Schuster olmasa buraya gelmezdi

Schuster olmasa buraya gelmezdi

TIPKI Figo ve C.Ronaldo gibi Quaresma da futbola Sporting Lizbon’un altyapısında başladı. Çok özel yetenekleri ile hemen göze batan ‘Mustang’ lakaplı futbolcu 18 yaşına girmeden A takıma yükseldi..Kendisi gibi altyapıdan gelen Ronaldo ile birlikte harika bir sezon geçiren S.Lizbon, 2001-02’de hem lig hem de kupayı kazandı. Öyle ki o sezon Sporting forması giyen Jardel, Quaresma’nın da asistleri ile ligde 30 maçta 42 gol attı.

RICARDO’NUN sürati, yaratıcılığı ve yetenekleri Avrupa’nın büyük kulüplerinin hemen dikkatini çekti. O dönemde Alex Ferguson’un yardımcılığını yapan -halen Portekiz milli takımının teknik direktörü- Carlos Queiroz’un önerisiyle M.United, Quaresma’yı almak için kolları sıvadı.. Ancak Lizbon’da oynanan özel maçta Sporting, Manchester Utd’ı 3-0 yenerken o maçta süper bir futbol sergileyen bir başka genç oyuncu Ronaldo, Ferguson’u kendisine hayran bıraktı ve kırmızı formayı o giydi.. M.United’ın almaktan vazgeçtiği Quaresma ortada kalacak birisi değildi.

Barcelona devreye girdi ve 6 milyon Euro+Rochemback karşılığında Quaresma’yı transfer etti.. Henüz 20 yaşında gittiği Barcelona’daki ilk sezonunda ilk 11’de 10 maç şans buldu, 11 kez de sonradan oyuna girdi.. Sadece 1 gol attı. ‘Frank Rijkaard varsa ben yokum’ dedi. Barcelona, O’nu Deco’yu transfer edebilmek için Porto’yla takas etti ve Quaresma tekrar ülkesi Portekiz’e geri döndü. Porto’daki ilk yılında topu ayağında çok tuttuğu için eleştirilen Quaresma, yeniden bir çıkış yakaladı, attığı toplam 24 golle ve asistleriyle takımının 3. kez üst üste şampiyon olmasını sağladı.

PORTEKİZ’E SEÇİLMEDİ
INTER’İN başına geçen Mourinho’nun ısrarıyla 19 milyon Euro+Pele karşılığında Porto’dan Inter’e transfer olan Quaresma, bir türlü ünlü teknik adamın taktik disiplinine ayak uyduramayınca yedek kalmaya başladı. Mourinho onun için “Ricardo büyük bir yetenek. Fakat Zlatan İbrahimoviç gibi bir yıldız bile takım için oynarken O’nun bunu yaptığını görmüyorum. Taktiksel disipline uyması şart” açıklamasını yaptı. O sezonun ilk yarısında Serie A+Şampiyonlar Ligi’nde toplam 19 maç forma giyen Quaresma 1 gol attı ve ara transferde kiralık olarak Chelsea’ye gitti. Hiddink’in göreve gelmesi ile büyük çıkış yakalayan Chelsea’de beklentilere rağmen uyum sağlayamayan Quaresma sadece 8 maçta forma giydi ve sezon sonunda tekrar Inter’e döndü.. 2009-10 Inter’in altın yılı olurken Quaresma için tam bir kâbustu. Eto’o, Sneijder, Milito, Balotelli, Pandev gibi oyuncuların arkasında kadroya giremeyen Quaresma ligde sadece 3 maçta şans buldu ve Portekiz Milli Takımı’na da çağrılmadı.

QUARESMA hep Ronaldo ile karşılaştırıldı. Hatta ilk yıllarında bir çoklarına göre ondan daha iyiydi. Ancak Ronaldo, M.United’da Ferguson gibi fenomen ile çalışma şansı bularak kendini çok geliştirdi, güçlendi, takım oyununun bir parçası olmayı öğrendi, yeteneklerini ne zaman ve nasıl kullanması gerektiğini kavradı. Quaresma ise yeteneklerine rağmen teknik adamların istediği kalıba girmeyi reddetti. Rijkaard, Mourinho ve Hiddink’in gözdesi olamadı ve bunun karşılığında küserek kabuğuna çekildi. Mücadele edip tekrar kendini ispat etmeye çalışmadı. Hep el üstünde tutulmak, değer görmek isteyen bir yapısı var. Sahada özgür olmak istiyor.

HIZLI, güvenli, güçlü ve son derece yaratıcı. Sağ ayaklı olmasına rağmen sol kanatta etkili olabiliyor. Sağ ayağının dışını kullanarak yaptığı ortalar ve attığı şutlar meşhur. Bu tekniğe dünya futbol literatüründe ‘trivela’ diyorlar ve en iyi yapanlardan biri Quaresma. Çalımın her türlüsünü atabiliyor. Kısa, uzun, dar, geniş alan farketmiyor. 2 savunmanın arasından geçmeyi seviyor ve bunu denemekten çekinmiyor. Gol atmaktan çok hazırlayan bir özelliği var. Takım savunmasına yardım etmeyi sevmiyor.

FUTBOLUN fantezi ve artistik yönünü sevenlerin baştacı olacaktır. Topuk pasları, ayak hareketleri, makas yaparak attığı paslar, jeneriklik çalımları ile izleyenlerin göz zevkine hitap edecektir. Teknik adamların ve yorumcuların değil de gençlerin ve çocukların sevgilisi olacağı kesin. Karşısında oynayan savunmaların sinirini bozacak bir stili var. Rakipleri çok kart görür. Çok faul alır. Penaltı kazandırır.

Türkiye’de ne yapar?
QUARESMA, el üstünde tutulup büyük sevgi göreceği için ilk başta coşkulu başlayacaktır. Fakat zamanla ne olur bilinmez.. Burada Schuster’e büyük görev düşüyor. Schuster dünya çapında bir isim olmasa ve Quaresma’ya onay vermese Portekizli buraya gelmezdi. Alman hoca onun sorunlu bir yıldız olduğunu biliyor. Onu takımın lideri yapabilmek için çaba sarfedecektir. Şunu da kabul edelim, burası Türkiye ve Beşiktaş bir Barcelona, Inter veya Chelsea değil. Quaresma iyi de oynasa kötü de oynasa sahada olacak. Bunu bilmek Portekizli’ye güven verecek. Oyununa odaklanırsa, sorumluluk duygusunu taşırsa kesinlikle başarılı olur. Bu olgunlukta bir oyuncu olmadığını biliyoruz ama Schuster de futbolcuyken sorunlu bir yıldızdı bunu çözebilecek bir isim. Bekleyip göreceğiz..