Cruyff’tan önce, Cruyff’tan sonra….

Video yükleniyor...

O bir futbolcuydu, belki tarihin gördüğü en zeki futbolcu...

Onun karşısında, rakip futbolcular sanki hayalet gibiydiler, içlerinden geçilebilirdi. Hele bir de karşınıza dikildiyse, birkaç saniye sonra görünmez olacaktı. Ona boşuna Uçan Hollandalı demediler…

Cruyff’un zamanında, o futbol topları ayağının dibinden hiç ayrılmadılar… Adeta ele ele tutuşup sahilde güneşin batışına yürür gibi, futbol topu değil de sanki aşığı gibi…

Bir senfoninin yükselişleriyle birlikte kalbinizin hızlanmasına benzer, Cruyff’u futbolu… Bir ressamı tuvali başında seyre dalmak gibidir. Yıllar sonra siyah-beyaz görüntülerde Cruyff’un ayağına topu alışını izlemek, bir klasik edebiyat örneğini okumaktan farksızdır…

O öyle bir adam ki, saatlerce anlatsak, belgesellerini çeksek, sözlerini paylaşsak, hala söylenmemiş bir şeyler kalacak. Her birimiz birer Cruyff yazsak, hiçbir yazı birbirine benzemeyecek…

O ne sadece bir futbolcu, ne tek başına modern futbolun babası, ne de filozof…

O Johan Cruyff, hepsi birden olabildiği için, tek ve hep özel öyle kalacak…

Ayakları mı daha efsaneydi yoksa keskin zekası mı? Belki ikisi birden… Bize, kendisinden sonra yaşayacak onlarca nesle, varolanı değiştirmenin tek yolunun akıl olduğunu gösterdi.

“Futbol basit bir oyundur, zor olan onu basit oynamaktır” sözünü sadece futbol değil, hayata da uyarlayabilirsiniz. Zaten Cruyff’un bütün sözleri böyledir, futboldan bahseder ama hayata dair de bir felsefe bırakır. Çünkü futbol hayatın mikro halidir, hayata bakışınız futbolunuzu şekillendirir. Johan Cruyff işte bunu yaptı; futboldan bir hayat, hayattan bir futbol çıkarttı.

O, futbol zamanı ikiye ayrıdı; Cruyff’tan önce, Cruyff’tan sonra…

Futbola farklı bir açıdan bakmanın bir yolu mutlaka vardı. Oyuna bir başka ayna tutmanın… Şimdi bizler ve bizden sonrakiler için, Johan Cruyff’un taşımak ve aşmaktır, geriye kalan miras…