Ne rotasyonmuş be !

Ne rotasyonmuş be !
Schuster Trabzon'da ki yenilgiyi şu şekilde açıkladı: "Trabzonspor'un gol atması, bizim atamamız sonucu belirledi. İsteğimiz, takımın 90 dakika boyunca gol araması, varlık göstermesidir. Bunu yaptık ama son vuruşları gerçekleştiremedik"
 
Yok hayır kazın ayağı hiç de öyle değil. Tribündekiler maçı at gözlüğü ile izlemiyor. Futbolu çok bilinmeyenli denklem olarak görmeyelim, göstermeyelim. Beşiktaş bu kez her zamanki ofansif zenginliğinde değildi. İlk yarıda Hilbert'in getirdiği 2 top ile gol sinyali verdi. Bunun dışında iki duran toptan ve birde uzatmada kaleci Onur'un hatasından karşı kalede tehlike yarattı. Buna karşılıkta Trabzonspor'un pek çok pozisyonuna sadece Hakan ile durdurabildi.
 
Bu mu varlık göstermek, ağırlık koymak? Gol ararken kendi kaleni korumayı unutmak maçtan kopmak değil de nedir? Beşiktaş Trabzonspor'un verdiği kavgayı sahada veremedi. Seyirci baskısını kaldıramadı. Yüksek tansiyona boyun eğdi.
 

Teknik direktörler için mazeretler üretmek kolaydır. Schuster maçtan sonra rotasyon ile ilgili bir soruya da "Siz Trabzonlular bunu anlayamazsınız. Çünkü Avrupa kupalarında yoksunuz" gibilerinden saçma sapan bir yanıt verdi. Bir kere soruyu Trabzonspor'u takip eden gazeteci arkadaş sormamış. Ayrıca sorsa bile böyle kaba bir şekilde mi yanıt vermek gerekir? Avrupa'nın her tarafında takımlar 3 gün arayla maçlar oynuyorlar. Hangisi bundan şikayetci ve hangi takım bundan etkileniyor, hepsi çıkıyor maçlarını aslanlar gibi oynuyorlar. Bu rotasyon kelimesi artık beni de çıldırtmaya başladı.
 
Haydi diyelim ki Schuster "rotasyon" dedi ve Üzülmez ile Bobo'yu ilk 11 de oynatmadı. Peki 51 de golü yedikten sonra Bobo'yu oyuna sokmak için neden 68. dakikayı bekledi? Bobo'ya, Üzülmeze rotasyon uyguladı da Aurelio'ya, Ernst'e neden uygulamadı? 90 dakika hiçbir şey yapmayan Aurelio'yu neden sahada tuttu? Neden Necip'i 78. dakikada hatırladı? Neden en ufak etkinliği olmayan Holosko'yu oyundan alıp Üzülmezi sokmadı? Sol kanadı arkada üzülmez önde İsmail şekline dönüştürseydi daha iyi olmazmıydı?
 
İşin doğrusu şu Beşiktaş dişini gösteremedi. "Ben kara kartalım" diyemedi ve yenildi. Bunda Schuster'in hataları da rol oynadı. Gerçek işte bu.
 
KOCAMAN KOMUTAN
Aykut hoca, "Benim söylediklerimi yapmayan, dalga geçen formayı rüyasında bile göremez, disiplin her şeyin öncesinde gelir" ültimatomunu her davranışıyla her sözüyle veriyor. Sessiz bir haykırış bu. Anlayan anlayacak, anlamayan tribünü boylayacak. Baltayı almış eline ince ince doğruyor. Bir yandan da gözdağı veriyor.
 
Gençlerbirliği karşısında Santos kulübedeydi. Selçuk'un sakatlanmasından sonra oyuna giren Santos pabucun pahalı olduğunu anlamıştı. Sahada basmadık yer bırakmadı. Kocaman poza geçen, kafa tutan Cristian'ı da sürgüne yolladı. Birde eline şu mektubu sıkıştırdı: "Bana Alex veya başka biri ile sakın haber gönderme." Bilica'ya zoraki tahammül ediyordu. Yobo geldi Bilica'nın biletini hemen kesti. Çokta iyi yaptı. Çukur kazıcı büyük Fenerbahçe'ye hiç yakışmıyor.
 
Aykut hoca sakatlığı düzelen, hafta içindeki antrenmanlara katılan Semih'i de 18 kişilik kadroya almadı. Maçtan sonrada Semih için "Antrenman süresini arttırıp, iyi çalışırsa oynar" dedi. Bunun anlamı şu: Semih antrenmanlardaki görüntüsüyle kadroya girmeyi hak etmedi.
 
Alex'in Gençlerbirliği maçındaki hırsını, isteğini hepimiz gördük. Evet o yine bildiğimiz Alex değildi ama bu kez takımı için ter döken asker görevini üstlenmişti. Alex akıllı insan her şeyi görüyor, değerlendiriyor. Küserek kırılarak tavır koyarak kocamana diş geçiremeyeceğini anladı ve hemen tornistan yaptı.
 
Young Boys ile 28 Temmuz'da oynadıkları şampiyonlar ligi ön eleme maçında kırmızı görerek takımını 10 kişi bırakan Kazımı Aykut hoca Gençlerbirliği maçında (66 gün sonra) son 8 dakikada sahaya soktu. Burada da "anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az" mesajını verdi. Gençleri kulübeye çekti onlara zaman zaman şans verdi. Buda bir ültimatom'du. "Ben genç yaşlı, deneyimli deneyimsiz dinlemem" dedi.
 
Kocaman takımına egemen olmak yönünde önemli adımlar atıyor. Taraftar ve yönetim tamamen yanında olursa merdivenleri ikişer üçer atlayarak çıkar. Bir iki yenilgide çatlak sesler ortalığı kaplarsa şemsiye tersine döner. İşte o zaman Aykut hoca bu yükü taşıyamaz duruma gelir. Lütfen biraz sabır, biraz hoşgörü. Ben kocaman bir komutanın ayak seslerini daha şimdiden duymaya başladım. Haydi gelin hocamızın önüne hep beraber halılar serelim.
 
CİM BOM'DA YANLIŞ İŞLER
Rijkaard'ın Karabük maçının hemen sonrasında yaptığı basın toplantısında, "Servet'e milli takım maçlarına gideceği için izin verdim" sözleri gerçekten muhteşemdi! Vay be Rijkaard milli takımımızı ne kadar düşünüyor ne kadar da seviyormuş. Milli takım kampına dinlenmiş olarak gitsin diye Servet'i pamuklara sarmış bekletiyor! İşte budur! Gördünüz mü? Rijkaard milli takımımızın başarısını her şeyin üstünde tutuyor.
 
Peki Rijkaard milli takımdan daha kısa süre öncesine kadar şikayetçi değilmiydi? "Oyuncularımı sakat sakat oynatıyorlar" demiyor muydu? Hiddink'e göndermelerde bulunmuyor muydu?
 
Geçtiğimiz hafta içindeki antrenmanda Servet'in yedek kadroda oynamasından dolayı hocasına serzenişte bulunduğunu Rjkaard'ın da buna kızdığını tüm spor kamuoyu biliyor. O zaman nedir Rijkaard'ın bu sözleri? Hocamız yoksa bizimle dalgamı geçiyor? Bizleri enayi yerine mi koyuyor? Tamam tamam oldu yedik, yuttuk, yeter ki sen mutlu ol. Ancak bu şekilde mutluluk gelmiyor.
 
Bu takımın 3,4 baba oyuncusu var. Bunlar küskün, kırgın, dargın. Arda ülkemizin en yetenekli oyuncusu. Ama "sattık satacağız" laflarıyla konsantrasyonu sıfıra indirildi. Buna birde tribün protestoları eklenince çocuk çöktü. Servet-Rijkaard kavgası geçen sezondan bu yana devam ediyor. Servet hep gündemde oda psikolojik çöküntü içine girdi.
 
Brezilya milli takımının banko oyuncusu Elano paçavra gibi bir tarafa fırlatılıp atıldı. Kewell transfer döneminde gitti gidiyordu taraftar baskısıyla kaldı bunu Kewell da çok iyi biliyor.
 
Transferde takımın en iyi oyuncularından Keita ve Mehmet Topal satıldı yerlerine Cana ve Pino alındı. Bu iki oyuncu Keita ve Topal ile mukayese edilebilir mi? Onların pabuçları bile olamazlar. Baros'un alternatifi olarak sadece profesyonel deneyimi az olan Mehmet Batdal transfer edildi. Her takımda 3,4 santrfor varken koskoca Galatasaray bir buçuk santrforuyla sezona başladı. Onlar sakatlanınca işler iyice sarpa sardı. Kewell çakma santrfor olarak o yeri doldurmaya çalıştı.
 
Şaşırıp kalıyorum. Galatasaray içten parçalanmak, sabote edilmek istense işte ancak bunlar yapılır. Umarım gereken dersleri almışlardır.