Futbolda pas oyunu deyince öncelikle herkesin aklına hiç şüphesiz Pep Guardiola’nın Barcelona’sı gelir, nam-ı diğer “Tiki Taka!”. Ana felsefesi “Take the ball, pass the ball.” yani topu al pas ver olan bu oyunla beş yıl boyunca ortalığın tozunu atıp, sayısız kupa kazandılar. Merak etmeyin sizi o kadar eskiye götürmeyeceğim. Süper Lig’e bu yıl yükselen Fatih Karagümrük sezon başından itibaren ortaya koyduğu oyun disiplini ve oluşturmaya çalıştığı sistemle futbolseverlerin saygısını kazandı.
Teknik direktör Francesco Farioli takıma bir kimlik kazandırdı. Adeta bir ahtapot kollarından oluşan 11 oyuncudan Biglia ahtapotun beynini temsil ediyor gibiydi. Diğerleri ise mümkün olduğunca yakın, bol bol pas yapıp topa sahip oluyor ve oyunun ritmini kendileri belirlemeye çalışıyordu. Buraya kadar her şey aynı Guardiola’nın Tiki Taka’sını andırıyor, haklısınız. Zira o dönem Barcelona takımı iç saha maçlarında yüzde 70 topa sahip olma oranıyla oynuyorken bu sezon Fatih Karagümrük de yaklaşık yüzde 65 oranıyla oynuyor ve isabetli şut yüzdesi ligin zirvesinde olan takımlardan.
Farioli oyuncularını bu sisteme o kadar inandırdı ki; uzun zamandır suskun, bir dönemin yıldızı Emre Mor’u bile saha içinde istekli, heyecanlı görmek hepimizi mutlu etti. Ancak klişe olacak ama lig uzun bir maraton. Sakatlık, cezalı oyuncu her takımın tadacağı acı gerçekler. Farioli de bunlardan nasibini aldı. Herhalde son kaybetmek isteyeceği oyuncusu Biglia bir kaç hafta sahadan uzak kalınca ana beyni olmayan sistemin arıza çıkaracağını düşündük. Ama Farioli öyle düşünmedi ve oyun planında ısrarcı oldu. Burak’ı yarım 6 numara gibi oynattı, verim de aldı.
Şimdi buraya kadar her şey güzel gözüküyor. Ama haftalar ilerledikçe ve rakipler Farioli’nin oyununu deşifre ettikçe işler zorlaştı. Son olarak bu hafta iç sahada Konyaspor’dan dört gol yediler ve mağlup oldular. İlhan Palut da ligin genç, sisteme ve rakibe kafa yoran teknik adamlarından. Yaptığı pasların büyük bölümünü kendi yarı sahasında yapan Fatih Karagümrük karşısında, Konyaspor ceza sahasına beş kişiyle baskıya gidip merkezi açmaktansa, ikinci bölgede kompakt bir şekilde durup Fatih Karagümrük’ün merkeze kadar gelmesine müsaade etti. Burada yaptığı baskıyla da öne çıkan savunmanın arkasını rahatlıkla kullandı. Elinizde Xavi-Iniesta orta sahası yoksa eğer planınızın bu kadar kolay deşifre olup kendi silahınızla vurulmanız aslında bu kadar basit.
Ligin geri kalanı için Farioli’nin elindeki silindirin dişlisini şimdi bir tık daha çevirmesi gerekiyor. Yola çıkış noktası eğer Tiki Taka ise, Guardiola “al gülüm ver gülüm”den çok daha fazlasını kurgulamıştı. Hepimiz aynı formalı oyuncuların ayağında dolaşan topun kaç pas olduğunu sayarken onlar aslında rakibini de, izleyenleri de hipnotize ediyordu. Savunmanın dengesini bozup markaj sisteminden kaçılabilecek boşluklarda ve bölgelerde olmaya çalışıyorlardı. Ve oyunun kalbinde yatan asıl mesaj topu geri kazanma süresiydi, yani meşhur 6 saniye kuralı.
Şimdi Farioli’nin ligin kalanı için bir karar vermesi gerekiyor; kendi yarı sahanda pasa devam mı, yoksa sistemde bir yeniliğin tam zamanı mı?