Rakıyı da içeriz şarabı da!
Yayınlanma Tarihi 23 Mart 2011 Çar 08:30
Artık bunun gibi tezahüratları iyi ki duymaz olduk.
Günümüzde de huzuru bozan birkaç kişi çıkıyor. Otobüsleri hurdaya çevirip, zarar veriyor.
Tribünde içki-sigara yasak ama locada serbest. Bir yasak varsa hepsine birden uygulanmalı.
Tribünler çok değişti. Önceki yıllarda 'Şarabı da içeriz, esrarı da çekeriz...' diye bağırıp dururlardı. Bu sloganın dahası da var da, en hafif şekliyle tezahürat böyleydi.
Neyse ki yıllardır duymuyoruz. Bu çirkin slogan, bu çirkin tezahürat çoktan unutulup gitti. Kim ne derse desin, bazı şikayetlerimize rağmen o tribünler eskiye oranla çok ama çok yol aldı. Daha uygar, daha seviyeli, hatta eskiye oranla daha centilmen.
Sayıları üç-beş yüzü geçmeyen bir grup, taraftar ortamın huzurunu kaçırmak için ellerinden geleni yapıyor. O kulüp ya da bu kulüp değil. Hepsinde var bu üç-beş yüz kişilik grup.
Maç mı izliyorlar, olay çıkarmaya mı gidiyorlar, rant peşinde mi koşuyorlar belli değil. Kulüplerini zarara sokmaktan, maddi hasar yaratmaktan, insan canını yakmaktan, 'seviyoruz' dedikleri kulüplerinin sahalarını kapattırmaktan başka işe yaramıyorlar.
OTOBÜSLER HURDAYA DÖNDÜ
Bakıyorum, otobüsle maça gidiyorlar, rakip taraftar yok, gerilim yok, buna rağmen otobüsler tuz-buz. Üç-beş kilometrelik yolda hurda haline geliyor. Kırık camlardan sarkıyorlar, otobüsün üstüne çıkıyorlar, canlarını tehlikeye atıyorlar, ortamı ve huzuru bozuyorlar.
Kendileri başta olmak üzere, kimseye en ufak bir yararları yok. Ama zararları çok.
Huzur bozanlar elbette bununla sınırlı değil. Önceki yıllarda açık tribünlerde, kapalı tribünlerde yaşananlar, şimdi statların modernize edilmesi ile maalesef 'VİP' koltuklarda özellikle 'localarda' yaşanmaya başladı.
Tribünlerde sigara yasak ama localarda puroların dumanı fabrika bacası gibi tütüyor. Tribünlerde alkollü içecek yasak, localarda kasa kasa, şişe şişe, viskiler, rakılar, şaraplar. Kardeşim bir yasak varsa, bir düzen varsa, locaya ayrı, açık tribüne, kapalı tribüne ayrı olur mu? Her gireni arıyorsunuz da, loca sahiplerini, içkilerini localara getiren şoförlerini, asistanlarını niye aramıyorsunuz? Hoşgörü olmasa kiloluk rakıyı kim içeri sokabilir?
Sonra öldürmeye tam teşebbüs... Allah korusun o kiloluk rakı şişesi Volkan'ın kafasından teğet geçmese, omzunda, boynunda patlasa ne olurdu?
BAKALIM NEREYE KADAR!...
Daha görmüş, daha okumuş, daha imkanlı insanlar localarda. Garibanlar açıkta, kapalıda. Ama baktığınızda, son yıllarda açık ya da kapalı olayların merkezi olacağına, localar her olayın içinde. Öyle ki alkol duvarları bile aşılıyor. Statları değiştirdik, kafaları değiştiremiyoruz.
Hep o kafa...
'Şarabı da içeriz, esrarı da çekeriz... '
İçin bakalım, çekin bakalım...
Nereye kadar merak ediyorum...
Nasıl olsa 'dur' diyen yok, 'sus' diyen yok...
Fenerbahçe ile Trabzon olmasaydı
İYİ Kİ varsın Fenerbahçe... İyi ki varsın Trabzonspor...
Beşiktaş ile Galatasaray'ın zirveye çok uzaktan baktığı, Bursa- spor'un geride kalmaya başladığı bu ligde siz olmasanız biz ne yapardık.
Kalan sekiz haftayı nasıl geçerdik, ligi nasıl bitirirdik...
Neyse ki Fenerbahçe var, Trabzonspor var, ortada soluksuz bir şampiyonluk yarışı var..
Sağolasın Fenerbahçe, sağolasın Trabzonspor...
Ligin zevkini ve heyecanını koruduğunuz için...
Şampiyonluğu şimdiden hak ettiğiniz için...
YA LUCESCU YA DENİZLİ
Beşiktaş'ın çareyi uzakta aramasına gerek yok, çözüm için 2 alternatif var
Beşiktaş başkanının ve yönetiminin dolaşmasına, macera aramasına hiç gerek yok. Schuster sonrasında yapacakları açık biçimde ortada.
Gördük ki adı ne kadar büyük olursa olsun, Türkiye'ye gelen ama ülkeyi, ülkenin futbolunu, ülkenin insanını aşağılayan anlayış başarılı olamıyor.
Parayı alıyorsan, gelmeye razı oluyorsan, ülkenin şartlarına da uyacaksın. Burası tatil yeri değil ki. Avrupa'nın en pahalı altıncı ligi.
Diyeceğim o ki, Beşiktaş'ın hoca konusunda fazla arayışa ihtiyacı yok... Seçenekler belli; önce Tayfur Havutçu... Üç günde takımın havasını suyunu değiştirdi. Niye? Üç günde teknik mi gelişti, kondisyon mu arttı, ne oldu? Hiçbiri olmadı... Ama Tayfur Hoca futbolcularını adam yerine koydu, tepeden bakmadı, hepsiyle tek tek konuşup gönül aldı... Sahaya çıkan 11'de macera aramadı, gerçekçi davrandı... İşte sonuç... Bir maçla elbette hiçbir şey belli olmaz ama Tayfur Hoca, sezon sonuna kadar bu çizgisini sürdürürse, yeni sezon için umut olmaz mı, 'bir numara'ya yakışmaz mı?
Diyelim ki güvenemediniz...Yapın Mustafa Denizli'yi futbolun patronu. Soyunmasın, antrenmana çıkmasın, ama futbolun her kademesinden sorumlu olsun. Genç takımdan A takımına kadar. Teknik direktör de Tayfur Havutçu...
LUCESCU BU ÜLKEYİ ÇOK SEVİYOR
Gene mi olmadı... Bildiğiniz, tanıdığınız, sevdiğiniz ve unutamadığınız bir adam zaten hem aklınızda, hem kalbinizdi. İşte Lucescu. Denilebilir ki, Shakhtar'ı Şampiyonlar Ligi'nde ilk sekize soktu, çok iyi para alıyor, bir eli yağda, bir eli balda. Bunların hepsi tamam. Hiçbirine itirazım yok da burası da Türkiye. Bu takım da Beşiktaş...
Biliyoruz ki Lucescu bu ülkeyi seviyor, Beşiktaş'ı seviyor. Bu ülkede mutlu oldu, bu ülkede başarılı oldu. Niye gelmesin. Q7'leri, Guti'leri getirenler, Lucescu'yu niye getiremesin.
At binenin, kılıç kuşananın.
Görelim bakalım.
Sahici teklif yapın
G.Saray'da Elano topa vurmadı, Brezilya'da harikalar yaratıyor. Gol krallığında birinci sırada. Misimoviç, Rusya'da harika bir başlangıç yaptı. Hiddink milli takımı açıkladı, tarihinin en kötü G.Saray'ından 6 oyuncu milli takımda.
Milli takımda oynayanlar, başka ülkelerde harikalar yaratanlar, ulusal takımlarında ayakta alkışlananlar, nasıl oluyor da G.Saray'da bu kadar kötü gidişe ortak oluyorlar.
Demek ki Galatasaray'da faturayı sadece futbolculara kesmek, gerçekten vicdansızlık. Bu işin bir 'karakutusu' olmalı... Kötü gidişin sırlarını saklayan ve şifrelerinin çözülmesi gereken 'karakutu.'
Ben o 'karakutu'nun Florya tesisleri olduğuna inanıyorum. Ben bu büyük yıkımın Florya'dan başladığına inanıyorum.
ÇÖZÜMÜN ADRESİ TERİM
BİZ sahadaki G.Saray'ı görüyoruz. Florya'da neler oluyor, neler yaşanıyor... Gündüzü nasıl geçiyor, gecesi nasıl oluyor? Bir zamanlar Florya'da arkadaşlık, dostluk, birliktelik, sevgi, saygı, otorite, disiplin, başarıya giden ne ararsanız vardı.
Şimdi merak ediyorum... Takım birlikte yemek yiyor, eğlenebiliyor mu, dinlenebiliyor mu, otoriteye, disipline uyabiliyor mu?
En önemlisi, bu konuda çaba harcayan, düzeni sağlayan, dostluk bağlarını oluşturan biri ya da birileri var mı? Sanıyorum yok. Var diyorlarsa, bana göre yok. Florya cennet olsa, maçlar böylesine cehenneme döner miydi?
İnat etmeyin... Kişisel hırslarınızı bir kenara bırakın... Yalandan değil; sahici bir teklif yapın. Florya'yı düzene sokacak, takımı kurtaracak adama 'Eti senin-kemiği benim' diye futbol şubesini hemen, hiç zaman yitirmeden teslim edin.
G.Saray'ın kurtuluşu budur.
Çare uzakta da değil.
Fatih Terim, Yeniköy'de oturuyor. Hani tekne ile gidip yalandan görüştüğünüz Yeniköy'deki evinde...
Günümüzde de huzuru bozan birkaç kişi çıkıyor. Otobüsleri hurdaya çevirip, zarar veriyor.
Tribünde içki-sigara yasak ama locada serbest. Bir yasak varsa hepsine birden uygulanmalı.
Tribünler çok değişti. Önceki yıllarda 'Şarabı da içeriz, esrarı da çekeriz...' diye bağırıp dururlardı. Bu sloganın dahası da var da, en hafif şekliyle tezahürat böyleydi.
Neyse ki yıllardır duymuyoruz. Bu çirkin slogan, bu çirkin tezahürat çoktan unutulup gitti. Kim ne derse desin, bazı şikayetlerimize rağmen o tribünler eskiye oranla çok ama çok yol aldı. Daha uygar, daha seviyeli, hatta eskiye oranla daha centilmen.
Sayıları üç-beş yüzü geçmeyen bir grup, taraftar ortamın huzurunu kaçırmak için ellerinden geleni yapıyor. O kulüp ya da bu kulüp değil. Hepsinde var bu üç-beş yüz kişilik grup.
Maç mı izliyorlar, olay çıkarmaya mı gidiyorlar, rant peşinde mi koşuyorlar belli değil. Kulüplerini zarara sokmaktan, maddi hasar yaratmaktan, insan canını yakmaktan, 'seviyoruz' dedikleri kulüplerinin sahalarını kapattırmaktan başka işe yaramıyorlar.
OTOBÜSLER HURDAYA DÖNDÜ
Bakıyorum, otobüsle maça gidiyorlar, rakip taraftar yok, gerilim yok, buna rağmen otobüsler tuz-buz. Üç-beş kilometrelik yolda hurda haline geliyor. Kırık camlardan sarkıyorlar, otobüsün üstüne çıkıyorlar, canlarını tehlikeye atıyorlar, ortamı ve huzuru bozuyorlar.
Kendileri başta olmak üzere, kimseye en ufak bir yararları yok. Ama zararları çok.
Huzur bozanlar elbette bununla sınırlı değil. Önceki yıllarda açık tribünlerde, kapalı tribünlerde yaşananlar, şimdi statların modernize edilmesi ile maalesef 'VİP' koltuklarda özellikle 'localarda' yaşanmaya başladı.
Tribünlerde sigara yasak ama localarda puroların dumanı fabrika bacası gibi tütüyor. Tribünlerde alkollü içecek yasak, localarda kasa kasa, şişe şişe, viskiler, rakılar, şaraplar. Kardeşim bir yasak varsa, bir düzen varsa, locaya ayrı, açık tribüne, kapalı tribüne ayrı olur mu? Her gireni arıyorsunuz da, loca sahiplerini, içkilerini localara getiren şoförlerini, asistanlarını niye aramıyorsunuz? Hoşgörü olmasa kiloluk rakıyı kim içeri sokabilir?
Sonra öldürmeye tam teşebbüs... Allah korusun o kiloluk rakı şişesi Volkan'ın kafasından teğet geçmese, omzunda, boynunda patlasa ne olurdu?
BAKALIM NEREYE KADAR!...
Daha görmüş, daha okumuş, daha imkanlı insanlar localarda. Garibanlar açıkta, kapalıda. Ama baktığınızda, son yıllarda açık ya da kapalı olayların merkezi olacağına, localar her olayın içinde. Öyle ki alkol duvarları bile aşılıyor. Statları değiştirdik, kafaları değiştiremiyoruz.
Hep o kafa...
'Şarabı da içeriz, esrarı da çekeriz... '
İçin bakalım, çekin bakalım...
Nereye kadar merak ediyorum...
Nasıl olsa 'dur' diyen yok, 'sus' diyen yok...
Fenerbahçe ile Trabzon olmasaydı
İYİ Kİ varsın Fenerbahçe... İyi ki varsın Trabzonspor...
Beşiktaş ile Galatasaray'ın zirveye çok uzaktan baktığı, Bursa- spor'un geride kalmaya başladığı bu ligde siz olmasanız biz ne yapardık.
Kalan sekiz haftayı nasıl geçerdik, ligi nasıl bitirirdik...
Neyse ki Fenerbahçe var, Trabzonspor var, ortada soluksuz bir şampiyonluk yarışı var..
Sağolasın Fenerbahçe, sağolasın Trabzonspor...
Ligin zevkini ve heyecanını koruduğunuz için...
Şampiyonluğu şimdiden hak ettiğiniz için...
YA LUCESCU YA DENİZLİ
Beşiktaş'ın çareyi uzakta aramasına gerek yok, çözüm için 2 alternatif var
Beşiktaş başkanının ve yönetiminin dolaşmasına, macera aramasına hiç gerek yok. Schuster sonrasında yapacakları açık biçimde ortada.
Gördük ki adı ne kadar büyük olursa olsun, Türkiye'ye gelen ama ülkeyi, ülkenin futbolunu, ülkenin insanını aşağılayan anlayış başarılı olamıyor.
Parayı alıyorsan, gelmeye razı oluyorsan, ülkenin şartlarına da uyacaksın. Burası tatil yeri değil ki. Avrupa'nın en pahalı altıncı ligi.
Diyeceğim o ki, Beşiktaş'ın hoca konusunda fazla arayışa ihtiyacı yok... Seçenekler belli; önce Tayfur Havutçu... Üç günde takımın havasını suyunu değiştirdi. Niye? Üç günde teknik mi gelişti, kondisyon mu arttı, ne oldu? Hiçbiri olmadı... Ama Tayfur Hoca futbolcularını adam yerine koydu, tepeden bakmadı, hepsiyle tek tek konuşup gönül aldı... Sahaya çıkan 11'de macera aramadı, gerçekçi davrandı... İşte sonuç... Bir maçla elbette hiçbir şey belli olmaz ama Tayfur Hoca, sezon sonuna kadar bu çizgisini sürdürürse, yeni sezon için umut olmaz mı, 'bir numara'ya yakışmaz mı?
Diyelim ki güvenemediniz...Yapın Mustafa Denizli'yi futbolun patronu. Soyunmasın, antrenmana çıkmasın, ama futbolun her kademesinden sorumlu olsun. Genç takımdan A takımına kadar. Teknik direktör de Tayfur Havutçu...
LUCESCU BU ÜLKEYİ ÇOK SEVİYOR
Gene mi olmadı... Bildiğiniz, tanıdığınız, sevdiğiniz ve unutamadığınız bir adam zaten hem aklınızda, hem kalbinizdi. İşte Lucescu. Denilebilir ki, Shakhtar'ı Şampiyonlar Ligi'nde ilk sekize soktu, çok iyi para alıyor, bir eli yağda, bir eli balda. Bunların hepsi tamam. Hiçbirine itirazım yok da burası da Türkiye. Bu takım da Beşiktaş...
Biliyoruz ki Lucescu bu ülkeyi seviyor, Beşiktaş'ı seviyor. Bu ülkede mutlu oldu, bu ülkede başarılı oldu. Niye gelmesin. Q7'leri, Guti'leri getirenler, Lucescu'yu niye getiremesin.
At binenin, kılıç kuşananın.
Görelim bakalım.
Sahici teklif yapın
G.Saray'da Elano topa vurmadı, Brezilya'da harikalar yaratıyor. Gol krallığında birinci sırada. Misimoviç, Rusya'da harika bir başlangıç yaptı. Hiddink milli takımı açıkladı, tarihinin en kötü G.Saray'ından 6 oyuncu milli takımda.
Milli takımda oynayanlar, başka ülkelerde harikalar yaratanlar, ulusal takımlarında ayakta alkışlananlar, nasıl oluyor da G.Saray'da bu kadar kötü gidişe ortak oluyorlar.
Demek ki Galatasaray'da faturayı sadece futbolculara kesmek, gerçekten vicdansızlık. Bu işin bir 'karakutusu' olmalı... Kötü gidişin sırlarını saklayan ve şifrelerinin çözülmesi gereken 'karakutu.'
Ben o 'karakutu'nun Florya tesisleri olduğuna inanıyorum. Ben bu büyük yıkımın Florya'dan başladığına inanıyorum.
ÇÖZÜMÜN ADRESİ TERİM
BİZ sahadaki G.Saray'ı görüyoruz. Florya'da neler oluyor, neler yaşanıyor... Gündüzü nasıl geçiyor, gecesi nasıl oluyor? Bir zamanlar Florya'da arkadaşlık, dostluk, birliktelik, sevgi, saygı, otorite, disiplin, başarıya giden ne ararsanız vardı.
Şimdi merak ediyorum... Takım birlikte yemek yiyor, eğlenebiliyor mu, dinlenebiliyor mu, otoriteye, disipline uyabiliyor mu?
En önemlisi, bu konuda çaba harcayan, düzeni sağlayan, dostluk bağlarını oluşturan biri ya da birileri var mı? Sanıyorum yok. Var diyorlarsa, bana göre yok. Florya cennet olsa, maçlar böylesine cehenneme döner miydi?
İnat etmeyin... Kişisel hırslarınızı bir kenara bırakın... Yalandan değil; sahici bir teklif yapın. Florya'yı düzene sokacak, takımı kurtaracak adama 'Eti senin-kemiği benim' diye futbol şubesini hemen, hiç zaman yitirmeden teslim edin.
G.Saray'ın kurtuluşu budur.
Çare uzakta da değil.
Fatih Terim, Yeniköy'de oturuyor. Hani tekne ile gidip yalandan görüştüğünüz Yeniköy'deki evinde...