“Futbol dünyasının adamı değilim“

“Futbol dünyasının adamı değilim“

Manisa seyahatimizin 4. günündeyiz. Sabah 08.15, akşam 18.00 mesai veriyoruz dersek yeridir. Tesisler arı kovanı gibi. Sürekli bir çalışma ortamı. Ama öyle despot, dediğim dedik astığım astık bir ortam değil. Herkes sorumluluklarını yerine getirmenin peşinde. Ancak dikkatimizi çeken bir konu oluyor. Başkan Haluk Çubukçu geliyor gidiyor, saatlerini tesislerde geçiriyor, gerek telefonla işlerini hallediyor, gerek ofiste... İnsanlarla selamlaşıyor, dertlerini dinliyor.

Kendi kendime Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş kulüplerinde başkan tesislerden çıkmazsa olağanüstü durum olarak nitelendirilir diye düşünüyorum. Buradaysa çok normal. Bir kaç gün içinde biz bile alıştık. Varlığı rahatsız etmiyor.

Akşam saatlerinde kafile İstanbul'a hareket etti. Başkan Haluk Çubukçu herkesi tek tek öperek yolcu etti. Ardından biz de tesislerden ayrıldık. Bugün Antalya'da Antalyaspor kampında olacağız. Onların da yarın (pazar) Denizlispor'la çok önemli maçları var.
Erdem EROL
Ligtv.com.tr Haber Müdürü

Bugün konuğumuz Haluk Çubukçu... Vestel Manisaspor Kulübü Başkanı Haluk Çubukçu Ligtv.com.tr'ye birbirinden önemli açıklamalarda bulundu. Nelere değindi, neler ifade etti burada hiç dallandırıp budaklandırmadan sizleri keyifle okuyacağınıza inandığımız ve adeta ders niteliğinde sohbetimizle başbaşa bırakıyoruz.

-Sayın Çubukçu, benim bildiğim 54 yaşındasınınz ve Gölcük doğumlusunuz. 1.5 yıldır Vestel Manisaspor başkanısınız. Zorlu Holding’e bağlı Zorpet AŞ’nin Genel Müdürüsünüz. Makine mühendisisiniz. Şubat ayında Memorial Altın Adam Ayın Yöneticisisi ödülünü aldınız. Ve son olarak da Vestel Manisaspor, Cumhuriyet Gazetesi okurlarının oyları tarafından belirlenen "Sporda 2006’nın Yıldızları" ödüllerinden Fair Play davranış ödülünün sahibi oldu.

Fenerbahçe maçı arefesinde olduğunuz için söylüyorum. "Fanatik Fenerbahçeliydim" açıklamanızla dikkat çektiniz. Bunların dışında Haluk Çubukçu kimdir? Çünkü kulüp başkanlarının genelde bir medyatik yönü vardır. Sizse asıl yapması gerekenleri yapan ama medyatikliğini ön plana çıkarmayan bir başkansınız. Ne yazık ki Sakaryaspor maçıyla bir anda...
Gündeme düştük. Maalesef.

"HERKES FAIR PLAY DER AMA UYGULAMAZ"
-Ben sizi sizden dinlemek istiyorum.

-Söylediklerinizin hepsi doğru. Evliyim, 2 tane kız çocuğum var. Vestel Şirketler Topluluğu’nda 20 senedir çeşitli kademelerde yönetici olarak çalşıyorum. Vestel Manisaspor’un Süper Lig’e çıktığı süre içinde Şirketler Grubu içinden başkan olarak teklif edildim ve 1.5 yıldır kulübün başkanlığını yapmaya çalışlıyorum. Dediğiniz gibi geçtiğimiz hafta Cumhuriyet Gazetesi tarafından düzenlenen törenle bizim için çok anlamlı olan bir ödül aldık. Neden anlamlıydı? 2006 -2007 sezonu başında daha ilk maçımıza çıkmadan önce Vestel Manisaspor kulübünün hedeflerini basına deklare ettik. Bu hedeflerin birinci sırasında fair play vardı. Türkiye’de herkes fair play’den bahseder ama gerçek anlamda uygulamaya geldiğinde o fair play’i uygulamayı unutur. Biz kurum felsefesimiz, kişiliğimiz, karakterimiz, ve Türkiye’ye olan sorumluluklarımız çerçevesinde fair play’i herzaman sportif başarının önüne çekmiş bir kulübüz. Yapı olarak ben de bu düşüncedeyim. Ve sportif başarıyı 2. plana almış bir kulübüz. Bu ödüller benim için şu ana kadarki ve bundan sonraki hayatımda Tanrı’nın bana vermiş olduğu, unutmayacağım ve her zaman onur duyacağım anılardır. Haluk Çubukçu dediğiniz gibi medyatik değildir, olmayacaktır da. Tabii istemediğimiz bir olaydan medyanın gündeminde kaldık. Hala da zaman zaman o konudan dolayı medya gündemine geliyoruz. Ama Haluk Çubukçu’nun medya gündeminde olmasından daha ziyade Vestel Manisaspor ilkelerinin, kurumsal kimliğinin ülkesine insanına saygı sevgi barış ve hoşgörü adına duruşu ve yaptıkları daha önemlidir. Bunların gündemde olmasını her zaman arzuladık ve bundan sonra da öyle olmasını istiyoruz. Biz Zorlu - Vestel Şirketler Grubu olarak spora sponsor olduğumuz andan itibaren grubun ana felsefelerini spor içinde de yani Vestel Manisaspor kulübü içinde de uygulamaya başladık. Yani amacımız da oydu. Biz grup olarak gerek dünya pazarlarında, gerek Türkiye pazarında çok ciddi agresif pazar koşulları altında mücadele veriyoruz. Bu zor şartlarda, ülkesinin bayrağını 118 ülkede başarıyla dalgalandıran, o ülkelerde pazar lideri olma onurunu yaşamış bir şirketiz. Vestel Manisaspor da bu agresif savaşı verirken asla kavga ortamında hiç olamayan, kurallar kanunlar çerçevesinde o mücadelesini veren, özellikle kavga ortamı dışında kalan bir felsefe takımı. Dolayısıyla spor camiasında hiç bir zaman kavga ortamında olmayacağız. Skor ne olursa olsun, ligdeki puanlamamız ne olursa olsun biz duruşumuz, davranış biçimimizi asla değiştirmeyeceğiz. Türkiye’de maalesef bazı şeyleri daha doğru yapmaya çalıştığınız zaman yadırganıyorsunuz. Zaman zaman stadımızdaki küçük aktivitelerde kendi seyircimizden bile ufak tefek tepkiler alıyoruz, "Nedir bu?" gibilerinden. Ama biz inanıyoruz ki yapmaya çalıştıklarımız zaman içinde spor kamuoyunun tümünde daha iyi algılanacaktır.

"DÜNYADA ÖRNEĞİ YOK"
-Vestel Manisaspor bu düşüşü haketti mi?

Tabii ki haketmedi. Ama maalesef lig başladığı andan itibaren özellikle Sakarya maçının oynandığı güne kadar geçen süreci hafızamda adım adım geçirdiğim zaman, bakıyorum ki bir spor kulübünün başına gelebilecek en kötü şeyler hep üstüste bizim başımıza geldi. Dünyada örneği yok. 3. haftada çok değerli oyuncumuz Meduna’nın sakatlığıyla başlayan süreçte hiçbir grubun başına gelmeyecek bir çok aksilik yaşadık. Ama bu aksilikleri bir şekilde noktalamak zorundayız ve noktaladığımıza da inanıyoruz. İşte geçen haftaki Sivasspor maçı çok zor bir maçtı. Zaten düşüşümüzün başladığı bir maçtı. Ondan sonra bir türlü toparlanamadık. Biz son Sivas maçını, nasıl düşüş başlangıcıysa çıkış başlangıcı olarak görüyorduk. Sivas maçıyla çıkışın başladığına inanıyoruz. Tabii ki sportif anlamda hedefimizin biraz gerisine düşmüş durumdayız. İlk hedefimiz ligde kalmak artı çıkabileceğimiz kadar üst sıralarda ligi tamamlamak ama bu yaşadığımız süreçten de çok iyi dersler çıkartıp önümüzdeki sezona takımımızı he ranlamda daha iyi hazırlayıp, 5 senelik yapmış olduğumuz planlar ve programlar dahilinde takımımızı önümüzdeki senelerde olması gereken noktalara getirebilmek, bütün hedefimiz şu anda bu.

"SAKARYASPOR MAÇINDA PROVAKASYON YOK"
-Belki bu sorudan sıkılmışsınızdır, hep Sakaryaspor maçı soruldu. Bu konuyla ilgili çok açıklama yaptınız ama ben şöyle bir soru yöneltmek istiyorum. Hani doluya koysan almaz, boşa koysan dolmaz derlerya, o Sakaryaspor maçında yaşananları insanın aklı hayali almıyor.

Maalesef.

-Şimdi bu olaylar, sorunların yaşandığı, taraftarların sürekli olaylar çıkarttığı, futbolcularının buna yakın olaylar yaşattığı bir  bir başka kulüpte yaşansa belki biraz anlayacağız. Ama VesTel Manisaspor’da yaşandığı zaman fair play anlayışınızdan dolayı, hele bir de 2 takım taraftarları kolkola maç seyrederken, ben bu işin içinden çıkamıyorum.
Biz de çıkamıyoruz.

-Ama bu sefer gazeteciliğimi, kuşkuculuğumu devreye sokuyorum başka şeyler düşünmeye başlıyorum. Siz de başka şeyler düşündünüz mü? Çok uç noktada komplo teorileri kurdum. Bu bir provakasyon olabilir mi diye de sordum kendi kendime. Ama cevabını kendi kendime veremiyorum. Çünkü bu camianın içinde olan bir değilim. Siz kulüp başkanı olarak işin içinden çıkamadığınız anlarda bu ve bunun gibi soruları aklınıza getirdiniz mi? Yoksa getirmekten kaçındınız mı?
Tabii ki kulübün dışında olan insanların bu tip şeyleri düşünmesi çok normal.

-Ben tabii ki bu olayın içindeki insanları karalamak adına bunu dile getirmiyorum.
Ben sorunuzu çok net anlıyorum. Sorudaki nezaket çizginizi de taktir ediyorum, teşekkür ediyorum, inceliğinizden dolayı. Kullandığınız kelimelerin inceliğinden dolayı da teşekkür ediyorum. Ancak kesin olarak altını çizerek net cevap vereyim. Ben kulübümle, takımımla, teknik heyetimle, yönetimimle çok içiçe olan bir insanım. Gününü bu kadar kulüp içinde, futbolcusuyla, teknik heyetiyle geçiren bir yönetici olarak, tüm yaşamını 1.5 senedir kulüple bağdaştıran, önceliğini kulüpteki çalışmalara, beraberliğe ve birlikteliğe ayıran bir insan olarak, komplo teorisi adına hiçbirşey olmasının mümkün olmadığına inanıyorum. Bir kere çok üzülerek, o yaşadığımız çirkinliklerde, o akla hayale gelmeyen yani olmasını bile düşünemeyeceğimiz olaylara karışan bir kalecimiz, bir kaleci antrenörümüz esasında bu kulübün çok önemli 2 isminden biri. Çok değer verdiğimiz 2 arkadaşımız. Bülent senelerini, emeğini, alın terini bu kulüp için 2. Lig’den bu yana döken bir arkadaşımız. Çok sevdiğimizbir arkadaşımız. Kaleci antrenörümüz çok değerli bir antrenör, bugüne kadar yetiştirdiği, çalıştırdığı bir çok kaleci milli takım seviyesine kadar çıkmış. Değerli bir hoca. Bu 2 insan kampların neşe kaynağı. Kulübün sosyal hayatının neşe kaynağı. Bülent takımın abisi niteliğinde bir insan. Benim bile çok sevdiğim bir insan ayrıca. Laf olsun diye söylemiyorum. Oğlum diyeyim, neredeyse onun yaşında çocuğum var. Metin hocayı 1.5 senedir tanıyoruz, çok iyi ilişkilerimiz var, pırlanta gibi bir insan. Yani bu 2 insanın bu hareketleri yapmış olmasını çok samimi söylüyorum, ha metin hocanın 1-2 maçta daha  agresifliği var. Bülent’in de var ama bugün ligleri şöyle bir incelediğinizde bir çok futbolcunun, bir çok hocanın zaman zaman adrenalinin yükselip, bu son olayı kastetmiyorum o olayda söylenecek birşey yok ama zaman zaman maalesef o sahanın içinde futbolcuların bazen kontrollerini kaybettiği oluyor. Ama bu nokta çok farklı bir iş. Bir şeye itiraz etmekle, birşeyi savunmakla, Sakaryaspor maçında yaşananlar çok farklı şeyler. Ama bunun bir provakasyon anlamında olmasını düşünmem asla mümkün değil. Bunu hiç kimsenin düşünmemesi lazım. Veya öyle birşey de varsa çok açık söylüyorum böyle bir şeyi tespit etmiş olsak veya en ufak birşeyden şüpheleniyor olsak, bunu da çok net olarak ortaya koyup arkasını arayacak kadar, sonu nereye kadar giderse gitsin, hem cesaret hem sorumluluk içinde olan insanlarız. Ama maalesef bu olay oldu. Bu 2 insanı da çok iyi tanıyan biri olarak, bunlarla sadece uyku aşamasında ayrılan bir yönetici olarak böyle birşeri düşünmem asla mümkün değil.

"İÇİM KAN AĞLIYOR"
-Federasyonun verdiği cezalardan önce siz Bülent’e ve Metin hocaya zaten ağır cezalar verdiniz. Bülent için oğlum gibi dediniz. Oğlum gibi sevdiğim dediğiniz bir insana ceza verirken, bir baba olarak yüreğiniz sızladı mı, sızlamadı mı?

"....... (Uzunca bir sessizlik oluyor. Haluk Çubukçu’nun gözleri doluyor, titriyor) Şu anda bile tüylerim diken diken. Kusura bakmayın ben biraz da duygusal bir insanımdır. İnsan bir organizasyonu yönetirken, organizasyona yansıyan zararları kamuoyuna yansıyan zararları gözönüne aldığınız zaman adil ve objektif bir karar vermek zorundadır. Bir yönetici için en önemli şey adil ve eşit olabilmektir. En önemli yöneticilik ilkelerimden biri budur. Karşınızda evladınız da olsa, o ilkeyi uygularken o ayırımı asla yapmamanız lazım. Hala özellikle Bülent için içim sızlamaktadır. Hala Bülent o olay yüzünden grubumuzun içinde olmadığı için içim kan ağlamaktadır, ama Bülent’e bu cezayı vermek zorundasınız. Vermediğiniz taktirde o zaman sporu ne anlamda gördüğünüzün dışına çıkma durumundasınız. Bunu da yapmam mümkün değil. Hala içimiz kan ağlasa da, içimiz sızlıyor olsa da bu kararı  vermek zorundaydım, verdim, bugün yine bu kararı en sevdiğim insana bile verebilecek durumdayım. Çünkü bunu yapmak zorundayım. Bu arada Sakaryaspor olayında ben birşeylere daha girmek istiyorum müsade ederseniz. Vaktiniz var mı?

"SAKARYA MAÇINDA GÜZELLİKLER DE VARDI"
-Tabii ki. Ben 5 gün Manisa’dayım. Vaktim size amade.

Estağfurullah. Dünya ligleri için pek iddialı konuşamam ama Türkiye için iddialı konuşuyorum. Bu maç 19 Mayıs Vestel Manisa Statı’nda olmayıp da Türkiye’nin herhangi bir statında olsaydı, maalesef o olay esnasında hakeme yapılan o çirkinliklerin üstüne çok büyük çirkinliklerle daha büyük çirkinlikleri ortaya çıkartır ve futbolmumuz, sporumuz çok büyük bir yara alabilirdi. Burada o çirkinliklerin yanında maalesef Vestel Manisaspor Yönetim Kurulu olarak, Haluk Çubukçu olarak bu konuyu konuşurken yine çok sıkılıyoruz ve üzülüyoruz. Çünkü bir tarafta ilkelerin dışında yaşanan bir olay var, onun yanında da o çirkinliklerin yanında Türkiye’ye ve dünyaya ders olabilecek nitelikte ve Türkiye’de bugüne kadar yaşanmamış güzellikler var. Yani güzelle-çirkin, kötüyle-iyi iç içe geçmiş durumda. O güzellik, seyircinin kolkola devam etmesi. Sahaya en ufak bir maddenin atılmaması. En ufak bir küfürlü tezahuratın olmaması. Yönetimin ve futbolcuların olayın anında hakemin yanında olup, hakemin statdan gidinceye kadar tüm sıkıntılarını paylaşmak için elinden geleni yapması. Hekami yolcu etikten sonta kulüp başkanı olarak anında tüm medyanın karşısına geçip Türkiye’den özür dilenmesi. Anında bu işe maalesef karışmış olan kalecimiz ve antrenörümüzün işine veya sözleşmelerine son verilmiş olması. Şehirde olaydan sonra hibir olayın olmaması. Hakemlerin gayet rahat bir şekilde statı terketmeleri. Akabinde bugüne kadar gelen süreçte yine Vestel Manisaspor kulübü olarak duruşumuzda, beyanatlarımızda, söylemlerimizde hiçbir şekilde kimseyi karşımıza almadan her türlü karara saygılı olduğumuzu ama bu saygı içinde hukuksal boyutta tabii ki müracaat edebileceğimiz heryere bu işi götürebileceğimizi söylememiz.


-Burada şunu sormak istiyorum. Bu olaylar yaşandığı andan itibaren TFF yöneticilerine ulaşmaya çalıştığınızı ama ulaşamadığınızı defalarca ifade ettiniz. Akabinde TFF Başkan Vekili Affan Keçeci’ye Lig TV’de katıldığı bir programda telefonla bağlanıp ancak ulaşabildiğinizi söylediniz. En büyük isyanınızı, bir Süper Lig takımının başkanı olarak federasyon yöneticilerine ulaşamamanızı gösterdiniz. Bugüne kadar bir geri dönüş oldu mu size?
Oldu.

-Kimden oldu?
O programdan sonra pazartesi günü Ercan Taner beyin bir programına katıldım. O gün de bu konu çok konuşuldu. Yine aynı konu, kimseye ulaşamıyor olmam çok konuşulmuştu. Programdan sonra otele dönerken sayın Haluk Ulusoy beni aradı. Onun üzerine otelime varmak üzereyken Lig TV’ye geri döndüm ve Ercan beyi buldum "Yayın içinde çok konuştuğumuz konulardan biri federasyon ile temas edemememdi. Programdan sonra beni aradılar. Bunu bir şekilde yayına katmamız lazım ki ayıp olmasın." dedim. Onlar da çok mutlu oldular. Hatta Şansal beyin odasında Ercan Taner ile sayın Ulusoy’la yapmış olduğumuz telefon görüşmesini bant olarak çektik. Asıl programda bant olarak çekilmişti ve onun arkasına eklendi. Çünkü bunu da yapmak doğruydu. Salı günü İstanbulda’ydım. Federasyona gittim, Haluk beye Affan beye ve oradaki bir kaç Yönetim Kurulu üyesine nezaket ziyareti yaptım. Federasyonda beraber bir yemek yedik. Ondan sonra döndüm.

-O dönemde bir hissiyatınız vardı. Bunu attınız mı üstünüzden?
Attım. Bizler artık belli yaşa gelmiş insanlarız, belli sorumlulukları üstümüzde taşıyan insanlarız. Bizim yaşımızda insanların kırgınlıkları, küskünlükleri zaten olmamalı olamaz da. Ben sadece sıkıntımı paylaşmak adına, yetkililerle dertleşmek adına temas etmek istemiştim ama olmadı. Bunun altında birşey aramıyorum. Ama bir soru üzerine böyle bir açıklama yapmak zorunda kalmıştım.

"ULUSOY ONU ARADIĞIMI BİLMEDİĞİNİ SÖYLEDİ"
-Peki bir cevap alabildiniz mi? Sayın Ulusoy size neler dedi? Çok özel değilse bunu paylaşabilimisiniz?
Aramanız yok telefonda dedi. Bende de sayın Ulusoy’un mevcut 2 tane numarası var. Daha önce de çok az konuşmama rağmen o telefonlarla ulaşmaya çalışıyordum. Zaten o mevkideki bir insan telefonu kendisi direk açmıyor. Her seferinde "Başkanım size döneceğiz" cevabı alıyorudum. Bana öyle söylendi. Bu Ulusoyun telefonu denmedi bana. Ama Haluk bey benim aramamla ilgili kendisine bilgi gelmediğini söyledi doğrudur, o zaman o telefonu kim taşıyorsa o iletmemiştir yani.

"ONLARIN DA ADIM ATMASI GEREKİRDİ"
-Bir futbolcunuzun başından bir kaza geçse ne yaparsınız?

Başında olurum. Neredeyse. Yani onun beni aramasını beklemem. Benim de söylediğim hep oydu. Ulaşamıyor olabilirim. Telefon numarası bende olmayabilir. Ama biz bir gemi içinde sorumluluk taşıyan insnlarız. Dolayısıyla bu gemi içinde olan federasyon kurulları, kulüpler, kim patron kim patron değil o da ayrı, kulüpler olmazsa federasyon olmaz. Belki patron bizleriz. Bir de o var. Soruları heryerden sorabilirsiniz. Beyin jimnastiği olabilir. Yani bir sıkıntı varsa, illa sıkıntıyı yaşayan değil o organizasyonu yönetenlerin de adım atması lazım. Cevap ortada yani.

-Sakaryaspor maçıyla ilgili hükmen mağlup kararı çıktı.
Şimdilik.

-Tahkim’e müracaatınızı yaptınız mı?
Yapmadık, çünkü daha Çarşamba günü geldi bize resmi yazı. Süresi içerisinde müracaatımızı yapacağız.

"FAIR PLAY İÇİN MAÇ KALDIĞI YERDEN OYNANMALI"
-Tahkim’den nasıl bir karar bekliyorsunuz?

O çirkin olayla beraber yaşanan o güzellikler, Türkiye’de ilk olan o güzellikler hemen olayın olduğu günden bir gün sonra Pazar gününden itibaren gerek görsel medyada gerek yazılı medyada Vestel Manisaspor kulübü olarak ne kadar doğru bir çizgide olduğumuzun ve olayın münferit bir olay ve 2 kişiye ait olduğunu, bir kulübü ve camiayı cezalandırmak adına yanlış olabileceği yönünde çok önemli köşe yazarları, çok önemli yorumcular günlerce yazı yazdılar. Bakın olayın üzerinden kaç gün geçti hala bugün bile verilen cezanın yanlışlığıyla ilgili yorumlar var. Biz tabii ki bu cezanın gelebileceğini düşünüyorduk ve o günden itibarenden de bunun savunmasını tamamladık. Biz Tahkim’e gitme kararı aldık. Tüm inancım Türkiye’de nasıl bir ilk yaşandıysa, o çirkin olayların yanına fair play adına o güzellikler yaşandıysa, Tahkim Kurulu’nun değerli üyeleri Türkiye’de belki bir ilke imza atacaklar. Çünkü bu ceza kaldırılmazsa kavgacılara, her ortamda çirkinlik yaratan zihniyetlere ödün verilecek. Ama bu ceza kalkarsa Türkiye’de fair play ödüllendirilecek. Şu anda yargılanan fair play. Neden fair play? Çünkü olayın kahramanları zaten kulüp tarafından çok ciddi cezalandırıldı. Suçlular cezalandırıldı, e suçsuz kim? Kulüp. Eğer kulüp federasyonu vermiş olduğu kararla, yani hükmen mağlup kararını tahkim onaylarsa, o zaman Vestel Manisaspor kulübü cezalandırılmış oluyor şekil olarak ama esas fair play cezalandırılmış olacaktır. O zaman kimsenin Türkiye’de fair play’i konuşmaması lazım. Yapacağımız bütün savunma fair play’in cezalandırılmaması adına yapılacaktır. Ve bir fiil ben savunmamızı ben yapacağım. Yürekten inanıyorum Tahkim Kurulu fair play’i ödüllendirecektir yani bu maç kaldığı yerden devam edecektir. Sonuçta maç beraberede bitebilir, mağlup da olabiliriz, galip de gelebiliriz. Skor hiç önemli değil.

"ÇİRKİNLİĞE ORTAK OLSAYDIK TAHKİM’E GİTMEZDİK"
-Puan sahada kazanılsın kaybedilsin istiyorsunuz yani?
Evet bizim bütün iddiamız odur. Bunu çok samimi olarak söylüyorum. Biz kulüp, seyirci ve şehir olarak o olaylara uyup, o çirkinlikleri devam ettirseydik zaten Tahkim’e bile gitmezdik. Ben Haluk Çubukçu olarak Tahkim’e gidip çirkinliği, kavgayı savunamam. Biz sevgili hocamıza yapılan çirkinlikleri savunmayacağız, onun savunulacak hiçbir tarafı yok. Türkiye’de bir milat olacaktır.

SIRADAN BİR VATANDAŞ: HALUK ÇUBUKÇU
-Türkiye’de uzun yıllara dayanan bir futbol kültürü var. Bunun içinde başkanlar, yöneticiler, taraftar, teknik adamlar, futbolcular, medya var. Son yıllarda yöneticilerin, kulüp başkanlarının birbirleriyle ilgili çok farklı açıklamaları oluyor. Türkiye’de kavga ve gürültünün içinde olan  bazı kulüp başkanları görüyoruz. Böylesine sakin bir Haluk Çubukçu olarak, böyle bir ortamda kulüp başkanlığı yapmayı kendinize nasıl yakıştırıyorsunuz?

Haluk Çubukçu bir kulüp başkanı değil. Haluk Çubukçu hayat felsefesi olarak 54 yaşına kadar gelmiş olan çizgideki gerek aile düzeni gerek çalışma disiplini gerek hayat planlaması olarak kulüp başkanı değil. Haluk Çubukçu Türkiye’deki çok standart, sade, geçimini emeğiyle sağlayan, çocuklarına çalıştığı ortamdaki kazançlarıyla gelecek sağlamaya çalışan Türkiye’de yaşayan milyonlarca insandan biri. Haluk Çubukçu’nun hayat planlamasında kulüp başkanı olmak gibi bir planı da yoktu zaten. Çünkü bir kulüp başkanı olmak için 54 yaşında bir insan olarak, ben sade bir vatandaş olarak bilinen bir insasım. Dolayısıyla o tür özellikleri bir kere üstünde taşıyan bir insan değilim. Vestel Manisaspor kulübü başkanlığı Haluk Çubukçu’nun hayatında onur duyduğu en büyük ödüllenmelerden biridir. Ama Haluk Çubukçu bu göreve kritik bir zamanda gelmiştir. Bu görevin bir süresi vardır. Haluk Çubukçu bu görev süresinde hem işini yapmaktadır, aynı zamandada kulübün yönetimini Zorlu Vestel Şirketler Grubu’nun felsefesi doğrultusunda Türkiye’ye doğru mesajlar vererek yanlışları kendi adımıza düzelmeye çalışarak ve kulübün de sportif anlamda belli başarıları yakalamasına katkıyı yapabilme adına belli bir süreçte bu görevi yapmaktadır. O görev süresi bittiği zamanda da Haluk Çubukçu tekrar sadece Vestel Şirketler Grubu’ndaki görevine dönecektir. Ve bu görevi Vestel Şirketler Grubu içerisinde bu bayrağı alıp yükseklere çıkaracak en az Haluk Çubukçu kadar yüzlerce de profesyonel yönetici arkadaşım vardır.

"BUGÜNKÜ FUTBOL DÜNYASININ ADAMI DEĞİLİM"
-Yani ben sadece bu futbol dünyasının adamı değilim diyorsunuz?

Değilim. Şimdi bana şu soru çok soruluyor. Haluk bey siz bu kadar sakin misiniz? Hayır esasında ben bu kadar sakin bir insan değilim. Ben iş hayatında ve üstlendiğim kulüp başkanlığında çok skin olmaya çalışıyorum. Neden böyle çalışıyorum? Ben bugüne kadar futbolu özellikle çok seven bir insan ve izleyen bir insanım. Kulüp başkanı olduğum zamana kadar gerek televizyonlardan gerek statlardan maçı izleyip, gerek maç esnasında gerek maçlardan sonra kulüp yöneticilerinin vermiş oldukları beyanatları, hafta içinde birbirlerine karşı vermiş oldukları beyanatları, sporun dostluk kardeşlik barış hoşgörü fair play olduğunu unutup, ama heryerde fair play deyip de arkalarını döndükleri zaman menfaate dokunan en ufak birşeyde fair play’in hiç akıllarına gelmedikleri ortamları gördükçe bunları senelerce televizyonlarda izledikçe bir Türk vatandaşı olarak hep ezildim. İçim kan ağladı. Bir taraftar olarak da bir vatandaş olarak da. Biz ne zaman değişeceğiz? Artık bir yönetici çıkıp da televizyondan bir maç hakkında bir yorum yaparken çok büyük kitlelere... Futbol özellikle bir çok insanın tek eğlence kaynağı. Milyonlarca insan 90 dakika bütün sıkıntısını unutuyor. Belki cebinde parası yok, belki evine ekmek götüremedi, belki çocuğu annesi hasta, ama futbol öyle bir olgu ki seyrederken dünyadan kopuyorsunuz. Hayatınız o anda oynanan o oyun oluyor. Bu kadar büyük bir kitleye hizmet veren bir olayda basına beyanat veren bir yöneticinin tüm sorumluluğunu üzerinde taşıması alzım. Ağzından çıkacak her kelimeyi tartması lazım, kimseyi suçlamaması lazım. Bir çok yönetici hakemi suçluyor, ben de diyorum ki bizim ağzımızdan hakemi suçlamayla ilgili bir kelime duymamışsınızdır. Duymayacaksınız da. Bize soruyorlar; siz hiç hakem hatasından dolayı yenilmiyormusunuz hakem hata yapmıyor mu? Yapıyor. Ama benim futbolcum boş kaleye gol atamıyor. Benim kalecim tuttuğu topu kaçırıp gol yiyebiliyor. Bu oyuncular hatayı yapıyorsa hakemler de insan, hakemler de hata yapacak. Biz bunun kasıtlı olduğuna kesinlikle inanmıyoruz. O zaman bunları abartmamak lazım. Herşeyin altında birşey aramamak lzaım. Mikrofonun karşısına geçtiğiniz zaman hep başkasına saldırmak yerine, kendinize döneceksiniz burada suçlu bizim taraf  diyeceksiniz. O zaman yönetici kavga ortamını bırakıp topluma doğru mesajlar verecek. Toplumu germeyecek. Bilakis spor nedir? Birleştirici bir unsurdur ama malesef bizim ülkemizde toplumları birleştireceği yerde toplumları ayrıştırma adına kullanıyoruz, biz Vestel Manisaspor kulübü olarak bunu asla yapmadık yapmayacağız. Her türlü skorda gidip hakemin elini sıkıyoruz. Devre arasında soyunma odasına giden hakemlere ve tüm futbolculara çiçek atıyoruz. Neden ? Geçen sene Denizlispor maçında futbolcularımıza milletvekili tarafından atılan pet şişeye karşı biz o maçtan sonra çiçek atıyoruz. Bunlar Türkiye’de pek algılanmıyor çünkü oradan pet şişe atsak daha çok gündeme geleceğiz. Ama biz gündeme öyle gelmek istemiyoruz. Burada medya da biraz iğneyi kendine çuvaldızı başkasına batırmalı.

"MEDYA, KAVGAYI VE ÇİRKİNLERİ SEVİYOR"
-Şahsım adına söyleyeyim. Evet medyanın içinde çok büyük olumsuzluklar var.

Bakın bir kaç hafta önce Yunanistan’da bir milli maç oynadık. O kadar görünmeyen görüntüler vardı ki o maçta. Çok önemli bir maç, herkes izliyor ve maç esnasında bir sürü çirkinlik oluyor ama kameralar göstermiyor. Yorum da yok. Bir de bizim İsviçre maçımızı hatırlayın. Biz o kamerayı soyunma odasının kapısına, neredeyse tuvalete kadar soktuk. Sonra o görüntüleri dünyaya yaydık. Şimdi bunu söykerken bir demokrat olarak bunu söylemek ne kadar doğru ne kadar değil ama ülke menfaatleri herşeyin üstündedir. Bu demokrasiyle özgür yayıncılıkla ne kadar ilişkilidir bence, ben ülkemin menfaatini düşürüyorsam, ülkemin menfaatini zedeleyecek yayını kendi adıma yapmam. Biz ülke olarak malesef çirkinlikler, kavga görüntülerini kullanmayı daha çok seven bir toplum haline geldik. Haberlerde bütün vahşet haberleri var. dünyanın hiçbiryerinde anahaberlerde böyle haberler göremezsimiz. Toplum zaten gergin. Sorumluluk taşıyan herkes bu ülkeye pozitif artı birşey vermek zorunda.

"KESİNLİKLE FENERBAHÇE’Yİ YENMEYE GİDİYORUZ"
-"Sivasspor maçıyla düşüşün başlangıcını yaşadık, sivasspor galibiyetiyle çıkışın başlangıcını hedefliyoruz" dediniz. İlk yarıda bir Fenerbahçe maçı vardı liderliği kaptırmıştınız. Şimdi de Fenerbahçe maçı var. Bu bir hesap kitap maçı mı, bu bir hesaplaşma maçı mı, bunu ne maçı olarak görüyorsunuz?
Fenerbahçe maçı Vestel Manisaspor için çok önemli. Ligdeki puan durumumuza baktığımızda herşeyden önce puan anlamında son derece önemli bir maç. Geçen hafta Sivas’ı yenmekle aldığımız 3 puan bizi hiç rahatlatmadı, moral motvasyonumuzu çok yükseltti. Ama puan cetveline baktığımız zaman rahatlayacak bir durumda değiliz. Bu sene lig çok enteresan. Şu anda bence Sakaryaspor bir derece, onun için yorum yapamam ama 7-8 takım lig sonunda kadar her an yer değiştirebilir. Dolayısıyla Fenerbahçe maçı gerek puan anlamında, gerek bundan sonraki maçlarımızda çıkışı yakalamak istediğimiz anlamında yaptığımız planlamalarda kesinlikle puanlar için gittiğimiz bir maç. Uzun süre sonra gelen galibiyet, galip gelememe stresini üzerimizden attı. Bu Fenerbahçe maçını kazanabileceğimize, gol yesek dahi gol atabileceğine, kendinde o özgüveni hissedebilmesi adına Sivas maçı çok önemliydi. Bu bir hesap kitap maçı asla hesaplaşma maçı değil. Ben  hesaplaşmayı şöyle alıyorum, bizim hiç kimseyle hesaplaşmamız olmaz. Bizim ana ilkelerinden biri de bizim hiçbir kurum kurululuş, kişi veya kişilerle kavgamız olamıştır olmaz da. Bizde hesaplaşma yoktur, hesap kitap yaparız. Ama hesap kitap yapmak başkadır hesaplaşmak başkadır. Ama Fenerbahçe’yi yenerek 3 puanı alarak hem sıralamada yerimizi biraz daha iyiye çekmek istiyoruz hemde maalesef birinci devre Sivasspor maçından beri süregelen o düşüşümüzde kaybettiğimiz prestijimizi tekrar kazanmak istiyoruz. Çünkü Fenerbahçe maçı bundan sonra oynayacağımız maçları kazanabilme adına bize daha da bir güç verecektir. Bu maçı alacağız. Tabii ki 3 neticeye açık bir maç ama biz kesinlikle kazanmaya gidiyoruz. Kesinlikle.


"PLANLARIMIZ ŞAMPİYONLUK ÜZERİNE"
-Yendiğiniz taktirde Fenerbahçe’yi çok zor bir sürece itmiş olacaksınız.

Biz de zor süreçteyiz. Biz kendimize bakıyoruz. Hiç haketmediğimiz bir noktadayız. Haketmedik derken bunları hakettik ama bir çok olayı yaşayarak bu kadar olayda yaşanır mı dediğimiz anlamda haketmedik. Başka bir yere çekilmesin o kelime. Biz lider olduğumuz devrede bile bize hep şampiyon olacak mısınız diye soruldu. Tabii ki Vestel Manisaspor’un planlamasında şampiyonluk vardır. Olmaması mümkün değil. O zaman Vestel olmaz. Vestel mantığında en güzeli olmak, en yukarı çıkmak gibi bir ana ilke vardır. Dolayısıyla biz de bunu yapmak zorundayız. Ama ilk devre biz hiçbir zaman şampiyon olacağız demedik. Hedefimiz ilk  5’ti. İlk 5 içerisinde çıkabileceğimiz en yüksek nokta olarak o anlamda söyledik. Kurduğumuz takım çok yetenekli ama çok genç bir takım olduğu için o liderlik baskısını artı hedef takım olma baskısını kaldıramadı.

-İlk yarıda Fenerbahçe maçı öncesi siz liderdiniz. Şimdi siz düşmemeye oynuyorsunuz, Fenerbahçe lider. Çok entersan noktalar var.
Dünya tarihinde yok yani. Geçen gün Maraton programında Erman hocanın bir yorumu vardı, çok hoşuma gitti. Spor okullarında tez olarak incelenmesi gerekir dedi. Hakikaten öyle.

-Bu tez yapılır ama bu tezin içinden nasıl çıkılır?
Hakikaten öyle. Çok güzel bir yorumdu. Hakikaten tez olarak incelenmesi gereken bir konu. Çünkü normal değil. Fenerbahçe ile ilk yarı oynadığımız maç hatırlandığında biz gayet iyi oynadık. Ama 3 golde de öyle kişisel hatalar yapıldı ki çok büyük üstünlüğümüz varken çok basit bir hatadan dolayı 1-0 geri düştük. Atılan 3 golde de Deivid bireysel hatalardan attı. Ve Fener maçı aldı. Ama artık o geçmişte kaldı. Bizim şiddetle puana ihtiyacımız var. Bir kere çok güzel maç olacak. İzleyenler bence büyük keyif alacak. Ama bu keyifin sonunda biz oradan keyifli çıkmak istiyoruz.

"ÇOK KOYU FENERBAHÇELİ’YDİM"
-Zamanında mı Fenerbahçeliydiniz, yoksa Vestel Manisaspor başkanlığını bıraktıktan sonra Fenerbahçeli olmaya devam edecek misimiz?

Enteresan soru.

-Yani bugün Fenerbahçeli misiniz diye sormuyorum.
Sorun, onun da cevabını veririm. İcra Kurulu Başkanımız, bana kulüp başkanlığını teklif ettiğinde benim çok koyu Fenerbahçeli olduğumu biliyordu. Bizim camiada ve benim çevremde herkes beni hakikaten çok koyu Fenerbahçeli olarak bilir. Ama kongre üyesi değilimdir. Fenerbahçe puan kaybetmişse eşim kahrolurdu çünkü o gün suratım asılır ve matem havası olurdu. Yani hakikaten böyle bir Fenerbahçeli’ydim. Ama kulüp başkanlığı sorumluluğunu alınca insan hakikaten başka bir şey düşünemiyor. Ben kulüp yönetimine girmeden önce bu soruyu kendi kendime sorardım. Mesela hakemler için sorardım. Ya derdim hakem bir takım tutuyorsa, nasıl etkilenmez? Galatasaraylı Fenerbahçeli Beşiktaşlı olan kulüp başkanları var. Ben o zaman düşünürdüm herhalde etkileniyordur insan derdim. Ama öyle değilmiş. Kazın ayağı öyle değil derlerya. O sorumluluğu aldığınız zaman sizin o eski düşünceleriniz, o fanatikliğiniz asla kalmıyor. Tabii ki o takımın başarılı olmasını genel anlamda istiyorsunuz. Ama birinci öncelik kendi takımınız. Fenerbahçe’nin aldığı başarılar kendi kulübünün başarısıdır.

-Bizimle oynadıkları maçların dışındakileri kazansınlar ama bize gelince biz ayrıyız gibi mi düşünüyorsunuz?
Yani net olarak o şekilde cevap vermek zor ama biz üst sıralarda olmak isitoyurz. Üst sıralarda olmak istiyorsak eskiden tuttuğum takımın da bizim altımızda olması lazım.

"BAŞKANLIĞI BIRAKINCA YİNE FANATİK FENERLİ OLACAĞIM"
-Ben bir sorumun cevabını henüz almadım sizden sayın başkan. Vestel Manispor başkanlığını bıraktığınızda yeniden fanatik Fenerbahçeli mi olacaksınız demiştim. Fenerbahçe puan kaybettiği zaman yine evde matem havası yaşanacak mı?

Olacak. Olacak tabii. Vestel Manisaspor’da kulüp başkanlığından ayrıldıktan sonra, tabii ki 50 küsür senedir Fenerbahçeli’yim, Fenerbahçelili’ğim ön plana çıkacaktır. Ama Vestel Manisaspor’u da tutacağım. İnsan mazisini silemez, silmemeli de zaten. Öyle olacak tekrar ama şuna da karar verdim kulüp yönetiminden ayrıldıktan sonra çok uzun bir süre spor medyasını takip etmeyeceğim. O kararı verdim yani.

"BAZI YAZAR VE GAZETELERİ OKUMAYACAĞIM"
-O zaman sadece Ligtv.com.tr’den takip edin sayın başkan.

Evet en azından belli yazarları belli gazeteleri okumayacağım.

-Çok sıkıntı çektiniz, üzüldünüz, hak etmediğiniz olaylarla karşılaştığınız için mi?
Şimdi sevmediğim bir terim ama o kadar lisanınımıza girmiş ki, biz Anadolu kulübüyüz. Bir Anadolu kulübü olduğumuz için de tanınmadan haklı haksız veya bilerek bilmeyerek çok yanlış yorumlar yapılabiliyor. Bundan dolayı şu 1.5 sene içinde çok acı çektiğimiz üzüldüğümüz şeyler oldu.

-Gol siparişle olmaz, skor da sipariş edilmez. Ama biz hep sorarız. Maç kaç kaç biter, ilk golü veya golleri kim atar?
Skor olarak söylemek zor ama 2 taraf için de bol gollü bir maç olacağını düşünüyorum. Başaracağımıza inanıyorum. 1-0 olsun bizim olsun ama skoru söylemek çok zor.

"FENERBAHÇE'YE YENİLMEK DÜNYANIN SONU DEĞİL"
- Ben daha önce bunu yazılarımda da belirttim. Vestel Manisaspor haftası adı altında röportajlar yayınlıyoruz. Röportajların keyifli yapılabilmesi için Sivasspor maçını almanız gerekiyordu. Sivassporlular kırılmasın ben o hafta Vestel Manisaspor taraftarıydım. Şimdi röportajların keyifle okunması için de Fenerbahçe karşısında iyi bir skorla sahadan ayrılmanız gerekiyor. Dolayısıyla bu hafta da sizin taraftarınızım. Yapacak hiçbir şeyim yok. Fenerbahçe maçına denk gelmesi de benim suçum değil. (Gülüyoruz) Fenerbahçeliler de alınmasın, gücenmesin. Ama maçlar 3 ihtimallidir. Olası bir yenilgi de Vestel Manisaspor için dünyanın sonu mudur?

Bakın bir kere bu haftayı Vestel Manisaspor haftası olarak değerlendirmeniz ve bize vakit ayırmanızdan dolayı biz Vestel Manisaspor Kulübü olarak Ligtv.com.tr’ye son derece teşekkür ederim. Bu da bizim moral motivasyonumuz, Fenerbahçe gibi özellikle son derece önemli bir maça hedefimize yönelik hazırlanmamız da mutlaka artı katkısı vardır. Olacaktır. Biz her maçın 3 neticeli bitebileceğini maçı oynamadan haftalar önce kabul eden, hazmedebilen, sorumluluk sahibi bir yönetim kuruluyuz ve bir takımımız var. Fenerbahçe'ye yenilmek hiçbir zaman dünyanın sonu olmaz. Hele hele Fenerbahçe liglerin bitmesine sayılı haftalar kalmışken ve şampiyonluğun en büyük adayıyken, 4 puan farkla 2. takımdan öndeyken, şampiyon adaylarından birine yenilmiş olmak Vestel Manisaspor için ne sonun başlangıcı olur, ne de çıkışın düşüşü başladı anlamında yorumlanabilir. Rahat nefes alma adına galibiyet çok önemlidir. Ama çöküş başladı mı bundan sonra "kazanamayacak mıyız ligden düştük mü?" adına ne galibiyet bizi rahatlatmalıdır ne mağlubiyet karamsarlığa itmelidir. Galibiyet de bizim için tamam artık biz ligde kaldık konumuna getirmez terside düşeceğiz şeklinde düşüşe itmez.

-Belki bu düşüncede olmanız sizi avantajlı kılabiliyor?
Ben de bu düşünceye katılıyorum. Tamam bizim ligdeki durumumuz kritik ama Fenerbahçe daha stresli esasında. Biz lig lideri olmak, şampiyonluğu yakalamak adına mücadele etmek büyük bir stres. Fortis Türkiye Kupası'nda Beşiktaş'a karşın yenilmeleri bana göre Fenerbahçe'ye ekstra bir stres yükleyecektir. Malum Fenerbahçe'nin 100. yılı.

-Hem kupayı hem ligi istiyorlar.
Kupada malum ilk maç 1-0 yenilmek kötü bir netice değil ama yine de endişe verici bir değerlendirme yapılıyordur mutlaka. Buradan bir stres var.

"F.BAHÇE STRESLİ OLACAK"
-Beşiktaş'ın galip gelmesini Vestel Manisaspor olarak avantaj olarak mı değerlendiriyorsunuz?
Fenerbahçe'nin stresinin daha yüksek olacağı anlamında değerlendiriyorum.

-O zaman kupa maçında biraz Beşiktaşlıydınız siz.
Ortadaydım. Samini söylüyorum ortadaydım. Yani nereyi tutacağıma karar veriyordum. Ama Fenerbahçe'nin stresinin artacağına inandığım için ağırlık Beşiktaş'tan yanaydı.

-Hayat insana çok farklı duygular yaşattırıyor değil mi?
İnanılacak gibi değil. Yani bize hep aile sohbetlerinde, dost sohbetlerinde hep bu soruları soruyorlar. Fenerbahçe maçıyla ilgili ne düşünüyorsun diye, Aziz başkanla yanyana oturduğun zaman neler hissediyorsun diyorlar ama bu işi yaşamayan insanın o cevabı tamamen kendi kulübüne verebilmesi, onu yaşamayan insanın verebilmesi mümkün değil.

-Maçta yanyana oturacaksınız. İkinizin de akıllarından acaba ne geçecek? İşte insanlar baktığı zaman insanlar bunu düşüneblilir. Akıllarından neler geçiyor da birbirlerine söyleyemedikleri neler var acaba diye?
Mutlaka çok şey oluyor. Ama tek şey var her başkan ister geçmişte o kulübü tutuyor olsun, ister o kulüple yakınlığı olsun, ne seviyede düşünce olursa olsun her başkan kendi takımının o statdan galibiyetle çıkmasından başka hiçbir şey düşünemez. Asla mümkün olamaz.

-Çok teşekkür ediyorum.
Ben çok teşekkür ediyorum hem vakit ayırdınız hem de Fenerbahçe maçı öncesi bize moral verdiniz. İnşallah Pazar akşamı galip geliriz ve bu keyifli sohbetin dahada bir anlamı olur diye düşünüyorum.

[email protected]