“Sezar gibi hançerlendim !..”

“Sezar gibi hançerlendim !..”
Trabzonspor Genel Kurulu'nda Sadri Şener'le girdiği başkanlık yarışında farklı bir profil çizen İbrahim Hacıosmanoğlu, "Sezar gibi hançerlendim" dedi.
Hacıosmanoğlu seçim sonrası Ligtv.com.tr'ye yaptığı birbirinden ilginç açıklamalarda deyim yerindeyse açtı ağzını yumdu gözünü!.. 'Bir dokun bin ah işit' derler ya, biz sorduk; birer birer Hacıosmanoğlu cevaplandırdı... Seçimi neden kaybetti? Kırgın mıydı, kızgın mıydı, yoksa üzgün mü? Başkanlık sürecinde nasıl yola çıktı, nelerle karşılaştı? Kendi tabiriyle nasıl satıldı? Sezar örneğini veren ve "Brütüsler tarafından arkamdan hançerlendim" diyen Hacıosmanoğlu, yine Bakan Faruk Özak'a yüklendi!.. Özak'a yüklenen Hacıosmanoğlu'nun kendisini arkasından hançerlediklerini söyledikleri isimler kimdi?
 
Seçim sonrası Ligtv.com.tr Haber Müdürü Erdem Erol'a konuşan İbrahim Hacıosmanoğlu, birbirinden ilginç ve şok etkisi yapacak açıklamalarda bulundu...
 
"SEZAR HİÇBİR ZAMAN YENİLMEMİŞTİR"
-Yorgun musunuz, üzgün müsünüz, kırgın mısınız, kızgın mısınız? Neler yaşıyorsunuz, neler hissediyorsunuz?
Yorgun değilim, kızgın da değilim, Trabzonspor sevdalısıyım. Bizim aşkımız Trabzonspor ve onun başarılı olmasını istiyoruz. Ne pahasına olursa olsun Trabzonspor’u başarıya taşıyan insanları, bütün kongre sürecinde söylediğim bir söz var, Trabzon’un meşhur uzun sokağında omuzlarımda taşırım diye. Çünkü Trabzonspor’un yaşadığı başarısızlıklar bizi derinden üzüyor. Bizi kim başarıya taşırsa o bizim için çok önemli ve kutsal bir insandır. Kongre sürecinde yaşadığımız bütün olumsuzluklara rağmen, her gün çekilecek diye ima edilmesine rağmen, ama bunu ima eden insanların bizi yıldırma taktikleri olduğunu çok iyi bilen bir insanım. Ama bizim doğal yapımızda şu var, bugüne kadar gitmiş olduğumuz yol ne kadar zor ve engebeli dahi olsa, almış olduğumuz aile terbiyesi ve önce Trabzonlu oluşumuz ve sonra soyadımızın bize vermiş olduğu özellikle, girdiğimiz yoldan dönmemeyi ilke edinmiş bir insanız. Üzüntüm var, üzüntümün ana nedeni, Sezar hiçbir zaman yenilmemiştir ama ölümü esnasında "Sende mi Brütüs" diye çok önemli bir cümle kullanmıştır. Bizde böylesi ilkeli ve iradeli çıktığımız yolda ancak Brütüsler tarafından yenilebileceğimiz bir gerçekti.
 
"ALİ KEMAL BAŞARAN AYAKLARI ÜZERİNDE DURAMADI"
-Arkanızdan mı vuruldunuz?
Arkadan vuruldum. Onun üzüntüsünü yaşıyorum. Brütüsler tarafından hançerlendim...
 
-Brütüs 1 değil, 1’den fazla yani.
2 kişi. Yaşamlarında dost olarak insan aradıkları zamanda her ihtiyaç duyduğu zamanda yanında olduğum ve hiçbir zaman desteğimi siyasi hayatında eksik etmediğim, akrabam olan ve uzun yıllar kişisel münasebetlerle dostluğum olan, çok saydığım ve değer verdiğim Dr. Ali Kemal Başaran’ın, bizim ona asbaşkanlık teklif ettiğimiz zamanda kabul etmesi ve kabul ettiği zamanda ona yaşıyla duyduğumuz saygıdan dolayı hiçbir zaman kendisinin başkanı olmayacağımızı, bizim abimiz olacağını, bizim asbaşkanlık teklifimizi kabul ettiği içinde defalarca basında onunla ilgili onore edici sözler kullandığımız, sayın Başaran’ın kongreye 5 gün kala kişisel münasebetleri bulunan mevki ve makam sahibi insanlar tarafından ve onların yandaşları tarafından uğradığı baskı neticesinde bizi yarı yolda bırakıp, ayaklarının üzerinde duramaması, yani Türkçe tabiriyle satışının üzüntüsünü yaşıyorum.
 


"BAKAN ÖZAK'TAN BASKI GÖRDÜ"
-Uğradığı baskı dediniz.
Tabii ki uğradığı baskı.
 
-Kimden baskı gördü peki?
Sayın Sadri Şener’i aday çıkaran ve onun listesini bizzati kendisi oluşturan, kendi bakanlık iradesini kullanarak zoraki Şener’in listesine işadamlarını koyan Faruk Özak tarafından. Ve onun yandaşlarının baskısıyla.
 
"BU YOLDAN DÖNMEMESİ LAZIMDI"
-Ama Ali Kemal Başaran’ın ertelenen Genel Kurul öncesinde listenizde yer aldığını açıkladığınız zamanda kendisine baskılar geldiğini söylemiştiniz ama o zaman baskılara boyun eğmediğini ifade etmiştiniz. Bugün gelinen noktada ne oldu da Ali Kemal Başaran bu baskılara boyun eğdi o zaman?
Geniş bir sürece yayıldığı için öyle farklı etkileşimlerde bulundu. Ama bütün bunlara rağmen benim tanıdığım o insanın girdiği bu yoldan dönmemesi lazımdı. Ben bana bu işi bırakacağım dediği zamanda, kendisine başkanlık teklif edildiğini ancak kabul etmediğini, ama Asbaşkanlığında kendine yakıştırılmadığını, kendisine baskı yapıldığını söylediği noktada yanımızda önemli insanların bulunduğu bir ortamda kendisine o zaman "Sizin başkan olmanız gerekiyor, siz niye asbaşkan oluyorsunuz, rahatsızlığınız buysa, buyurun dedim bu mevcut listenin, bu şehirde teveccüh gören bir başkan adayı olarak, buyrun bu listenin birinci sırasına, eğer bizim dostluk münasebetlerimiz ve akrabalık münasebetlerimiz varsa, 2 şansınız var, ya bu listenin başına isminizi yazarsınız, ya da mevcut olduğunuz yerde kalırsınız." Başka bir şansının olmadığını, bu yoldan dönüşün olmaması gerektiğini söyledim. Ama kendisi başkanlığa hazır olmadığını ve bu işi de yapamayacağını söyledi ve kongreye 5 gün kala biz girdiğimiz yolda asbaşkansız kaldık. Tabii bu büyük yara verdi. Bunun üzüntüsünü yaşıyorum.
 
"30 YILLIK EMEĞİM HEBA OLUR DEDİ"
İkincisi de yine Türkiye’ye Trabzonspor’un başkan adayı olarak lanse ettiğim arkadaşımız, dostumuz, işadamı Yaşar Aşçıoğlu’nun yine kongre sürecinde Trabzon’un çok önemli işadamlarıyla Karadeniz İşadamları Derneği’nin, Karadeniz İşadamları dünyasına dönüştürme adına olan bir projeyi hayata geçirmeyi isteyen, benimde saygı duyduğum, Karadeniz İşadamları Derneği’nin kurucu başkanı ve 17 yıl başkanlığını yapan sayın Sait Yılmaz’ın tertiplediği toplantıda ve orada bulunan çok önemli işadamlarının içinde Trabzonspor’un başkanlığı konuşulurken, bizimle yönetime girmesi sözkonusu olduğu zamanda o işadamlarının huzurunda “Sizin yönetiminize girmekten onur duyarım” diyen Yaşar Aşçıoğlu. O vesileyle yönetimimize koyduğumuz bu arkadaşımızın daha sonra bana da söylediği Sayın Özak’ın ona da başkan adaylığı teklif ettiği, ancak kabul etmediği, sonrasında başkan adayının yönetim kuruluna girmesini teklif ettiğini ve kabul etmediği. 16 Aralık kongresinden sonra da yine İstanbul’da yine işadamı arkadaşlarımıza onun ortağının vermiş olduğu bir yemekte de tekrar konuştuğumuz zamanda bazı konularda tereddütleri olmasına rağmen onlar ikna edip, yine işadamı arkadaşlarımızın bulunduğu ortamda kendisi "Yönetime farklı insanlarıda alalım, vizyonumuz değişsin, benim kontenjanım var mı, farklı insanları da alabilir miyiz?" dedi, ben ona "Kontenjanın sınırı yok, istediğin insanları alabilirsin" dediğim noktada, 10 gün sonra Trabzon'a gelip çalışmalara başladıktan sonra, kongreye 3 gün kala beni arayıp, “Başkanım benim yatırımlarım var Beşiktaş’ta. 30 yıllık bir geçmişim var. Beşiktaş’ın tesislerini yapıyorum, burada sıkıntılara girerim, 30 yıllık emeğim heba olur, beni yönetim kruulundan çıkar” diye ricası üzerine, elbetteki bizim bir dostumuzun böylesine 30 yıllık yatırımına müsade etmemiz, bizim kazanımlar elde etmemiz adına dostumuzun zarar görmesi karakter yapımıza ters düşeceği düşüncesiyle kendisine “Tamam böyleyse problem yok, bana benim yönetim kurulundan istifa ettiğinle ilgili Divan Kurulu’na bir dilekçe yaz, yeğenimi gönderiyorum, dilekçeyi senden alsın ben Divan Kurulu’na sunayım” demem üzerine dilekçesini hazırlıyor. Benim yeğenimde gidip ofisinden dilekçeyi alıyor ve uçakla bana getiriyor. Ve Cuma günüde saat 17’ye kadar değişikliklerin yapılması son olduğu için dilekçeyi ben görevli yönetim kurulu üyemiz olan arkadaşıma veriyorum, "Bu değişimi yap diyorum". Divan Kurulu’na veriyoruz ve başka bir arkadaşımzı yönetim kurulumuza alıyoruz. Onun zarar görmemesi adına kendimin zarar görmesini göze alıyorum.
 
"AŞÇIOĞLU DEPREMİ"
Ama dostumuz hemşehrimiz olan ve bizim yönetimimize alınmaktan onur duyacağını söyleyen arkadaşımızın, ismini de Türkiye’ye farklı alanlarda kendisini duyurmasına rağmen böylesine gündeme taşıyan bir kardeşi olarak, Trabzonspor’un başkan adayı olarak, insan olarak, Cumartesi günü burada bizimde aleyhimize yayın yapan ve taraf  olan bir gazetede röportajını okuyorum. Diyor ki röportajında, “Ben Sadri Şener’den teklif aldım. Ama mazeretimi bildirdim. Ama ben Sadri Şener’i severim, Sadri Şener iyi bir insandır. Hacıosmanoğlu’nun listesine bilgim dahilinde yazılmadım” diyor. Ve bizim de burada yönlendirilmiş yerel basın tarafından kongrenin başladığı Cumartesi günü gazetelerde çıkan haberde manşet olarak, “Aşçıoğlu depremi” diye çıkıyor. Şimdi düşünün, ben başkan adayıyım, benim yönetim kurulumda yer alırken, hassas durumundan dolayı dilekçesini bana gönderdi. Ama bunun tam aksine böyle bir açıklama yapıyor. Bu beni üzen bir olay. Ve burada çıkan haberleden sonra müşterek arkadaşlarımız kendisini arıyor ve “Yanlış yaptım, bunu nasıl düzeltirim” diyor. Arkadaşımda diyor ki, "Şu açıklamayı yaparsan düzeltirsin". Kendiside hangi ajansa vereyim açıklamayı diye arkadaşımızdan bilgi alıyor. Ve buradaki yerel gazeteleri arıyor. Karadeniz gazetesinden Osman Diyadin’i arıyor. Osman Diyadin ben bu saatten sonra yayınlayamam diyor. Yani yaptığı açıklamanın Cumartesi günü gazetelerde deprem olarak çıktığı bir noktada, Pazar günü çıkacak bir açıklamanın bana vermiş olduğu zararı telafi etmesi mümkün değil. Böyle bir açıklama yapmanında gereği yok zaten. O yüzden de buradaki sağduyulu olan yerel gazetelerdeki arkadaşlarımız haberi yapmak dahi gereği hissetemdi ve yapmadı.
 
 
"ONURUNU NASIL KURTARACAK"
-Yani Karadeniz Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Osman Diyadin’in bu haberi yapma gereğini hissetmemesinin nedeni, kongre günü yayınlanacak bir haberin...
Faydası olmayacağı düşüncesinden. Siz zaten vereceğiniz zararı verdiniz, kongrede seçimin yapılacağı Pazar günü çıkacak olan gazetedeki telafi yazısınında İbrahim Hacıosmanoğlu’na bir faydası olmayacağı yolunda. Zaten vereceği zararı verdi, kaydadeğer bulupta yayınlamadı. Şimdi tabiki bana “Sizin yönetim kurulunuzda olmaktan onur duyarım” diyen dostumuzun arkadaşımızın, onun aksine girmiş olduğu yoldan böyle tezat açıklamalarıyla kaybetmiş olduğu onurunu nasıl kurtaracağını ve bundan sonrada müşterek hareket edeceği arkadaşlara inanırlılığını nasıl kanıtlayacağını ben çok merak ediyorum. Ben kongre kaybetmişim hiç umurumda değil. Neden değil? Ben kongreyi kaybettikten sonra dahi bütün Genel Kurul üyelerine Genel Kurul’a göstermiş oldukları teveccühten dolayı, destekten dolayı teşekkür mesajı gönderdim. Genel kurulunda Trabzonspor’a hayırlı olmasını diledim. Bunu kongreyi kaybeden bir başkan adayı olarak yaptım. Hiç önemli değil. Biz Trabzonspor’un özünde yaşayan bir sevdalısıyız. Bu sevdayı kongreleri kaybetmek veya Sezar gibi Brütüsler tarafıdan arkadan hançerlenmemiz bu sevdamızıda bu aşkımızıda içimizden söküp atamaz. Bu doğuştan olan bir şey.
 
"OĞLUM TELEFONU YERE ATTI"
Benim 6 yaşında olan oğlum, annesinin bana durumu sormasından sonra elinden telefonu alıp ilk sorusu, “Baba sen mi kazandın, o mu kazandı?” oldu. O da aynı benim gibi. 6 yaşında İstanbul’da sosyete çocuklarının okuduğu kolejde okumasına rağmen, Trabzon benliğini benim gibi içinde yaşayan bir çocuk olarak ona, “Oğlum ben kaybettim” dediğim zaman, bana bir kelime bile konuşmadan telefonu yere attı, şangır şungur ses duydum. Kongre kaybetmek çok önemli değil. Çünkü ben siyasi ve ticari çıkar uğruna Trabzonspor başkanlığına talip olmadım. Trabzonspor’u özlenen noktalara taşımak ve Trabzonspor’un başkanlık koltuğundaki gücü kullanıp, bu kurumdaki ilkesizliği kendine ilke edinen insanlarıda sporun gerçek mecrasına çekmek için, bertaraf etmek için, Türk futbolunda yeni ilkeli gündemler yaratma adına Türk futbolunun içindeyim. Onun için üzüntü duymam sözkonusu değil. Şahsi çıkarı için bu camianın içinde değilim. Topluma hizmet etmek için bu camianın içindeyim. Trabzonspor’un elbetteki 10 milyonlara varan taraftarının özlediği başarıları yakalamak elbetteki Trabzonspor başkan adayının birinci hedefi. Trabzon darağacından çıkıpta ülke genelindeki futbolun içine girip böylesine ülkenin gündemine oturan güçlü bir Trabzon camiasını temsil etme noktasında da bu ülkede de ilkeli bir duruş, ilkeli bir spor alanı yaratma adına da bu gücü kullanma zorunluluğu var Trabzonspor başkanının. Biz bu ilkelerle yola çıktık.
 
"HİZMET AŞKINI ARTTIRMAK İÇİN AYAKTA ALKIŞLADIK"
-Kongre Divan Başkanı seçim sonuçlarını açıkladığında salonda çok farklı bir tablo vardı. Sadri Şener'in çok ciddi bir oy almasına rağmen salonda taraftarları yok gibiydi. 'Tamam maç vardı' ve onlar maça gitmeyi tercih etmişlerdi ama neredeyse sizin aldığınız oy kadar kişi kongre salonundaydı. Seçim sonucunun açıklandığında siz Sadri Şener’i ayakta alkışladınız. Sadri Şener’i alkışlayanlar yine sizin grubunuzdu. Ama ardından salon Hacıosmanoğlu diye inledi. Farklı bir tablo oluştu salonda. Genelde kongrelerde seçimi kazanan adaya oy verenler salonda olur ve kazananın lehine salon inler. Bu sefer bunun tersi oldu.
“Elbetteki önemli olan, aslolan Trabzonspor’dur ve onun başarısıdır. Bizim için şahsımızın kaybetmesi önemli değil, Trabzonspor’un kazanması önemli. Biz onun peşindeyiz. Trabzonspor’u kim başarıya taşırsa biz onu omuzlarımızda taşırız. Bu camiaya hizmet etmenin aşkını taşıyoruz. Elbetteki Trabzonspor’un başkanı olmayı kazanan insanın hizmet aşkını artırmak için onu kalkıp ayakta alkışlama erdemini göstermek, bir delikanlıya yakışır. O yüzden biz de ayakta alkışladık. Bu da çok doğaldır. Her yerde olması gereken bir durumdur.
 
"SEZAR'IN BRÜTÜS TARAFINDAN HANÇERLENDİĞİ GİBİ HANÇERLENDİM "
-Seçim öncesi yapmış olduğunuz tüm açıklamalarınızda, söylemlerinizde bazı konulara dikkat çektiniz. Özellikle biz teşvikiyle, kimsenin oluşturduğu listenin başkan adayı olarak yola çıkmadık dediniz sürekli. Ve Sadri Şener’in Bakan Faruk Özak’ın icazetiyşe, desteğiyle yola çıktığını ifade ettiniz. Bundan sonra neler olur? Sizin söyleminizle soruyorum, bir Trabzonspor sevdalısı olarak Trabzonspor Başkanı Sadri Şener’den neler bakliyorsunuz?
10 milyonlara varan taraftarının dik gezmesini, başını öne eğmemesini sağlamasını bekliyorum. Ben umut ediyorum ki bu desteğin ve bu oluşumun benimde Trabzonspor’da başarıyı yakalama adına önemsediğim samimiyeti, birlikteliği yakalamasını ve bütün bu yapılan organizasyonun Trabzonspor’un menfaatine olmasını ve Trabzonspor’umuzu layık olduğu konuma taşıması ve başarılı olmasını bekliyorum. Eğer hakikaten bu birlikteliğin Trabzonsporumuz'u başarıya taşıdığı noktada bizim de bu işe emeği geçen insanları onore etmekten onları omuzlarımıza alıp taşımaktan başka söyleyecek hiçbir sözümüz yok. İnşallah temennilerimizin sağlıklı bir şekilde hayata geçmesini bekliyorum. Bu noktada benim genel kurulun ilk açılışında söylediğim sözler şuydu. Ben bu kongreyi kazanacağım, teveccühlerin sandığa yansıyacağına inanıyorum ve bu sandıktan çıkacak olan sonuca da, bu genel kurul üyelerinin vermiş olduğu karara herkesin saygılı olmasını, benimde saygı duyacağımı belirttim. Kongre sonu konuşmamda da aynı şeyleri dillendirdim. Bu sözleri ilk konuşmamda oy avcılığı yapmak için değil, özünde samimiyetimle söylediğimi ve bundan sonrada Trabzosnpor’un emrinde olacağımı, mevcut yönetimin bizim katkılarımızı arzu etmemesi durumunda da yine de Trabzonspor için nefer olarak çalışacağımızı belirttim. Ben kongre kaybetmeme rağmen burada çok önemli şeyler kazandığıma inanan bir insanım. Buda beni mutlu etmeye yetiyor. Ama dediğim gibi seçim kaybettim diye üzüntü yaşamıyorum. Sadece dost bildiğim 2 insan tarafından, Sezar’ın Brütüs tarafından hançerlendiği gibi hançerlendiğimi ve bu kongreyi de o yüzden kaybettiğimi söylüyorum ve bunun üzüntüsünü yaşıyorum. Sadece üzüntüm, karşınızdaki insanların demokratik dışı eylemleri olmasına rağmen bana hiçbir üzüntü yaşatmamıştır, sadece bana bu 2 unsur üzüntü yaşatmıştır.
 
"ALÇAKÇA BİR DÜŞÜNCEYE SAHİP OLMAYIZ "
Ama onurlu duruş sergileyemeyen bu insanlardan bundan sonraki süreçte onurlarını nasıl geri alabileceğinin değerlendirmesini sevgili Trabzonspor kamuoyu çok iyi yapacaktır. Bizim yaşımız genç, arzumuz ve şevkimiz hala devam ediyor. İnşallah Trabzonspor çok başarılı olur. Bizde elimizdeki imkanları ve desteği kullanırız. Trabzonspor başarısız olsunda bize nöbet gelsin diye böylesine alçakça bir düşünceye hiçbir zaman sahip olmayız. Ama şayetki Trabzonspor’da bizim söylediğimiz ilkeler doğrultusunda köklü değişimleri ve yapılanmayı hayata geçiremez de başarısız olunursa o zaman biz Trabzonspor’a hizmet etme aşkımızın daha alevlenmiş dahada arzulanmış bir şekilde her zaman içimizde olduğunu sevgili Trabzonspor’un gerçek sahiplerinin çok iyi bilmesini istiyorum.