"Trabzon'da oynamak çok zordur"
Yayınlanma Tarihi 1 Nisan 2008 Sal 11:00

Yaş 30.
-Hatırladığım kadarıyla Almanya’dan 8 sene önce geldin değil mi?
Evet. İlk Altay’a geldim. Altay’da 6 ay kaldım. Oradada sakatlık yaşadım. 1.5-2 ay kadar sakatlığım sürdü. Ondan sonra Ankaragücü’ne transfer oldum, 1 sene orada kaldım. Ondan sonraki sene Diyarbakır, ardından 1 sene Malatya ve 4 sene Trabzonspor.
Benim en çok geçirdiğim sakatlık Ankaragücü’nde sürdü. Trabzonspor’da ise sakatlıktan sonra erken başladığım için 3 ay kadar sakatlığım devam etti.
-4 sezon Trabzonspor forması giydin. Neler yaşadın Trabzon’da?
Trabzon’da oynamak çok zordur.
-Zor bir şehir mi?
Çok zor. Çünkü küçük bir şehir. Herkes herkesin ne yaptığını, nereye gittiğini, ne yapacağını biliyor. Rahat bir insan olamıyorsunuz. Herkes sizi takip ediyor. Bir yere gittiğiniz vakit, “Bak buradaymış” diyorlar. Olmadığın, bulunmadığın yerler için bile orada olduğun söyleniyor.
Tabi canım. O çok büyük bir problem. Zaten çoğu futbolcuları şehrin içinde göremezsin.

Bir kaç futbolcunun dışında kimse şehrin içinde gezmiyordu mesela. Ama ben her zaman şehirde geziyordum. Şehirde insanlar kulübün içinde neler yaşanıyor, ne oluyor ne bitiyor bilmek istiyorlar. Birileri bir dedikodu çıkarıyor, diğer insanlar bunun doğru olup olmadığını bilmek istiyorlardı. Bazen onları aydıtlamaya çalışıyorsun ama bazen bazı konularda tartışıyorsun onlarla. Tartışma derken ağız tartışması oluyordu bunlar. Mesela o gitseydi, bu gitseydi gibi. Bende onlara “Buna siz karar verirseniz olay bitmiştir, böyle iş olmazki, Türkiye’de değil dünyanın her yerinde böyledir” diyordum. Orası böyle bir durum.
Taraftarların bir beklentisi var. İstanbul takımlarına bakıyorlar,adamlar bir futbolcuya 5 milyon, 10 milyon Euro harcıyor. Trabzonspor taraftarının istediği takıma bir kaç tane iyi futbolcu gelsin oluyor. Harcasınlar, alsınlar, ne olursa olsun. Rahatsız oluyorlar transfer yapılmamasından. Türkiye’nin en büyük işadamlarından birisisin ve şu takıma transfer yapımıyorsun diye düşünüyorlar. Birde Trabzonlusun yani. Onların kızdığı şey bu.
Yok, futbolcu etkilenmez.
Yok. O tezahurat bir tek futbolcuya yapıldığı zaman morali bozulur. Başka türlü morali bozulmaz.

O kadar çok futbolcu gelip gittiki. 4 yılda 50-60 tane futbolcu gitmiş. Bir şeye oturtamadılar. Mesela bizim ilk 1.5-2 sene yaşadığımız o başarıyı bir daha yaşayamadık. Niye? Çünkü hemen futbolcular gönderildi, takımda bir iskelet vardı. Le Young vardı, Fatih Tekke vardı, Tolga, Emrah vardı. Bizim o takımı korumadılar.
-Takımın çatısıyla mı oynadılar hep?
Ondan sonra hep oynandı. Başarılı olduğumuz sezondan sonra oynandı. Şenol Güneş’in gittiği sene. Bir Manisa maçı vardı ve o maçtan sonra hoca istifa etti. Ondan sonra herşey kopuk kopuk oldu zaten.
Sivastaydık. İdman yaptık. Yarın maç var ve oynayacağız diye bekliyoruz. 2 maç arka arkaya oynamışız. Ceyhunla odadayız ve bana “İçimde bir sıkıntı var, galiba bu iş buraya kadar” dedi. Bende, “Hayırdır, nereden çıktı bu” dedim. Sonra Ceyhun’u hoca çağırdı.
Öyle hissetti. Çünkü kupadan da elenmiştik.

Çıkacaktı zaten. Bende biliyordum ama böyle olacağını bilmiyordum. Ersun Yanal Ceyhun’u çağırdı sonra Ceyhun geldi, “Ben gidiyorum” dedi. Cehyun aşağı indi, beş dakika geçmedi ve bana “Hoca senide çağırıyor” dedi. Ben güldüm ve Ceyhun’a “Ne diyorsun” dedim, o da bana “Evet çağırıyor” dedi. Gittik hocanın yanına 5 dakika bir konuşma oldu aramızda.
-Ersun Yanal ne dedi sana?
"Yönetimle konuştum, gelecek seneki kadroyu kurmak istiyorum, sizinle çalışmak istemiyorum, sezon sonuna kadar isterseniz kalabilirsiniz isterseniz gidebilirsiniz ama sizi oynatmayacağım. Kadroyada almayacağım" dedi. Orada kalmanın hiçbir anlamı olmazdı. Sizi istemiyorlar, gönderiyorlar. Niye kalacaksınız ki.

Türkiye’de ben belki 15 tane hocayla çalıştım, ne disiplinden dolayı, nede ahlaksızlık yada hareketlerimden dolayı hiçbiri beni göndermedi. Ersun hocanın bana karşı bir şeyi var yani. O bana ne kadar dese bile ben neden böyle olduğuna hiçbir anlam veremedim. Bana karşı niye böyle olduğunu hala anlamış değilim. Sormadım da. Belki iyi hoca olabilir ama bende ona sıcak bakamıyorum.
Ceyhun Türkiye’de tanınmış, çok iyi, kendini kanıtlamış bir futbolcu. Zaten çok iyi meziyetleri var, çok önemli bir futbolcu. Trabzonspor içinde çok önemliydi. Diğer takımlardaki başarısını görüyorduk, tek başına takımı sırtlıyordu. Trabzonda rahat bırakılmıyordu, istenilen şeyi yapamıyordu. Kendisiyle konuştuğumda bana “Beni rahat bıraksalar, istediğim şekilde oynasam, daha rahat olacağım” diyordu. Doğru, öyle insanın daha rahat olması lazım. Sen oraya basıcan, buraya basıcan, koşacan deniyor, tamam. Bazen takımın 10 kişi oynuyor gibi gözükebilir. Bir tane futbolcu belki az koşar ama daha çok iş yapar. Elbette bazı maçlarda Ceyhun’da kötü oynamış olabilir ama antreenör o rahatlığı verseydi ona çok başarılı olacaktı.
Ben savaşan bir insanım. Savaşmayı severim, kaçmam, elimden geleni yaparım.
Gökdeniz aslında o olaylardan önce bile gitmek istiyordu, yurt dışında oynamak istiyordu. Tabi o olaylar çok sıkıcı yani ona rağmen maşallah hiç yılmadı, hep devam etti, çok iyide maçlar çıkarttı, gollerini attı. Yaşadıkları çok zor. Sizi her gün tehdit eden bir olay var, aklı hep ailesinde, onlara bir şey olmasın diye, hem onları düşünüyor, hem kendisini düşünüyor. Bu çok zor bir şey. Tabi öyle bir fırsat geldi, transferi Türkiye’de rekor oldu galiba. Trabzon için bedava bir futbolcu, alt yapıdan gelen bir futbolcu, böyle bir rakama satmak bence çok büyük bir başarı. Zaten 1 sene sonra mukavelesi bitecek, elini kolunu sallaya sallaya gidecek. Ama Gökdeniz her zaman Trabzonsporlu olduğu için, Trabzonspor'u düşündüğü için böyle bir teklifi değerlendirdi. Gökdeniz Trabzonda çok zor günler geçirdi. O zorluğa rağmen yılmadı, ayakta durdu. Bunu başka insan yapamazdı yani.

Çok zor olurdu. Her gün seni eve polis getirip götürüyor. Sosyal hayatın yok, bir yere gidemiyorsun. Hep yanında insanlar olacak. Kendinde rahat olamıyorsun. Beni çok rahatsız ederdi.
-Korku...
Korku dersen bende tedbirimi alırdım. Ama nereye kadar alırsın, Allah göstermesinn sırtını döndün mü olay biter.
Ben 6-7 senemi doğuda ve karadenizde geçirdiğim için, ilk geldiğim sene Altay’a, İzmiri doğru düzgün yaşayamamıştım. Çünkü takım kötü gidiyordu, sonra sakatlık vardı. Zaten Manisa lige ilk çıktığında da burada oynanır demiştim. Hem İzmir'e yakın. O zamanlar bir gün inşallah İzmir kulübüne veya manisaya geliriz demiştim. Yılmaz hoca gelince aldı beni, Levent hocada daha önce yönetime söylemiş. Teklifi kabul ettim ve geldim.
-Artık son haftalar ve kümede kalma yolunda amansız bir yarış içerisindesiniz.
Her maç final. Önemli olan alt sıralarda olan takımlarla karşılaşacağımız ve onlarda buraya gelecekleri için bizim avantajımız var. Sivas maçında ve Rize maçında gösterdiğimiz performans beni çok umutlandırdı. Takım çok iyi mücadele etti. Görüyoruzki takım bunu yapabiliyor yani. Bunu artık her hafta yapacağız artık. Kümede kalacağımıza inanıyorum.

Ya, hiçbir şey belli olmuyor biliyor musun? O kadar enterasanki. Bir bakmışsın bir takım küme düşmüş, o takımdan bir futbolcu bir yere transfer olmuş, orada şampiyonluk heyecanı yaşıyor. Neyin ne olacağı belli değil, belli olmuyor. Bir havayla gidiyor. Önemli olan o havayı yakalamak. Takımda birlik beraberlik oldumu tamam, birde lider futbolcular olacak takımda. Böyle oldumu takım her zaman başarılı olur. Lider futbolcu mesela Sivasspor'da Mehmet Yıldız var. Trabzon'da Fatih Tekke vardı. Liderdi bunlar. Herkes onun ağzına bakıyordu. Çok önemli bunlar. Bir takımda muhakkak lider futbolcu olması lazım. O heyecanı vermesi lazım. Neyin ne olacağı belli olmaz onun için, son 5 senemde diyeyim artık, ama 2 sene mi 3 sene mi 5 sene mi oynarız, nereye kadar devam ettirebilirsek ettireceğiz. Biz bu işten para kazanıyoruz, başka işimiz yokki. Biliyoruzki bir gün perde kapanacak, ışıklar sönecek. Ondan sonra oturacaksın bir köşede neler yaşamışım, neler yapabilirdim, daha ne yapmak isterdim diye düşüneceksin. Onun için fırsatı kullanmak lazım. Bu fırsatların tekrar gelmeyeceğini biliyorum. Zaten hayat futbolcu için 35’den sonra başlıyor.
[email protected]