Galatasaray ikinci de olamaz!

Galatasaray ikinci de olamaz!

Son düzlüğe girilirken, yarıştan ilk kopan takım Galatasaray oldu. Sivasspor karşısında son anda yenilen beraberlik golü, aslında Galatasaray'ı yalnızca şampiyonluk yarışının dışına itmekle de kalmadı. Bana göre Şampiyonlar Ligi hedefinin de çok uzağına bıraktı.

 
Hesap açık, net, ortada. Bitime 6 maç var. Lider Bursaspor 61 puanda ve Galatasaray'ın 7 puan önünde. Haftayı bay geçecek ikinci Fenerbahçe de maç fazlasıyla aynı konumda.
 
Galatasaray'ın kalan 6 maçlık dönemde 7 puan farkı kapatıp lig ikinciliğine taşınması bile, artık sadece bir hayal! Çünkü o kalan 6 maçın 3'ü deplasmanda, yani Galatasaray'ın en sorunlu olduğu arenada!
 
Sivasspor beraberliğinden sonra, çoğunluk Galatasaray'ın son 5 maçını irdeledi. O 5 maç, Ankaragücü (3-0) galibiyeti ve bu Sivasspor beraberliğinden gelen toplam 4 puanla geçilmişti. Galatasaray'daki düşüş, son 5 maça yansıyan 11 puanlık kayıpla ilişkilendirilmişti.
 
Tabii ki o da bir bakış açısıydı. Ama düşüşün, daha doğrusu çöküşün asıl nedeni toplamda değil, deplasmanda oynanan son 5 maçtı. Galatasaray sadece 3 puanla geride bıraktığı o deplasmanlarda, 12 puanın yanı sıra asıl özgüvenini de yitirmişti.
 
O özgüven yitiminin, takımı nasıl da olumsuz etkilediğini işte Sivas deplasmanında gördünüz. Galatasaray, bu ligin en kötü savunma yapan ekibi karşısında, hele ikinci yarıda, doğru dürüst kaleye bile gidemedi.
 
Son 5 deplasmandan Bursaspor 10, Fenerbahçe ile Beşiktaş 8'er puanla dönerken, Galatasaray hepi topu 3 puan çıkardı ve aslında o nedenle yarış dışı kaldı.
 
Gelin şimdi bakış açısında bir başka değişiklik yapalım ve G.Saray'ın bugünlere gelişini tetikleyen temel yanlışı neydi, ona bir göz atalım.
 
İlk yarı bittiğinde Galatasaray haklı olarak niye eleştiriliyordu?
 
Çok gol yediği için.
 
Gerçekten de zirvede sıralanan ilk 5 takım içerisinde en fazla gol yiyen (21) G.Saray'dı. Ama en fazla gol atan (36) takım da Galatasaray'dı.
 
İkinci yarıya girerken 3 önemli transfer yapıldı. Biri savunmaya, diğer ikisi hücuma. Neill'ın gelişi ve Rijkaard'ın takım savunmasına daha önem vermesi sayesinde Galatasaray, kolay gol yeme alışkanlığından süratle uzaklaştı. İlk yarıda maç başına 1,23 olan yenilen gol ortalaması, 0,72'ye düşürüldü. Dönemin Bursaspor ile birlikte en az gol yiyen (8) takımı Galatasaray oldu. Ancak savunma güvenliğini düşünürken, değiştirilen oyun stratejisi ve ardından takımın en güçlü tarafının törpülenmesi, bu defa başka bir sorunu ortaya çıkardı. İlk yarıda 2,11 gol ortalamasına sahip olan takım, aynı dönemde 1,45'e dek geriledi. Ligin en golcü takımları sıralamasında zirveden 7. sıraya kadar indi.
 
Üstelik, Jo ve Giovani dos Santos'un alınmalarına karşın!
 
Evet, Kewell sakattı. Baros yeni düzelmiş ve son haftalarda katılmıştı. Bu ikili, ligin ilk yarısında oynadıkları dönemde 36 golün 15'ini atmıştı. Onların olmayışı elbette handikaptı. Ama bu dönemde yaşanan asıl sıkıntı, Nonda'yla yolların ayrılmasıydı.

Nonda, Baros ve Kewell'lı dönemde takımda sürekli yer bulamıyor, lâkin ne zaman oyuna dâhil olsa rakip savunmaları yıpratıyor, hücuma hareket, bereket getiriyordu. Takımda en az forma giyen oyunculardan biri olmasına karşın ligde 7 gol atmıştı.
 
Jo ve Giovani'ye yer açmak için, Nonda'yı feda etti Galatasaray! İnanılmaz büyük bir tercih yanlışını yaptı. Jo'yu kural gereği oynatamadığı için, UEFA Avrupa Ligi'nde santrforsuz kaldı! Geçebileceği bir turu, çok büyük ölçüde bu tercih hatası yüzünden Atletico Madrid'e bıraktı. Jo da Giovani de derdine ilaç olamadı. İlk yarının en golcü takımı, bu defa Ankaraspor hükmen galibiyeti dışında 10 maçta yalnızca 13 gol attı. Zaten şampiyonluk hesapları da bu yüzden yattı.
 
Hadi birisi neyse de... Jo ve Giovani'yi o ortamda, o dönemde bir arada almak ve bunu allayıp pullayıp yönetim başarısı gibi sunmak, tam da Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmaktı. Galatasaray, popülizm uğruna kendi kendini yaktı. Hem prestij hem de ekonomik anlamda hatırı sayılır bir yarayı aldı.
 
Üstelik en sorunlu denilen yeri olan, savunmasını düzeltmesine karşın!
 
Nihat+Nobre=Ivankov
 
Ufak bir futbol fantezisi yapalım... Ve şöyle bir formülü yazalım:
 
Nihat+Nobre=Ivankov
 
Biliyorum, bu matematikte elmayla armudun bir araya getirilmesine benziyor. Ama adı üzerinde, bir futbol fantezisi!
 
Açılımı ne mi?
 
Nihat 1165, Nobre 852 dakika forma giydiler lig maçlarında.
 
Ivankov ise 2250.
 
Nihat 20 maçta 2, Nobre 17 maçta 1 gol attı.
 
Ivankov 20 maçta 3.
 
Nihat ile Nobre Beşiktaş'ın forvetleri.
 
Ivankov Bursaspor'un kalecisi.
 
Haa diyeceksiniz ki: "Ama Ivankov golleri penaltıdan attı."
 
Ben de diyeceğim ki: "Peki, onlar hücumda ne yaptı?"