Karizmatik veda
Yayınlanma Tarihi 18 Şubat 2011 Cum 08:24
Schuster hem karizmasını hem kredisini tamamen tüketti. Üzülmez krizini donduramayan, Ernst'i en faydalı olacağı dönemde kenarda donduran, böyle bir güne ısıtamayan, Necip'in ateşini görmezden gelen Herr Schuster dün gecenin birinci kaybedenidir. Daha az yıldızlı, karizmatik olmayan onbirlerle bu stadı birçok Avrupa takımına dar eden Beşiktaş dün yoktu ortalarda...
Takıma ne kadar yabancı doldurursanız doldurun Türk futbolunun karakteristik zaafı olan duran toplardan gol yeme hastalığını tedavi edemiyorsunuz. Toraman moralsiz diyerek Ferrari'yi Sivok'un yanına koymuştu Alman hoca. Şu her maçın ilk yarım saatinde sakatlanıp çıkan, dolgun maaşlı, kimsenin kontratına dokunamadığı yarım stoper ile Şeva'yı karşılayacaktı. Sadece adı "Ferrari" olan, gerçekte tüm ağırkanlılığıyla emekli ikramiyesine kariyerinin sonbaharını Kiev'de geçiren Schevcenko'yu izleyen soyadı karizmatik stoper Matteo... Park halindeki Ferrari'ye, İsmail'in vasat futbolunu ekleyin, adam paylaşamayan savunma ile Üzülmez krizinin nereye vardığını görürsünüz. Toraman'ın uykulu hali bile yeterdi Ferrari'nin yerine. Bu takımdan sözleşmesi tek taraflı feshedilecek ilk adam böylesine önemli bir maçın içinde nasıl olur? Hepsi kötü ama Ferrari daha kötüydü. Aslında herkes bu bozgunda pay sahibi. Teker teker herkes tüm sezonun en yetersiz performansını gösterdiler. Kendine güvenini kaybetmiş, sınırlarını zorlayamayan Beşiktaş'ta sadece Quaresma'nın emeklerine, hırsı ve iyi niyetine sonunda kendi marifetiyle çizdiği karizmasına yazık oldu. Dün gece sahaya 8,5 yabancı ile çıkan karizmatik Beşiktaş maçın ilk 20 dakikasındaki istekli oyunu dışında ortaya ne yazık ki Avrupa Kupası standardında bir oyun koyamadı. Ligde kötü giden bir takımın, bir başka kulvarda daha iyi olacağını tahmin eden hepimiz safız! Futbolda başarı ritme bağlıdır. Lig ritminiz bozukken, Avrupa ritminin uçmasını beklemek hayalcilik.
Tüm sezon boyunca tespit edilen eksiklerin üzerine üç duran top, üç golü ekleyince yıkım kaçınılmaz oldu. Beşiktaş ilk golü yediği hangi maçı çevirmişti? Kiev kendi sezonuna bomba gibi hazırlanmış, diri tecrübe ve gençliği iyi harmanlamış bir takımken, Beşiktaş takım bile değildi dün akşam. Çeviremediler.
Beşiktaş'ın iyi oynadığı bölümlerde mutlaka gol atması gerekiyor. Beşiktaş'ın savunma yapmayı bilmesi gerekiyor. Sertliklere karşı direnmeyi, yakaladığını atmayı bilmesi gerekiyor. Beşiktaş futbolcusunun psikolojik olarak yönetilmesi gerekiyor.
Fenerbahçe mağlubiyeti gelirse Schuster'in gidişi hızlanır ve artık buna kimse itiraz edemez. Bu satırların yazarı Schuster'e büyük destek vermesine rağmen Ernst'in yerine aylardır ortalarda gözükmeyen Erhan Güven'i oyuna aldığı anda ona güvenini kaybetmiştir. Birçok oyuncunun aynı şüphe ile yaşamadığını söyleyebilir misiniz?
Quaresma bile son dakika kırmızı kartı ile Kiev'e ne gerek, ben bu seneyi burada kapatır giderim dediyse, biz de buna ne karizmatik yenilgi öyle! deriz...
Puan, tur, para getirmez belki ama karizma'nın kralını yine taraftar yapmıştır nokta...
Takıma ne kadar yabancı doldurursanız doldurun Türk futbolunun karakteristik zaafı olan duran toplardan gol yeme hastalığını tedavi edemiyorsunuz. Toraman moralsiz diyerek Ferrari'yi Sivok'un yanına koymuştu Alman hoca. Şu her maçın ilk yarım saatinde sakatlanıp çıkan, dolgun maaşlı, kimsenin kontratına dokunamadığı yarım stoper ile Şeva'yı karşılayacaktı. Sadece adı "Ferrari" olan, gerçekte tüm ağırkanlılığıyla emekli ikramiyesine kariyerinin sonbaharını Kiev'de geçiren Schevcenko'yu izleyen soyadı karizmatik stoper Matteo... Park halindeki Ferrari'ye, İsmail'in vasat futbolunu ekleyin, adam paylaşamayan savunma ile Üzülmez krizinin nereye vardığını görürsünüz. Toraman'ın uykulu hali bile yeterdi Ferrari'nin yerine. Bu takımdan sözleşmesi tek taraflı feshedilecek ilk adam böylesine önemli bir maçın içinde nasıl olur? Hepsi kötü ama Ferrari daha kötüydü. Aslında herkes bu bozgunda pay sahibi. Teker teker herkes tüm sezonun en yetersiz performansını gösterdiler. Kendine güvenini kaybetmiş, sınırlarını zorlayamayan Beşiktaş'ta sadece Quaresma'nın emeklerine, hırsı ve iyi niyetine sonunda kendi marifetiyle çizdiği karizmasına yazık oldu. Dün gece sahaya 8,5 yabancı ile çıkan karizmatik Beşiktaş maçın ilk 20 dakikasındaki istekli oyunu dışında ortaya ne yazık ki Avrupa Kupası standardında bir oyun koyamadı. Ligde kötü giden bir takımın, bir başka kulvarda daha iyi olacağını tahmin eden hepimiz safız! Futbolda başarı ritme bağlıdır. Lig ritminiz bozukken, Avrupa ritminin uçmasını beklemek hayalcilik.
Tüm sezon boyunca tespit edilen eksiklerin üzerine üç duran top, üç golü ekleyince yıkım kaçınılmaz oldu. Beşiktaş ilk golü yediği hangi maçı çevirmişti? Kiev kendi sezonuna bomba gibi hazırlanmış, diri tecrübe ve gençliği iyi harmanlamış bir takımken, Beşiktaş takım bile değildi dün akşam. Çeviremediler.
Beşiktaş'ın iyi oynadığı bölümlerde mutlaka gol atması gerekiyor. Beşiktaş'ın savunma yapmayı bilmesi gerekiyor. Sertliklere karşı direnmeyi, yakaladığını atmayı bilmesi gerekiyor. Beşiktaş futbolcusunun psikolojik olarak yönetilmesi gerekiyor.
Fenerbahçe mağlubiyeti gelirse Schuster'in gidişi hızlanır ve artık buna kimse itiraz edemez. Bu satırların yazarı Schuster'e büyük destek vermesine rağmen Ernst'in yerine aylardır ortalarda gözükmeyen Erhan Güven'i oyuna aldığı anda ona güvenini kaybetmiştir. Birçok oyuncunun aynı şüphe ile yaşamadığını söyleyebilir misiniz?
Quaresma bile son dakika kırmızı kartı ile Kiev'e ne gerek, ben bu seneyi burada kapatır giderim dediyse, biz de buna ne karizmatik yenilgi öyle! deriz...
Puan, tur, para getirmez belki ama karizma'nın kralını yine taraftar yapmıştır nokta...