"G.Saray doğru yönetilmiyor"
Yayınlanma Tarihi 19 Ekim 2008 Paz 14:32
- Camiada bilinen bir insan olmanıza karşın taraftar sizi fazla tanımıyor. G.Saray'la yolunuz ne zaman kesişti?
ADNAN ÖZTÜRK: İstanbul'a okumak için geldiğim 1974'te lisenin kapısından içeri girdiğim gün sevdamız başladı. G.Saray Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu üyesiyim. Bunun dışında G.Saraylılar Yardımlaşma Vakfı'nda mütevelli heyetindeyim. İş hayatına atıldıktan sonra geçen dönemlerde Özhan Canaydın'ın ısrarları sonucu yönetimde bulundum. İlk deneyimimdi ama sonu gelmedi, istifa ettim. Bu durum hâlâ eleştiriliyor. Ancak istifa etmek önemli bir mekanizmadır, bazen kullanılmalıdır. Yöneticiliği bıraktıktan sonra kulüple ilgili hiç konuşmadım. Bu çok önemli bir düşüncemdi.
- Ön plana çıkmıyorsunuz. Medyadan niye uzak duruyorsunuz?
A.Ö: Kulüpleri yönetenler, yönetim kurulu üyeleri ve başkanlar dahil medyatik olmamalılar. Evet, futbol dünyanın en büyük şovu. Bu şovu da futbolcular, taraftarlar ve teknik direktörler yapıyor. Yöneticilerin bu şovdan uzak durup kulüplerini gönülden gelen bir bağlılıkla yönetmesi lazım. Şöhret olmak, kendini tanıtmak, tanıttıktan sonra iş hayatında ilerlemek için hesap yapan bir sürü insan kulüplerin yönetim kurullarına doluyor. Genel kurul beni gayet iyi tanıyor. Bunun için de medyatik ve şöhret olmaya gerek yok.
A.Ö: G.Saray dünyada tek örnek kulüp. 527 yıllık bir kültüre sahip. 25 milyona yakın taraftarı, çok ciddi mal varlıkları var. Çok ciddi bir fikri temsil ediyor. 527 yıllık bir kültür dünyada çok az ülkeye ve kuruma nasip olmuştur. Bu kültürün getirdiği entellektüel bir yapı var. G.Saray'ın genel kurul üyelerine baktığımız zaman her konuda kendi dalında Türkiye ve yurtdışında çok başarılı insanlar görürüz. Bu insanları bir araya getirip sevgiyle kulübe çektiğiniz zaman çok ciddi açılımlar elde edersiniz. Futbolun artık çok ciddi bir iş ve ekonomi olduğunu anlamak lazım. Bu yüzden bu işi bilen profesyoneller tarafından yönetilmesi gerekir. Bunun Türkiye'de örneği yok. Örnek olarak Barcelona Kulübü'nü seçimden önce yakından incelememiz gerektiğini düşündük. Barcelona'nın öyküsü enteresandır. Başkanları Juan Laporta"nın ilginç bir demeci var. Hatta söylemleri daha sonra Madrid Üniversitesi'nde ders olarak okutuldu. Laporta ne diyordu?.. “240 milyon Avro borç beni korkutmuyor. Biz çok büyük bir kulübüz. 5 milyon taraftarımız, Madrid'in içinde 38 dönüm arazimiz var.” Barcelona dip yapıp çıkarken onlara danışmanlık yapan bir İngiliz firması vardı. Dünyada "1" numara olan bu şirketle anlaşma yaptık. Ayrıca gayrimenkullerimizi ABD"li bir şirket inceledi. Bütün bu çalışmaları raporlar halinde yönetime teslim ettim. Çalışmaları devam ettirebileceğimizi de söyledik ama faydalanmadılar.
- G.Saray markası 2000'den sonra değer kaybetti mi?
A.Ö: Marka değer kaybetmiyor. Böyle devam edersek; bu markanın yıpranması ve yıpratılması alışkanlık haline gelirse marka değer kaybeder. Amaç bu markanın yıpratılmasına engel olmak. Ne yazık ki yıpranıyor. Kulüp doğru yönetilmiyor.
A.Ö: Sportif anlamda futbol uzmanı değilim. Ancak yönetimsel olarak bir yorum yapabilirim. Yılbaşında çok net genç, eğitimci ve rekabetçi bir teknik adam getirileceği söylendi. Fakat bu teknik direktörün eline Avrupa'da yıldızı sönmüş garip paralarla alınan futbolcular verildi. Söylem doğru ama eylem yanlış. Son 2 yılda transfere harcanan para bonservis ve garanti paralarla 100 milyon doları geçti. Bir taraftan kredi tartışmaları yapıyoruz. Operasyon için yapılması gereken bir paradan söz ediliyor. Yine geçen yıl şampiyon olan takıma hiçbir katkısı olmayan, bu yıl da eklenen transferleri alt alta koyduğumuz zaman finalsal operasyonun bedeline eşit bir rakam çıkıyor. Yönetim olarak Şampiyonlar Ligi'nden elenmeyi unutturmak için apar topar 12.5 milyon Avro'ya kendi takımında yer bulamayan bir adamı transfer ediyoruz. Geçen yıl alınan Linderoth"un transferi de bir fiyasko. Adam kalça ameliyatı olmak için Türkiye'ye geldi. Yoksa Linderoth burada sakatlanmadı. Sadece Lincoln"ün maliyeti 26 milyon dolar. Aslında baktığımız zaman Polat, en rahat ortamda çalışan G.Saray Başkanı. Çünkü karşısında sert bir muhalefet yapan kimse yok.
- Liseden gelmek sizin için bir avantaj mı?
A.Ö: Bir kere ben lise kanadında durmuyorum. O söylemi de sevmiyorum. Liseyle ilgili her türlü kurumda çok ciddi görevler yapıyorum. Eğitim vakfının onur madalyasına sahip çok az insandan biriyim. Tüzük çalışmalarını da yakından takip ediyorum. İlk tüzük tadilatının genel kurula getirilişinde çok gayri ciddi olan maddeler vardı. Mesala en çarpıcı olan başkanın seçilme şekliydi. Başkan olmak için iki dönem yöneticilik şartı isteniyordu. Bu şu demek: başkan olacak kişi önceden belli olacak. Tüzük değişikliği için spor yasasının çıkmasını beklemek gerek.
A.Ö: En sıkıldığım konu. G.Saray'da en az mesai harcayıp ve en zorlandığım konudur. Çünkü geldiği takım (Metz) bizim şirketin sporsoru olduğu takımdır. Şimdi bunu ilk kez açıklıyorum. Franck Ribery'yi transfer etmek için anlaştık. Transferin son günüydü. Başkan Özhan Canaydın'ı aradım. “Paramız yok, sen hallet” dedi. Metz Kulübü'yle olan ilişkilerimiz sayesinde farklı bir teklifle gittim. “1.5 değil, size 2 milyon Avro vereyim ve bu 6 aylık sürelerle 4 eşit taksitte olsun” önerisini sundum. Teminat mektubu da vermedim. 2 yıllık bir ödeme planı vardı ve ben de kefil oldum. Ribery"nin senelik ücreti de 400 bin Avro'ydu. Kulüpten ayrılmak iserse bonservis olarak belirlenen rakam da 10 milyon Avro'ydu. Benim haberim olmadan Ribery'nin parası 1.9 milyon Avro olarak tamamı ödenmiş. Diğer şekilde bizde kiralık gibi gözükecekti.. Paranın tamamı çok önceden yatırılarak Ribery"nin bonservisi alındı. Ancak 123 bin Avro'luk ücreti 93 gün sonra ödenince serbest kaldı. Özetle biz Ribery"nin bonservisi için ödemeyi erken yaparak tarihi bir hata yaptık. Daha sonra başkanla (Özhan Canaydın) birlikte Marsilya'ya gittik. Paralar teklif ettiler ama başkan kabul etmedi. Ribery'yi getirdiğim zaman hiç sesim çıkmadı. Herkes getiriyor gibi oldu. Ancak adam elden kaçınca bana fatura edildi.
- Stat projesinin G.Saray"ın kurtuluşu olarak gösterilmesine katılıyor musunuz?
A.Ö: Yönetime sitemlerinden biri de bu konudadır. Eren Talu'nun bu işi yapamayacağı, başkalarının yapması gerektiği yönünde çalışmalar içine girdiler. İmkânlar elinizde doğru kullanılırsa düzlüğe çıkarsınız.
- Son olarak G.Saray'a adaylığınızın konuşulduğu günlerde anlaştığınız teknik adam ve futbolcular var mıydı?