Oh be!
Yayınlanma Tarihi 26 Ocak 2011 Çar 09:04
Çok değil, 5 yıl kadar geriden günümüze doğru hafızanızı yoklayıp futbol takımlarımızın devre arasında yaptığı transferleri hatırlamaya çalışın. Aklınıza kaç isabetli, kalıcı transfer geliyor. Ben diyeyim 5, siz deyin 10, hepsi o kadar. Diğerleri hüsran. Maldonado, Jo ve Dos Santos’u unutmamız ne mümkün. Birçok başka örnek daha sıralayabilirim... Sonuçta boşa harcanan yüz milyonlarca Euro ve borç batağından kurtulamayan kulüpler... Başarısızlık, hoca ve futbolcu kıyımı da işin cabası... Kısacası ara transfer sorunlara çare bulmak yerine, onların daha da arttığı dönemler olmuş.
Oysa bu defa durum biraz farklı sanki. Gerçi daha 2. yarının sadece ilk haftası oynandı ama ortada çok net görüntüler var. Bu görüntüler sadece beni değil, Beşiktaş, G.Saray, Bursa, Antep ve özellikle de Kayseri taraftarlarını da umutlandırdı. Takıma fayda sağlayacak, eksikleri giderecek, takımı hedefe götürecek oyuncu bulma konusunda geçmişte birbirlerine nazire yaparcasına yanlış seçimlerde bulunan kulüplerimiz bu kez isabet sağlamış görünüyorlar... İşte Beşiktaş devre arasındaki 3 transferle son yılların en iyi takımını kurdu. Simao, Almeida ve Fernandes takviyesi, Beşiktaş’ın zaten kalburüstü kadrosunu adeta ‘uzaylı’ yaptı. Bu takım iştahlı oynayınca (ki bu iştahı Beşiktaş seyircisinin sağladığı yadsınamayacak bir gerçek) neler olduğunu Buca maçında gördük.
ŞOTA&HURMA İŞBİRLİĞİ
Gayet iyi biliyorum ki bu sezon siyah-beyazlıları diğer takımların taraftarları da keyifle izleyecekler. F.Bahçe, G.Saray ve Trabzon taraftarlarının Buca maçıyla ilgili ürkek-tedirgin ve kıskançlıkla dolu övgülerini yakından görüp dinledim. Şampiyonluk adayı takımlarla henüz oynamamasına karşın Beşiktaş’a yönelik 17’de 17 beklentilerinin olması bu ilk maçtaki performans sonrasında son derece normal. Kuşkusuz bugünkü Trabzon maçı bize bu konuda ciddi veriler sağlayacak. Ancak konumuz ara transferdeki isabet olduğuna göre “Beşiktaş turnayı gözünden vurdu” diyebiliriz.
Ara transferde bir başka başarı öyküsü de Kayseri için geçerli. Şota’nın Hollanda birikimleri ve tereyağından kıl çekmeyi çok iyi beceren Süleyman Hurma’nın Kayseri’ye has pazarlıkları sayesinde Ziani, Amrabat ve Kujoviç Türkiye‘ye geldi. Ardından da bir Belediye maçı oynadılar ki tadı damağımızda kaldı. Aslında Kayseri transferde az hata yapar. Ancak ilk kez bu denli önemli ve pahalı transferleri aynı anda ve ocakta yaptıkları için kafalarda soru işaretleri vardı. Ancak o soru işaretleri Beşiktaş’ta olduğu gibi Kayseri’de de ilk maçta silindi gitti. Belediye maçından bende kalan izlenim şöyle; Kayseri’nin bu üç silahşoru özellikle içerde çok can yakarlar. Artık rakip hocalar Kayseri maçları öncesinde çok plan yapmak zorunda kalacak. Özellikle solda hem koşan, hem vuran Amrabat’ı durdurmak kolay değil. Görünen o ki Kayseri de tam isabetle çıktı ara transferden.
WAGNER DE KAYDA DEĞER
Ve elbette G.Saray... Geçen sezon ara transferde ağır yara almışlardı. Taraftarın Atatürk Havalimanı’ndan neredeyse Florya’ya kadar omuzlarda taşıdığı Jo ile Dos Santos tam bir hayâl kırıklığı yaratmıştı. (Haksızlık etmeyelim 3. isim olan Lucas Neill iyi çıktı.) Hâlâ gündeme gelen bu iki transfer bozgunu yüzünden yönetim ve Hagi kılı kırk yararak 5 yeni isim aldı. Sivas maçında gördük ki, G.Saray bu sefer ara transferde doğru işler yapmış. Belki Kazım ile Stancu‘ya biraz zaman gerek ama taraftar onları çoktan kabul ettiğine göre, bize fazla laf düşmez...
G.Antep'in yaptığı Wagner transferini de kayda değer bulduğumu belirtip geleyim işin özüne... Görünen o ki kulüplerimiz artık transfer konusunda profesyonel kadrolarla çalışıyorlar. Yani artık ince eleyip sık dokuyorlar. Bu sezon 5 kulüp, gelecek sezon onları örnek alan diğerleri gelir ardından... Umarım geçici bir heves değildir bu.
3 ZOR MAÇA 4 HAKEM ADAY
Trabzon ve Bursa 2. yarıya kayıpla başlayınca, 19. haftanın 3 maçı bir anda “çok önemli” statüsüne girdi. Böyle olunca da F.Bahçe-Trabzon mücadelesini gündeminin ilk sırasına alıp önce o maça hakem arayan MHK, Bursa-G.Saray ve İstanbul BŞ-Beşiktaş maçları için aynı mesaiyi uygulamak durumunda kaldı. Şimdi ortada 3 tane zorluk derecesi yüksek maç var ve yönetmeye de 4 aday. MHK, siz bu satırları okurken tercihini yapmış ve Bülent Yıldırım, Fırat Aydınus, Bünyamin Gezer ve Mustafa Kamil Abitoğlu’ndan 3’ünü bu önemli maçlara atamış olacak. Ne zor seçim değil mi?
HAFTANIN OYUNCUSU: GÖKHAN GÖNÜL
Kalitesini tartışmam, gözüm kapalı dünyanın en iyi on sağ beki içine rahatlıkla koyarım Gökhan’ı. Ve on kişi içindeki sıralamada da yeri çok yukarda olur. Antalya karşısında tüm F.Bahçeli futbolcular gölgelerinin arkasına saklanırken, Gökhan çok net bir biçimde sorumluluk aldı.
Attığı gol onca golcüye nazire niyetinedir. Ve o gol teknik becerisinin de kanıtıdır. Ayrıca, takımının tempo yükünü taşıması bir yana, savunmadaki cesareti de takdire şayandır. Sözün özü; “Helal olsun Gökhan Gönül” olmalıdır.
HAFTANIN TEKNİK DİREKTÖRÜ: AYKUT KOCAMAN
Aykut Kocaman’a ilk yarıda gelen vurdu, giden vurdu. Başarıdan başka çaresi olmayan Aykut hoca bir ara bırakma noktasına bile geldi. Antalya maçı onun için bir dönüm noktasıydı. Kaybetse kendisi F.Bahçe’ye, F.Bahçe ise sezona veda edebilirdi.
Yani stresin diz boyu olduğu bir maçtı. Sorumluluk almaktan korkan oyuncularını kazanacaklarına inandırdı. Talebeleri kötü oynadılar ama Kocaman’a belki de sezonun en anlamlı galibiyetini getirdiler. Krizi bu kez iyi yöneten Kocaman da açıkçası bu 3 puanı hak etmişti.
HAFTANIN HAKEMİ: KUDDUSİ MÜFTÜOĞLU
Biten haftanın zorluk derecesi en yüksek maçlarından biri olan G.Saray-Sivas mücadelesini tam anlamıyla tereyağından kıl çeker gibi yönetti. Bana göre ‘iade-i itibar’ için FIFA kokartı verilmesi gereken Kuddusi Müftüoğlu, FIFA kokartı taşıyanlardan bile iyiydi. Otoritesi mükemmeldi.
Ayrıca güven veren yapısıyla futbolcuların sadece futbolu düşünmelerini sağladı. Saha içinde hiçbir hakem onun kadar futbolu bilerek düdük çalmıyor. Müftüoğlu bunu bir kez daha kanıtladı. Kartlardaki standardı ise tam anlamıyla örnek teşkil ediyor.
Oysa bu defa durum biraz farklı sanki. Gerçi daha 2. yarının sadece ilk haftası oynandı ama ortada çok net görüntüler var. Bu görüntüler sadece beni değil, Beşiktaş, G.Saray, Bursa, Antep ve özellikle de Kayseri taraftarlarını da umutlandırdı. Takıma fayda sağlayacak, eksikleri giderecek, takımı hedefe götürecek oyuncu bulma konusunda geçmişte birbirlerine nazire yaparcasına yanlış seçimlerde bulunan kulüplerimiz bu kez isabet sağlamış görünüyorlar... İşte Beşiktaş devre arasındaki 3 transferle son yılların en iyi takımını kurdu. Simao, Almeida ve Fernandes takviyesi, Beşiktaş’ın zaten kalburüstü kadrosunu adeta ‘uzaylı’ yaptı. Bu takım iştahlı oynayınca (ki bu iştahı Beşiktaş seyircisinin sağladığı yadsınamayacak bir gerçek) neler olduğunu Buca maçında gördük.
ŞOTA&HURMA İŞBİRLİĞİ
Gayet iyi biliyorum ki bu sezon siyah-beyazlıları diğer takımların taraftarları da keyifle izleyecekler. F.Bahçe, G.Saray ve Trabzon taraftarlarının Buca maçıyla ilgili ürkek-tedirgin ve kıskançlıkla dolu övgülerini yakından görüp dinledim. Şampiyonluk adayı takımlarla henüz oynamamasına karşın Beşiktaş’a yönelik 17’de 17 beklentilerinin olması bu ilk maçtaki performans sonrasında son derece normal. Kuşkusuz bugünkü Trabzon maçı bize bu konuda ciddi veriler sağlayacak. Ancak konumuz ara transferdeki isabet olduğuna göre “Beşiktaş turnayı gözünden vurdu” diyebiliriz.
Ara transferde bir başka başarı öyküsü de Kayseri için geçerli. Şota’nın Hollanda birikimleri ve tereyağından kıl çekmeyi çok iyi beceren Süleyman Hurma’nın Kayseri’ye has pazarlıkları sayesinde Ziani, Amrabat ve Kujoviç Türkiye‘ye geldi. Ardından da bir Belediye maçı oynadılar ki tadı damağımızda kaldı. Aslında Kayseri transferde az hata yapar. Ancak ilk kez bu denli önemli ve pahalı transferleri aynı anda ve ocakta yaptıkları için kafalarda soru işaretleri vardı. Ancak o soru işaretleri Beşiktaş’ta olduğu gibi Kayseri’de de ilk maçta silindi gitti. Belediye maçından bende kalan izlenim şöyle; Kayseri’nin bu üç silahşoru özellikle içerde çok can yakarlar. Artık rakip hocalar Kayseri maçları öncesinde çok plan yapmak zorunda kalacak. Özellikle solda hem koşan, hem vuran Amrabat’ı durdurmak kolay değil. Görünen o ki Kayseri de tam isabetle çıktı ara transferden.
WAGNER DE KAYDA DEĞER
Ve elbette G.Saray... Geçen sezon ara transferde ağır yara almışlardı. Taraftarın Atatürk Havalimanı’ndan neredeyse Florya’ya kadar omuzlarda taşıdığı Jo ile Dos Santos tam bir hayâl kırıklığı yaratmıştı. (Haksızlık etmeyelim 3. isim olan Lucas Neill iyi çıktı.) Hâlâ gündeme gelen bu iki transfer bozgunu yüzünden yönetim ve Hagi kılı kırk yararak 5 yeni isim aldı. Sivas maçında gördük ki, G.Saray bu sefer ara transferde doğru işler yapmış. Belki Kazım ile Stancu‘ya biraz zaman gerek ama taraftar onları çoktan kabul ettiğine göre, bize fazla laf düşmez...
G.Antep'in yaptığı Wagner transferini de kayda değer bulduğumu belirtip geleyim işin özüne... Görünen o ki kulüplerimiz artık transfer konusunda profesyonel kadrolarla çalışıyorlar. Yani artık ince eleyip sık dokuyorlar. Bu sezon 5 kulüp, gelecek sezon onları örnek alan diğerleri gelir ardından... Umarım geçici bir heves değildir bu.
3 ZOR MAÇA 4 HAKEM ADAY
Trabzon ve Bursa 2. yarıya kayıpla başlayınca, 19. haftanın 3 maçı bir anda “çok önemli” statüsüne girdi. Böyle olunca da F.Bahçe-Trabzon mücadelesini gündeminin ilk sırasına alıp önce o maça hakem arayan MHK, Bursa-G.Saray ve İstanbul BŞ-Beşiktaş maçları için aynı mesaiyi uygulamak durumunda kaldı. Şimdi ortada 3 tane zorluk derecesi yüksek maç var ve yönetmeye de 4 aday. MHK, siz bu satırları okurken tercihini yapmış ve Bülent Yıldırım, Fırat Aydınus, Bünyamin Gezer ve Mustafa Kamil Abitoğlu’ndan 3’ünü bu önemli maçlara atamış olacak. Ne zor seçim değil mi?
HAFTANIN OYUNCUSU: GÖKHAN GÖNÜL
Kalitesini tartışmam, gözüm kapalı dünyanın en iyi on sağ beki içine rahatlıkla koyarım Gökhan’ı. Ve on kişi içindeki sıralamada da yeri çok yukarda olur. Antalya karşısında tüm F.Bahçeli futbolcular gölgelerinin arkasına saklanırken, Gökhan çok net bir biçimde sorumluluk aldı.
Attığı gol onca golcüye nazire niyetinedir. Ve o gol teknik becerisinin de kanıtıdır. Ayrıca, takımının tempo yükünü taşıması bir yana, savunmadaki cesareti de takdire şayandır. Sözün özü; “Helal olsun Gökhan Gönül” olmalıdır.
HAFTANIN TEKNİK DİREKTÖRÜ: AYKUT KOCAMAN
Aykut Kocaman’a ilk yarıda gelen vurdu, giden vurdu. Başarıdan başka çaresi olmayan Aykut hoca bir ara bırakma noktasına bile geldi. Antalya maçı onun için bir dönüm noktasıydı. Kaybetse kendisi F.Bahçe’ye, F.Bahçe ise sezona veda edebilirdi.
Yani stresin diz boyu olduğu bir maçtı. Sorumluluk almaktan korkan oyuncularını kazanacaklarına inandırdı. Talebeleri kötü oynadılar ama Kocaman’a belki de sezonun en anlamlı galibiyetini getirdiler. Krizi bu kez iyi yöneten Kocaman da açıkçası bu 3 puanı hak etmişti.
HAFTANIN HAKEMİ: KUDDUSİ MÜFTÜOĞLU
Biten haftanın zorluk derecesi en yüksek maçlarından biri olan G.Saray-Sivas mücadelesini tam anlamıyla tereyağından kıl çeker gibi yönetti. Bana göre ‘iade-i itibar’ için FIFA kokartı verilmesi gereken Kuddusi Müftüoğlu, FIFA kokartı taşıyanlardan bile iyiydi. Otoritesi mükemmeldi.
Ayrıca güven veren yapısıyla futbolcuların sadece futbolu düşünmelerini sağladı. Saha içinde hiçbir hakem onun kadar futbolu bilerek düdük çalmıyor. Müftüoğlu bunu bir kez daha kanıtladı. Kartlardaki standardı ise tam anlamıyla örnek teşkil ediyor.