Kulaksızoğlu: “Delikanlı olan yüzüme konuşur“
Yayınlanma Tarihi 10 Ocak 2007 Çar 23:00
Mehmet Kulaksızoğlu..
Bu isim pek çoğunuz için fazlasıyla tanıdık.
Türk futbol tarihinin en harika günlerinde, hiç ön plana çıkmayan ama Dünya üçüncülüğümüzde büyük payı olan isimlerden biri. O dönemden önce teknik direktörlük yapan, sonra Milli Takımımızın kaleci antrenörü olan Kulaksızoğlu daha sonra yeniden teknik direktörlüğe yöneldi. Mehmet Kulaksızoğlu birkaç gün önce de Denizlispor'un başına geçti. Ancak bununla beraber bir dedikodu da kulaktan kulağa yayılmaya başladı: "Haluk Ulusoy aracılık yaptı, Kulaksızoğlu Denizlispor'un başına geçti" Türk futbol tarihinin belki daha yıllarca yakalanamayacak en büyük zaferinde ter akıtmış bir isme yapılan bu yakıştırmayı, konunun muhattabına sorduk.
İşte Denizlispor Teknik Direktörü Mehmet Kulaksızoğlu'nun, Ligtv.com.tr Haber Müdürü Erdem Erol'a yaptığı açıklamalar:
"BURALARA ŞEFEFİMLE GELDİM"
-Futbol Federsyonu Başkanı Haluk Ulusoy’a olan yakınlığınızdan dolayı Denizlispor’da görev aldığınız söyleniyor. Denizlispor başkanı Ali İpek'in de Ulusoy'a yakınlığı biliniyor. Konuşulanlar böyle. Ben de bunu direk size soruyorum.
Şimdi bunları yazan ve çizen insanlara söylüyorum. İnsanları iki çeşit tanıyorum ben. Biri ahlaklı ve düzgün, biri ahlaksız ve düzgün olmayan. Bunları söyleyen insanları ben ispat etmeye davet ediyorum. Çünkü Sayın Haluk Ulusoy başkanlığı alalı 1 yıl oldu, 1 yıl içerisinde federasyona kaç tane arkadaş almış, kaç tane insana görev vermiş. Benim madem ki öyle bir durumum vardı neden milli takımda görev almadım? Neden orada bana görev verilmedi? Bunları aslında Sayın Haluk Ulusoy'un cevaplaması lazım. Ama ben sizden önce şöyle rica ediyorum, bunu diyenler, arkamızdan herşeyi söyleyenler, bu ülkenin Cumhurbaşkanı'na, Başbakanı'na hakaret edenler, arkasından konuşan insanları ispata davet ediyorum. Kendileri açsın sorsunlar. 22 sene tırnaklarımla tırmalayarak geldim. Ne 1. lig takımında oynadım, ne milli takımda oynadım. Ben 22 sene haysiyetimle şerefimle mücadele ederek buralara geldim. Sayın Ali İpek'e önce teşekkür ediyorum. Bana olan güveninden dolayı teşekkür ediyorum. Sezon başında Bülent Korkmaz'la davet etti beni, bir takım sıkıntılar oldu, göreve gelemedik. Sonra ikinci seferinde beni davet etti. Tabii ki tavassut (Aracılık) olacak. Benim tavassutum, buraya gelişimin tek nedeni, sayın Ali İpek'tir. Bunun dışında ne kimsenin ne tavassutunu kabul ediyorum, ne de iddiasını kabul ediyorum.
-Bunları sayın Ali İpek ile konuştunuz mu?
Kendisiyle konuşacak bir şey yok. Zaten ben olayın içindeyim.
-Bunu daha önce size soran oldu mu?
Hiç. İlk defa siz soruyorsunuz ama ben de özellikle söylüyorum bunu dile getirenlere şöyle söylemek istiyorum. Bunu neye dayanarak söylüyorlar? Sadece Trabzonlu olmama dayanarak söylüyorlarsa benim Trabzonlu olmamdan Milli Takım'a gelmemden dolayı rahatsız olanlara söylüyorum.
"AHLAKLARI, NAMUSLARI, ŞEREFLERİ VARSA..."
-Milli Takım'a geldiğinizde de bunlar söylendi.
Peki neden hiç kimse ben sadece Levent Bıçakcı'nın yönetiminde işten çıktığımda bunları sormadı? Bu ahlaklı düzgün insanlar, bu araştırmayı yapan insanlar, sayın Ersun Yanal beni Danimarka-Polonya maçını izlemeye gönderdiğinde, çarşamba günü müsabakayı izleyip de, perşembe günü sabahleyin yurt dışındayken iş çıkışım verildiğinde neden sormadılar ki? Trabzonlu olduğum için mi? "Dünya 3.'lüğü kupasını kazanmış olan Mehmet Kulaksızoğlu'nu niye dışarıya çıkardınız?" diye neden sormadılar? Trabzonlu olduğum için mi sormadılar? Önce onlara soruyorum. Ahlakları, namusları ve şerefleri varsa, o gün sormayanlara şimdi ben şöyle soruyorum. O günü sormayanların bugün gelişimi sormaya hakları yok diye soruyorum. Ben çok net soruyorum; nasıl ki o gün işten çıkarıldıysam ben, bugün işe gelişimi sormaya, yargılamaya hakları yok. Üzülüyorum, niye üzülüyorum, bir insanın bir yere gelmeye hakkı yok mu diye üzülüyorum. Haketmiyor muyuz? 10 tane, 15 tane insana ayet mi inmiş, hadis-i şerif mi inmiş, bunlar görev alacaklardır diye. Biz de Türkiye'nin İnsanlarıyız biz de namusumuzla, şerefimizle çalışıyoruz bu ülkede. Bizim hakkımız yok mu çalışmaya? Neden birbirinin sayesinde, bir ilişki sayesinde buralarda olalım. Ama özellikle söylüyorum, o gün işten çıkartıldığımda yazmayanlar, söylemeyenler bugün nerede söylüyorlarsa, nasıl söylüyorlarsa, hangi ahlaksız ortamda söylüyorlarsa ben hepsini Allah'a havale ediyorum. Allah onları bildiği gibi yapsın diyorum. Kalplerindeki kötülükler gibi kendilerine kötülükler versin diyorum. Ben kimseye kötü bakmadım, kimseye haset düşünmedm. Ben düzgün, hayatı boyunca namusuyla yaşamış bir insanım. Bir tanesi bunun dışında bana bir şey söylesinler.
"BU BAŞARIYI ÖMÜR BİLLAH ALAMAZLAR"
-Milli Takım'ın teknik kadrosunda bir kıyım mı yapıldı?
Başarıya kıyım yapıldı. Çünkü bu başarıyı bir daha ömrü billah alamayacaklar. Hiç başarılı olamış insanları, bu memlekette kahraman ilan eden toplum var. onları neden yaptıklarını da bilmiyorum ama Dünya 3.'lüğü gibi bir başarıyı hazmedemediler. Bir taşralı grubunu, bir Anadolu grubunu, Şenol Güneş, Ünal Karaman'ı ve Mehmet Kulaksızoğlu'nu hazmedemediler diye düşünüyorum.
-Hocam, "Bu başarıyı bir daha ömrü billah alamayacaklar" dediniz.
Yapamayacak, alamayacak insanlar tarafından eleştiriliyoruz.
-İşleri başarıda değil yani.
Değiller tabi. Onlar yapamayacağı için eleştirileceğiz tabi.
"NİYE HASETLENİYORLAR, NİYE ÇATLIYORLAR?"
-Olabilir, Türkiye'de tabii ki bir takım bir hoca alacağı zaman, başkanı, bilgisine güvendiği insanlarla fikir sorabilir. Yani Ali İpek de Haluk Ulusoy gibi yaklaşık 30 yıldır kulüp başkanlığı, federasyon yöneticiliği, başkanlığı yapıp futbolun içinde yeralmış bir insana "Bize hoca lazım, ne yapalım?" diye de sorabilir. Ulusoy da bu durumda aynı şekilde bilgisine güvendiği insanları tavsiye edebilir. Sizin için böyle bir şey olmadıysa bile problem mi, kötü mü?
Hayır; asla. Şimdi "sizin için böyle böyle söyleniyor" deniliyor. Söylenenlere cevap veriyorum. Ama bu işin net cevabını verebilecek kişi ben değilim. En doğrusu cevabı Sayın İpek'in ve Sayın Ulusoy'un vermesi lazım. Ama ben diyorum ki, "Ben layık değil miyim ben yapamaz mıyım? Onlar bu işe doğduklarında buralara atanarak mı geldiler!" diyorum. Benim buna hakkım yok mu? Herhangi bir arkadaşn hakkı yok mu? Niye hasetleniyorlar, niye çatlıyorlar. Ama bunun cevabını ben vermek zorunda değilim; benim böyle bir hesabım da yok. Ayrıca böyle birşey olduğuna da asla inanmıyorum. Bu kadar da net söylüyorum. Allah ayaklarını birbirine bulaştırsın diyorum ben.
"DELİKANLIYSALAR YANIMDA KONUŞSUNLAR"
-Peki bu söylentileri çıkaranların asıl hedefi Mehmet Kulaksızoğlu olmayabilir mi?
Ben bunu söyleyenlerin kim olduğunu bilmiyorum. Böyle diyenleri benim yanıma getirin de, delikanlıysalar benim yanımda konuşsunlar. Adamsalar. Bu tehdit değil. "Delikanlıysalar benim yüzüme konuşsunlar" diyorum. Çünkü padişahın arkasından da söylüyorlardı. Başbakan'ın arkasından da, Cumhurbaşikanı'nın akasından da söylüyorlar. Ben bunları ilk defa duyuyorum ve çok üzülüyorum. Ben Milli Takım'a geldiğimde de Şenol Güneş'le Sakarya'da 1 yıl çalışmıştım. Ben Milli Takım'dan birini işten attırarak gelmedim. Mustafa Denizli'nin ve Nurettin Yıldız'ın Fenerbahçe'ye geçmesiyle boşalan kaleci antrenörlüğüne ben geldim. İnsanı işten çıkararak görev almadım ben. Benim farklı bir durumum var. İnsanlar ayıp ediyorlar. Ben 80-81 yılında Trabzonspor'da Şenol Güneş'in yedeğiydim. Yedek kaleciydim. Şenol Güneş ile benim dostluğum 35 yıla dayanıyor. Aile dostluğumuz var, arkadaşlığımız var. Ben Güneş'in dostu olarak milli takıma gittim. Ama ben onun sırdaşıyım, dostuyum, kardeşiyim. Bir sürü şeyi paylaşmışız. Halen paylaşıyoruz, Kore'ye gitmeden 1 gün önce Ankara'ya geldi. Evimde beraber kaldık, ekibini beraber kurduk, gideceği ekiple çalışacağı güne zamana kadar hepsini biliyorum, sezonun planlamasını beraber yaptık. Benim kardeşim o. Ama insan şuna üzülüyor, geçmişteki bir takım şeyler, bağlantılar birine bağlanıyor. İlişkiler bir yere getiriliyor. Ben 40 yıldır Haluk Ulusoy'u tanıyorum. Daha önceden de futbol federayonunun çeşitli kademelerinde görev almıştık. Neden o yıllarda görev alamadık. Ayrıca kendisini tanımaktan, kendisiyle hemşehri olmaktan da son derede gurur, onur duyuyorum. "Arkamızda aslanlar gibi durdu" diyorum, İsveç maçında 2-1 mağlup olduğumuzda. Ama şuna üzülüyorum bir yere gelmeyi, e peki bir yere gelemedim niye gelemedim inceden de. O niye hiç yazılmadı çizilmedi? Geçen yıl Akçaabat Sebatspor'a gittim darmadağın olmuş bir kulübü aldım. Oyuncu yok, transfer yok, rica minnet 2 tane arkadaşım görev aldılar, bize yardım et dediler. Orada görev yaptım. Niye kimse yazmadı, niye kimse söylemedi? Sebat'ın şartları kötü diye mi? Vitrinde değildi diye mi? Teessüf ediyorum ben.