Obrigado Beşiktaş!
Yayınlanma Tarihi 12 Mayıs 2011 Per 09:14
Doya, doya gerçek bir kupa finali izledik.
Kadir Has Stadı da, Kayserispor’u kıskandıracak bir doluluk oranı ve heyecan atmosferine kavuştu.
Beşiktaş açısından alabileceği tek Avrupa vizesini simgeliyordu maç... Kupa kazanmanın ötesinde gelecek sezonun bütçesini de, kadrosunu da etkileyecek önemli bir kriter vardı ortada... Özellikle, “Dörtlü Çete”nin bir arada yola devam etmesi bile kupaya bağlıydı. Bu durum Beşiktaşlı tüm futbolcuların üzerinde ağır baskı oluşturdu. Hele finalde de ligdeki, “baş belası” takımla buluşmaları, baskıyı daha da artırdı.
Büyükşehir, yıllardan beri Abdullah Avcı’nın liderliğinde bir arada oynayan, iyi futbol için çaba gösteren gerçek bir takımdı. Daha da ötesinde, birçok futbolcu için “ikinci bahar”ı müjdeleyen harika bir takımdı. İbrahim Akın, Gökhan Ünal gibi... Avcı ve takımı da verdikleri emeğin ödülünü arıyordu.
Maçla birlikte Büyükşehir tıkır, tıkır takım oyunu oynamaya başladı. Savunmadan, ileri ucuna kadar çabuk ve akıllı paslarla oyunu kuruyor, Tum ve İbrahim Akın’la baskı oluşturuyorlardı. Beşiktaş, Büyükşehir'in bu bütüncül oyununa ayak uyduramadı. Yine her şey Quaresma’nın becerisine, yaratıcı hamlelerine kalmıştı. Guti ve Simao oyunda yoktu. Bobo da takımdan ayrı düz koşu kıvamında sallanıyordu.
Büyükşehir’in baskılı oyununda Beşiktaşlı futbolcuların çoğunlukla hamlede geç kaldıkları, ikili mücadeleleri kaybettikleri gözlendi. Büyükşehir daha enerjik ve etkili, Beşiktaş daha yorgun, tutuk ve pasifti! Böyle bir tabloda İbrahim Toraman’ın yokluğu da göze batıyor, Aurelio yerini yadırgıyordu.
Gollerde de takım karakterlerinin farkı yansıdı. Quaresma’nın soluyla attığı, bireysel beceri örneğiydi. Büyükşehir’in hem penaltı getiren hamlesi (İbrahim Akın) hem de öne geçen sayısı (Gökhan Ünal) takımca oyunun, organizasyonun ürünü oldu. Beşiktaş’ın, Fernandes’in duran topundan Sivok’la yakaladığı gol, bir isyan ve öfke patlamasıydı.
Maç uzatmaya kalınca Büyükşehir’in enerjisi ile Beşiktaş’ın direnci karşı karşıya geldi. Doğrusu bu uzatmayı oynamak, Beşiktaş açısından kolay olmadı! Siyah-beyazlılar kazandıkları topları oyun kuramadan rakiplerine kaptırdılar. Uzatmanın ikinci bölümünde Tayfur Havutçu, Guti ile Hilbert’i değiştirdi. Geç kalmış bir hamle!
...Ve penaltılara kaldı koca final... Portekizce konuşan dört Beşiktaşlı golleri atınca Avrupa vizesini Beşiktaş aldı. O halde hep beraber bağırın Beşiktaşlılar: Obrigado! (Teşekkürler!)
Kadir Has Stadı da, Kayserispor’u kıskandıracak bir doluluk oranı ve heyecan atmosferine kavuştu.
Beşiktaş açısından alabileceği tek Avrupa vizesini simgeliyordu maç... Kupa kazanmanın ötesinde gelecek sezonun bütçesini de, kadrosunu da etkileyecek önemli bir kriter vardı ortada... Özellikle, “Dörtlü Çete”nin bir arada yola devam etmesi bile kupaya bağlıydı. Bu durum Beşiktaşlı tüm futbolcuların üzerinde ağır baskı oluşturdu. Hele finalde de ligdeki, “baş belası” takımla buluşmaları, baskıyı daha da artırdı.
Büyükşehir, yıllardan beri Abdullah Avcı’nın liderliğinde bir arada oynayan, iyi futbol için çaba gösteren gerçek bir takımdı. Daha da ötesinde, birçok futbolcu için “ikinci bahar”ı müjdeleyen harika bir takımdı. İbrahim Akın, Gökhan Ünal gibi... Avcı ve takımı da verdikleri emeğin ödülünü arıyordu.
Maçla birlikte Büyükşehir tıkır, tıkır takım oyunu oynamaya başladı. Savunmadan, ileri ucuna kadar çabuk ve akıllı paslarla oyunu kuruyor, Tum ve İbrahim Akın’la baskı oluşturuyorlardı. Beşiktaş, Büyükşehir'in bu bütüncül oyununa ayak uyduramadı. Yine her şey Quaresma’nın becerisine, yaratıcı hamlelerine kalmıştı. Guti ve Simao oyunda yoktu. Bobo da takımdan ayrı düz koşu kıvamında sallanıyordu.
Büyükşehir’in baskılı oyununda Beşiktaşlı futbolcuların çoğunlukla hamlede geç kaldıkları, ikili mücadeleleri kaybettikleri gözlendi. Büyükşehir daha enerjik ve etkili, Beşiktaş daha yorgun, tutuk ve pasifti! Böyle bir tabloda İbrahim Toraman’ın yokluğu da göze batıyor, Aurelio yerini yadırgıyordu.
Gollerde de takım karakterlerinin farkı yansıdı. Quaresma’nın soluyla attığı, bireysel beceri örneğiydi. Büyükşehir’in hem penaltı getiren hamlesi (İbrahim Akın) hem de öne geçen sayısı (Gökhan Ünal) takımca oyunun, organizasyonun ürünü oldu. Beşiktaş’ın, Fernandes’in duran topundan Sivok’la yakaladığı gol, bir isyan ve öfke patlamasıydı.
Maç uzatmaya kalınca Büyükşehir’in enerjisi ile Beşiktaş’ın direnci karşı karşıya geldi. Doğrusu bu uzatmayı oynamak, Beşiktaş açısından kolay olmadı! Siyah-beyazlılar kazandıkları topları oyun kuramadan rakiplerine kaptırdılar. Uzatmanın ikinci bölümünde Tayfur Havutçu, Guti ile Hilbert’i değiştirdi. Geç kalmış bir hamle!
...Ve penaltılara kaldı koca final... Portekizce konuşan dört Beşiktaşlı golleri atınca Avrupa vizesini Beşiktaş aldı. O halde hep beraber bağırın Beşiktaşlılar: Obrigado! (Teşekkürler!)