Ziya Doğan: “Trabzon'la yıldızım barıştı“

Ziya Doğan: “Trabzon'la yıldızım barıştı“

Ligtv. com.tr'de Karadeniz fırtınası başlıyor. "Trabzonspor Haftası"nın ilk röportajı Teknik Direktör Ziya Doğan'dan...

Ligtv.com.tr Haber Müdürü Erdem Erol ve Ligtv.com.tr Editörü Ahmet Sivaslı'nın kaleminden Ziya Doğan röportajını ilgiyle okuyacaksınız. Hayata bakışından, teknik adamlığına  ve Trabzonspor'da yaşananlara varana kadar birbirinden önemli konuların yer aldığı röportajda içten cevaplar veren Ziya Doğan'ın hayatında tesadüfler ne ifade ediyor? Tesadüfen mi teknik direktör oldu? Hırçın mı, hırslı mı? Enayi yerine konmaya tepkisi ne oluyor? Trabzonspor'daki hedefleri ne? İşte bu ve bunun gibi bir çok soruya cevaplar veren Ziya Doğan röportajı...

"ŞARTLAR NEYİ GEREKTİRİYORSA..."
-Ziya hocam, ben de Karadenizliyim siz de Karadenizlisiniz. Karadeniz insanının tipik özellikleri vardır. Karadeniz’in hırçın dalgalarını biz de yaşarız ve yansıtırız. Siz Karadeniz’in tipik özelliklerini yaşıyor musunuz?
Ben bu konuda yorum yapamam, insanların yorumu çok önemli. İnsan bir tek kendini göremez, dışarıdan bakan göz daha iyi anlar.

-Peki hiç özeleştiri yapıyor musunuz?
Çooook.

-Özeleştiri yaparken, davranışlarınızı, düşüncelerinizi, yapınızı, hareketlerinizi değerlendiriyor musunuz?
İnanın özeleştiri sadece düşüncelerle uyguladığım şeylerle. Ama kendi hareketlerimle ilgili bir özeleştiri yapmıyorum. Çünkü insanın onu kontrol etmesi zor. O anda şartlar neyi gerektiriyorsa, o şekil davranıyorsunuz.

“ANLAMADIĞI KONUDA ELEŞTİRİ YAPANLARA KIZIYORUM”
-Dışarıdan size eleştiri gelir mi ve siz bunları kabul eder misiniz?
Mantıklı eleştiriler gelse çok rahatlıkla kabul ederim. Ama mantıksız, gerçek dışı şeyler yaptıkları zaman onlara inanmıyorum. Onları ölçü olarak da kabul etmiyorum. Çünkü bazen insanlar okuduğunu anlamıyor, dinlediğini anlamıyor, ama o anlamadığı konuda eleştiri yapıyor, o zaman onlara da kızıyorum. Ama çok saygın, akıllı başlı insanların yapmış olduğu eleştirilerden de çok şeyler alabilir mi, o düşünceyle hareket ediyorum.

“NORMAL HAYATIMDA ELEŞTİRİ ALMAM”
-Ben bunu sadece mesleki anlamda sormadım. Ziya Doğan profili olarak...
Normal hayatta eleştiri almıyorum. Normal hayatta nasıl davranılacağını gayet iyi biliyorum. İnsanları çok seviyorum. İnsanlara hata yapmıyorum ve inanın normal günlük yaşamda futbolun dışındaki davranışlarda mutlaka çok insanların saygısını kazanıyorum, onun farkındayım. Ama futbolda insanlar bazen mutlu olmayabilirler, çünkü herkesin kendine göre prensipleri, kendine göre ilkeleri var. Bu ilkeler bazılarını rahatsız eder o konuda eleştiriler alırsam ben de onların içinden olumluları alırım, olumsuzları da fazla önemsemem.



“EN HIRÇIN ANIMDA BİLE SAĞLIKLI DÜŞÜNEBİLİRİM”

-Hırslı bir insan mısınız?
Her insanda hırs vardır.

-Had safhada hırslı mısınız?
Tabii ki kaybetmeyi sevmiyorum. Bir işi yaparsam, tam idealini yapmayı isterim. Onun gereklerini yerine getirmek isterim. O anlamda herşeyi sahada oyuncularımın vermesini isterim. Ben kendi varını ortaya koyan biriyim. Sonuçta kazanmak için herşeyi yaparsın ama kaybettiğin zaman vicdanen de rahat olursun.

-Hırçın mıdır Ziya Doğan?
Yok, aslında uysalımdır. Ama sporun içerisinde mücadele gücümden hırslı diyebilirler. Ama herşeyi bilebilen, en hırçın zamanımda bile çok sağlıklı düşünebilen biriyim.

“KAYTARMAYA MÜSADE ETMEM”
-İdmanlarda çok hareketli, aktif, sürekli uyaran bir Ziya Doğan görüyorum. Bu gözlemlerim antrenmanda, maçta değil...
Antrenman maçın kopyasıdır. Bazı eksiklikleri tam manasıyla giderilmiş takımlarda o kadar bağırmayabilirim. Ama bizim bazı eksiklerimiz var. Bu eksikleri, özellikle oyun anlayışıyla ilgili eksikliklerimizi, otomatik hale getirmek istiyoruz. Özellikle top rakipteyken... Çünkü top rakipteyken otomatik hale getiremezsin, orada insiyatif futbolcudadır. Ama bunların yapılmadığı ve hatalar yapıldığında onu görmezden geldiğin anda da bir şeyleri dört dörtlük oturtamazsın. O anlamda idmanlarda hemen hemen gördüğünüz gibiyimdir, aktifimdir. Herşeyin ideal olmasını isterim sahada, hiç kimsenin kaytarmasına müsaade etmem. En küçük bir kaytarmada da işte o elimde olmayan sebeplerle uyarıyı yaparım.

-Ziya Doğan hiç kaytardı mı hayatta?
Hiç kaytarmadım. Mesleki anlamda bakarsan kaytarmadım. Özel hayatımda bakarsan; bugün de bazen kendime zaman ayırayım, dinleneyim diyebilirim. Ama futbol hayatında inan kaytarmadım.

“MALATYASPOR BİR TESADÜFTÜ.. AMA NASIL TESADÜF?"
-Ziya Doğan hayatta tesadüfen bir yerlere geldi mi?
Anlamı çok değişik bunun. Aslında Ziya Doğan’ın tesadüfen bir yerlere gelmemesi lazım ama Türkiye’nin bugünkü şartlarında tesadüfen bir yere gelmiş.

-İyi bir yere mi gelmiş, yoksa hedeflediği yere gelememiş mi?
Yani şu anda iyi yerdeyim ama çok daha iyi yerde olabilirim. Biraz önce sorduğunuz sorunun cevabını tam manasıyla vereyim. Yani niye tesadüf? Aslında tesadüf, ülkenin şartları tesadüf. Ziya Doğan hiçbir zaman, hirbir şekilde, bir işe, bir takıma talip olmadı.  Yani düşünün, şöyle tesadüf oldu teknik direktörlüğüm. Ben tesadüf diyorum, hiç kimsenin kabul etmediği bir takımı kabul ettim.

-Hangi takımdı hocam?
Malatyaspor’du. Düştü gözüyle bakılıyordu. O dönemlerde Malatyaspor ortalarda bir takım olsaydı, belki bize sıra gelmezdi. Çünkü biliyorsun bu işleri kovalayanlar fazlasıyla var. Ben kovalamadığım için bana şans gelmezdi. Onun için de kimsenin kabul etmediği bir görevi kabul ettiğimden dolayı tesadüf çıktım piyasaya. Yoksa o şans doğmayabilirdi. O şans olmayabilirdi. Çok dikkat et.

-Burada çok ilginç bir nüans var. Malatyaspor’dan teklif geldiğinde üzülmediniz mi hocam? Çünkü kimsenin kabul etmediği bir takım, düştü gözüyle bakılıyor, en son çare “Ziya Hoca gel” deniyor. Bu acı birşey.
Yok acı değil. Yani bir yerde kendimi ispatlamak için bir yerden başlamam lazımdı. Bugün Bülent Korkmaz da aynı şartlarda başladı. Durup bir kenarda beklemektense, bir yerden başlamak çok daha doğru. Bir risk almak lazım hayatta. Gerçi ben İstanbulspor’da bir dönem teknik direktörlük yapmıştım. Daha sonra Beşiktaş’ta yardımcı hocalık yapmıştım. Ama tam manasıyla kendimi ispatlayamamıştım. Bir fırsat lazımdı. Kendime güvendim, futbol takımına çok şey vereceğime inandım, sonuçta da o teklife sıcak baktım. O gün o teklifi kabul etmesem belki başka teklifler gelmeyecekti. İşte tesadüf derken, oradan tesadüf. Tesadüfen ve kimsenin ümidi olmayan bir takım ve Ziya Doğan orada gelen bu tesadüfü çok iyi değerlendirdi; ama ondan sonra da bir çıkış yaptı.

“TÜRKİYE’DE ÇOK DEĞERLİ TEKNİK ADAMLAR ŞANS BULAMADI”
-Buradaki tesadüfün anlamı negatif değil.
Evet, evet. Türkiye’nin şartları. Türkiye’nin şartlarında belki Malatyaspor iyi konumda olsa bize fırsat, bize teklif gelmeyebilirdi. Çünkü Türkiye’de teknik direktörleri kimse araştırıp, şu teknik direktörün şu özellikleri var demiyorlar. Birilerini mutlu etmek için başlangıçta bir şeyler yapılıyor Türkiye’de. Bakın sezon başları hatıra binayen kulüplerde teknik direktörler olur ama 4-5 maç sonra başlarlar gerçekten istedikleri teknik direktörlere dönmeye. Bu bizim suçumuz değil, bu ülkede çok daha başkalarını incitmek istemiyorum ama her meslekte bazı eksiklikler var, bizim meslekte de var. Bizim meslektaşlarımızda da var. Her meslekte olduğu gibi. Bizim mesleğimizde de çok kaliteli teknik adamlar da var. İşte burada yavaş yavaş iyiler, doğrular, yanlışlar ortaya çıkacak. Zaman içerisinde çok daha kaliteli teknik adamlar gelecek diye düşünüyorum. Ben iddia ediyorum bugün çok değerli arkadaşlarımızın teknik direktör özellikleri, antrenör özellikleri  çok fazla olan arkadaşlarımız, benim gibi şans bulamamış olabilirler. Biz o zaman Malatyaspor’un teklifine çok sıcak baktık, o bir yerde bizim çıkışımızı sağladı. Ama bizlerden çok daha yetenekli arkadaşlarımız o şansı bulamadı. O kadar değerler var ki ülkede, o değerleri kimse arayıp bulmak istemiyor. Hazırcılara daha çok değer veriyorlar.

-Anlık yaşayan bir toplum muyuz?
Kesin. Günübirlik.

“İNANMADIĞIN HOCAYA GÖREV VERMEYECEKSİN”
-Peki o zaman bu bağlamda şunu sormak istiyorum. Bir teknik adam takım maçı kazandığı zaman kral, kaybettiği zaman en fazla olumsuz eleştiriyi alan kişi oluyor.
Evet. Maçın skoruna göre. En güzel en rahat eleştireceğin bir meslek.

-Takımda futbolcuların hepsi gönderilemeyeceğine göre hep teknik adam gönderilir...
Ama bu ülkede bence teknik direktörlerin sorunu değil bu. Bu,  takımların sorunu.

-Yönetim anlayışları...
Yönetimlerin sorunu. Başlangıçta inanacaksın, inanmıyorsan görev vermeyeceksin, inanıp başa getirdiğin insanla da uzun yıllar çalışacaksın. O zaman başarı gelir. Bugün Avrupa’daki meslektaşlarımıza bakın. İstikrar başarıyı yakalar. Demek ki biz bu konuda geride kaldık. Çünkü Türkiye’de kolayı var. 4 tane maç kaybettiğin zaman, gerek medyayı gerek taraftarı susturmanın en güzel yolu teknik direktörü göndererek yeni bir hava arayışına girmektir. Bunlar da Türkiye’nin şartları.

-“Teknik direktörün arkasındayız” deriz...
O zaman tehlike başlamıştır.

“TRABZONSPOR ÖRNEK OLDU”
-Sonra iteriz. Ama futbol bir sevgi, futbol bir aşk. Bu sene  Trabzonspor - Ziya Doğan aşkında değişik enstanteneler yaşıyoruz. 6-7 hafta kaybeden bir Trabzonspor’un teknik direktörü olan Ziya Doğan, yönetim tarafından gönderilmedi. Arkanızda olduklarını, hiç olmazsa bugüne kadar arkanızda olduklarını gösterdiler. 
Daha önce benim demeçlerimi dinlediyeseniz Türkiye’de son yıllarda belki bir örnek oldu Trabzonspor. Bana inandı ve sonuna kadar da yanımda oldu. Ben bir basın toplantısında “Teknik adamlar Türkiye’de başarısız olduğu zaman yalnızdır, yalnız kalır, özellikle tek başına kalır.” dedim. Ama ben bunu Trabzonspor’da yaşamadım. Bizi yalnız bırakmadılar ve Yönetim Kurulu da o konuda istikrardan yana tavır aldı, bu bir gelişmeydi. İşte ben onun için diyorum ki 2. yarı çok başarılı olamamız lazım. Belki Türkiye’de, gerçi daha önce Galatasaray bunu yaptı, Fatih Terim’in çok başarısız olduğu dönemde aynı şekilde arkasında durdu ve sonra 4 yıl şampiyon oldu. Sonrasında da UEFA Kupası’nı aldı. Şimdi ben demek ki burada şanslılardan bir tanesiyim. Sağduyulu bir Yönetim Kurulu’na sahibiz ve burada taraftar da bize çok destek oldu inanın. Belki kredimiz onların gözünde çok fazlaydı, sağolsunlar. Çünkü daha önceki yıllarda çok önemli, yani 27 maçın 24’ünü kazanmış takımın teknik direktörüydüm. Oradaki kredimi ve benim çalışma şartlarımı, çalışma ortamımı ve özverimi görmüş olabilirler, bundan dolayı da olumlu bir şekilde taktir ettiler bizi. Biz de iyi sonuçlar almaya devam ederek bu güvene layık olmaya çalışacağız.

“TÜRKİYE, DÜNYA’YA AYAK UYDURUYOR”
-Türkiye’nin yapısında teknik direktör yalnız adam.
Evet.

-Peki yalnız adam olmamak nasıl bir duygu?
Çok sevindirici tabii. Türkiye’de alışılagelmişin dışında bir yakınlık, bir ilgi ve güven var.

-Avrupa’da olduğıu gibi.
Evet.

-Trabzonspor, “Türkiye’nin Avrupası” mı oluyor bu durumda?
Şimdi bunu şu şekilde yorarım. Türkiye de  artık dünyaya ayak uyduruyor. Artık yavaş yavaş kafalar değişiyor, bu onun bir belirtisi.

“BİZİM UĞRAŞTIKLARIMIZLA AVRUPA’DAKİ HOCALAR UĞRAŞMIYOR”
-Kafalar değişiyor. Futbol mantalitesinde bu kafaları değiştiren teknik direktör olarak tek olduğunuza mı inanıyorsunuz yoksa sizin gibi düşünenler var mı?
Bizim gibi teknik direktörler çok var. Hatta hiç görev alamamış çok değerli insanlar var. Yani Türkiye’de yönetimlerin o konuda kendilerini geliştirmesi lazım. Her teknik direktör istikrardan yana düşünür. Futbol takımını oluşturmak, verim almak öyle kısa bir süre içersinde olmuyor. Çünkü teknik direktör, bir oyuncuyla bir kademeyle aylarca uğraşıyor. Avrupa’daki hocaların bir avantajı daha var. Altyapısı oluşmuş oyuncularla çalışıyorlar.



-Bu, Türkiye adına bir tezat.
Tabii. Siz şimdi alın inceleyin Avrupa’daki takımları, iskeletini hiç bozmuş mu? Ben Malatyaspor’dan ayrıldım gittim, 2 sene içinde 3 tane oyuncu kalmış. Trabzonspor’dan gittim geldim, 3 tane oyuncu kalmış. Bu çok kolay değil.

“ENAYİ YERİNE KONMAYA TEPKİM SERT OLUR”
-Ziya Doğan yapı olarak muhalefet midir, isyankar mıdır, tepkili midir? Hataya nasıl tepki gösterir?
Kasıtlı olmadığı sürece, yanlışı kabul ederim. Niyet çok önemli. Art niyetli, kasıtlı harekete tepkiliyimdir. Ama insanoğlu hata yapar. Bunu bilinçsizce yaparsa, ona hiçbir zaman kızmam. Ama art niyetliyse; kurnazlık yaparak, uyanıklık yaparak, karşısındaki insanı enayi yerine koyuyorsa ona tepkim sert olur.

-Siz hiç kurnazlık yaptınız mı?
Teknik direktörlük kurnazlıktır, o ayrı. Kurnazlık yaptım mı yani, akıllı oldum, akıllı davrandım. Kurnazlık yaparak birilerini bir hataya zorlamadım. Kurnazlığı akıllı kullanıp olumlu bir şey çıkartmak istiyorsan, uyanık olmak akıllı olmaksa kurnazlık, o anlamda bakarsan tabii ki her teknik direktör öyle davranır. Ama kurnazlığı, birilerini bir şekilde alt etmek için, onu hataya zorlamak için yapıyorsa, onu hayatımda hiç yapmadım. O art niyete müsade etmem.

-Ziya Doğan’ın hatası var mı?
Bilerek hata yapmam.

-Pişmanlıklarınız var mı?
Pişmanlığım... Yani ben biraz hassas insanım.

-Duygusal mısınız?
Duygusalımdır. İnsanlara çok nezaketli davranırım. Asla bilerek hata yapmam. Bilerek hata yapmadığım için de hata yapsam bile çok önemsemem çünkü niyetim önemli. Ben öyle yapmak istedim ama niyetim buydu hata oldu, bunu da çok açık söylerim.

-Dışarıdan bakıldığı zaman Ziya Doğan sert bir kimlik sergiliyor.
Olabilir, çünkü mesleğimizde eğer işine sadıksan işini aksatan birşeyler olursa sert olman lazım. Eğer yumuşak bir üslupla yaklaşıp oradan verim alamıyorsan insanların anladığı tarzda olmak zorundasın. Her insanın anladığı bir tarz vardır. Bazı oyuncular vardır hep bravo derim. Çünkü ne dersen taktik olarak hep onu yapmaya çalışıyor. Yani bunu Gençlerbirliği takımında yaşadım. Filip diye bir oyuncumuz vardı, ilk gittiğimde futbolculara her dakika bağırıyorum, kızıyorum, önce tabii beni tanıyana kadar zorlandılar. Birgün bir toplantıda “Arkadaşlar, taktik anlamda bir şey anlatıyorum, ben size kızıyorum ve alındığınızı görüyorum. Ama Filip’e sorabilirsiniz ben ona hiç bağırdım mı? Bir kere tarif ettim herşeyi aynen yapıyor, hep bravo dedim. Siz de herşeyi çabuk kavrayın size de hep bravo diyeyim, kızmayayım” dedim.

-Lütfen şu ana kadar size yönelttiğim soruları şöyle bir aklınızdan geçirin. Çünkü sorumla çok alakalı bu istediğim.
Sizinle daha önce bir söyleşi yapmıştık, çok olumlu, ağzımdan çıkan herşeyin anlamını tam olarak anlayarak yazdığınız için teşekkür ediyorum. Onun için bu 2. kez konuşmam da... Daha önceki röportajınızı harfiyen ve anlamına uygun bir şekilde yaptığınız için seve seve konuşuyorum. Herşeyi sorabilirsiniz, herşeyi söyleyebilirim. Ama bir şey var bazı şeyleri yaşıyorum, konuştuğum insanlar biraz sonra o konuya geleceğiz, yaptığım bir basın toplantısında konuyu çarpıtan insanlar var, başka anlamlara getiriyorlar. Biz de onlara karşı tedbirli davranıyoruz.

“TRABZON İLE YILDIZIMIZ BARIŞTI”
-Lütfen şu ana kadar size yönelttiğim soruları şöyle bir aklınızdan geçirin dedim ya sorum şu Ziya hocam: Ziya Doğan kimliği, ruhu, yapısı, yüreği, beyni Trabzonspor kimliğiyle, yapısıyla ne kadar örtüşüyor?
Trabzon’da mutluyum bir kere. İnsanlar futbolu iyi anlıyor. Tüm eleştirilerin en üst seviyeye çıktığı dönemde halkın bize karşı olan ilgisi alakası ve güveni hiç sarsılmadı. Bu bir teknik direktör için gurur verici bir olay. O dediğiniz dönemde 7 tane maçı üstüste kazanamadık. O dönemde bile inan Ziya Doğan’a güven fazlasıyla vardı. O anlamda çok şey yaptık yani yıldızımız barıştı Trabzon ile. Benim de 8 yaşında İstanbul’a gitmeme rağmen yöremden kopmamam, oradaki köylülerimle, halkın içinde beraber olmamın burada onları anlamam açısından bana çok önemli katkıları olduğunu düşünüyorum. Çünkü insan ayırt etmem, insanların hepsini severim. Biraz önce söylediğim gibi, sevmediğim insan tarzları vardır. Bunu da net olarak yüzlerine söylerim. Yanlışlarını ve sevmediğimi de çok rahatlıkla söylerim. Onun için burada ben mutluyum.

“TRABZON’DA GÖREV YAPMAK DAHA ZOR”
-Trabzonspor’daki genel sıkıntıları biliyorsunuz. Bunları birinci derecede tespit etmesi gereken kişi sizsiniz. Sorunların çözümünü üretmesi gereken kişi sizsiniz. Tabii ki Yönetim Kurulu’nun desteğiyle çünkü onların desteğine ihtiyacınız var. Ama bugün 23 yıldır özlemle yaşayan bir Trabzonspor camiası var. Hani bir anlamda “Vur kır parçala nasıl yaparsan yap şampiyon olalım” diyen bir camia var. Ve Türkiye’deki diğer takımlardan çok farklı bir kültür burası. 210 bin merkez nüfusu olan Trabzon şehrinin bir takımı buranın ekonomik yapısı hiçbir şekilde bir İstanbul ile bir Bursa ile kıyaslanamayacak kadar az. Dolayısıyla burada görev yapmak diğer kulüplerde görev yapmaktan, şehirlerin yapısı itibariylede daha da bir zor. Herhalde Trabzonspor’daki sıkıntıları pozitife çevirmek, bunları ortadan kaldırmak için bunları da düşünüyorsunuz değil mi?
Kesinlikle.

“TRABZON HALKI VE MEDYASI ÇOK ŞARTLANDIRILIYOR”
-Teknik direktörlük sadece Trabzonspor’da 4-4-2 mi yoksa 3-5-2 mi oynayalım, rakibe karşı nasıl pozisyonlar üretelim vs. vs. değil.
Tabii burada yaşamın bir parçası Trabzonspor. İnsanlar çok şartlanıyor. Tabii ki 23 yıl şampiyon olunamıyorsa bu 1 günde gelişen bir olay değil. Yıllara dayalı bir özlem var.. 1996 yılında şanssız bir şekilde şampiyonluğu kaybettikten sonra bir moral çöküntüsü içerisine girdi Trabzonspor. Ondan sonra da her sene işte bu ilgi alaka karşısında Trabzon’da yeniden bir yapılanma dört dörtlük olmadı. Bugün Ajax takımına bakıyorsunuz zaman zaman Hollanda’da önce bir iskelet oluşturuyor, bu 3-4 sene bir süreç alıyor, ondan sonra da bir bakıyorsunuz Avrupa kupalarında piyasaya çıkıyor. Bunu yıllardır uyuguluyor. Ama Türkiye’de insanlar çok sabırsız hele Trabzonspor 6 kez şampiyon olduktan sonra hep çıta yüksek. Çıta yüksek olduğu için de her sezon başı transferde ne yapıp ne edip şampiyon olma parolasıyla giriyor. Çok şartlandırıyor halkını, medyasını.

-Bu şartlandırma hataları mı doğuruyor?
Kesinlikle çok şartlandırmamak lazım. O günün şartlarında bazen insanlar kalkıp diyebilmeli ki biraz zamana ihtiyacımız var, bu zaman içerisinde efsane Trabzonspor tekrar gelecektir. Ama bunu demeye kimse cesaret edemiyor. Çünkü kamuoyu onu kabul etmiyor. Onun için de burada herşeyi ince eleyip sık dokuyup çok doğru kararlar verip hata yapmamak gerekiyor. Bu da bir kere yönetim, futbolcu ve teknik adanmlar üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor. Bu nasıl da 2 tane aldığın kötü sonuçtan sonra tamamen insanlar hayal kırıklığına uğruyor. Futbolcu bu baskıyı kaldıramıyor sonuçta bu süre zarfında da çalkantılar oluyor. Bu çalkantılar da tüm camiayı olumsuz yönde etkiliyor. Bunun sebepleri bu. Yoksa Trabzonspor benim geldiğim dönemde de şampiyon olabilirdi. Ben bıraktıktan sonra Şenol Hoca zamanında şampiyonluğa çok yakındı. İkisinde de Şampiyonlar Ligi’nde ön eleme oynamaya hak kazandı. Bu şartlarda yine yaklaştı.

-Peki Trabzonspor bu baskıyı bu sene üzerinden attı mı?
Mümkün değil, nasıl atacak.

-Atıyor mu?
İşte biraz önce dedik ki zaman. Bunu atmak da bir anda olmuyor.

“HAKEMLER 9-10 PUANIMIZI ETKİLEDİ”
-Ama bakıyoruz esnek bir Trabzonspor bakışı var.
Esnek olman lazım, ligde erken koptu. Aslında o ara soğukkanlı olup paniğe girmemiş olsaydı ve hakemler de 3-4 maçta net biçimde takımı etkilemeseydi. Bilerek asla etkilemiyor ama bazen denk geliyor. Şimdi bakın bu hatalarla 9 puan 10 puan etkileyen, kesinlikle alması gereken maçlar vardı. Bu kötü takım denilen Trabzonspor şampiyonluğun en iddialı takımlarından bir tanesi olabilirdi. Biraz da tesadüfler takımı o duruma getirdi. Şurada esnafla konuşun, ticaret hayatı duruyor Trabzonspor yenildiği zaman. Bu kadar gündemde olmanın sıkıntısını yaşıyor Trabzonspor camiası. 23 yaşındaki, 25  yaşındaki genç oyuncuların üzerine fazla gidiliyor. Önce bir soğukkanlı olmayı öğreneceğiz. Ama Karadeniz insanın yapısında heyecanlılık vardır. En idealin en kısa sürede olma isteği vardır. Onun sıkıntılarını yaşıyoruz.

-Sizde de var mı?
Biz artık tecrübelendik.

-Bende var mı hocam?
Sende fazlasıyla var. (Gülüyoruz)

-Neden hocam?
Ben sana Karadenizli misiniz dediğimde evet deyince belli dedim.

-Çok mu sık boğaz ediyoruz hocam sizi?
Yok. Sempatiksin ama.

“ŞAMPİYONLAR LİGİ HESAPLARI YAPARIZ”
-Karadenizli aynı zamanda sempatiktir hocam. Biraz çizgi film gibiyizdir. Yapımızda fıkra var hocam. Hocam birkaç soruyu yorumlayarak yönelteceğim. Hep şampiyonluk diyoruz. 1. ya da 2. olup Şampiyonlar Ligi’ne gideceksiniz, 3. olup ya da Türkiye Kupası’nı alarak UEFA Kupası’na gideceksiniz. Yani Avrupa’ya gitmenin yolu. Hedef şampiyon olmak mı yoksa hedef Avrupa mı? Yani Türkiye’de başarılı olmak bir hedef değil bir amaç. Bunu araç olarak kullanmak gerekmiyor mu? Trabzonspor’da siz kendinize önümüzdeki sezon için hangi hedefleri koyarak devam edeceksiniz?
Şu anda önümüzdeki senenin hedeflerini konuşmak için çok erken. Önce bu seneyi istediğimiz yerde bitirmek. İnsanlar bu seneye bakıyor önce. Teknik direktörlerin kaderi de o sezon yapacağı başarıya başarısızlığa göre belirlenecek. Onun için biz uzun yıllar çalışacakmışız gibi hazırlamak zorundayız kendimizi, çalışmamızı lazım ama yarının ne getireceği de Türk futbolunda belli değil. Kim ne derse desin saha sonuçları burada rol oynuyor. Bu arada biz mutlaka önümüzdeki senenin de planlarını da yapacağız ama bunu yapmak için bu sene başarılı olmak lazım. Başarılı geçmesi lazım. Dediğiniz gibi 1. 2. 3. olarak ya da Türkiye Kupası ile Avrupa’ya çıkmak. Burada bir hedef koymak da gerçekten zor. Şimdi önümüzde 2 tane deplasman var. Konyaspor ve Galatasaray. Bu maçları da kayıpsız atlatırken lig 2.’liği ve 3.’lüğünün hesaplarını yaparız. Hedef o.  Takımıma güveniyorum.

-Kendinize güveniyor musunuz hocam?
Takıma güvenmek kendine güvenmektir.

-Kızdırmak için sormadım hocam.
Yok kızmadım zaten.

-Hocam direk sorulardan mı hoşlanıyorsunuz, endirek sorulardan mı?
Valla her türlü soruyu sorabilirsin. Çıktığım televizyon programlarında da “Ya hocam ne istersin neler soralım?” diyorlar. Aklınıza geleni sorun.

“SEVİLMEYECEK ÇOK ADAM VAR”
-Medyaya bakış açınız nazıl? Medyayı seviyor musunuz?
Sevilecek, saygı duyulacak çok adam var ama sevilmeyecek çok adam da var.

“MEDYADA BAZILARI YALANLA BESLENİYOR”
-Sevilmeyecek adamları sevmemenizin nedenleri Ziya Doğan’ın canını sıkmaları mı?
Benim canımı sıkmaları önemli değil ben kendi adıma düşünmüyorum. Ben ülke adına söylüyorum. Bir eğitici rolü oynuyor, medya çok önemli. Türkiye’de çoğu şeyi değiştirebilir: Elinde bir güç var. Bu gücü iyi kullanmıyorlar kızıyorum. Yalan yanlış bazı insanlar var. Yalanla besleniyor. Attığı yalana kendi bile inanıyor. Bunları sevmem ama aklı başında oturaklı, okuduğun zaman sana bir şeyler katabilen, doğru habercilik yapan bu işi saygı duyarak yapan insanlar da çok bu ülkede. Ama ben de hep isterim ki yalan yanlış insanlar, o kaliteli insanlara zarar vermesin. Medyanın içerisinde yanlış yapanlar kaliteli insanlara zarar veriyor. Bunun önüne geçilmesi lazım. Bence otokontrolü insanların kendileri yapması lazım. Ama o konuda çok fazla bir şey söyleyemem. Medyaya kızmak kızmamak bana bir şey kazandırmaz. Ben ülkem anlamında baktığım zaman üzülüyorum. Benim ağzımdan çıkmayan demeçler yazılıyor. O demeçleri beğenmeyen insanlar köşe yazısı yazıyor. Üzülüyorum.

-Hocam belki siz söyleseniz o kadar güzel söyleyemeyeceksiniz. Size iyilik yapmak adına olabilir mi?
Yok. Ben iyi veya kötü ben kendim söylemek isterim. Zararı olacaksa da ben söyleyeyim diyorum.

[email protected]
[email protected]