Ranta bak ranta
Yayınlanma Tarihi 28 Şubat 2007 Çar 17:34
Akşam Gazetesi Spor Servisi'nden Meriç Müldür'ün hazırladığı Derin Tribün adlı yazı dizisi sürüyor: Tarife İstanbul’daki her maç için “bedava 700 kapalı tribün biletini” içeriyordu. Deplasman kadrosu için bu sayı 300’dü. Türkiye, Avrupa kupası maçları, yol parası, cep harçlığı derken tribünlerde dönen rant çarkı tam 1 milyon doları buluyordu.
Son yıllarda Türk futbolunun başına dert olan bedava bilet konusu her kulüp gibi Galatasaray için de kanayan bir yaradır. Yaklaşık 10 yıldır da baş ağrıtır.
Tamamen iyi niyetli düşüncelerle başlatılmıştır, ancak sıkıntılar her geçen yıl katlandıkça katlanmıştır.
“Yönetim bize otobüs kaldır” ısrarlarının üzerine 30 - 40 kişilik bir taraftar grubunun deplasmanlara gitmeleri için otobüs tutulması, bazen de cüzi miktarlarda bilet verilmesi ile bu dert Galatasaray’ın başına sarılır.
Daha sonra bir yöneticinin girişimleri ile Ali Sami Yen Stadı’nın yakınlarında Taraftar Derneği kurulur, ancak isteklerin ardı arkası artık kesilmemeye başlar. Ki o yönetici de bu iyi niyetli desteği verdiğine vereceğine pişman olur, altı ay bile dayanamayarak derneği kapattırır.
İlerleyen yıllarda yönetimler değişir, sistem değişmez. İlk yıllarında 30 - 40 olan kişi sayısı önceleri 150 - 200’e, son dönemlerde de 300’lere ulaşır.
Bazı yıllarda taraftarların finansmanının yöneticiler ve kulüp tarafından resmi olarak sağlandığının bile olduğu söylentiler arasındadır.
İşte bu yıllarda bedava biletten sağlanan “rant” iyice kendini göstermeye başlar. Taraftarlar artık kulüpten aldıkları biletleri satarak “nakde” dönüştürmeye, bu yolla da hiç de küçümsenmeyecek paraların sahibi olmaya başlamışlardır.
YIPRATMA KAMPANYASI
Özhan Canaydın göreve geldikten sonra da bu durum bir süre devam etti. Daha sonra o da baktı iş büyüyor, bileti kestirdi.
Gelir kaynakları kesilen gruplar da Canaydın’ı protestolarla yıpratma kampanyasının startını verdiler. Organize olamayanlar muhalif gruplardan sağladıkları biletlerle maçlara geldiler, Canaydın’ı, futbolcuları protestoya başladılar. Tribünlerden kazanılan maçlardan sonra dahi “Yönetim istifa” sesleri yükseldi, tehditler yağdı... Taraftar takıma kasıtlı olarak sırtını döndü. Futbolculara sataşıldı. Gün geldi bazı yöneticilerin isteklerden bıkıp maça bile gidemediği dönemler oldu.
BÖYLE GELDİ, BÖYLE GİDER
Baskıların bu denli artması yöneticileri de sindirdi ve maziye dönüldü. Protestolar da bıçak gibi kesildi.
Peki tribünlerdeki isyan ateşini ne yakıyordu?
Cevap: Rant
Çünkü yönetim ile taraftarları karşı karşıya getiren “rant” artık öylesine büyük rakamlara ulaşmıştı ki...
Sadece bir sezon için ortada dönen miktar “tam 1 milyon dolardı”.
Taraftar gruplarına İstanbul’daki her maç için 700 bilet veriliyordu. Bir sezonda Ali Sami Yen’de 17 maç oynandığı gözönüne alındığında rakam 680 milyara ulaşıyordu.
Deplasman kadrosu için dağıtılan bilet sayısı 300, rakam olarak miktarı ise 255 milyardı.
Türkiye Kupası ve Avrupa Kupaları için 4’er maç baz alınıyordu. Bunun para olarak karşılığı ise Türkiye Kupası’nda 110, Avrupa Kupası’nda 210 milyara denk geliyordu.
Tüm bunlara ilaveten 80 milyar lira da yol parası, cabası.
Rakamları alt alta koyduğunuzda karşınıza çıkan rakam tamı tamına 1 trilyon 335 milyar lira.
Bu konuda az pazarlıklar yapılmadı.
Biletler verildiği zaman ortalık süt liman oldu. Kesildiği zaman protestolar, tehditler yağdı.
Kısacası böyle geldi, herhalde böyle de gidecek.
Böylesine bir miktar taraftarların her zaman başını döndürdü, döndürmeye de devam edecek.
"KOLUM, BACAKLARIM KIRILDI. YİNE DE BU SEVDADAN VAZGEÇMEDİM"
1980-1995 yılları arasında çok büyük olaylar oldu. İş kan davasına dönecekti. Baktık ki, iş kötüye gidiyor, buluşmaya karar verdik. Aslında kavganın temeli kapalı tribünden kapı tutmak ve bu tribüne fazla seyirci almak. Toplantıya Fenerbahçe’den Menderes, İbrahim, Sefa ve Pepe, Beşiktaş’tan Cem, Optik, Sarı ve Çarşı’nın çocukları katıldı. Ortak bir karar aldık ve bugünlere geldik. O günden bu yana büyük bir olay olmadı. ”.
“Benim tekstil mağazam var ve inşaat işine girdim. İddia edildiği gibi tribünlerde bir rant kesinlikle yok. Bakın ben iddia edildiği gibi bu işlerden büyük paralar kazanmış olsam arabamı satmazdım. Tribünlerde rant olsa da bunu tek bir adama kimse yedirmez.”
“Kulüpten bilet eskiden alınıyordu. Ancak şimdi kesinlikle almıyoruz. Rant sağlanabilecek kadar tomarla bilet de hiç verilmemiştir. 2001’de derneğimiz kurulduktan sonra kendi imkanlarımızla biletlerimizi aldık. Biletlerimizi Biletix’ten kimlikle alıyoruz. Bırakın bedava bilet almayı Ultraslan isim hakkını da karşılıksız olarak kulübe devrettik. Başkan bize jest olarak 1 yıllık 248 tane kombine bilet verdi”.
“Bizim için bilet alamadıkları için yönetimi protesto ediyorlar dediler. Hiç alakası yok. O zamanlar Hagi takımın başındaydı. Popescu da Rumenler’in menajeriydi. Hagi Petre’yi oynatmak için Saidou’yu oynatmıyordu. Biz de bunu protesto ettik.”
"SEFA İLE UMRE’YE GİTTİK"
“Şu anda taraftar grubumuz içinde Galatasaray’a başkanlık yapacak kadar ekonomik durumu iyi olan arkadaşlarımız var. Deplasmanlarda durumu iyi olan olmayana yemeğini bile yedirir.”
“Kaç kere yaralandım, sayısını bile bilmiyorum. Bir el bileğimin tendonu yok, kolum, bacaklarım kırıldı. Kaşlarım açıldı. Ama bu sevdadan vazgeçmedim”.
“Fenerbahçe amigosu Sefa ile 1995 yılından sonra iyi arkadaş olduk. Oturduğumuz yerler birbirine yakın. Beraber Umre’ye de gittik. Hatta Fenerbahçe formasıyla tavaf eden birini bile gördük.
"FENERBAHÇE MAÇINDA AMİGOLAR GALATASARAY'DAN"
Statlarda adeta düşman gibi görünseler de taraftar gruplarının önde gelen birçok ismi günlük hayatta arkadaştır.
Derbi maçlarda birbirlerini misafir ederler, yeri gelir sevgilileri ile birlikte numaralı tribünde ağırlarlar. Özel günleri unutmazlar. Telefonla birbirlerinin bayramını, kandilini kutlarlar. Acılı günlerinde birbirlerinin yanlarında olurlar.
En son iki hafta önce, Fenerbahçe tribün liderlerinden birinin vefat eden annesinin cenazesinde bir araya gelmişlerdir.
İşte böylesine bir dostluk içerisindedirler. Söylenenlere göre bedava biletin getirdiği rant da öylesine ciddi boyutlara ulaştı ki böylesine bir gelir kapısından mahrum kalmak istemeyen taraftar grupları, bu paralar uğruna yeri geldi ezeli rakiplerinin formalarını bile giyip maçlarına gitti, onları destekleyen tezahüratlar yaptı. Aslında bir anlamda buna mecbur kaldı. İşin içine maddiyat girince her şey unutuluyordu.
Söz konusu eylemlerden çarpıcı bir örnek: Fenerbahçe’nin futbol takımı Antalya deplasmanında. Aynı gün Fenerbahçe’nin basketbol takımının da İstanbul’da önemli bir maçı var. Tribünlerin önde gelen isimleri Antalya’da olacağı için basketbol takımı yalnız kalacak. Desteğe ihtiyaç var. Hemen acil eylem planı devreye sokuluyor. Tribün liderleri ezeli rakipleri Galatasaray’ın amigolarını arıyor, yardım istiyor:
“Basketbol maçında bizim takımı desteklemenizi istiyoruz.”
Sarı - Kırmızı renkleri üzerlerinden eksik etmeyenler, bir anda Sarı - Lacivertlere bürünüveriyorlar, soluğu ezeli rakiplerinin maçında alıyorlar, desteklerini esirgemiyorlar.
Bu sadece bir örnek. Yeri geldiğinde Galatasaraylılar’ın da Fenerbahçeliler’den böyle masum isteklerde bulundukları söyleniyor. Ya da Beşiktaşlılar’ın ezeli rakiplerinden.
Bu iddiayı grup liderleri her ne kadar reddetse de ateş olmayan yerden duman çıkmadığını da unutmamak gerek.
BEDAVA BİLET İNGİLTERE'DE DE VAR AMA...
Bedava bilet olayı belki de dünyanın her yerinde var. İşte buna bir örnek. Fenerbahçe’nin deplasmanları da dahil tüm maçlarında tribünlerdeki yerini alan bir taraftarı, kongre üyesi anlatıyor:
“Bir tarihte eşimle birlikte İngiltere’deydik. O hafta Chelsea - Manchester United maçı vardı. İstanbul’dan bir arkadaşımız gelecekti ve ‘Ne yapıp edin bilet bulun. Bu maça gitmemiz lazım’ diye de haber gönderdi. Bilet bulmak zordu, nitekim sadece bir tane bulabildik. Maç günü gelince de üçümüz birlikte stadın yakınlarındaki bir İngiliz Pub’ında maçı seyretmeye karar verdik. Pub’a girdik, içerisi tam yarıdan bölünmüştü. Sağımızda tamamı masmavi formalarıyla Chelsea taraftarları şarkılar, marşlar söyleyerek eğleniyor, sol tarafımızdaki grup ise tamamen sessiz, siyah montlar giyinmiş, biralarını içiyorlar. Biz de tam ortada çevreyi izliyoruz. İlerleyen saatlerde herkes sarhoş oldu. Chelseali bir bayan taraftar masanın üzerine çıktı, sessiz kalan gruba dönerek, “Sizin burada ne işiniz var. Ne olduğunuz belli değil, çıkın gidin buradan” diye bağırdı. İşte o anda kıyamet koptu. O sessiz gruptakilerin tümü bir anda montlarını çıkardı, hepsinin üzerinde kıpkırmızı Manchester formaları vardı. Mahchester marşını söylemeye başladılar, bar karıştı. Atlı polisler gelip herkesi dışarı çıkardıktan sonra minyon bir tip yanımıza geldi, ‘Siz burada ne yapıyorsunuz?’ diye sordu. Türk olduğumuzu, maça girmek istediğimizi, ama sadece bir biletimiz olduğunu söyleyince, ‘Bir dakika bekleyin’ dedi. Gitti elinde bir tomar biletle üç dakika sonra geri döndü. Biletlerin üzerinde 22 Pound yazıyordu. Biz bir tanesine 100 Pound vermeye hazırdık ki ‘Paraya gerek yok. Bize bunlardan her maçta 400 tane geliyor’ dedi. Şaşırdık, biletleri aldık, teşekkür ettik, stada girdik, unutulmaz da bir maç izledik.”
Bu anıdan da anlaşılacağı üzere bedava bilet İngiltere’de de yaygın.
Ama bizim ülkemizdeki gibi rant kapısı haline geliyor mu, getiriliyor mu acaba!
Derin Tribün yazı disinini ilk bölümünü okumak için TIKLAYIN
YARIN: Taraftarıma söz verdim biletleri kesemem!