Ligde bu hafta bana göre en dikkat çekici konu, diğer Avrupa üst ligleri gibi ‘oyun temposunun’ bazı maçlarda zaman zaman inanılmaz düzeylere çıkması oldu. Özellikle 41.622 seyircinin izlediği Fenerbahçe - Adana Demirspor maçı ile 33.450 seyircinin takip ettiği Beşiktaş - Vavacars Fatih Karagümrük ve 14.262 taraftarın stadyumda olduğu Fraport TAV Antalyaspor - Trabzonspor maçlarının özellikle ilk yarıları, seyir zevki çok yüksek, tempolu ve hücum güzellikleriyle bezenmiş taktik oyunlara sahne oldu. Demek ki takımların uyum süreci ve hücum formatları oturdukça ve oyuncular hakem odaklı değil maç odaklı oldukça bu oyun, doğal akışı ve seyircisiyle çok daha geliştirilebilir. Stadyumları dolduran arzulu ve coşkulu taraftarlara futbolsever olarak bir teşekkür de benden. Hep söylediğimiz gibi futbol taraftarla güzel!
Tempolu ve zorluk düzeyi yüksek olan maçlarda görevli hakemler genel anlamda başarılıydı.
Hakemler de böylesi mücadele düzeyi yüksek ve rekabetçi bir ligde ancak, form düzeylerini geliştirip maç kondisyonlarını arttırdıkça ve konuya bilimsel yaklaşıp donanımlarını güçlendirdikçe var olabilirler! Diğer türlü Nietzsche’nin ifade ettiği gibi: “Derisini değiştirmeyen yılanlar ölmeye mahkumdur. Bu durum fikirlerini değiştirmeyen zihinler için de geçerlidir.”
Benim 3 haftalık gözlemim bazı hakemlerin kendini geliştirme adına gayret içinde oldukları yönünde. Geçmişte bıraktıklarının üzerine ekleyerek bu sezona başladılar. Zaten bu isimler bazı teknik hatalı kararları olsa da müsabakalardaki genel performansları ile göz dolduruyorlar. Onlar kendini biliyor ben de onları kutlayıp gelişim ve başarılarının artarak devamını diliyorum.
Ancak bir grup hakem var ki yıllardan beri aynı zihniyetle gidip geliyorlar, yeterli gayret ve özeni göstermiyorlar, gelişimi teknik konularda değil başka yerlerde arıyorlar! Onlar kendilerini zaman içinde tasfiye edecekler ve bunun için de dışarıya acele ediyor izlenimini veriyorlar. Çok yazık gerçekten! Bu kadar ilginin, kurumsal desteğin ve bulundukları yerin farkında bile değiller…
VAR fabrika ayarlarına dönmüş görünüyor!
3. hafta itibariyle görmekten en mutlu olduğum şeyi sorarsanız; VAR’a format atılmış ve VAR fabrika ayarlarına dönmüş, yani olması gereken FIFA/UEFA çizgisine gelmiş diye cevaplarım.
Dönem dönem video hakem uygulama mantığını ve protokolü tam kavrayamamış olan yetkili ve yetkisiz kişilerin dolduruşlarıyla kötü örneklerle bezenmiş Türk usulü VAR kullanımı, tekrardan rayına girmiş görünüyor. Bu sevindirici bir gelişme. Elbette hala gidilecek çok yol var. Bu hafta özellikle sahadaki hakemin bazı ciddi şüpheli durumlarda VAR ile doğru iletişime geçip bilgi alabilmeyi ve faydalanabilmeyi beceremediği örnekler gördük. Tabii bunun için şüpheli durumun en azından ne olduğunu algılayabilecek ve doğru soruları sorabilecek beyine ve zekaya yani hakeme ihtiyaç bulunduğu aşikar.
Biz TRIO ekibi olarak haftanın tüm maçlarını görüntüler eşliğinde değerlendirdiğimiz için merak eden izleyiciler bizi beIN Connect uygulamasında yer alan PROGRAMLAR sekmesinin altında bulunan TRIO’dan rahatlıkla izleyebilecekleri için onları fazla detayla burada yormak istemiyorum.
Kısaca şunu ifade etmek isterim ki VAR hakemleri bu hafta oyuna ve hakeme doğru tespit ve müdahalelerle ciddi katkı sağladılar.
3. hafta maçlarında öne çıkan detaylar
HangiKredi Ümraniyespor - Galatasaray maçında Ali Şansalan, kritik ceza alanı içi kararlarında ve genel yönetiminde başarılıydı. Kendisine tavsiyem, 64’deki baraj yönetimini irdeleyip kural kitabını elinden bırakmaması. Bir diğer konu ise, bir hakem gerekmedikçe zorunlu kısa diyaloglar haricinde oyuncularla konuşmamalı. Her bir diyalog, zamanlaması, yeri ve algılanma şekliyle her an speküle edilebilir. Hakem hem beden dilini hem de sözcüklerini sağduyu ile doğru kullanmayı her durumda başarmalıdır.
Atakaş Hatayspor - Gaziantep FK maçında Atilla Karaoğlan başarılıydı. Maçı bitirme zamanlamasını, yerini ve anını doğru seçmek bir yönetim sanatıdır unutmamalı.
Bitexen Giresunspor - Kasımpaşa maçının hakemi Bahattin Şimşek’e tavsiyem kartlarını ne zaman ve hangi durumlarda göstermesi gerektiği üzerine ciddi biçimde eğilmesi olacaktır.
Fraport TAV Antalyaspor - Trabzonspor maçında Volkan Bayarslan da genel yönetiminde başarılıydı. Kendisinden ricam kural kitabında açıkça yazılı durumları ezbere bilmesi ve uygulaması olacak.
Medipol Başakşehir - Yukatel Kayserispor maçının hakemi Yaşar Kemal Uğurlu’nun elle oynamalarla sorununun devam ettiğini görmekteyiz. 45+1’de önü açıkken Lima’nın topa elle müdahalesini nasıl tespit edemedi bilemiyorum.
Demir Grup Sivasspor - Corendon Alanyaspor maçının hakemi Ümit Öztürk, 32’de Wilson Eduardo’ya yapılan penaltıyı atladı. Zaman zaman pozisyonları uzak mesafeden ve riskli açılardan izlemeyi tercih etti. Umarım bir sağlık sorunu yoktur.
İstanbulspor - Arabam.com Konyaspor maçında hakem Burak Şeker, bu sezon ilk maçını sorunsuz bitirmeyi başardı, verdiği her iki penaltı kararı da doğruydu.
Fenerbahçe - Adana Demirspor maçı hakem Abdülkadir Bitigen ve ekibi adına çok tempolu ve zorlayıcı geçti. Bitigen’i özellikle maçın temposuna vermeyi başardığı reaksiyon ile fizik kalitesinden dolayı kutlarım. VAR hakemi Hakan Ceylan doğru müdahaleleriyle oyuna çok ciddi katkılarda bulundu. 17’de Kevin Rodrigues’in Valencia’ya yaptığı dikkatsiz faulde VAR müdahalesiyle verilen penaltı kararı ile 81’de yine VAR müdahalesiyle Yaroslav Rakitski’ye verilen kırmızı kartlar derslikti.
Bu müsabakada bazı oyuncuların tribünlerle gereksiz diyalogları zaman zaman oyunun gerilmesine sebep oldu. Bu kardeşlerimizin sadece saha içine odaklanmaları ve hocaları Vincenzo Montella’nın da belirttiği gibi duygu kontrolü konusunda başarılı olmaları, takımlarına daha fazla fayda sağlar fikrindeyim.
Futbol ancak tüm unsurların öz verisi ve sağduyusuyla bir yere gelebilir. Her şeyi hakemlerden beklemek abesle iştigaldir!
Haftanın hakemi: Arda Kardeşler
Maç önü hikayesi ile zorlu geçmeye aday Beşiktaş - Vavacars Fatih Karagümrük maçından yüzünün akıyla çıkmayı başardı. Sakinliği, duygu kontrolü, özgüveni ve tutarlı disiplin uygulamalarıyla birlikte ekip olarak zor maçı başarıyla tamamladılar.
Haftanın takımı: Beşiktaş
Özellikle önde yaptıkları baskı ve baş döndürücü hücum varyasyonlarıyla çok tempolu bir ilk yarı oynadılar. Bu baskı ve tempoya cevap verebilecek takım bulmak da oldukça zor. Elbette ikinci yarıda zaman zaman oyun disiplininden kopmalar ve rakibin baskısının hissedildiği anlar oldu. Oyun şablonu oturdukça formda bir N’Koudou ve Salih Uçan ileride ise Weghorst ve Jackson Muleka ile rakip defansları sezon boyunca oldukça zorlayacak bir potansiyeli ortaya koydular. Hem kenardan hem de defansın arasına rahatlıkla kilit pas oyunları ve etkili deparlarla kolaylıkla girebildiler ve yarattıkları gol şansları attıklarının çok üzerindeydi. Direkten dönen üç top ise başka bir detaydı. Özellikle ilk yarıda seyir zevki çok yüksek tempoları için bir futbolsever olarak kutluyorum.
Haftanın golü: Georges-Kevin N’Koudou
Maçın 34’üncü dakikasındaki gol özetle harikaydı. N’Koudou solda dar alanda buluştuğu topu sağ uzak çapraza isabetle atarak depara başladı, sağ kanatta boş alanda Rossier’in hızlı topla driplingi ile taşınan top bu defa Salih Uçan’ın sol çapraza verdiği müthiş pasla N’Koudou ile yeniden buluştu ve etkili vuruşla gol geldi. Futbol okullarında; hücum yönlendirme, koridor açma, boş alanda yapılan etkili deparlar ve çapraz pasların faydaları gibi konu başlıklarında örnek gösterilebilecek gollerden birisi oldu. Bence sezonun en organize ve kalite kokan gollerinden biri olmaya şimdiden aday.
Bu gece ve yarın oynanacak Avrupa maçlarında tüm takımlarımıza ve hakem Ali Palabıyık ve ekibine üstün başarılar diliyorum.
Sağlıkla kalın….