Tükenişin Resmi!
Yayınlanma Tarihi 6 Nisan 2011 Çar 10:43
1980’li yılların sonuydu.
Cumhuriyet gazetesinin şimdilerde yazıişleri editörlüğü yapan spor muhabiri Hakan Akarsu, Sarıyer-Altay maçını izlemek için Kadıköy Şükrü Saracoğlu Stadı’na gitmişti.
O zaman bilgisayar, cep telefonu, cep bilgisayarı falan yok. Manyetolu hatla, maçı yazdırmaya başladı.
“40 kadar seyircinin izlediği maçta” diye başlayan cümlenin, son noktası konuyordu ki, efsane Spor Müdürümüz rahmetli Abdülkadir Yücelman, “40 kadar diye bir ifade mi olur, 40 mı, 42 mi, 45 mi, saysın, tam rakam verin, Sarıyer’in artık havasını kaybettiği de ortaya çıksın” diye yumruğunu masaya vurdu.
Gerçekten de Sarıyer o günlerden sonra baş aşağı gitti, 300-500 kişinin seyrettiği bir takım olarak tarihin tozlu sayfalarında sıkıştı...
Pazartesi akşamı Antalyaspor-Galatasaray maçını izlerken bu anı geldi aklıma. Spiker “40 kadar da Galatasaray taraftarının izlediği maçta” diye cümleye başlamış, sonra bir şeyler söylemişti.
Ama algıda seçicilikten olsa gerek, gece boyu, “40 kadar Galatasaray taraftarı” sözü yankılandı kulağımda.
Çünkü, 106 yıllık koca çınar, hiçbir döneminde 40 seyirciye oynamamıştı.
Hatta, doğru dürüst vapurun çalışmadığı 1915’li yıllarda Papaz’ın Çayırı’nda bile 100’den fazla Fenerbahçeli, gelir seyredermiş, Mekteb-i Sultani’nin top ustası öğrencilerini!
İnanın ne 1970’li yılların sonlarında 2. lige yaklaştığında, ne 1980’lerin ortalarında dibi gördüğünde öksüz kaldı o forma!
Hiçbir zaman bu kadar ‘yalnız, kimsesiz’ değildi Galatasaray...
Öyle ki, Fettah’ların, Sefer’lerin oynadığı, sadece Fatih Terim ve Tarık Hoçiç’le ayakta durulan yıllarda bile, binleri, on binleri koştururdu peşinden Ankara senin, Ordu benim diyerek o parçalı forma.
Ama şimdi, 40 Galatasaraylı gidiyor Mardan Stadı’nda, bilet alarak!
Kabul, Mardan Stadı’nın büyük organizasyona ev sahipliği yapacak hali yok, yolu yok, suyu yok, elektriği yok. Ama bu Galatasaray taraftarı, yağmurda, çamurda, karda gitmedi mi takımın peşinden en alakasız yerlere!
Evet, Nazım Hikmet, yıllarca önce, “Bana mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin” demiş bir eserinde, eğer bu büyük üstat Galatasaray’ı görse, dizelerini yeniden yazar, “Bana tükenişin resmini çizebilir misin” diye hayıflanırdı inanın.
Ve camiadaki bu tükeniş, takıma da yansımış olsa gerek. Yoksa, lig 13.’lüğü, eksi 8 averaj, 14 yenilgi iş ahlakı olan futbolcuların kolay kolay kabul edeceği bir durum değil.
İş ahlakı demişken; aferin Serkan Kurtuluş. Maçta rakibe asist yapmış, baban yaşında Tita’nın tozunu yutmuşsun, İstanbul’a dönüşte de, kulağında Iphone, müzik dinleyip etrafa gülücük dağıtıyorsun.
Hakikaten Galatasaray’a senin gibi ‘ruhu’ olan futbolcular gerek! Bence taraftar, gönülsüz Kewell, isteksiz Neill ve senin gibileri alkışlasın, canını didişe takan Servet’leri, Sabri’leri de ıslıklasın!
Cumhuriyet gazetesinin şimdilerde yazıişleri editörlüğü yapan spor muhabiri Hakan Akarsu, Sarıyer-Altay maçını izlemek için Kadıköy Şükrü Saracoğlu Stadı’na gitmişti.
O zaman bilgisayar, cep telefonu, cep bilgisayarı falan yok. Manyetolu hatla, maçı yazdırmaya başladı.
“40 kadar seyircinin izlediği maçta” diye başlayan cümlenin, son noktası konuyordu ki, efsane Spor Müdürümüz rahmetli Abdülkadir Yücelman, “40 kadar diye bir ifade mi olur, 40 mı, 42 mi, 45 mi, saysın, tam rakam verin, Sarıyer’in artık havasını kaybettiği de ortaya çıksın” diye yumruğunu masaya vurdu.
Gerçekten de Sarıyer o günlerden sonra baş aşağı gitti, 300-500 kişinin seyrettiği bir takım olarak tarihin tozlu sayfalarında sıkıştı...
Pazartesi akşamı Antalyaspor-Galatasaray maçını izlerken bu anı geldi aklıma. Spiker “40 kadar da Galatasaray taraftarının izlediği maçta” diye cümleye başlamış, sonra bir şeyler söylemişti.
Ama algıda seçicilikten olsa gerek, gece boyu, “40 kadar Galatasaray taraftarı” sözü yankılandı kulağımda.
Çünkü, 106 yıllık koca çınar, hiçbir döneminde 40 seyirciye oynamamıştı.
Hatta, doğru dürüst vapurun çalışmadığı 1915’li yıllarda Papaz’ın Çayırı’nda bile 100’den fazla Fenerbahçeli, gelir seyredermiş, Mekteb-i Sultani’nin top ustası öğrencilerini!
İnanın ne 1970’li yılların sonlarında 2. lige yaklaştığında, ne 1980’lerin ortalarında dibi gördüğünde öksüz kaldı o forma!
Hiçbir zaman bu kadar ‘yalnız, kimsesiz’ değildi Galatasaray...
Öyle ki, Fettah’ların, Sefer’lerin oynadığı, sadece Fatih Terim ve Tarık Hoçiç’le ayakta durulan yıllarda bile, binleri, on binleri koştururdu peşinden Ankara senin, Ordu benim diyerek o parçalı forma.
Ama şimdi, 40 Galatasaraylı gidiyor Mardan Stadı’nda, bilet alarak!
Kabul, Mardan Stadı’nın büyük organizasyona ev sahipliği yapacak hali yok, yolu yok, suyu yok, elektriği yok. Ama bu Galatasaray taraftarı, yağmurda, çamurda, karda gitmedi mi takımın peşinden en alakasız yerlere!
Evet, Nazım Hikmet, yıllarca önce, “Bana mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin” demiş bir eserinde, eğer bu büyük üstat Galatasaray’ı görse, dizelerini yeniden yazar, “Bana tükenişin resmini çizebilir misin” diye hayıflanırdı inanın.
Ve camiadaki bu tükeniş, takıma da yansımış olsa gerek. Yoksa, lig 13.’lüğü, eksi 8 averaj, 14 yenilgi iş ahlakı olan futbolcuların kolay kolay kabul edeceği bir durum değil.
İş ahlakı demişken; aferin Serkan Kurtuluş. Maçta rakibe asist yapmış, baban yaşında Tita’nın tozunu yutmuşsun, İstanbul’a dönüşte de, kulağında Iphone, müzik dinleyip etrafa gülücük dağıtıyorsun.
Hakikaten Galatasaray’a senin gibi ‘ruhu’ olan futbolcular gerek! Bence taraftar, gönülsüz Kewell, isteksiz Neill ve senin gibileri alkışlasın, canını didişe takan Servet’leri, Sabri’leri de ıslıklasın!