17'şer maçta topladıkları 44'er puan da ortalamada 2.59 maç başına puan demek. 2003-04 sezonunda Beşiktaş ve 2004-05 sezonunda Fenerbahçe bu sefer 43'er puan toplayarak ortalamada 2.53 puana ulaştı. Yine 1995-96 sezonunda Fenerbahçe, 1999-2000 sezonunda Galatasaray ve 2010-11 sezonundaki Trabzonspor da 42'şer puanla ortalamada 2.47'yi yakaladılar ve bu sezonki Trabzonspor'dan ortalamada daha yüksek puan toplamış oldular.

Bütün bunlar Trabzonspor'un sıradışı bir sezon geçirdiği gerçeğini değiştirmiyor elbette. Abdullah Avcı ve öğrencileri, şehrin 40 yıla yaklaşan şampiyonluk hasretine son verme yolunda emin adımlarla ilerliyor. Ligin ilk 15 haftasını yenilgisiz geçen bordo-mavililer, devre bittiğinde 19 maçın 14'ünü kazandı. Otuz altı golle ligin en çok gol atan ve 14 golle ligin en az gol yiyen takımı olan Trabzonspor, boşuna lider olmadığını ilan eder gibi.

Özellikle gol yollarında etkili ayaklarının performansı Trabzonspor'u zirveye çıkarttı ve orada tuttu. Trabzonspor, ligde en çok oyuncusu 5 ve üzeri gol atan takım. Cornelius'un 9, Bakasetas'ın 7, Nwakaeme'nin 6 ve Djaniny'nin 5 golü, Trabzonspor'un attığı gollerin %75'ini oluşturuyor. Gol katkısında da, Trabzonspor'dan daha çok oyuncusu 5 ve üzeri gol katkısı veren sadece lig ikincisi İH Konyaspor var. Konyaspor'da bu sayı 6'yken (Serdar Gürler, Sokol Cikalleshi, Abdülkerim Bardakçı, Endri Çekici, Koka ve Guilherme), Trabzonspor'da ise beş (yukarıdaki dörtlüye Marek Hamsik ekleniyor). Ancak Trabzonspor'un bu beşlisinden 3 isim, toplam gol katkısında 10'un da üzerinde; Nwakaeme'nin 6 gol 6 asisti, Bakasetas'ın 7 gol 4 asisti, Cornelius'un ise 9 gol 1 asisti var.

Trabzonspor'un lig liderine yakışmayan belki de tek istatistiği kalesine çektirdiği şut sayısı. Maç başına kalesine yaklaşık 15 şut çektiren Trabzonspor, bu şutlar için rakiplerine kaliteli pozisyon imkanı vermemesiyle durumu kurtarıyor denebilir. Kalesine çekilen şutların xG ortalaması en düşük takım Trabzonspor (0.078). Buna %80'in üzerinde kurtarış yüzdesi olan Uğurcan Çakır da eklenince, ligin ilk yarısında rakiplerinin bu şut bonkörlüğü Trabzonspor için hiç sorun yaratmadı.

Konyaspor takipte

Sezonun geride kalan 19 maçı, 57 puanlık daha maç var anlamına geliyor. Spor kamuoyunun büyük bölümü, şampiyonluk mücadelesindeki puan farklarını hep önceki şampiyonlarla zikrederek, zirveden kopmayan Konyaspor'a haksızlık ediyor. Fenerbahçe'nin 14, Beşiktaş'ın 18, Galatasaray'ın 19 puan fark yediği ilk yarıda, Konyaspor liderle arasındaki puan farkı tek basamaklı bir sayı olan (7 puan) tek takım. Trabzonspor'un performansından bahsederken çıkan istatistiklerde, Konyaspor'u andığımız istatistiklerin bir kısmı zaten yeşil-beyazlıların neden bulunduğu yerde olduğunu anlatır nitelikte. Az sonra, Fenerbahçe ve Galatasaray'ın sorunları arasında sayacağımız şey ise, Konyaspor'un bir diğer güçlü tarafı; kadro istikrarı.

Konyaspor, ligin ilk yarısında oynadığı 19 maçın 16'sına aynı geri dörtlüyle çıktı; Skubic, Ahmet, Abdülkerim, Guilherme. Orta sahada 8 farklı oyuncu kombinasyonu deneyen Konyaspor, bunlardan en çok kullandığı üçlüyü tam 8 kez kullandı; Soner, Hadziahmetovic, Çekici. İleri uçta 9 farklı oyuncu kombinasyonuyla maça başlayan Konyaspor, burada da en sık maça başladığı üçlüyü 9 kez kullandı; Serdar, Bytyqi, Cikalleshi. Maçlarında, ligin genel geçer kabul görmüş baş altı takımı oyunu olan geçiş oyununu da tercih etmeyen İlhan Palut ve öğrencileri, kadro istikrarı ile kendi kararlı oyununu birleştirince, ortaya 19 maçının sadece 2'sini kaybeden, Fenerbahçe ve Beşiktaş'ı yenerken Trabzonspor'la da berabere kalan ve sadece Galatasaray ve Gaziantep FK'ya mağlup olan bir Konyaspor çıktı. Sezonun ikinci yarısında, onları buraya getiren dar rotasyon bir yorgunluk veya sakatlık krizi yaşatmaz, şampiyonluk yarışının stresi psikolojik olarak takımı ve camiayı vurmazsa, görünüşe göre Trabzonspor'u sonuna kadar kovalamaya en yakın takım onlar olacak.

Üç İstanbullu

Yazının başında da değindiğimiz gibi, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray sıkıntılı bir sezon geçiriyorlar. Beşiktaş ve Fenerbahçe'nin ikisi de ilk yarının sonlarında teknik direktörleriyle yollarını ayırdılar ve ikisi de sezonun geri kalanı için kalıcı bir isimle durumunu netleştirebilmiş değil. Galatasaray ise, kadro yapısı gereği, elindeki oyucu grubuna daha uygun olan reaktif oyunu oynayabildiği UEFA Avrupa Ligi'ndeki performansı nedeniyle herhangi bir değişikliğe gitmiş değil. Galatasaray'ın bu sezon başında girdiği kadro gençleştirmesi, onları ligin en genç takımı yapıyor. Galatasaray'ın bu sezon sahaya sürdüğü oyuncularından oluşan dakika ağırlıklı yaş ortalaması 26.8. Fenerbahçe (27.0) ve GZT Giresunspor (27.3), Galatasaray'ı takip eden iki ekip.

Galatasaray'ın esas sorunu gol yollarında. Maçlarında yakaladığı penaltısız gol sayısının, gol beklentisine oranı 0.79, yani gol beklentisi üzerinden %79'luk bir çevirme oranı var, ki bu oranın zirve kovalayan takımlarda %100'ün üzerinde olmasını bekleriz. Nitekim, Trabzonspor'u ligde takip edebiliyor gözüken tek takım olan Konyaspor'da bu oran 1.17, lider Trabzonspor'da 1.11, zirveden uzak olsa da Beşiktaş'ta 1.12. Bu oranın lideri Kayserispor'un ise (1.19), sorunu belli ki savunmasında.

Beşiktaş'ı sezon başındaki sakatlık dönemi ve onun dönüşü ciddi şekilde yaraladı. Aboubakar'ın yerine gelen ve kağıt üzerinde ondan daha isimli bir golcü olan Batshuayi, oyun anlamında Aboubakar'ın yaptıklarını yapamayınca ve çok parıltılı bir fırsat transferi olan Miralem Pjanic de merkez orta saha kurulumunda doğru rolü bulamayınca, beklenen skorlar gelmedi. Ancak, yukarıda değindiğimiz gibi, rakip kalede bunlara rağmen beklentiyi aşan Beşiktaş'ta ise esas sorun savunmada. Trabzonspor'un en iyisi olduğu, "kalesine kaliteli şut çektirmeme" tablosunun (Trabzonspor'un rakiplerinin ortalaması 0.078'di) en sonunda Beşiktaş var. Beşiktaş'ın kalesine çekilen şutların gol beklentisi ortalaması 0.132, yani Trabzonspor'un kalesine çekilmesine izin verdiği kalitenin neredeyse iki katı. Bu da, Beşiktaş'ın maçlarında rakiplerinin gol olma olasılığı daha yüksek şutlar çektiği anlamına geliyor.

Fenerbahçe'de ise sorunun adını Galatasaray veya Beşiktaş'taki kadar kestirmeden koymak pek mümkün değil. Fenerbahçe'nin sezonun ilk yarısındaki sayısal olarak en büyük sorunu performansla ilgili değil, kadro kullanımıyla ilgili bir sayı gibi. 

Ligde ve UEFA Avrupa Ligi'nde toplam 25 maça çıkan Fenerbahçe, bu 25 maçta orta sahasında 18, ileri ucunda ise 19 farklı oyuncu kombinasyonu kullandı. Şampiyonlar Ligi maçlarından birine altyapı oyuncularıyla gitmek zorunda kalan Beşiktaş'ın bile orta sahada 15, ileri uçta 16 farklı kombinasyon kullandığı sezonda, Fenerbahçe'nin oyununun yeni hoca, yeni diziliş ve yeni oyuncularla başlanan sezonda bir türlü rayına oturamamasının sebeplerinin başında, oyuncuların birbiriyle oynama alışkanlığı edinememesi sayılabilir. İleri uçta, Fenerbahçe gibi fazlaca deneme yapan, Galatasaray, tam 15 farklı oyuncu kombinasyonu denedi, ancak sarı-kırmızılılar en çok denediği kombinasyonu (Feghouli – Kerem – Diagne) 4 kez birlikte kullanırken, Fenerbahçe ne orta sahada, ne ileri uçta hiçbir kombinasyonu 3'ten fazla denemedi ve 15 kombinasyonu sadece 1'er kez birlikte sahaya sürdü.

Yeni yıl, yeni umutlar

Dünya'nın, Güneş'in etrafında bir turunu tamamlamasına fazlaca anlam yüklenen günümüz hayatında, sembolik de olsa bir şeyin bitip yenisinin başlıyor oluşu beraberinde umut getiriyor. Covid yüzünden ileride unutmak istediğimiz yıllar olarak anlatacağımız neredeyse kesin olan 2020'nin ardından, 2021 de virüsün gölgesinde geçti. 2022'nin, gündelik hayatımızın virüsün etkisinden biraz daha uzaklaşarak normalleşeceği bir yıl olacağını umarak önümüze bakacağız. Aynı zamanda Trabzonspor'un hasretini sonlandıracağı, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray'ın, her şeye rağmen en azından prestij mücadelesinde vites arttıracağı, Konyaspor ve Başakşehir'in ise Trabzonspor'u yalnız bırakmamak için adımlarını sıklaştırmaya çalışacağı bir sezon ikinci yarısı ise hiç şüphesiz önümüzde.

Hepimize, umutlarımızın taze ve sağlam kalacağı, sağlık dolu bir yıl diliyorum.