Mario Balotelli yönetilmesi zor bir karakter ama doğru iletişim kurduğunuzda elinizdeki en yok edici silaha dönüşebilen bir makine. Sahip olduğu forvet becerileri doğru ritimde ilerlediğinde durdurulamaz bir hal alabiliyor. Ne var ki, otoritelerle problem yaşıyor. Her otoriteye boyun eğmek istemiyor. Teknik direktörlerinden beklentisi adalet ve şefkat. Sanırım bu her futbolcunun hocasından beklediği ama her otoritede bulunmayan bir olgu.
Mario Balotelli futbol dünyasının ışıltılı podyumuna Inter formasıyla adım attığında takvimler 2007 yılını gösteriyordu. Yani Balotelli henüz 17’sine yeni girmişti. Inter Teknik Direktörü Roberto Mancini, daha sonra ‘Süper’ yapacağı Mario’yu kanatlarının altına almıştı almasına ama Zlatan Ibrahimoviç ve Crespo gibi forvetlerin arasında ona forma vermek için çok beklemişti. 19 Aralık 2007’de Reggina ile oynanan İtalya Kupası son 16 turu maçına 11 başlayan Mario Balotelli 2 gol birden atınca bir anda dikkatleri üzerine çekmişti. Peşinden çeyrek finalde Juventus’a da aynı tarifeyi uygulayınca Zlatan ve Crespo’dan dakikalar çalmayı fazlasıyla hak etmişti.
Mancini’nin manevi oğlu!
Mancini’yi hayatına yön veren isim olarak gören Balotelli sonraki iki sezon Mourinho ile daha çok forma şansı bulsa da 2010’daki Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunun ardından manevi hamisi Roberto’nun takımı Manchester City’ye gitmeyi uygun görmüştü. İlginçtir Inter’de birlikte oynadığı Patrick Viera da Mario’dan 6 ay önce City’nin yolunu tutanlardandı. Bu ikili İnter’den sonra City’de de birlikte forma giydiler.
Mario Balotelli’nin Mancini ile kurduğu baba-oğul ilişkisi 2011/12’de City’ye Premier Lig şampiyonluğunu getirdi. Aynı yılın Haziran-Temmuz ayında EURO 2012’de Prandelli’nin çalıştırdığı İtalya Milli Takımı’nı finale kadar sırtında taşıyan Balotelli Çizme’de bir halk kahramanına dönüşerek ertesi sezonun ortasında Milan’a transfer olmuştu.
Favre’den sonra dağıldı
Balotelli Milan’da kötü değildi ama Liverpool’da felaket bir dönem yaşadı. O’nu tekrar futbola döndürmek için yine bir ebeveyn şefkati gerekiyordu. Balotelli ilginçtir aradığını Fransa Ligi’nde, Nice’te buldu. Lucien Favre ile iki nefis sezon geçirdikten sonra 2014’te kaybettiği İtalyan Milli Takımı formasını 2018’de yeniden kazandı. Fakat Nice’te hiç beklemediği bir gelişme yaşandı, Favre Nice’ten ayrılıp Dortmund’un başına geçerken, yerine Mario’nun hem Inter hem City’den takım arkadaşı Patrick Viera gelmişti. Beklenti, iki eski dostun buluşmasının olumlu olacağı yönündeydi. Lakin tam tersi oldu. Balotelli, Viera’nın iletişim şekline adapte olamadı ve felaket geçen 6 aynı ardından Nice’ten ayrıldı ve çöküş süreci başladı.
Adana’da hayata döndü
Marsilya, Brescia, Monza derken Balotelli rüzgardaki yaprak gibi savruluyordu. Ta ki, bu sezon başında Adana Demirspor’a imza atana kadar. Çoğuna göre kariyerinin son imzasıydı, kimine göreyse hayata yeniden başlama noktası. Balotelli’nin Adana serüveni, Samet Aybaba ile yaşadığı iletişim sorunu sebebiyle istediği gibi başlamasa da 3. Haftadan itibaren vatandaşı Montella’nın takımın başına getirilmesiyle son buldu. Artık önünde yeni bir kapı açılmıştı. O kapıdan girdi ve Adana Demirspor’daki performansıyla 32 yaşında yeniden İtalyan Milli Takımı’na davet aldı. Balotelli’nin manevi babası Roberto Mancini’nin, bu hafta Adana Demirspor-Beşiktaş maçını izlemek için Adana’ya gelmesi bekleniyordu ama sanırım gelemeyecek.
Balotelli yönetilmesi hem çok kolay hem çok zor bir karakter. Bunu kariyerine yakından bakınca anlamak mümkün. Mancini’den Mourinho’ya çok önemli teknik adamlarla çalıştı. Kimisiyle bağ kurdu, sahada canını verecek kadar oynadı, kimisiyle yıldızı barışmadı idmanda bile oynamadı. Duygularını hep açık açık yaşayan bir karakter oldu. Şimdi Adana Demirspor’da çok mutlu. Çünkü hem kulüp yönetimiyle, hem taraftarla hem de vatandaşı Montella ile mutlu bir yaşam sürüyor.