Kaos ortamından beslenme saati
Yayınlanma Tarihi 15 Aralık 2009 Sal 08:38
"Grey’s Anatomy" seyrediyorsanız Seattle Grace ve Mercy West Hastaneleri’nin birleştiğini duymuşsunuzdur. Bu yüzden iki hastanenin bütün doktorları, asistanları ve hastaları tek bir hastaneye doluştu. Ortam gergin.
Herkes en ufak bir hatada işini kaybedeceğini, yedeğinin zaten hazır olduğunu biliyor. Herkesin birbirine nefretle baktığı, zor vakayı kapmaya çalıştığı, direkt rakibi gördüğüne çelme takmaya çalıştığı bir ortam. Böyle bir ortama bir dolu yanık vakası geldiğinde ne olur, bu hafta gördük. Cildi tamamen yanmışlar, kafasına itfaiye baltası saplanmışlar, dumandan zehirlenmişlerin olduğu bir ortamda, aralarında en normal görünen, sadece bacağında bir yanığı olan ve kendinden çok yangından korkmuş çocuğuyla ilgilenilmesini isteyen kadın öldü! Çünkü o ‘hasta kapma yarışında’ kimse onun boğazına bakmayı akıl edemedi, ‘görünen’ yarasıyla ilgilenip kadını unuttular. Sonunda boğazına bakmayı unutan doktor kovuldu. Ama kıssadan hisse ders beyin cerrahımız Derek Shepherd’dan geldi. Gitti ve başhekime dedi ki “Kovulan herhangi birimiz olabilirdik. Çünkü hastanede bir kaos ortamı var. Bu hata biz kaos ortamında çalışmak zorunda olduğumuz için yapıldı. Ve bu ortamı gereken tedbirleri almadığın için sen yarattın. Asıl suçlu sensin!”.
ÇILDIRMAYA AZ KALDI...
Gün geçmiyor ki yeni bir gündeme uyanmayalım. Colin Kazım’ın twitter skandalı, Önder Turacı’nın kaza skandalı, transfer skandalı, Rijkaard’ın karısının doğum skandalı, şike skandalı, seks skandalı... Skandal olmayan bir şey yok bu ülkede!. Birileri bilinçli bir kaos ortamı yaratıyor, arada gerçekten hata yapan birini kovuyoruz, kadrodışı bırakıyoruz, takımdan atıyoruz. Günah keçisini bulmanın ve kendi paçamızı kurtarmanın rahatlığı birkaç hafta idare ediyor bizi, sonra kaos ortamında çalışmak zorunda olan herkes gibi, yeni bir hata yapıyoruz.
Kaos ortamından beslenenler tabii ki mutlu, ortada üzerine gidilecek ‘gerrrçek’ bir ‘skandal’ var, gece dışarı çıkmış bir futbolcu, otelde unutulmuş kelepçeler, hemen akabinda kaybedilen puanlar... Oooh, Allah’tan masalar müsait, alttan göbek attıkları görülmüyor.
Şu sıralar futboldışı hedef Colin Kazım. Zaten hiçbir zaman sıcak gelmemişti birilerimize. Yaylana yaylana yürüyordu, yaya yaya konuşuyordu. Fatih Terim ve milli takım performansı olmasaydı çoktan dertop edip yollardık da EURO 2008 araya girdi. Sonra ‘futbolculuğuna lafım yok’ günleri başladı. “Futbolculuğuna lafım yok ama çok geziyor”, “Futbolculuğuna lafım yok ama çok harcıyor”, “Futbolculuğuna lafım yok ama sürekli İstinye Park’ta”... E senin adın futbol yorumcusu, futbolculuğuna lafın yoksa, neden konuşuyorsun ki? 20’li yaşlarında bir çocuğun, evet çocuğun, dengesini bozmak yakışıyor mu senin gibi koca adama? Üstelik hala 20’li yaşlarında kendinin neler neler yaptığını ballandırarak ima ederken ekranlarda? Ya da seksist cümlelerle futbol yorumlarken mesela? Saha içindeyse yaylım ateşi Nihat’a... Atamamış da tutamamış da... Mustafa Denizli hep bir yıldız seçer, onun arkasına takım kurarmış da, Nihat tutmamış da, Mustafa da o eski hücumcu Mustafa değilmiş, savunmacı olmuş da...
Yahu daha dün, DÜN, “Bu ülkede savunmanı sağlam tutacaksın, gol yemezsen şampiyon olursun, bak Beşiktaş’a?” demiyor muydun sen? Şimdi Denizli’den 1 gol, sadece 1 gol, yiyip 4 sıra aşağı yuvarlanınca mı kötü oldu Denizli? Beyler, size kalsa, lig 6. haftada bitmişti. 8. haftada şampiyonu ilan ettiydiniz hani? Yahu, normal görünüyoruz, normal konuşuyoruz diye kimse bizim sorunlarımızı ciddiye almıyor, ama korkuyorum, yakında akıl sağlığımı yitirip, bu kaotik akıl hastanesinin ilk öleni ben olacağım. Bir ben, bir önceki gün oynanan Manisaspor-Beşiktaş maçı öncesi kimbilir hangi aklıevvel erkeğin buyurmasıyla incecik formalarla seromoniye çıkarılan o çocuklar... Önce kadınlar ve çocuklar derlerdi de inanmazdım! Meğer doğruymuş...
Herkes en ufak bir hatada işini kaybedeceğini, yedeğinin zaten hazır olduğunu biliyor. Herkesin birbirine nefretle baktığı, zor vakayı kapmaya çalıştığı, direkt rakibi gördüğüne çelme takmaya çalıştığı bir ortam. Böyle bir ortama bir dolu yanık vakası geldiğinde ne olur, bu hafta gördük. Cildi tamamen yanmışlar, kafasına itfaiye baltası saplanmışlar, dumandan zehirlenmişlerin olduğu bir ortamda, aralarında en normal görünen, sadece bacağında bir yanığı olan ve kendinden çok yangından korkmuş çocuğuyla ilgilenilmesini isteyen kadın öldü! Çünkü o ‘hasta kapma yarışında’ kimse onun boğazına bakmayı akıl edemedi, ‘görünen’ yarasıyla ilgilenip kadını unuttular. Sonunda boğazına bakmayı unutan doktor kovuldu. Ama kıssadan hisse ders beyin cerrahımız Derek Shepherd’dan geldi. Gitti ve başhekime dedi ki “Kovulan herhangi birimiz olabilirdik. Çünkü hastanede bir kaos ortamı var. Bu hata biz kaos ortamında çalışmak zorunda olduğumuz için yapıldı. Ve bu ortamı gereken tedbirleri almadığın için sen yarattın. Asıl suçlu sensin!”.
ÇILDIRMAYA AZ KALDI...
Gün geçmiyor ki yeni bir gündeme uyanmayalım. Colin Kazım’ın twitter skandalı, Önder Turacı’nın kaza skandalı, transfer skandalı, Rijkaard’ın karısının doğum skandalı, şike skandalı, seks skandalı... Skandal olmayan bir şey yok bu ülkede!. Birileri bilinçli bir kaos ortamı yaratıyor, arada gerçekten hata yapan birini kovuyoruz, kadrodışı bırakıyoruz, takımdan atıyoruz. Günah keçisini bulmanın ve kendi paçamızı kurtarmanın rahatlığı birkaç hafta idare ediyor bizi, sonra kaos ortamında çalışmak zorunda olan herkes gibi, yeni bir hata yapıyoruz.
Kaos ortamından beslenenler tabii ki mutlu, ortada üzerine gidilecek ‘gerrrçek’ bir ‘skandal’ var, gece dışarı çıkmış bir futbolcu, otelde unutulmuş kelepçeler, hemen akabinda kaybedilen puanlar... Oooh, Allah’tan masalar müsait, alttan göbek attıkları görülmüyor.
Şu sıralar futboldışı hedef Colin Kazım. Zaten hiçbir zaman sıcak gelmemişti birilerimize. Yaylana yaylana yürüyordu, yaya yaya konuşuyordu. Fatih Terim ve milli takım performansı olmasaydı çoktan dertop edip yollardık da EURO 2008 araya girdi. Sonra ‘futbolculuğuna lafım yok’ günleri başladı. “Futbolculuğuna lafım yok ama çok geziyor”, “Futbolculuğuna lafım yok ama çok harcıyor”, “Futbolculuğuna lafım yok ama sürekli İstinye Park’ta”... E senin adın futbol yorumcusu, futbolculuğuna lafın yoksa, neden konuşuyorsun ki? 20’li yaşlarında bir çocuğun, evet çocuğun, dengesini bozmak yakışıyor mu senin gibi koca adama? Üstelik hala 20’li yaşlarında kendinin neler neler yaptığını ballandırarak ima ederken ekranlarda? Ya da seksist cümlelerle futbol yorumlarken mesela? Saha içindeyse yaylım ateşi Nihat’a... Atamamış da tutamamış da... Mustafa Denizli hep bir yıldız seçer, onun arkasına takım kurarmış da, Nihat tutmamış da, Mustafa da o eski hücumcu Mustafa değilmiş, savunmacı olmuş da...
Yahu daha dün, DÜN, “Bu ülkede savunmanı sağlam tutacaksın, gol yemezsen şampiyon olursun, bak Beşiktaş’a?” demiyor muydun sen? Şimdi Denizli’den 1 gol, sadece 1 gol, yiyip 4 sıra aşağı yuvarlanınca mı kötü oldu Denizli? Beyler, size kalsa, lig 6. haftada bitmişti. 8. haftada şampiyonu ilan ettiydiniz hani? Yahu, normal görünüyoruz, normal konuşuyoruz diye kimse bizim sorunlarımızı ciddiye almıyor, ama korkuyorum, yakında akıl sağlığımı yitirip, bu kaotik akıl hastanesinin ilk öleni ben olacağım. Bir ben, bir önceki gün oynanan Manisaspor-Beşiktaş maçı öncesi kimbilir hangi aklıevvel erkeğin buyurmasıyla incecik formalarla seromoniye çıkarılan o çocuklar... Önce kadınlar ve çocuklar derlerdi de inanmazdım! Meğer doğruymuş...