Eksen kayması

Eksen kayması

G.Saray 2 yıldır ağır bir travma geçiriyor.. Sahada alınan başarısız sonuçlar, yapılan yatırımların karşılıksız kalması ve çılgınca büyüyen borç, bunlarla birlikte çöken moral değerler, ardından kendini G.Saraylı hisseden herkesin bozulan sinir yapısıyla birlikte gerek kongrelerde, gerek tribünlerde, gerekse günlük hayatta G.Saray kimliğine yakışmayacak görüntüler sergilemesi.. Anlayacağınız erozyon tahmin edilenden büyük. Tabii bunun nedenleri var.. En önemli sebebi ise G.Saray’ın hedeflerini belirleyenlerin yaşadığı “eksen kayması..”

SON günlerin moda deyimi “eksen kayması” G.Saray’da rahatça örneklendirilebilir.. Bunu bazıları “F.Bahçelileşme” olarak yorumluyor, bazıları ise “G.Saray’daki sınıf farkının ortadan kalkması” olarak.. Ama asıl sorun şu; G.Saray’ı 2010 yılında, her söylediği rüzgâra göre yön değiştiren, başarının sadece futbol topunda gizli olduğunu düşünen, istikrarı “adam yemek” üzerini kuran, G.Saray’ın kahramanlarını gözünü hiç kırpmadan günü kurtarmak için kullanan, “her yol mübah” felsefesini etik kitaba sığdırmaya çalışan bir başkan yönetiyor.. Onun dağıttığı kırıntıları takip edenler de Adnan Polat’ı şakşaklarıyla destekleyip ortalığı güllük gülistanlık gösteriyorlar.. Bu bir kısır döngü ve G.Saraylılar hâlâ dar bir çemberin içinde dönüp duruyorlar..

ZİHNİYET AYNI
BUGÜN tüzük kongresi var.. Aslında çok önemli bir kongre G.Saray için.. Ama şu bir gerçek ki yönetim zihniyeti değişmediği sürece tüzük değişse kaç yazar G.Saray için.. Mesela 50 üniversiteli daha kulübe üye olsa bu durum G.Saray Başkanı’nın kendisini seçenlere, kendisini seçtirenlere doğruları söylemesini sağlayacak mı? “Futbolculara ödemelerde sıkıntı yok” deniyor.. Transfer döneminde her giden G.Saraylı futbolcu alacaklarının bir kısmını kulübe bırakmak zorunda kalıyor.. Bu durum G.Saray’a yakışıyor mu?

SEÇİM toplantılarında Polat Towers’a gidenlere “Adnan Sezgin pasif görevde.. Futbolla bir ilgisi kalmadı.. Bakın kendisi ortada bile yok” deniyor.. Seçim bitiyor Sezgin elinde çanta kapı kapı transfer için dolaşıyor.. Polat onu ‘futboldan sorumlu devlet bakanı’ olarak ilan ediyor.. “Seyrantepe’nin çatısı kapanacak” deniyor, TOKİ bunu resmi ağızlarıyla yalanlıyor.. “Ekonomik sıkıntımız kalmadı” deniyor, ardından “Transferde harcanacak paramız yok” açıklamaları geliyor..

GECE yarıları kulüp üyeleriyle “tüzük pazarlıkları” yapılıyor.. Başkan “Lig temiz değil” diyor, kendi kalecisini maç satmakla itham ediyor.. Kaptanına küfreden taraftara teşekkür ediyor, sonra “Arda’nın üzerine çok geliyorlar.. Medya bizi yıpratmaya çalışıyor” oyunu sergileniyor.. “Özhan Canaydın bana miras bıraktı, projelerimi bitirmemi istiyor” açıklaması kulaklarda çınlarken Canaydın ailesi topluca oylarını Adnan Öztürk’e veriyor..

NE yazık ki bu işler 3 ay peşinden koşulan Stoch’un son anda elden kaçırılıp F.Bahçe’ye gitmesini “Zaten biz onu çok istemedik” diyerek kapatmaya benzemiyor.. 100 liraya takım kadrosu sayanlar “Padişahım çok yaşa” diye bağırdıklarında ne siz padişah olursunuz, ne de insanlar sizi padişah sanarlar..

VİZYON BU DEĞİL
“KOŞ Adnan teknik direktöre müdahale et” cümlesi kurulmamalı artık G.Saray’da.. Medya, federasyon, hakemler G.Saray düşmanı olarak gösterilmemeli taraftara.. Taraftara gerçekler anlatılmalı ki herkes neyle karşılaşacağını bilsin.. Bir futbol takımı 3 stoperin, 2 forvetin sakatlanmasıyla yıkılmaz.. Eğer o takım gerçekten takımsa yıkılmaz.. Sağlam kurulmuşsa, hocasının işine karışılmıyorsa, futbolcuları içeride ayrıcalıklı muamele görmüyorsa yıkılmaz.. Biri olmazsa diğeri çıkar, ortaya yüreğini koyar o takım yıkılmaz.. Ama bir yönetimin içinde şimdiden 3 başkan adayı varsa, 5 yöneticisi birbiriyle aynı masada yemek yemiyorsa, yöneticiler kendi PR’ları için şirketlerle anlaşıyorsa, ortalık sahte kabadayı doluysa, içeride insanlar G.Saray için değil kendileri için koltuk işgal ediyorsa o kulüpte işyer yüremez.. G.Saray Başkanı da bu tablo karşısında kendisi dışında kimseyi suçlayamaz..

MESELE doğru futbolcu transferi ya da para getirecek doğru proje üretmek değil.. Mesele elindekini değerlendirip önce bir duruş sergileyebilecek gücü toplayabilmek.. Bu duruşu ister sahada sergilersin, ister dışarıda.. Ama iki ayağının üzerinde sağlam durduğunu sanıyorken biri gelip saha üflediğinde iskambil kağıtlarından yapılan evler gibi sallanıp yıkılıyorsan bir yerde yanlışlık var demektir..

G.SARAYLILAR F.Bahçe’nin başarısızlıklarıyla sevinir hale gelip, hedeflerini ulusal sınırlar içerisinde çizmeye başladılarsa G.Saray’ın ekseni kayıyor demektir.. G.Saray’ın da ekseni kayıyorsa, başta oturup ekseni çizen insanda hata var demektir.. İslam Çupi F.Bahçe’nin büyüklüğünün adının konamayacağını söyler.. G.Saray’ın büyüklüğünün adı basittir. O büyüklüğün adı vizyondur.. Vizyon doğruları görmeyi, zamanın önüne geçmeyi, yol göstermeyi, öncü olmayı gerektirir.. Ama siz hala 80’li 90’lı yılların başındaki başarısız Ali Şen modelini, Aziz Yıldırım’ı ikon olarak belirleyip uygulamaya çalışıyorsanız G.Saray vizyonundan bahsedemezsiniz!