Hiçbir efsaneyi unutmadık
Yayınlanma Tarihi 17 Ocak 2014 Cum 09:22
Video yükleniyor...
Tutkumuz Futbol’da, Türk futbolunun efsanelerini, onların tarihimize bıraktıkları unutulmaz anıları konuştuk, anlattık.
Onlarca futbol efsanesinin hikayesini ekranlara taşıdık; Basri Dirimlili’den Leblebi Mehmet’e; Pele Erol’dan Recep Adanır’a; Boduri’den Sarı Kanarya Cihat Arman’a; unutulmayacak isimlerin futbol tutkumuza kattıkları her bir anı için tarihin sayfalarını karıştırdık. Tüm çabamız, onlardan futbol tutkusu adına bir şeyler öğrenebilmekti.
Çok şey öğrendik efsanelerden…
Bize, rakiplerine duydukları saygının büyüklüğünü öğrettiler…
Tarih, 20 Aralık 1984… Gazeteci Uğur Dündar, İşte Hayatınız adlı televizyon programında Galatasaray’ın taçsız kralı Metin Oktay’ı konuk ediyor. Program sırasında konu 1959’da Fenerbahçe maçında attığı gole geliyor. Metin Oktay’ın nesilden nesle aktarılacak ve unutulmayacak sözü ekranlardan futbol tutkunlarına ulaşır.
Efsane isimler bize, renklere duyulan tutkunun asla unutulmayacağını öğrettiler
Hakkı Yeten, askeri okulda futbol oynadığı 1931 yılında, sahip olduğu yeteneklerle İstanbul’un önde gelen takımlarının dikkatini çekmeyi başarmıştı. Şeref Bey’in Hakkı Yeten’i Beşiktaş’a katmak konusundaki ısrarıyla, 1500 liralık transfer bedeli, dönemin Galatasaray başkanı Ahmet Kara'dan 1000 lira borç alıp tazminatı yatırdılar, Hakkı Yeten’e siyah-beyazlı formayı giydirdiler. Bir hafta sonra, siyah-beyaz formasıyla ilk kez sahaya çıktığı maçta Galatasaray'a 2 gol birden attı. Oysa az bilinen bir başka hikaye; Hakkı Yeten, Beşiktaş’a transfer olmadan önce Zeki Rıza Sporel tarafından Fenerbahçe’ye transfer edilmek istenmişti. Sporel, genç Hakkı’yı görüşmek üzere dükkanına davet etmişti. Yıllar sonra Hakkı Yeten, o transferin neden ve nasıl gerçekleşmediğini şu cümle ile açıklığa kavuşturacaktı; “Zeki Rıza Bey’in dükkanının kapısına kadar gittim, utancımdan içeri giremedim. Sonra Beşiktaş’a transfer oldum”
1931’de tanıştığı Beşiktaş tutkusunu öldüğü güne kadar içinde taşıyan, kulübü için hemen her görevi gururla yerine getiren, siyah-beyazlıların Baba Hakkı’sı; 40 yıl sonra kulübünün başkanlığını yaparken, bir babanın çocuğunu sevdiği gibi Beşiktaş’ını sevmekten hiç vazgeçmeyecekti.
Futbol efsaneleri bize, bu hayata veda ettikten sonra bile farklı renklere gönül vermiş insanları, isimlerinin çevresinde toplayabileceklerini öğrettiler.
Lefter Küçükandonyadis’in aramızdan ayrıldığı o kara günün üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin, onun adına yazılmış tezahüratlar unutulmayacak… Büyük Ada’da, Burgaz’da, Fenerbahçe Stadı’nda, bu ülkenin her bir karış toprağında; başka renklerin sevdalıları, sarı-lacivert formasıyla yarattığı saygı için Lefter’i anmaya, çevresinde bir araya gelmeye devam edecekler.
Bizler, bugünün futbol tutkunları, efsane isimlerin geride bıraktıkları her bir hikaye kırıntısının kelimeleri arasında, kendi renklerimize duyduğumuz sevdayı büyüttükçe, bu oyunu daha da çok seveceğiz.
Onlarca futbol efsanesinin hikayesini ekranlara taşıdık; Basri Dirimlili’den Leblebi Mehmet’e; Pele Erol’dan Recep Adanır’a; Boduri’den Sarı Kanarya Cihat Arman’a; unutulmayacak isimlerin futbol tutkumuza kattıkları her bir anı için tarihin sayfalarını karıştırdık. Tüm çabamız, onlardan futbol tutkusu adına bir şeyler öğrenebilmekti.
Çok şey öğrendik efsanelerden…
Bize, rakiplerine duydukları saygının büyüklüğünü öğrettiler…
Tarih, 20 Aralık 1984… Gazeteci Uğur Dündar, İşte Hayatınız adlı televizyon programında Galatasaray’ın taçsız kralı Metin Oktay’ı konuk ediyor. Program sırasında konu 1959’da Fenerbahçe maçında attığı gole geliyor. Metin Oktay’ın nesilden nesle aktarılacak ve unutulmayacak sözü ekranlardan futbol tutkunlarına ulaşır.
Efsane isimler bize, renklere duyulan tutkunun asla unutulmayacağını öğrettiler
Hakkı Yeten, askeri okulda futbol oynadığı 1931 yılında, sahip olduğu yeteneklerle İstanbul’un önde gelen takımlarının dikkatini çekmeyi başarmıştı. Şeref Bey’in Hakkı Yeten’i Beşiktaş’a katmak konusundaki ısrarıyla, 1500 liralık transfer bedeli, dönemin Galatasaray başkanı Ahmet Kara'dan 1000 lira borç alıp tazminatı yatırdılar, Hakkı Yeten’e siyah-beyazlı formayı giydirdiler. Bir hafta sonra, siyah-beyaz formasıyla ilk kez sahaya çıktığı maçta Galatasaray'a 2 gol birden attı. Oysa az bilinen bir başka hikaye; Hakkı Yeten, Beşiktaş’a transfer olmadan önce Zeki Rıza Sporel tarafından Fenerbahçe’ye transfer edilmek istenmişti. Sporel, genç Hakkı’yı görüşmek üzere dükkanına davet etmişti. Yıllar sonra Hakkı Yeten, o transferin neden ve nasıl gerçekleşmediğini şu cümle ile açıklığa kavuşturacaktı; “Zeki Rıza Bey’in dükkanının kapısına kadar gittim, utancımdan içeri giremedim. Sonra Beşiktaş’a transfer oldum”
1931’de tanıştığı Beşiktaş tutkusunu öldüğü güne kadar içinde taşıyan, kulübü için hemen her görevi gururla yerine getiren, siyah-beyazlıların Baba Hakkı’sı; 40 yıl sonra kulübünün başkanlığını yaparken, bir babanın çocuğunu sevdiği gibi Beşiktaş’ını sevmekten hiç vazgeçmeyecekti.
Futbol efsaneleri bize, bu hayata veda ettikten sonra bile farklı renklere gönül vermiş insanları, isimlerinin çevresinde toplayabileceklerini öğrettiler.
Lefter Küçükandonyadis’in aramızdan ayrıldığı o kara günün üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin, onun adına yazılmış tezahüratlar unutulmayacak… Büyük Ada’da, Burgaz’da, Fenerbahçe Stadı’nda, bu ülkenin her bir karış toprağında; başka renklerin sevdalıları, sarı-lacivert formasıyla yarattığı saygı için Lefter’i anmaya, çevresinde bir araya gelmeye devam edecekler.
Bizler, bugünün futbol tutkunları, efsane isimlerin geride bıraktıkları her bir hikaye kırıntısının kelimeleri arasında, kendi renklerimize duyduğumuz sevdayı büyüttükçe, bu oyunu daha da çok seveceğiz.