Yüreği burkulan Arslan!

Yüreği burkulan Arslan!

Türkiye Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu Başkanı Türker Arslan Ligtv.com.tr'ye konuştu.

Puan silinmesi yüzünden Galatasaray ve Beşiktaş'ın dosyaları bekletildi mi?
Hangi talimat için keşke öyle çıkmasaydı dedi?
Ankaragücü-Fenerbahçe maçında yaşanan olayları nasıl yorumluyor?
Protokol tribünlerinde yaşananların ana sorunu ne?
Kulüp yöneticileri tribün anarşisini nasıl körüklüyor?
Ligin ilk yarısı Tahkim Kurulu için nasıl geçti?
Dosyalar geçen seneye oranla nasıl artış gösterdi?
Kim hakkında ceza verilirken yüreği burkuldu?
Levent Bıçakcı dönemiyle ile ilgili neler söyledi?
Futbol Mahkemesi görüşünü neden reddediyor?
Federasyon hangi kararı vermek zorunda kaldı?

Tahkim Kurulu Başkanı Türker Arslan tüm bunları ve merak edilenleri Ligtv.com.tr Genel Yayın Yönetmeni Cem Kurel ve Haber Müdürü Erdem Erol'a değerlendirdi.

“363 DOSYA İNCELEDİK”
-Sezonun ilk yarısını tamamladık. Bu 17 maçlık periyot itibariyle Tahkim Kurulu olarak neler yaşadınız, sıkıntılar oldu mu, geçmiş sezonlara oranla ek zorluklar ve yük oldu mu?
“Bizim için Tahkim Kurulu açısından ne gibi sıkıntılar oldu, ne gibi bir yük olduya gelince; ben yaklaşık olarak 13 yıldır Tahkim Kurulu’nda görev yapıyorum. Biz, her sene 200-250 civarında dosya devirirdik. Bu sene şu anda 363 dosya açmış vaziyetteyiz.”




“YÜKÜMÜZ ARTTI”
 
-Yarım sezonda..
“Hayır tam sezonda. Çünkü biz 19 Ocak’ta görev aldık. 7 dosya bize devredildi. Biraz karışık, zor dosyalardı onlar ve çözülmeleri biraz uzun sürdü. 363 dosyanın, geçmişteki 7 tanesi de dahil olmak üzere 361 tanesinin de kararını verdik. Bu kararların son hafta verdiğimiz kararlar hariç gerekçeli kararlarını da yazdık. Bu şunu gösteriyor, bizim geçmiş yıllara oranla yükümüz daha fazla arttı. Ancak daha organize çalışarak bu yükü biz hafifletebildik. Tabii bu 363 dosya bize gelirken PFDK’ya bunun 2 misli gidiyor. Disiplin Kurulu’na her hafta Salı ve Perşembe günleri 70-80 civarında dosya gider. Bize de 25-30 civarında her hafta dosya gelir. Bunun hepsi bize gelmez ama bize gelenler ya disiplin olaylarıyla ilgilidir, itirazlardır ya da TFF yönetim kurulunun vermiş olduğu parasal ihtilaflar, sözleşme feshi buna benzer hukuki ihtilaflardır. Onlar bizim çok daha fazla vaktimizi alır. Özellikle parasal konular bizim bayağı yükümüzü ağırlatan dava konularıdır. Disiplin dosyaları bizim için çok zaman kaybettirmez. Disiplin dosyalarımızda belirli bir sistemimiz vardır, biz o sistem içinde önce dosyada ki raporları tespit ederiz. Hakemin, gözlemcinin, T1, T2 dediğimiz temsilcilerin raporlarını tetkik ederiz, bu arada disiplin kurulunun vermiş olduğu kararı inceleriz, ondan sonra da bunun uygunluğu konusunda aramızda bir tartışma yaparız, genelde oybirliğiyle ama zaman zaman da bu hafta Nihat Özdemir’in dosyasında olduğu gibi oy çokluğuyla da karar verebiliriz 4-1, 3-2 gibi.”

“ÖZDEMİR’İN CEZASI OY ÇOKLUĞUYLA ALINDI”
-Nihat Özdemir’in dosyasında neler tartışıldı?
“Basında açıklamaları nedeniyle Disiplin Kurulu’na sevk edilmişti ve 20 gün hak mahrumiyeti cezası verilmişti. Bu oy çokluğuyla oldu. Bir arkadaşımız bu açıklamaların suç unsuru taşımadığı ve eleştiri sınırları içinde kaldığı görüşündeydi ama diğer arkadaşlarımız bunun biraz eleştiri sınırlarını aştığı, federasyona yönelik ithamları oluşturduğu şeklinde bir sonuca varınca biz kararı onayladık. Ama bir evvelki Nihat Özdemir’in açıklamalarında biz eleştiri sınırları içinde kalmış olduğu için 20 günlük cezasını kaldırmıştık.”

“KURULUMDA KİM HANGİ TAKIMI TUTAR EZBERE BİLİRİM”
-Böyle durumlarda Tahkim Kurulu’nda üyelerin tuttuğu bir takım var mutlaka. Siz Tahkim Kurulu Başkanı olarak hiç x takımla ilgili konuşurken o dosyaya görüş beyan eden üyenizin o takım taraftarı olduğu için, siz hiç acaba bunun için mi böyle konuşuyor gibi hisleriniz, düşünceleriniz oluyor mu?
“Böyle bir endişem hiçbir şekilde yok. Çünkü biz bu işin çok daha başında 1992 yılında görev aldığımızda çözdük. Elbetteki Tahkim Kurulu’ndaki her arkadaşın sempati duyduğu bir takım vardır. Zaten sporla ilgili olan insanın kulübünün olmaması söz konusu değil. Eğer diyorsa (Ben hiçbir kulübü tutmuyorum, ben milli takımı tutuyorum) gibi laflar söylüyorsa gerçekçi değildir, doğru söylemiyordur. Mutlaka her spor adamının tuttuğu bir kulüp vardır. Benim kurulumda da arkadaşlarımın kaç tanesi Fenerbahçeli, Galatasaraylı, Beşiktaşlı ben ezbere biliyorum. Bunları seçen adam benim.”

“FENER’İN DOSYASINI FENERLİ ARKADAŞIMA VERİRİRİM”
-İsim değil ama oran nasıl?
“Dengeli bir şekilde var.” (Gülüyor) 10 kişiyiz biz, 5 asil ve 5 yedek ama ben yedekleri üyeleri de asil arasında kabul ederim. 10 kişi toplanırız biz. Mazereti olan gelmez, bazen 8 kişi bazen 9 kişi oluruz. Bazen 6-7 kişi oluruz. Ama bazen fevkalade toplantılar yapmak zorunda kalıyoruz, ben İstanbul’da olan 5 üyeyi toplayarak bir karar veriyorum. Şimdi bakın takım tutan isimlerin sayısının kurulda dengede olmasının hiçbir şey ifade etmediğini size açıkça söylüyorum. Şu kapıdan girdiği andan itibaren arkadaşımın kulübü yoktur. Biz bu sistemi, inancı ve anlayışı burada yerleştirdik. Benim 92’den beri böyledir. Ben çok rahatlıkla Fenerbahçe’yle ilgili bir dosyayı Fenerbahçeli olduğunu bildiğim arkadaşıma raportör olarak veririm, hiç çekinmem, hiçbir endişem yok ve çok daha doğru bir inceleme yapar, dosyayı bana getirir.  Herkes gider ilgili olduğu kulübün maçını seyreder ama buraya geldiği zaman ayrı.”

“BIÇAKCI DÖNEMİNDE TAHKİM ELEŞTİRİ KONUSU OLDU”
-Hiç bundan sıkıntı yaşıyor musunuz?
“Bunlar bizi ilgilendirmez.”

-Ama vermiş olduğunuz kararlar bir şekilde kamuoyuna farklı yorumlarla yansıyor.
“Ben kararımı verdikten sonra benim kararım kamuoyuna açık. İstediği gibi yazabilir, eleştirebilir, her şey serbesttir. Ben sadece kararımı verene kadar kararımla ilgili konuşmam, kararımı verdikten sonra o kararımın arkasındayımdır, doğru yanlış. Biz hep doğru yapıyoruz diye bir kararım yok.  Hiçbir hukukçunun da doğruyu yapıyoruz diye iddiası da olamaz zaten. Ama biz mümkün olduğunca yanlış yapmamaya çalışıyoruz. Bu kadar uzun süre görev yapmamızın bir göstergesi galiba bu yanlışları çok asgari noktada yaptık. Mümkün olduğunca doğruları yapıyoruz ki kamuoyunda Tahkim Kurulu tartışma konusu olmuyor. Bu sadece Levent Bıçakcı döneminde; hepsinin çok değerli hukukçu arkadaşlar olduğuna yüzde 100 inanıyorum ve çoğunu da tanıyorum ama o dönemin bir takım şartları nedeniyle Tahkim Kurulu’nun bir takım kararları kamuoyunda federasyonla olan ilişkiler nedeniyle bazı ters kararlar verilmiş olması nedeniyle çok eleştiri konusu oldu.”

“BİZDE KULÜPÇÜLÜK YOK”
-Niye oldu peki?
“Birbirleriyle bir uyum içerisinde çalışamadılar. Bizde sporun içinden gelmek çok çok önem  arz ediyor. Ben 35 yılı aşkın süreden beri sporun içindeyim. Şimdi bu insana çok büyük birikimler kazandırıyor ve böyle bir tecrübeyle bir yere geldiğiniz vakit bazı kararlarda geleceği daha rahat görebiliyorsunuz, daha doğruyu bulabilme şansınızı bulabiliyorsunuz. Şimdi benim arkadaşlarımda da kurula yeni gelen 2-3 arkadaşım var. Geri kalan hepsi asgari 7 yıllık tecrübeli. Benim kadar eski arkadaşım da var. Yeni gelen arkadaşları da çok kolay adapte ettik. Çünkü onlar da sporun içinde yaşayan ve seven insanlar. Onlar da akademisyen. Şimdi benim en çok çalışkan ve en çok üretim aldığım arkadaşlarım onlar. Benim kurulumda çeşitli hukuk dallarından da arkadaşlarım var. Ben kurulu oluştururken buna da çok büyük özen gösterdim. Çeşitli hukuk dallarında ihtisas sahibi olan akademisyenleri alarak, medeni hukukçusu var, cezacısı var, idari hukukçusu var. Gün geliyor idari hukukuyla ilgili çok önemli bir yerde tıkanıp kalıyoruz. O zaman arkadaşıma bu konuyu incele diyorum. İçtihatları tarıyor ve biz burada daha doğruyu bulma imkanına sahip oluyoruz. Dediğim gibi kulüpçülük bizim kurulumuzda yok buna içtenlikle inanarak cevap veriyorum.”

“KALBİM SÜLEYMAN HURMA’YA İNANIYOR”
-Siz içtenlikle cevap veriyorum diyorsunuz o zaman biz de direk sormak istiyoruz. Bir sıkıntı bir problem var ki dosya size gelmiş. Bu dosyadaki sorun eşittir hukuksal olarak, tahkim kurulunun yasalarına göre bir cezası var ve eşittir ceza çıkıyor kuruldan. Peki bir his vardır ama hukuk his üstüne değildir tabi ama tamam kararınızı vermişsinizdir, yasaya göre uygundur ama dediğim gibi bir algılama vardır, his vardır. Hiç (tamam hukuken doğru da bir şey var bunda) dediğiniz olmuyor mu?
-Tabii ki, tabii ki… Hukuk her zaman doğruyu bulmayabilir. Somut ve isim vererek bir misal vereyim. Bu hafta Süleyman Hurma’nın bize hakeme hakaretten dosyası geldi. 2 ay ceza yemişti. Hakem Cem Deda’ydı. Süleyman’ın hakkında raporlar çok ağırdı. Ben Süleyman’ı çok iyi tanırım. Çok efendidir. Gözümü kapayıp onun böyle şeyler yapmayacağına şehadet edebilirim. Ama elimize öyle raporlar geldi ki hakem ve 4. hakem raporu, çok ağır raporlar. Disiplin kurulu tarafından 2 ay hak mahrumiyeti cezası verilmiş. Çok daha ağır olabilirdi cezası ama 2 ay vermişler. Bizim cezayı arttırma yetkimiz yok onu da söyleyeyim bu arada. Biz cezayı ya tasdik ediyoruz ya bozuyoruz yada değiştirerek tasdik ediyoruz. Şimdi Süleyman duruşma istedi, verdim duruşmayı ama biz disiplin suçlarında öyle fazla duruşma açmayız. (Bu raporlar çok haksızdır, ben böyle şeyler söylemedim) dedi. Kalbimde inanıyor. Süleyman hakikaten temiz ve spor hayatında fevkalade ahlaklı bir insandır. Ama önümdeki belgeler o kadar ağır ki.”



“HAKEM YANLIŞ YAZABİLİR”

-Hakem bazı olayları yanlış duymuş olma ihtimali yok mu?
“Hakem de yanlış yazmış olabilir. Onu her zaman göz önünde bulundurursun ama hakemin, gözlemcinin, temsilcinin yazdığı bunlar, çünkü resmi görevliler. Bu resmi görevlilerin yazdığı bizim için önemlidir. Aksi ispat edilebiliyorsa o zaman oturur onunda değerlendirmesini yaparız. Şimdi hal böyle olunca biz Süleyman Hurma’nın oy çokluğuyla cezasını tasdik ettik. Süleyman Hurma anlattıktan sonra üyeler dediler ki başkan bu raporlar doğrultusunda ki ben cezanın azaltılmasından yanaydım, yüzde 50 indirilmesinden yanaydım, çünkü disiplin talimatında yüzde 50’ye kadar indirebilme yetkisi var.”

-Süleyman Hurma duruşmada ne söyledi sizlere?
“Ben bunları söylemedim dedi. Küfürler etmedim. Hakemle ilgili geçmişten gelen ihtilaflarımız nedeniyle benim hakkımda böyle yazmış dedi ama bütün bunların hepsi yeterli şeye fırsat vermedi, biz 2 kişi cezanın indirilmesini istedik, 3 kişi cezanın onaylanmasını istedi. Bizde böyle nadir olarak 3’e 2 bir karar çıktı. Şimdi burada Süleyman da yapmaz bunu gibi hisseden bir kalbim var. Ama belgeler başka bir şey yapmamıza imkan vermedi.”

“KALBİMDE BURUKLUK OLDU”
-Ama belgelerin de yanlış yazılma ihtimali var.
“Her belgenin aksi ispat edilebilir. Başka bir belgeyle ama. Ben Süleyman Hurma'yı spor adamı olarak taktir ettiğim için kalbimde bir burukluk oldu. Ama belgeler bizim o cezayı vermemizi gerektirdi.”

“BİZİ EN ÇOK KÜFÜRLÜ TEZAHÜRAT UĞRAŞTIRDI"
”Şimdi bizi bu sene en çok uğraştıran kötü tezahürat. Küfürle ilgili olaylar. Bu bizi çok meşgul etti.  İlk başta, sezon başında hazırlanan talimat yani 4 Ağustos’ta yürürlüğe giren talimat çok ağır hükümler ihtiva ediyordu. Para cezası, ardından 3 puan gitti. Tabii önce kulüpler bu işin farkında değillerdi. Bir tek Konyaspor itiraz etti ama süreyi geçirmişti.”

“SIZLANMALAR SONUCU TALİMAT DEĞİŞTİ”
-Önceki röportajımızda hatta siz Konyaspor süreyi geçirmeden itiraz etseydi biz bu talimatı kaldırabilirdik demiştiniz bize.
“Doğru. Hal böyle olunca kulüplerden başladı bir takım sızlanmalar. Konu federasyona, Kulüpler Birliği’ne intikal etti. Bir takım öneriler oldu sonra bir komisyon kuruldu. Ondan sonra talimat değişikliği yapıldı. Ne oldu değişiklik olarak? Altıncıda puan silme denildi.”

“DOSYALAR BEKLETİLMEK ZORUNDA KALDI”
-Ama bu bir süreç aldı.
“Tabii. Ekim ayının 20’sinde talimat değişikliği yürürlüğe girdi. Bazı dosyaları bu süreçte bekletmek zorunda kaldı. Geçenlerde basında da çıktı Beşiktaş’ın dosyası bekletildi diye ama bir geçici madde var. Geçici madde de diyor ki; bu tarihten evvel eski tarihli yönetmelik zamanında işlenen suçlar hakkında, bu ceza uygulanır ama tekerrür esas teşkil etmez. Yani gelen 30 bin YTL’lik ceza uygulanır ancak bu tekerrüre esas teşkil etmez diye hüküm koydular. Yani demektir ki bu bir olmayacaktır, bu eskide kalmıştır ama cezanın miktarı da 30 bin YTL’dir. O nedenle Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe 30’ar bin cezayı aldılar. Bu birinci olarak sayılmadı ama şimdi Fenerbahçe ve Beşiktaş birinci etabı geçti. Cezayı aldılar. Şimdi Fenerbahçe-Galatasaray maçıyla ilgili daha karar verilmedi, bize de gelmedi. O konuda Disiplin Kurulu değerlendirmesini yapacaktır.”

“GALATASARAY VE BEŞİKTAŞ’IN PUANLARI SİLİNİRDİ”
-Galatasaray ve Beşiktaş disiplin talimatı değişmeseydi…
“3’er puanları gidecekti.”

-Bu 3 puanlar silinmiş olsaydı ve sonrasında talimat değişikliği olsaydı bu silinen puanlar iade mi olacaktı?
“Hayır, hayır. O günün şartlarında, o yönetmelik hükümlerine göre yapılmış bir uygulamadır.”

“KAYIRMA OLMADI”
-Ancak kamuoyunda Galatasaray ve Beşiktaş’ın kayrıldığı şeklinde bir kanı oluştu.
“Maç talimat değişikliği tarihinden önce olduğu için öyle bir kayırma yok. Hukuken o tarihten evvel oynanmış bir maçtır. Kasıtlı bir dosya bekletilmesi değildir. Hukuka aykırı yapılan hiçbir şey yok. Tamamen talimat hükümlerine uygun.”

-Yani o eylemin gerçekleştiği tarihte bir yasa var. O yasaya göre bekletilmemesi ve 3 puan silinmesi gerekmiyor mu?
“Ceza hukukunda lehte hükümler uygulanır. Yani suçlunun, sanığın lehinde hükümler uygulanır. Mesela eski kanunda 5 seneydi, yeni kanunda 7 sene oldu, 5 sene uygulanır.”

-Hukuk her zaman doğruyu söylemiyor gelebiliyor ama. Cezanın o zaman uygulanması gerekmiyor mu?
“Burada bu çıkacak sıkıntıları öngörerek önlemini almış. Hukuk yanlış sonuçlara ulaşılmaması için tedbirin alınmasını gerektirir.”

“SUÇ VE CEZADA ADALETİ SAĞLADIK”
-En fazla sıkıntıyı bu talimatta yaşadık dediniz.
“Evet bu talimatta yaşadık. Kötü tezahüratlar olunca disiplin kurulu kafadan 250 bin YTL cezaları vermeye başladı. Şimdi ceza hukukunda üst sınırı hemen uygulamayacaksınız. Üst sınırı uyguladığınız zaman daha ağır suçlarda neyi uygulayacaksınız? Onun için suç ve cezada bir denge ve orantı olması lazım. Biz işlenen suç ile verilen ceza arasında bu orantının ceza bakımından ağır olduğunu görerek o cezaları işte Konyaspor’da 50 bine, Sakaryaspor’da 40 bine düşürdük. Bu içtihat oldu ve disiplin kurulu da bu şekilde hareket etmeye başladı. Çünkü bizim verdiğimiz kararları uygulamak ve uymak zorunda. Bir kere suç ve cezada adaleti dengeyi sağladık. Bu önemli bir gelişmedir. İkincisi çok önemli bir karar verdik. Bu bizim maddenin son fıkrasında bir karar vardır. Der ki; kişi veya kuruluş yukarıda yer alan olayların bertaraf edilmesi için azami gayreti gösterdiğini ve/veya bu yönde gerekli tüm girişimlerde bulunduğunu ya da olayların bu hüküm gereği cezalandırılmaları için üçüncü kişilerce kötü niyetli olarak yapıldığını ispat edebilirler ise hakkında ceza uygulanmaz. Şimdi bir dosya geldi önümüze. Bucaspor Sakaryaspor maçıyla ilgili. Bucaspor’un dosyasında seyirciler maçın başından itibaren başlıyorlar küfüre. 16. dakikaya kadar devamlı küfür ediyorlar. 16. dakikadan itibaren Bucaspor’un yöneticileri seyircilerle bir takım diyaloglara giriyorlar, sonra hiçbir küfür yok. Biz bu davranışın bu fıkraya uygun olduğu sonucuna vardık ve oy birliğiyle cezayı kaldırdık.”

“FEDERASYON KARARINI DEĞİŞTİRİRİZ”
-Peki PFDK neden bunu dikkate almıyor ve size gelince dikkate alınıyor?
“O olabilir. Onların eline bazen bilgi belge gelmiyor. Sonra kulüp bazı bilgi ve belgeleri ibra ediyor. Onun için bu olabilir. Disiplin kurulunun bir sıkıntısı var, çok fazla dosya geliyor ve çok çabuk karar vermek zorunda. Elindeki raporlar dışında fazla bir inceleme yapma şansı yok. Ama ben emniyete yazı yazıyorum, rapor istiyorum, RTÜK’ten kayıt istiyorum. Ben tahkikatı genişletebilme şansına sahibim. Bize gelen kararların çok azı değişir ama değişir. Ama biz Federasyon kararını da Disiplin Kurulu kararını da bizim hukuki görüşümüze uygun değilse değiştiririz. Bizim bu sene bir önemli yeniliğimiz daha var. Yargıtay 13. hukuk dairesinin kararından sonra biz ek sözleşmeleri de artık görüşmeye başladık. Eskiden ek sözleşmelere bakmıyorduk. Bir tek tip sözleşme yapıyordu futbolcu. O tek tip sözleşmenin dışında bir ikinci sözleşme daha yapıyor. Kulüplerin ve futbolcularında işine geliyor bu. Bunlar bize ibraz edildiği zaman biz eskiden vergi mevzuatı açısından bu vergi kaçırmaya yol açıyor diye bunları görüşmüyorduk. Fakat 13. hukuk dairesi siz bunlara bakmazsanız biz bunlara bakarız deyince o zaman aman biz bunlara bakarız dedik. Bu tip sizleşmelerde biz UEFA gibi çünkü UEFA bu tip sözleşmelere bakıyor. UEFA’ya elle yazılmış bir kağıt ibraz et onu geçerli sayıyor. O nedenle biz bu gibi olaylarda artık bu dosyaları da incelememiz ve kontrol altında tutuyoruz ve kararlarımız veriyoruz. Bunun en güzel örneği Deniz Barış dosyası. Bu dosyanın kararını biz verdik. Ha bu dosya sonra Yargıtay’a gitti ama bu dosyanın kararını biz verdik. Bu dosya bize evvelki tahkimden intikal eden dosyadır. İşte o demin bahsettiğim o 7 dosyadan bir tanesi Deniz Barış dosyasıdır. Bir tanesi Ümit Davala’dır. Bunlar bayağı sıkıntı yaratan dosyalardır. 7 tane dosyanın çözümünde biraz zaman harcadık ama çözdük.”

-Futbol disiplin talimatnamesinin 31. maddesi yani kötü ve çirkin tezahürat direk kulüpleri bağlıyor. Önleyici olarak kulüpler gösteriliyor.
“Evet objektif sorumluluk bunu gerektiriyor. Hukukta bir objektif sorumluluk kavramı vardır.”

“CEZALARIN AĞIRLIĞI CAYDIRICI GÜÇTÜR”
-İlk önce bu madde de ceza üçle sınırlandırıldı. Sonra 6’ya çıkarıldı. Aklımıza şöyle bir şey geldi. Yani kötü niyetli insanlara evet bunun altıya kadar yolu var demek olmadı mı? Biraz müsamaha olmuyor mu bu?  Altıya kadar devam edin anlamına gelmiyor mu bu?

“Tabii cezaların ağırlığı ne kadar fazla olursa caydırıcı gücü fazla olur. Bu caydırıcılığı sağlarken kulüpleri çok fazla mağdur ederseniz o zaman futbolda arzulanan dengeyi sağlayamazsınız.”

“TALİMAT KEŞKE ÖYLE ÇIKMASAYDI”
-O zaman ilk çıktığı şekliyle sakıncalıydı. Öyle çıkmamalıydı.
“Tabii ki. Keşke baştan o şekilde çıkmasaydı. Bende onu tercih ederdim ama madem öyle çıktı yanlışın bir yerinden dönmek lazımdı. Çünkü öbür türlü kulüplerin mağduriyeti çok fazla olabilirdi, çok kısa bir zaman içinde 4, 5, 6. hafta da başlardı puanlar silinmeye.”

-Puan silinmesi yolunda verilen cezalar 4 veya 5. kademeye gelmiş olsa…
“Gene mi talimat değişecek diyorsun?”

-Evet kulüpler yine isyan edecek ve bu seferde 9’a mı çıkacak?
“Bu değişikliği bunların hepsi önerdi, benimsedi ve futbol federasyonu kulüplerle görüşerek bu değişikliği yaptı.”

“İTİRAZ ETSELER DEĞERLENDİRİRDİK”
-Ben bir kulüp başkanıyım diyelim. Yeni düzenlemelerle resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren talimat resmi gazetede yayınlandıktan sonra bu sefer süresi içerisinde Tahkim Kurulu’na müracaat etseydim ve bunun kaldırılmasını istiyorum deseydim, ne olurdu?
“O zaman değerlendirecektik.”

-Siz ilk haliyle yürürlüğe girdiğinde süresi içerisinde bize müracaat edilseydi kaldırırdık demiştiniz.
“Kaldırabilirdik.”

-Yani böyle bir imkanınız var.
“Var tabii. Federasyonun yaptığı her talimatın her yönetmelik değişikliğinin itiraz mercii biziz. Bizim onayımız olmadan da o yürürlüğe girmiyor. Ya itiraz süresi geçecek ya bizim kararımız kesinleşecek.”

“YÖNETİCİLERİN NOSYONLARINDA EKSİKLİKLER VAR”
-Yani kulüplerim bu ceza uygulamasına itiraz etme hakları vardı etmedilre.Yeni düzenlemeleri ile yürürlüğe giren talimatada itiraz etme hakları vardı, ona da itiraz etmediler. Tahkim bunu belki kaldırabilirdi. Bu puan silinmesi bu sezon olmasa bile belki önümüzdeki sezon yaşanacak.
“Bizim yöneticilerimizin maalesef eksik tarafı bu. Bu gibi nosyonlarında biraz eksiklikleri var. Hem olayları takip etmiyorlar hem de olayları ancak kendilerini ilgilendirdikleri zaman böyle ilgi göstererek olayı ortaya çıkarıyorlar. Bana dokunmuyorsa bana ne diyip işin içinden çıkıyor. Bu yanlış tabi. Bunun doğrusu nasıl olmalıdır? Kulüplerin mutlaka ve mutlaka bir hukuk birimleri olması lazım. Onların bu olayları yakınen takip etmesi ve gereken girişimleri yapması lazımdır. Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray gibi büyük kulüplerin hukukçuları var. Ama hepsinin var mı derseniz olmayanlar var derim.”

“O KADAR ÇOK CEZA KESTİK Kİ”
-Fenerbahçe Galatasaray maçında yaşananlardan dolayı disiplin kurulu kararını açıklayacak. Bu derbi maçta yaşananlara eşdeğer bir maç var mı?
“Önüme gelecek dosya hakkına bir şey söylemem söz konusu değil. Bu benim haftaya önüme gelecek.”

-Ligin ilk yarısında tahkim olarak onayladığınız para cezalarının toplamı hakkında bir bilginiz var mı?
“O kadar çok ki.”

-Bu paralar hangi yolla tahsil ediliyor?
“Kulüplerin alacakları var federasyondan.”

-O alacakları temlikli ama.
“Onlar beni ilgilendirmez. Para tahsilatı icra işi, icra işi beni ilgilendirmez.”

-Federasyonun kestiği cezalar temlik sırasına mı giriyor yani?
“Muhasebe bilir.” (Gülüyor)

-Faiz işliyor mu?
“Onu da bilmem. Ben sadece karara bakarım hukuken ne gerekiyorsa onu yaparım ondan sonrası mali işlerdir.”

CEZADA VE VİCDANİ KANAAT
-Bizde uygulanan ceza standartları FİFA ve UEFA’nın standartalarıyla aynı mı? Mesela Şampiyonlar Ligi’nde Milan-İnter maçı. Kalecinin kafasına bir madde geldi. 6 maç seyircisiz oynama ardından 3’e indirirldi ve ağır para cezası verildi. Tekrarı halinde indirirm uygulanan seyircisiz oynama cezasının ilk halinin uygulanması şekliyle.
“Ama hakem orada maçı durdurdu.”

-Hakem maçı durdurduğu için mi ceza artıyor?
“Orada maçın mutlak hakimi hakem.”

-O zaman şöyle bir örnek vereyim. Ben Cem Kurel’i öldürdüm. Sizde polissiniz benim cinayeti işlediğimi gördünüz ve beni yakaladınız ben idamla yargılandım. Cinayeti gördünüz müdahale etmediniz, Cem Kurel’in ailesi benden şikayetçi oldu 5 yılla yargılandım. Bunun gibi bir şey olmuyor mu? Adamın kafasına madde gelmiş hakem oyunu durdurursa ceza ağır yoksa değil.
“Şimdi ısrarla beni Fenerbahçe-Galatasaray maçına getirmeye uğraşma. Ama verdiğin misal doğru değil.” (Gülüyoruz) “Her maç kendi şartlarına göre değerlendirilir. Disiplin olaylarında fazla emsal olmaz. Disiplin olaylarına esas olan raporlardır. Raporlara göre değerlendirmeyi yaparsınız, talimatın öngördüğü hükümler neyse onun en uygun olanını verirsiniz.”

-Yöneticiler bu gibi durumlarda ona 1 maç bana 3 maç ceza verdiniz diyorlar ve bir eşitsizlik olduğunu savunuyorlar.
“O maçın raporunda ne yazdığını bilemezsiniz ki.”

-Hep rapora göre.
“Tabii efendim tabii.”

-Vicdana göre.
“Şimdi cezada vicdani kanaati biraz geç ele almak lazım. Cezada tabi vicdani kanaat vardır ama önce kurallar. Hukukun getirdiği kuralları uygularsınız orada uyguladıktan sonra indirime imkan var mıdır, gerekir mi gerekir ise ne kadar gerekir? Buna bakarsınız.”

“MEŞALE SAYISINA GÖRE CEZA”
-Ben bir gazeteci olarak ligin ilk yarısı itibariyle bir rapor çıkartıyorum ve şu haftalarda şu takımlar şu kadar cezalar aldılar. Tahkim bu cezaları şu şekilde onayladı ve ondan sonrada diyorum ki farklı maçlarda sahada aynı olaylar olmasına rağmen cezalar farklı oldu. Bu da kamuoyunda bir sorun olarak algılanıyor tabi.
“İşte bu disiplin olaylarında aynı olay dediğiniz zaman yanılgıya orada düşersiniz. Aynı olay olmaz disiplin olaylarında. Yani bu maçta da sahaya 10 tane şişe atıldı, o maçta da 10 tane şişe atıldı, şu maçta da 5 tane atıldı. UEFA ve FİFA bile meşale sayısına göre para cezası veriyor. Ben en son Galatasaray PSV maçını gözlemcisiyle beraberdim. Gözlemcinin bir tanesi hakemin yönetiminden sorumludur bir tanesi disiplinden sorumludur. İkisi de önümde oturuyordu. Disiplinden sorumlu olan gözlemciyle konuştum. Adam polisin sahaya girdiğine kadar tespit etti. Çünkü UEFA açısından sahaya polisin girmesi de yanlış.”

-Kim o seyirciyi saha dışına çıkaracak?
“Hani o stevert dediklerimiz var ya. Tabi bunlar Türkiye’de çok beceri sahibi değiller.”

TFF İLE UEFA-FIFA CEZA STANDARTLARI
-Peki TFF’nin uyguladığı ceza kriterleriyle UEFA ve FİFA’nın ceza kriterleri örtüşüyor mu?

“Birebir olmasa bile önemli ölçüde benzer bazı  ceza ve uygulamalarda onlar ileride bazı biz ilerideyiz. Ama herkesin kendi şahsına mahsus uygulamaları var. Bizim için neler önemli ona göre karar veririz. Şimdi rakibe dirsek atan futbolcuya UEFA 8 maç ceza veriyor. Hem de hakemin bile görmediği pozisyonda. Bizde 8 maç ceza çok nadir tabi.”

“CEZADA DENGE ÜLKE ŞARTLARINA GÖRE”
-Bizde o cezanın verilmesi için herhalde kafasını kırılması lazım.

“Yok o kadar da değil. (Gülüyoruz.) Bizde cezalar belli, rakibine vurduğun zaman 4 maç alırsın, 2 maça iner. Topsuz alanda vurduysan 3 maç alırsın. Eğer çok kasıtlı vurmuşsan indirirm uygulamazlar 4-5 maçtır. Talimat bunları teker teker yazmış. Onun için tarifesi belli ama UEFA’nınkinden az mıdır çok mudur, bu bizim şahsımıza mahsus bir düzenlemedir. Arttırılabilir bunlar. Geçmişte daha da hafifti bunlar arttırıldı. Bu dengeyi ülke şartlarına göre federasyonlar kuruyor.”

“YÖNETİCİLERİN BASİRETLİ OLMALARI LAZIM”
-Hiç olaylar, küfürler, yöneticilerin birbirleri hakkında yaptıkları açıklamalar azalmıyor. Sadece şu suçludur demenizin imkanı da yok.

“Bunları ayırmak mümkün değil. Hepsi birbirine bağlı şeyler. Şimdi belli süredir sporda şiddetle ilgili çeşitli toplantılar düzenledik. Bunların hepsinde ben varım. Bütün bu toplantıların hepsinde bu sıkıntıları, aksaklıkları ortaya koyarak hem kamuoyunu bilinçlendirmeyi,özellikle eğitim eksikliğinden bahsetmek istiyorum, bu eğitim eksikliğini gidermek açısından bir takım çalışmalar yapmak lazım. İkincisi de yöneticilerimizin daha basiretli daha bilinçli daha spor bilincine yaraşan davranışlar içinde olmaları lazım. Öyle olur olmaz bir takım beyanatlar vermemeleri lazım. Toplumları birbirine düşman etmemeleri lazım. Bunların hepsi önemli kavramlar. Bunun dışında medyaya da emniyete de düşen tabiki görevler var. Ama özellikle kulüp yöneticilerimiz seyircileriyle ilgili olarak çok dikkat etmek ve çok özenli olmak durumundalar. Bir takım beyanatlarla seyirciyi tahrik ederseniz ondan sonra çok vahim olaylara sebep olursunuz. Bunu maalesef yaşıyoruz.”

-Peki Türkiye’de
“Şimdi geçmiş yıllarda ben yan yana Fener’in Galatasaray’ın, Beşiktaş’ın maç seyrettiği yıllardan gelen bir insanım. Ben maça beraber gidip 2 ayrı takım taraftarı olarak maçtan sonra tekrar buluşup gezdiğimiz insanlardı. Zaten bütün maçlar Dolmabahçe stadında oynanırdı. Ama zamanla taraftar kalitesinde, yapısında daha çok holiganizmin yavaş yavaş yeralmaya başlaması rant, menfaat ilişkilerinin doğması nedeniyle bu seyircinin yozlaşması ve bu saha olaylarının önlenememesi sonucu ortaya çıktı. O nedenle bu konuda eğitime şiddetle ihtiyacı var kulüplerin. Bu eğitimi kim yapar? Kulüplerin, federasyonun, sportif kuruluşların yapması lazım ki biz bunları elimizden geldiğince yapıyoruz ama bu yetmiyor.Bütün hataları, eksiklikleri ortaya koyuyorsunuz, holigan nedir, taraftar kimliği nedir?”

“DENİZLİSPOR TARAFTARINA NE OLDU?”
-Bunu yapan kulüp var mı sizce?
“Çok zor bir soru bu. Ciddi çaba harcayan kulüp olduğu inancı içinde değilim. Ciddi çaba harcanmadığı sürece bu tribün olaylarının önlenmesi çok zor. Yani televizyonda gördüm Denizlispor Vestel Manisaspor maçı. Ersun Yanal’a yapılanlar. Ersun Yanal’a yaptıkları yetmiyormuş gibi Ali beyin kafasına da şişe attılar yani nasıl bir mantıktır ben bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Yok böyle bir şey. Üstelik Denizli seyircisi fevkalade centilmen olarak bilinen, tel örgüleri ilk kaldıran, çok sakin, örnek gösterilen bir kulüp.”

-Fazla sakin olduğu için eleştirilen bir seyirci hemde.
“Şimdi ne oldu bunlara ben anlamıyorum. Fenerbahçe seyircisini ben çok meth ettim hatta son seminerde de bahsettim, Fenerbahçe’nin dosyası gelmiyor, küfür etmiyorlar diye fevkalade taktirle bahsettim arkadan üst üste Beşiktaş, Galatasaray maçında küfürden kötü tezahürattan dosyaları geldi. Şimdi demek  işler iyi gidince taraftar iyi, biraz karışık veya sert bir rakiple veya rekabet içinde olduğun vakit o zaman taraftarın kontrolü kayboluyor. Bu üzücü tabi. Maçları bir spor olarak eğlence olarak düşünmek lazım. Bir kavga olarak bir savaş gibi düşünmemek lazım. Böyle gördüğünüz zaman bu spordaki terörü, anarşiyi, kaosu önleyemezsiniz. Bu maalesef böyle.”

-Federasyon kanadı nasıl peki?
“Tabi ki federasyon kanadı da elinden geldiğince gereken çalışmaları yapıyorlar.”

-Olumlu şeyler olacağına ben açıkçası ben inanmıyorum. Kulüp yöneticileri aslında işin doğrusunu biliyorlar. Hepsi akıllı insanlar.
“Tabi ki.”

“YÖNETİCİLER ÜZERLERİNE DÜŞENİ YAPMIYORLAR”
-Futbol adamı kimliğinde üzerlerine düşenleri yapmıyorlar mı?
“Yapmıyorlar. Futbol adamı olarak yapmaları gerekenleri yeterince yapmıyorlar diyeyim, tam olarak yapmıyorlar demiyim. Belki bazıları da hiç yapmıyor ama bir çoğu yeterince yapmıyor. Yapsalar bu olayları büyük ölçüde önleyebilme şansına sahip olabiliriz. Maalesef maç öncesinde veya maç sonrasında kulağa hoş gelen fakat eylem açısından yanlışlıklara sebep olan birtakım sözler söylüyorlar. İşte bu sözler o toplumu geriyor ve en ufak bir olayda patlamaya sebebiyet veriyor.”


“PROTOKOL TRİBÜNÜNDE YAŞANANLAR ÇOK ÇİRKİN”
-İş artık sözü geçti. İş artık eyleme dönüştü. İş protokol tribününde yaşananlara geldi.
“Çok çirkin. Çok üzücü. Tabi protokol tribününün bir takım kuralları var. Bakın kulüplere tahsis edilmiş belli rakamda biletler var. O biletleri kulüpler alıyorlar. Taleple o sayıları arttırıyorlar, para vererek alıyorlar. Bana göre en büyük sıkıntı  bu. Bu çok yanlış. Maalesef uygulamada bu var. Bu çok yeni bir şey değil ama. Geçmiş yıllarda bizim bir kartımız vardı. Ben ilk kapalı tribüne girme kartımı aldığım zaman, sporculuk zamanımda benim için o kartı gösterip maça girmek çok önemli bir olaydı. Şimdi bu kartı kaldırdılar. Müsabaka yerlerine giriş yönetmeliği diye garip bir yönetmelik çıkardılar. Dediler ki şeref tribününe şunlar şunlar şunlar girer. Yazdılar.”

“TEŞKİLATIN UYGULAMASI YANLIŞ”
-Korumalar girer mi?
“Girmemesi lazım ama giriyor. Korumalar daha çok zaten. Şeref tribünü diye bildiğimiz şimdi protokol tribünü denen tribünde diyelim 200 kişilik bir kapasite var. İşte 40 tanesi ev sahibi, 20 tanesi misafir takımın… Geri kalanlar beni bağışlasınlar teşkilatın bana göre uygulaması ama ben bu uygulamayı tasvip etmiyorum. Maçın zorluğuna kolaylığına göre belli bir bedel karşılığında kartı var olarak farz ettikleri ama kartı var mı yok mu tam bilemediğim çünkü ben orada gördüğüm bazı insanların kartı olduğu kanaatinde değilim.”

“ANA AVRAT KÜFÜR EDENLERİ SUSTURDUM”
-Bunu Ankaragücü-Fenerbahçe maçı için mi söylüyorsunuz?
“Ben genel konuşuyorum. Benim gördüğüm İstanbul. İstanbul’da hangi stada gitseniz bu veya buna benzer bir uygulama var. Beden terbiyesinin kendine ayırdığı ve sattığı biletler var. Şimdi hal böyle olduğu zaman tabi oraya bir takım çok muteber insanlar geliyor, ben saygı duyuyorum. Ama bazen kaçaklar oluyor. O kaçaklar olduğu zamanda şeref tribününde ana avrat küfür eden insanları zaman zaman dayanamayıp susturduğumu yaşadım. Ayıp kardeşim burada böyle şeyler olmaz dediğim zamanlar oldu. Sonra sana ne diyip sustuğum zamanlar oldu ama içim elvermedi. Bunları yaşıyoruz.”

“YÖNETİCİLER İŞİN İÇİNDE OLURSA”
-Her ne olursa olsun Oradaki yöneticilerin çıkan kavgaya fiili şekilde müdahale mi etmeleri yoksa durun arkadaşlar ne yapıyorsunuz demesi mi lasım?
“Tabi ki durun demesi lazım. Ama bazı yöneticiler bu işin içinde olurlarsa oooooo.”

-Olayların başlamasına neden olanlar yöneticiler oluyorlar ama.
“İşte bunlar ister istemez tribünlere de örnek oluyor.”

“FEDERASYONUN KONTROLÜ DIŞINDA”
-Ben şimdi Ankaragücü-Fenerbahçe maçını örnek göstererek söylüyorum. Şeref tribününde yaşananlardan dolayı disiplin kurulunun, tahkimin, federasyonun yapabileceği bir şey var mı?
“Protokol tribünleri bakın eğer orada spor ahlakıyla ilgili, federasyon aleyhine kulüp aleyhine vs. şeyler var ise ve temsilci birtakım şeyleri tespit etmişse tabiki o zaman disiplin hükümleri uygulanır. Ama protokol tribününün yönetim, gözetim, denetimi futbol federasyonunun kontrolü dışında. Bu çok yanlış.”

“FEDERASYONUN YETKİSİ YOK”
-Ama orada yaşananlar camiaları, taraftarları tetikliyor.
“Federasyon hiçbir şey yapamıyor. Çünkü yetkisi yok.”

“YETKİYİ VERMEYEN TEŞKİLAT”
-Bu yetkiyi vermeyen kim?
“Tabi ki teşkilat.”

-Federasyonun bu yetkiyi alması gerekli değil mi o zaman?
“Bu federasyon ile teşkilat arasında çözülemeyen konulardan biridir. Bu benim konum değil, benim vazifemde değil ama bu konunun ihtilaf konusu olarak birkaç ay sürdüğünü ve geçen ay içinde çözüldüğünü ve Beden Terbiyesi ile Futbol Federasyonu’nun protokolü daha yeni yaptığını sade duyum olarak biliyorum. Nereden biliyorum çünkü ben ve arkadaşlarım, Tahkim Kurulu üyesi arkadaşlarımın maçı seyretmeleri için federasyondan talep ettiğimiz biletleri son 1-2 maça kadar alamadık. Çünkü böyle bir protokol henüz imzalanmamıştı.”

“UYGULAMA KARIŞIKLIĞI VAR”
-Söylediğiniz bu imzalanan protokol problemlerin çözümünde etkin alacak mı?
“Hayır. Şeref tribününün gözetimi denetimi tamamen teşkilata ait. Federasyonun yetkisi dışında bir yer. Bir uygulama karışıklığı var.”

“ŞİKE İDDİALARI DOĞRUYSA DA DEĞİLSE DE ÜZÜCÜ”
-Gelelim son günlerin moda cümlesine. Şike, teşvik… Yaşananları nasıl karşılıyorsunuz?
“Üzüntüyle. Eğer bu iddialar doğru ise çok üzücü. Değilse daha da üzücü. O bakımdan üzüntüyle izliyorum ve ne olacağını da bende bekliyorum.”

ZAMAN AŞIMINA UĞRADI
-Federasyon bir karar aldı ve zaman aşımına uğradı.
"Eski yönetmelikte 3 yıllık bir zaman süredi vardı. Yeni talimatta kalktı o. Ama  dedimya o tarihte ki yürürlükte ki talimat uygulanır diye."

-Alınan bu karar neticesiyle federasyon kulüplere ceza verilemeyeceğine karar verdi ancak Fenerbahçe isterse özel bir soruşturma açılabilecek. Ama normal prosedür işlemeyecek değil mi?
"Hayır, hayır. Cezai bir uygulama söz konusu değil. Federasyon açıklamasında bu net olarak var. Bu sadece tereddütlerin açıklığa kavuşturulmasına yönelik bir araştırma olur bu.Yönetmelik gereği bir hukuki karra verildi, istesende istemesende bunun sonuçları bu şekilde tecelli etti. Yani yapacak bir şey yok başka."

-Bu iddiaları izlerken bunlar doğru olabilir dediniz mi? İçinizden geçti mi?
"..."

-Zor bir soru mu?
"Zor bir soru. Olabilir olamazı söyleyemem ama daha evvelde söylediğim gibi alt kümelerde benzer bir takım olayların olduğu önümüze gelen dosyalardan  görüldü. Bizde bunlarla ilgili gereken kararlarımızı verdik. Gönül hiçbir şekilde böyle bir şeyin sporda olmamasını diler."

-Zaman aşımı olmasaydı bu incelenebilir ve sizin önünüze gelebilridi.
"Evet tabi.

-O zaman da biz kararımızı verirdik diyorsunuz.
"Tabi. Biz o zaman dosyayı inceler gereken kararı verirdik. Şike yapılmış ise verilmiş olan cezayı inceler hukuka uygun ise tastik ederdik. Hukka uygunluğuna bakardır. Bu kararı federasyın verecek çünkü. Bu ilk incelemeyi Şike Tahkik Kurulu yapıyor, Futbol Federasyonu yönetim kuruluna bir rapor veriyor. o rapora futbol federasyon bir karar veriyor. Uygundur diyor, vardır-yoktur diyor ve bir karar veriyor. O karara karşı bize 7 gün içinde dosyanın gelme imkanı var."

-Bu konunun zaman aşımına takılmış olması iyi mi kötü mü?
"Öyle bir soru ki bu ne dersem bir takım ters sonuçlara varır. yani tabiki..."

-Ortaya atılan bazı iddialar ve havada kalmış oldu?
"Yeni yönetmelikte bu süre aşımıyla ilgili madde kaldırıldı. Bu demektir ki bu gibi iddialar mutlaka ve mutlaka araştırılmalı, soruşturulmalı ve sonuçlandırılmalıdır. Yani ben yönetmelikte yapılan değişikliği doğru ve uygun buluyorum. Zira bu gibi iddialar araştırılmalı ve soruşturulmalıdır, neticelendirilmelidir."

-Ama zaman aşımına takıldı.
"Artık bundan sonra yeni yönetmelikte zaman aşımı yok."

"FEDERASYON BU KARARI VERMEK ZORUNDA KALDI
-Eski yönetmeliğin yürürlükte olduğu döneme rastladığı için...
"Evet, evet. Suçun işlendiği tarihteki yürürlükte olan yönetmelikte bir zaman süresi vardı. Yapılan değişiklikle bu süre kaldırıldı. Ama o tarihte bu olduğu için federasyon zorunlu olarak bu ararı vermek zorunda kaldı."

“İTALYA’DA DA BİZDE DE SİSTEM AYNI”
-Peki bugüne kadar böyle bir dosya, bir soruşturma…
“Geçmişte Malatya olayları var. Hukuken gerekenler yapıldı.”

-Sonuç ne oldu?
“Hukuken gerekenler yapıldı.”

-Gerekenler yapıldı diyorsunuz da hukukunda bir şekilde eli kolu bağlı mı kalıyor?
“Hukukta uygulama ezbere olmaz. Bir takım bilgi belgeye göre olur. 

- Futbol mahkemesi kurulsun deniyor ama futbol mahkemesi yok.
“Şimdi bakın futbol mahkemesine geldiğiniz vakit büyük yanılgıya düşüyorsunuz. İtalya’da da öyle futbol mahkemesi falan yok. İtalya da ki sistemde öyle bizden farklı bir sistem değil. Sadece atanan kişilerin atanmasında biraz farklılık var ben çünkü bundan yaklaşık 15 gün evvel Slovenya da bir spor hukuku kongresine katıldım. Orada İtalya’dan gelen bir arkadaş İtalya’da ki bu olayları anlattı. Sistemi anlattı. O sistemin bizde n çok farklı bir yanı yok zaten. Onlarda da birinci derecede cezayı veren federasyonun kendi bünyesinde tayin ettiği bir merci var. İtiraz edilen mercide gene federasyonun bünyesinde tayin edilen bir merci. Birde onlardan farklı uzlaşma diye bir sistemleri var. Orada ayrı bir futbol mahkemesi falan yok. Mahkeme farklı bir çalışma düzeni içindedir. Uzun süren bir süreç içinde işlerini görür. Halbuki olayı biz en kısa sürede bitirebilme şansına sahibiz. Tahkim Kurulu olarak konuşuyorum şimdi.”

-Nasıl?
“Biz her türlü incelemeyi yaparız, gerekli tebligatları da çok kısa bir süre içinde yaparız, 5 gibi kısa bir süre veririz.”

-İtalya’da ne farklıydı peki? Bizde de yıllardır şike denir ama sonuç yok.
“Orada bilgi ve belgeler inkar edilemeyecek noktadaydı. Telefon konuşmaları, tespit edilen belgeler vardı. O nedenle ceza verildi.”

-İtalya bunu yapıyor da Türkiye niye yapamıyor?
“Niye yapamasın. Elinde bir takım belgeler, bilgiler olduğu zaman bunu yapar.”

“SAVCILIKLARIN DAHA ETKİN ÇALIŞMA İÇİNDE OLMASI LAZIM”
-Yapabilmek için federasyonun bazı yetkileri mi yok?
“Tabi ki. Yani savcılığa yapılan müracaatlarda bu konuda savcılıkların daha etkin çalışma içinde olmaları lazım. Geçmişte Sebat olayında savcılığa yapılan müracaatlarda yeterli sonuç alınamadı.”

-Yani federasyon savcılardan yardım mı alamadı?
“Şike Tahkik Kurulu mesela bir takım taleplerde bulundu, cevaplarını alamadı. Gerekli incelemeyi sağlıklı bir şekilde sonuçlandıracak çalışmaları çözemedi.”

-İtalya’da daha çok destek var yani?
“Evet, yeterli destek alamıyoruz. Alınamıyor.”

“FEDERASYON YASASINDA DEĞİŞİKLİK GEREKİR”
-Bunun için ne yapılmalı?
“Mevzuat düzenlemesi yeterlidir. Federasyon yasasında değişiklik gerekir.”

-Bunu yapması gereken?
“Hükümet. Hükümet isterse yapar. Kısa zamanda da çözebilirler bunu, hükümetin gücü var ama belki imkan olmuyor, vakit olmuyor. Hükümetinde iş yükü çok fazla. Meclisten de bir kanunu çıkartmanın da çok büyük sıkıntıları var. Alt komisyon, üst komisyon… Şimdi bütün bu söylediklerimizden ne manşetler çıkaracaksınız ben merak ediyorum. Çok zorladın beni ama…” (Gülüyoruz)

[email protected]

[email protected]