"Rüzgârın oğlu gibiler"
Yayınlanma Tarihi 16 Eylül 2015 Çar 08:45
Spor basının duayeni Şansal Büyüka geride bıraktığımız haftayı Milliyet gazetesinden Bilal Meşe'^ye değerlendirdi.
Beşiktaş seyircisi sürekli “Kartal goll, goll, goll” diye bağırır ya, merak etmesinler, bu sezon karşılığını fazlasıyla alacağa benziyorlar. Atılan gollere bakın, 12-14 saniyede, 2-3 pasta... Futbolun Usain Bolt’u olsan, kendi ceza alanının üstünden çıkıp rakip kaleye ancak bu kadar çabuk gol yapabilirsin.
Başakşehir karşısındaki Beşiktaş görüldü ki, Kartal bu sezon ligi istiyor. Geçen yılın daha da üzerine koyan Kartal, her ne kadar eksikleri olsa da, yine de mücadele olarak belirgin bir güç gösterisinde bulundu. İki golün ardından biraz ciddiyetsizlik görünse de, Şenol Güneş bu arızayı çözer gibi duruyor.
Üstelik Beşiktaş dört haftada rakip ağlara tam 12 gol bıraktı. Tarihinin en iyi sezon başlangıçlarından birini yaşayan Beşiktaş’taki bu farklılığın nedenleri nelerdir?
Beşiktaş yaklaşık üç sezondur lige iyi başlangıç yapıyor. Bu sezon farklı görünen, Şenol Güneş’in kontrolü ve ciddiyeti... Bu kadar havalı bir başlangıca rağmen Şenol Hoca zor beğeniyor, daha iyisini istiyor, çoğu takımın yaptığı gibi “kazandık ya, yeter” demiyor. Şenol Hoca geçen yıl Bursaspor ile ligin gol rekorunu kırmıştı, bu sezon Beşiktaş ile kırabilir. Beşiktaş seyircisi sürekli “Kartal goll, goll, goll” diye bağırır ya, merak etmesinler, bu sezon karşılığını fazlasıyla alacağa benziyorlar. Atılan gollere bakın, 12-14 saniyede, 2-3 pasta... Futbolun Usain Bolt’u olsan, kendi ceza alanının üstünden çıkıp rakip kaleye ancak bu kadar çabuk gol yapabilirsin. Özellikle Gökhan Töre ve Olcay Şahan, “rüzgârın oğlu” gibiler. Beşiktaş’a boş alan bırakan yanar. Beşiktaş’ın golleri CD yapılıp futbolun eğitiminde kullanılabilir.
İki şeyi tartışılmaz
Mario Gomez, oynadığı futbolla eski günlerini hatırlattı. Attığı kadar da kaçırdı. Alman oyuncu için bu sezon ikinci bir bahar olur mu?
Mario Gomez için iki şey tartışılmaz; kalitesi ve ameliyatları... O derin sakatlıkların etkisinden kurtulduğu gün Mario Gomez için gol atmak “Leblebi, çekirdek” yemek gibi bir şey olacak. Ancak iki gol attı diye fazla abartmamak lazım... Sahada Gomez’den çok daha iyi olan oyuncular vardı. Sosa gibi, ikinci yarının Gökhan Töre’si gibi...
Ricardo Quaresma gibi bir isim yedek soyunduruldu. Ayrıca Şenol Güneş maç sonrasında “Herkes yedek kalmaya alışmalı” dedi. Beşiktaş gibi bünyesinde çok kaliteli isimler bulunan bir takımı bu şekilde yönetmek kolay mıdır?
Şenol Hoca, Quaresma ile ilk on bire başlasaydı, bunu onun kalitesine ve kariyerine yakıştırmazdım. En doğru olanı yaptı. Beşiktaş’ta isimlerin değil, cisimlerin oynayacağını gösterdi. Şöhretin değil, emek ve alın terinin formayı kapacağını belli etti. Allah aşkına şu gerçeği görelim; bu görüntüsü ile Quaresma ilk on birde oynayamaz. Hatta ilk yedek bile olamaz. Baksanıza Kerim Frei oyuna her girişinde neler yapıyor? Önümüzdeki haftalarda neler olur bilemem, ama bugün itibariyle oynayanlar, oturanlara formayı kolay kolay bırakmayacak gibi görünüyor. Bu geniş kadroyu Şenol Hoca yönetemezse kimse yönetemez.
Milletin gazı kaçtı
Quaresma, Gomez, Gökhan Töre, Oğuzhan, Olcay ve Cenk gibi yeteneklerin olduğu bir takım, maçlarını Atatürk Olimpiyat Stadı’nın boş tribünlerine oynuyor. Yönetim, Çarşı’yı tribünlere geri çekmek için ne yapmalı?
Sevgili Bilal, sadece Beşiktaş maçları değil, her takımın maçı neredeyse boş tribüne oynanıyor. Beşiktaş maçında 10 bin seyirci var. Taksim’in göbeğinde Fenerbahçe oynuyor, tribünlerde 4 bin seyirci... Olacak iş mi? Bir de her gün terör, her gün şehit, milletin gazı kaçtı, morali bozuldu. Yaşama sevinci toplumsal moral adına çok önemli... Bugünlerde o konuda eksiğiz.
5’ine imza koydu
Beşiktaş’ı Başakşehir karşısında galibiyete taşıyan isim olan Mario Gomez, siyah-beyazlıların 7 isabetli şutunun 5’ine imza koydu. Alman oyuncu, 6 şut çekerken, bunun 5’i kaleyi bulmuş oldu.
İyisi olur, kötüsü olmaz
Ben Fenerbahçe’nin hücum anlayışında, geçen yıla oranla bir fark görmüyorum. Ama en kötü Fenerbahçe böyle olur, bundan iyisi olur, kötüsü olmaz.
Fenerbahçe’nin Kasımpaşa galibiyeti, kimine göre bunca eksik karşısında yeterli, bazılarınca da yetersiz görüldü. Öyle ya da böyle lider kazandı ve yoluna devam etti.
Pereira da zaten ne diyor, “İyi değildik ama önemli olan üç puandı.” Sizin yorumunuz?
Sevgili Bilal, Türk futbolu zaten “kazandık ya, gerisi önemli değil” anlayışıyla battı. Elbette amaç zaten kazanmak ama, iyi futbolla kazansan kötü mü olur! Böyle söyledikçe futbolcu da gevşiyor, futbolcu da oynadığı oyunu yeterli görüyor. Benim anlamadığım, Pereira “Ben hücumu severim, her şartta hücum oynarım” diyor, Fenerbahçe pozisyona girmeden savunmasıyla maç kazanıyor. Ben Fenerbahçe’nin hücum anlayışında, geçen yıla oranla bir fark görmüyorum. Ama en kötü Fenerbahçe böyle olur, bundan iyisi olur, kötüsü olmaz. Fenerbahçe’nin ilerleyen haftalarda hızlanacağını ve pozisyon zenginliğini yakalayacağını düşünüyorum.
Hocanın sahaya sürdüğü kadro ve değişikliklerini nasıl buluyorsunuz?
Hoca, sakatları da düşünürsek çıkarabileceği en iyi kadroyu çıkardı. Fenerbahçe’de sıkıntı yaratan, beklerin önünde iki klasik orta kenar adamının olmayışı ve orta alandan takımın çalım deneyerek çok ağır çıkması... Pereira hızlı hücum, pozisyon zenginliği istiyorsa, kağıdı kalemi eline aldığında önce Volkan Şen’in adını yazmalı... Volkan dikine oynuyor, adam eksiltiyor, topa vuruyor, asist yapıyor, Fenerbahçe’de ilk on bir oynaması için daha ne yapması lazım? Sağ kenarda Van Persie’den sol kenarda Nani’den çizgi adamı yaratamazsın. Onlara da yazık , Fenerbahçe’ye de... Ayrıca Bursaspor’dan gelenler birlikte oynadığında Fenerbahçe sanki daha iyi bir uyum yakalıyor gibi...
Van Persie’nin kanatta kullanılması sizce doğru mu?
Van Persie’nin nerede oynadığından önce nasıl oynadığı önemli... Belli ki fizik gücü henüz oynayacak, adına yakışacak işler yapacak düzeyde değil... Kalite kaybolmaz. Ama fizik gücü, form kaybolur. Van Persie’nin kalitesi olduğuna göre, gerisini kazanması kolay...
Fenerbahçe, sizce UEFA Avrupa Ligi’nde nasıl bir performans gösterir?
Fenerbahçe’den Avrupa liginde beklenti büyük... Şunu kabul edelim ki ülke dışına çıktık mı, rakip kim olursa olsun çıta bir-iki çit yükseliyor. O zaman Fenerbahçe’nin mücadelesiyle, kalitesiyle, ritmiyle çıtayı yükseltmesi gerekiyor.
Kendi ayağına kurşun
Galatasaray göz kamaştıran bir sezonun ardından adeta “kendi ayağına kurşun” sıktı. Başkan Dursun Özbek, Habertürk TV’de “dış mihraklar” diyor. Ne dış mihrağı... Galatasaray kendi içindeki kulislerden bu mutsuzluğa sürüklendi.
Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi’nde maçı vardı ama biz ustamız Şansal Büyüka ile sadece ligdeki röntgenini çektik. Lig sonuncusu Mersin İdman Yurdu karşısındaki futbolu ve skoru masaya yatırdık.
Süper Lig’de neler yanlış gitti de Cim-Bom bu duruma geldi?
Kardeşim, her hafta söylüyorum. Galatasaray göz kamaştıran bir sezonun ardından adeta “kendi ayağına kurşun” sıktı. Başkan Dursun Özbek Habertürk TV’de “dış mihraklar” diyor. Ne dış mihrağı... Galatasaray kendi içindeki kulislerden bu mutsuzluğa sürüklendi. Transfer yapılmadı diye bir kulüp bu kadar karışır mı? En önemlisi, Hamza Hoca yalnız kaldı, Florya’nın lideri yok, herkesten de bir Ali Dürüst, bir Abdurrahim Albayrak yaratamazsınız. Seyirci kızabilir ama genel kurul üyelerinin Başkan Dursun Özbek’e kızma hakkı yok... Çıkarsaydınız bir aday, kursaydınız çok güçlü bir yönetim...
İstedikleri çalmayınca...
Melo’nun gidişi çok konuşulacak gibi. Galatasaray, Melo’yu arayacak mı?
Melo aranabilir ama, koca Galatasaray bir Melo mu demek? Yeri doldurulabilse ya da sonuçlar iyi gitse bu kadar gündem olmazdı. Rodriguez’in etkisiz kalışı Melo ayrılığını körükledi. Melo, sadece mücadelesiyle değil, hırsıyla sahadaki arkadaşlarını ve tribünleri de ateşliyor, tansiyonu yüksek tutuyordu.
Maçtan sonra hedefte hakem Mete Kalkavan vardı. Siz her zaman, “İyiysen hakemi de yeneceksin” dersiniz. Hamza Hamzaoğlu’nun bu kadar feveranı normal mi?
Bu kervana Hamza Hoca da katıldı ya, inanılır gibi değil... Sen ilk yarının 30 dakikasını adeta “çöpe” atıyorsun, sonra bir dakikanın, iki dakikanın hesabını yapıyorsun... O zaman da sana boşa giden 30 dakikanın hesabını sorarlar. Son yarım saatte baskıyı, coşkuyu yakalıyorsun da , o zaman ilk yarıyı niye ıskalıyorsun... Bizim camialar, hakemlerin istedikleri düdükleri çalmalarına alıştı. Hakem ortadan gitti mi kıyamet kopuyor. Baktım, maçın ertesi günü Mete Kalkavan bütün hakem hocalarından tam not almış. Tita faulünde düdüğü biraz erken çalabilse, büyük ihtimalle Selçuk kırmızı karttan kurtulurdu. Ama şu sonuçta Mete Kalkavan’ın ne günahı var? Üstelik kendisine öyle küfürler edildi ki, maçı tribünlerde izleyen babası kalp krizi geçirdi, kalbi 10 saniye durduktan sonra çalıştırıldı, şimdi yoğun bakımda yaşam mücadelesi veriyor.
Gerçekçi bir Trabzonspor
Trabzonspor, Kayserispor karşısında galibiyete zor ulaştı ama sonuçta üç puana kavuştu.
Bordo-mavililerin hem bu maçtaki görüntüsü hem de takım halinde size verdikleri nedir?
Trabzonspor, belki de son yıllarda ilk kez bu kadar gerçekçi ve şampiyonluğa oynayacak bir kadro kurdu. Biri hareketli, biri duran top ustası iki tane önemli golcüsü var. Orta kenar adamları çok iyi... Geri dörtlü için alternatif ciddi anlamda çoğaldı. Özellikle Cavanda şu andaki performansıyla Bosingwa’yı neredeyse unutturdu. Marko Marin çok iş yapacağa benziyor. Eğer bu ekip şampiyonluğu son haftalara kadar kovalayamazsa, bilin ki bu kendi kentinden kendi seyircisinden yeterli desteği alamadığı için olur.
Hariçten gazel!
Ustamız Şansal Büyüka, nokta koyacağımız sırada sözü Avrupa Basketbol Şampiyonası’na getirdi ve şunları söyledi:
Basketbolun uzmanı değil, iyi bir seyircisiyim. Avrupa Basketbol Şampiyonası’ndan sonra aklıma takılanları paylaşmak istedim. Birincisi; rakiplerimiz iki maç arka arkaya oynarken, fizik gücü buna yeterken, biz niye iki günde iki maç oynayamıyoruz. Rakibin fizik gücü buna yetiyor da, bizim niye yetmiyor?
İkincisi... Rakiplerimiz yüzde 90’a yakın faul atışında isabet ile oynarken, biz niye hep yüzde 45’lerde 50’lerde kalıyoruz. Bırakın ulusal seviyeyi, bir kulüp takımında bile bu kadar kötü bir faul atışı istatistiği olur mu?
Üçüncüsü; Avrupa şampiyonaları görmüş, finaller oynamış bir ülkenin basketbol takımı, ilk 16’ya kalamadığı bir şampiyonanın ardından “Bu da yeter... Canınız sağolsun... Ne yapalım Fransa kuvvetli takım” diye anılır mı? Buradaki sonuç normal mi, bir başarı mı? Yoksa ciddi bir başarısızlık mı var?
Aklımda daha çok şey var. Onları da Ergin Hoca’yı gördüğümde, - ki hocalığını beğenirim - kendisine sormak isterim. İlk fırsatta da soracağımı umut ediyorum.
Beşiktaş seyircisi sürekli “Kartal goll, goll, goll” diye bağırır ya, merak etmesinler, bu sezon karşılığını fazlasıyla alacağa benziyorlar. Atılan gollere bakın, 12-14 saniyede, 2-3 pasta... Futbolun Usain Bolt’u olsan, kendi ceza alanının üstünden çıkıp rakip kaleye ancak bu kadar çabuk gol yapabilirsin.
Başakşehir karşısındaki Beşiktaş görüldü ki, Kartal bu sezon ligi istiyor. Geçen yılın daha da üzerine koyan Kartal, her ne kadar eksikleri olsa da, yine de mücadele olarak belirgin bir güç gösterisinde bulundu. İki golün ardından biraz ciddiyetsizlik görünse de, Şenol Güneş bu arızayı çözer gibi duruyor.
Üstelik Beşiktaş dört haftada rakip ağlara tam 12 gol bıraktı. Tarihinin en iyi sezon başlangıçlarından birini yaşayan Beşiktaş’taki bu farklılığın nedenleri nelerdir?
Beşiktaş yaklaşık üç sezondur lige iyi başlangıç yapıyor. Bu sezon farklı görünen, Şenol Güneş’in kontrolü ve ciddiyeti... Bu kadar havalı bir başlangıca rağmen Şenol Hoca zor beğeniyor, daha iyisini istiyor, çoğu takımın yaptığı gibi “kazandık ya, yeter” demiyor. Şenol Hoca geçen yıl Bursaspor ile ligin gol rekorunu kırmıştı, bu sezon Beşiktaş ile kırabilir. Beşiktaş seyircisi sürekli “Kartal goll, goll, goll” diye bağırır ya, merak etmesinler, bu sezon karşılığını fazlasıyla alacağa benziyorlar. Atılan gollere bakın, 12-14 saniyede, 2-3 pasta... Futbolun Usain Bolt’u olsan, kendi ceza alanının üstünden çıkıp rakip kaleye ancak bu kadar çabuk gol yapabilirsin. Özellikle Gökhan Töre ve Olcay Şahan, “rüzgârın oğlu” gibiler. Beşiktaş’a boş alan bırakan yanar. Beşiktaş’ın golleri CD yapılıp futbolun eğitiminde kullanılabilir.
İki şeyi tartışılmaz
Mario Gomez, oynadığı futbolla eski günlerini hatırlattı. Attığı kadar da kaçırdı. Alman oyuncu için bu sezon ikinci bir bahar olur mu?
Mario Gomez için iki şey tartışılmaz; kalitesi ve ameliyatları... O derin sakatlıkların etkisinden kurtulduğu gün Mario Gomez için gol atmak “Leblebi, çekirdek” yemek gibi bir şey olacak. Ancak iki gol attı diye fazla abartmamak lazım... Sahada Gomez’den çok daha iyi olan oyuncular vardı. Sosa gibi, ikinci yarının Gökhan Töre’si gibi...
Ricardo Quaresma gibi bir isim yedek soyunduruldu. Ayrıca Şenol Güneş maç sonrasında “Herkes yedek kalmaya alışmalı” dedi. Beşiktaş gibi bünyesinde çok kaliteli isimler bulunan bir takımı bu şekilde yönetmek kolay mıdır?
Şenol Hoca, Quaresma ile ilk on bire başlasaydı, bunu onun kalitesine ve kariyerine yakıştırmazdım. En doğru olanı yaptı. Beşiktaş’ta isimlerin değil, cisimlerin oynayacağını gösterdi. Şöhretin değil, emek ve alın terinin formayı kapacağını belli etti. Allah aşkına şu gerçeği görelim; bu görüntüsü ile Quaresma ilk on birde oynayamaz. Hatta ilk yedek bile olamaz. Baksanıza Kerim Frei oyuna her girişinde neler yapıyor? Önümüzdeki haftalarda neler olur bilemem, ama bugün itibariyle oynayanlar, oturanlara formayı kolay kolay bırakmayacak gibi görünüyor. Bu geniş kadroyu Şenol Hoca yönetemezse kimse yönetemez.
Milletin gazı kaçtı
Quaresma, Gomez, Gökhan Töre, Oğuzhan, Olcay ve Cenk gibi yeteneklerin olduğu bir takım, maçlarını Atatürk Olimpiyat Stadı’nın boş tribünlerine oynuyor. Yönetim, Çarşı’yı tribünlere geri çekmek için ne yapmalı?
Sevgili Bilal, sadece Beşiktaş maçları değil, her takımın maçı neredeyse boş tribüne oynanıyor. Beşiktaş maçında 10 bin seyirci var. Taksim’in göbeğinde Fenerbahçe oynuyor, tribünlerde 4 bin seyirci... Olacak iş mi? Bir de her gün terör, her gün şehit, milletin gazı kaçtı, morali bozuldu. Yaşama sevinci toplumsal moral adına çok önemli... Bugünlerde o konuda eksiğiz.
5’ine imza koydu
Beşiktaş’ı Başakşehir karşısında galibiyete taşıyan isim olan Mario Gomez, siyah-beyazlıların 7 isabetli şutunun 5’ine imza koydu. Alman oyuncu, 6 şut çekerken, bunun 5’i kaleyi bulmuş oldu.
İyisi olur, kötüsü olmaz
Ben Fenerbahçe’nin hücum anlayışında, geçen yıla oranla bir fark görmüyorum. Ama en kötü Fenerbahçe böyle olur, bundan iyisi olur, kötüsü olmaz.
Fenerbahçe’nin Kasımpaşa galibiyeti, kimine göre bunca eksik karşısında yeterli, bazılarınca da yetersiz görüldü. Öyle ya da böyle lider kazandı ve yoluna devam etti.
Pereira da zaten ne diyor, “İyi değildik ama önemli olan üç puandı.” Sizin yorumunuz?
Sevgili Bilal, Türk futbolu zaten “kazandık ya, gerisi önemli değil” anlayışıyla battı. Elbette amaç zaten kazanmak ama, iyi futbolla kazansan kötü mü olur! Böyle söyledikçe futbolcu da gevşiyor, futbolcu da oynadığı oyunu yeterli görüyor. Benim anlamadığım, Pereira “Ben hücumu severim, her şartta hücum oynarım” diyor, Fenerbahçe pozisyona girmeden savunmasıyla maç kazanıyor. Ben Fenerbahçe’nin hücum anlayışında, geçen yıla oranla bir fark görmüyorum. Ama en kötü Fenerbahçe böyle olur, bundan iyisi olur, kötüsü olmaz. Fenerbahçe’nin ilerleyen haftalarda hızlanacağını ve pozisyon zenginliğini yakalayacağını düşünüyorum.
Hocanın sahaya sürdüğü kadro ve değişikliklerini nasıl buluyorsunuz?
Hoca, sakatları da düşünürsek çıkarabileceği en iyi kadroyu çıkardı. Fenerbahçe’de sıkıntı yaratan, beklerin önünde iki klasik orta kenar adamının olmayışı ve orta alandan takımın çalım deneyerek çok ağır çıkması... Pereira hızlı hücum, pozisyon zenginliği istiyorsa, kağıdı kalemi eline aldığında önce Volkan Şen’in adını yazmalı... Volkan dikine oynuyor, adam eksiltiyor, topa vuruyor, asist yapıyor, Fenerbahçe’de ilk on bir oynaması için daha ne yapması lazım? Sağ kenarda Van Persie’den sol kenarda Nani’den çizgi adamı yaratamazsın. Onlara da yazık , Fenerbahçe’ye de... Ayrıca Bursaspor’dan gelenler birlikte oynadığında Fenerbahçe sanki daha iyi bir uyum yakalıyor gibi...
Van Persie’nin kanatta kullanılması sizce doğru mu?
Van Persie’nin nerede oynadığından önce nasıl oynadığı önemli... Belli ki fizik gücü henüz oynayacak, adına yakışacak işler yapacak düzeyde değil... Kalite kaybolmaz. Ama fizik gücü, form kaybolur. Van Persie’nin kalitesi olduğuna göre, gerisini kazanması kolay...
Fenerbahçe, sizce UEFA Avrupa Ligi’nde nasıl bir performans gösterir?
Fenerbahçe’den Avrupa liginde beklenti büyük... Şunu kabul edelim ki ülke dışına çıktık mı, rakip kim olursa olsun çıta bir-iki çit yükseliyor. O zaman Fenerbahçe’nin mücadelesiyle, kalitesiyle, ritmiyle çıtayı yükseltmesi gerekiyor.
Kendi ayağına kurşun
Galatasaray göz kamaştıran bir sezonun ardından adeta “kendi ayağına kurşun” sıktı. Başkan Dursun Özbek, Habertürk TV’de “dış mihraklar” diyor. Ne dış mihrağı... Galatasaray kendi içindeki kulislerden bu mutsuzluğa sürüklendi.
Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi’nde maçı vardı ama biz ustamız Şansal Büyüka ile sadece ligdeki röntgenini çektik. Lig sonuncusu Mersin İdman Yurdu karşısındaki futbolu ve skoru masaya yatırdık.
Süper Lig’de neler yanlış gitti de Cim-Bom bu duruma geldi?
Kardeşim, her hafta söylüyorum. Galatasaray göz kamaştıran bir sezonun ardından adeta “kendi ayağına kurşun” sıktı. Başkan Dursun Özbek Habertürk TV’de “dış mihraklar” diyor. Ne dış mihrağı... Galatasaray kendi içindeki kulislerden bu mutsuzluğa sürüklendi. Transfer yapılmadı diye bir kulüp bu kadar karışır mı? En önemlisi, Hamza Hoca yalnız kaldı, Florya’nın lideri yok, herkesten de bir Ali Dürüst, bir Abdurrahim Albayrak yaratamazsınız. Seyirci kızabilir ama genel kurul üyelerinin Başkan Dursun Özbek’e kızma hakkı yok... Çıkarsaydınız bir aday, kursaydınız çok güçlü bir yönetim...
İstedikleri çalmayınca...
Melo’nun gidişi çok konuşulacak gibi. Galatasaray, Melo’yu arayacak mı?
Melo aranabilir ama, koca Galatasaray bir Melo mu demek? Yeri doldurulabilse ya da sonuçlar iyi gitse bu kadar gündem olmazdı. Rodriguez’in etkisiz kalışı Melo ayrılığını körükledi. Melo, sadece mücadelesiyle değil, hırsıyla sahadaki arkadaşlarını ve tribünleri de ateşliyor, tansiyonu yüksek tutuyordu.
Maçtan sonra hedefte hakem Mete Kalkavan vardı. Siz her zaman, “İyiysen hakemi de yeneceksin” dersiniz. Hamza Hamzaoğlu’nun bu kadar feveranı normal mi?
Bu kervana Hamza Hoca da katıldı ya, inanılır gibi değil... Sen ilk yarının 30 dakikasını adeta “çöpe” atıyorsun, sonra bir dakikanın, iki dakikanın hesabını yapıyorsun... O zaman da sana boşa giden 30 dakikanın hesabını sorarlar. Son yarım saatte baskıyı, coşkuyu yakalıyorsun da , o zaman ilk yarıyı niye ıskalıyorsun... Bizim camialar, hakemlerin istedikleri düdükleri çalmalarına alıştı. Hakem ortadan gitti mi kıyamet kopuyor. Baktım, maçın ertesi günü Mete Kalkavan bütün hakem hocalarından tam not almış. Tita faulünde düdüğü biraz erken çalabilse, büyük ihtimalle Selçuk kırmızı karttan kurtulurdu. Ama şu sonuçta Mete Kalkavan’ın ne günahı var? Üstelik kendisine öyle küfürler edildi ki, maçı tribünlerde izleyen babası kalp krizi geçirdi, kalbi 10 saniye durduktan sonra çalıştırıldı, şimdi yoğun bakımda yaşam mücadelesi veriyor.
Gerçekçi bir Trabzonspor
Trabzonspor, Kayserispor karşısında galibiyete zor ulaştı ama sonuçta üç puana kavuştu.
Bordo-mavililerin hem bu maçtaki görüntüsü hem de takım halinde size verdikleri nedir?
Trabzonspor, belki de son yıllarda ilk kez bu kadar gerçekçi ve şampiyonluğa oynayacak bir kadro kurdu. Biri hareketli, biri duran top ustası iki tane önemli golcüsü var. Orta kenar adamları çok iyi... Geri dörtlü için alternatif ciddi anlamda çoğaldı. Özellikle Cavanda şu andaki performansıyla Bosingwa’yı neredeyse unutturdu. Marko Marin çok iş yapacağa benziyor. Eğer bu ekip şampiyonluğu son haftalara kadar kovalayamazsa, bilin ki bu kendi kentinden kendi seyircisinden yeterli desteği alamadığı için olur.
Hariçten gazel!
Ustamız Şansal Büyüka, nokta koyacağımız sırada sözü Avrupa Basketbol Şampiyonası’na getirdi ve şunları söyledi:
Basketbolun uzmanı değil, iyi bir seyircisiyim. Avrupa Basketbol Şampiyonası’ndan sonra aklıma takılanları paylaşmak istedim. Birincisi; rakiplerimiz iki maç arka arkaya oynarken, fizik gücü buna yeterken, biz niye iki günde iki maç oynayamıyoruz. Rakibin fizik gücü buna yetiyor da, bizim niye yetmiyor?
İkincisi... Rakiplerimiz yüzde 90’a yakın faul atışında isabet ile oynarken, biz niye hep yüzde 45’lerde 50’lerde kalıyoruz. Bırakın ulusal seviyeyi, bir kulüp takımında bile bu kadar kötü bir faul atışı istatistiği olur mu?
Üçüncüsü; Avrupa şampiyonaları görmüş, finaller oynamış bir ülkenin basketbol takımı, ilk 16’ya kalamadığı bir şampiyonanın ardından “Bu da yeter... Canınız sağolsun... Ne yapalım Fransa kuvvetli takım” diye anılır mı? Buradaki sonuç normal mi, bir başarı mı? Yoksa ciddi bir başarısızlık mı var?
Aklımda daha çok şey var. Onları da Ergin Hoca’yı gördüğümde, - ki hocalığını beğenirim - kendisine sormak isterim. İlk fırsatta da soracağımı umut ediyorum.