Koşu değil kalite

Koşu değil kalite
Aykut Hoca’nın ilk iki yılında Fenerbahçe’nin alametifarikası topa sahip olması, oyunu yönlendirmesi, özellikle de iç sahada işi tamamen rakip sahaya yığmasıydı.

Ama bu sezon başında ne olduysa oldu; Aykut Hoca dikkatini koşulara/sprintlere çevirdi, algıyı da o yöne kaydırdı. Oysa sadece 4 ay önce aynı Aykut Hoca’nın aynı Fenerbahçesi play-off’ta 6 derbide rakiplerine açık ara fark yaparken istatistikler şöyle diyordu: Sarı-lacivertliler en yakın rakipleri Galatasaray’dan bile maç başına tam 120 pas fazla yapıyordu. Ve o Fenerbahçe bunu rakiplerinin hepsinden daha az koşarak başarmıştı!

Global istatistikler de aslında bu yönde; aktif alanda yaptığınız pas sayısı arttıkça, siz topu koşturdukça, rakibiniz daha çok koşuyor, daha çok yoruluyor. Koşu mesafeleri de muhakkak futbolda mühimdir, ama önem sırasında tepede olduğunu, pas yapmanın/pozisyona girmenin üstünde olduğunu zannetmiyorum ben... Aslolan koşu değil kalitedir futbolda...

Dün de Fenerbahçe ne zaman topa sahip oldu, ne zaman üretti, o zaman golü attı zaten. Yani Aykut Hoca’nın esas artırması gereken şey, koşu mesafeleri değil, aktif alandaki pas trafiği.

En beğendiğim hocalarından olan Nurullah Sağlam’a da birkaç eleştirim var: Sağlam Hoca’nın filizlendiği Antep’te Murat Ceylan’a, Ferdi’ye, Mahmut’a, Ahmet Arı’ya çok küçük yaşta forma verdiğini biliyoruz. Muhakkak ki sahada tecrübeli oyunculara da ihtiyaç var, ama iki sezondur Mersin’in tekaütler karması şeklinde mücadele etmesi tanıdığımız Nurullah Hoca modeliyle uyuşmuyor.

Bir de Alex’le Gökhan’ın üç yaşına giren ön direk çalışması dolayısıyla her iki oyuncuyu can-ı gönülden tebrik etmekle birlikte, bununla ilgili hiçbir önlem almayan rakip hocalara da şaşırıyorum doğrusu... Alex’le Gökhan bu formülü sadece bu maçta dört defa denediler; bir gol, bir direk, bir de kalecinin çizgiden zorlukla çıkardığı pozisyon ürettiler. Ve Mersinliler de bizim tribünden izlediğimiz gibi seyrettiler bu ikiliyi...

Alex-Gökhan organizasyonunu televizyondan da olsa izleyemeyen futbolseverler vardı dün... Çünkü ülke sporunun yaşayan efsanelerinden Mirsad’ın jübilesine gitmişlerdi. İnsan düşünmeden edemiyor, Mirsad’ın jübilesini futbol maçıyla aynı saatlere koymanın sebebi ne olabilir ki! Enteresan doğrusu...