“Cüneyt Çakır doğrusunu yaptı“

“Cüneyt Çakır doğrusunu yaptı“

Gazetecilik, bulunduğun ortamda olumsuzlukları avantaja dönüştürme ve avantajları iyi değerlendirmekle doğru orantılıdır. Manisa ziyaretimizin 2. günündeyiz. Giray hocayla bir gece önce Şampiyonlar Ligi’nde Valencia-Chelsea maçını izledikten sonra sabah saat 08.15’de otelin lobisinde buluşmak için sözleşmiştik.

Giray hoca, gece boyu röportaj deşifresi yapacağımdan dolayı sabah uyanıp uyanamayacağımı sorunca “Olur mu hocam. 08.15’de hazırım.” demiştim. Günün ilk ışıklarına kadar devam eden tempoya yenik düşünce uyuya kalan ben, başucumda acı acı çalan telefonun sesiyle uyandım. Giray hoca telefonun diğer ucunda “Ben sana demedim mi uyanamazsın” diye demez mi. Güne ilk dakikadan 1-0 yenik başlıyoruz. Moral sıfır, psikolojik çöküntü bende tavan yapmış. Ligin ilk yarısını sallayan, ardından kendisi sallanan Vestel Manisaspor gibi hissediyorum kendimi. Hoca “Gelmiyor musun?” diyor. Bense yalvar yakar “Hocam röportajı sayfaya koymam lazım. Ben idman sonrasında gelirim” deyip, ikinci atağı çaresizlik içinde atlatmaya çalışıyorum.

Öğlen tesislerin yolunu tutuyoruz. Saat 13.00 olmuş. Dün Giray hocanın Kuşadası’nda çiftliğinde topladığı lahanalar dolma olmuş, midelere inmiş bile. Bize de lahana dolmalarının nasıl güzel olduğunu dinlemek düşüyor.

Giray hoca ne yaptık ne ettik sürekli soruyor. Hesabımız 7 futbolcuyla röportaj yapmak. Giray hoca ya yanımıza geliyor ya da telefonla sürekli röportajların ne durumda olduğunu, kaç kişi olduğunu soruyor. Vestel Manisaspor basın sorumlusu Öner’le röportaj yapacağımız isimleri sıralıyoruz, Zelenka 13.30, Filip 14.15, Hakan Balta 15.00, Oğuz 15.30, Selçuk 16.00 şeklinde planlar yapıyoruz.

Saat 16.00 olmuş, 4 futbolcuyla röportaj yapmışız. Giray hoca soruyor,”Kaç oldu?” Ben “4 oldu hocam gerisini yarın hallederiz” diyorum. “Dur yarına çok kalmasın Selçuk da gelsin” diyor. Ne diyeyim, Allah razı olsun.

Bir günde 5 futbolcu röportajı, kolay değil. Başta da dedim ya; “Gazeteci avantajları iyi değerlendirecek.” Giray hoca gibi samimiyetinize inandığı zaman desteğini esirgemeyen bir insan karşınızda olunca biz de bunu avantaja döndürüyoruz. Tesislerde misafirperverlik harika. Herşey düzenli, sistemli. Önce insan olduğunuzun sonra da gazeteciliğin keyfine varıyorsunuz!

Gece Beşiktaş-Fenerbahçe Fortis Türkiye Kupası yarı final maçını izleyeceğiz. Harika bir kafe-bar var Manisa’da: Veskafe... Yani Vestel kafe. Beşiktaşlılar, Fenerbahçeliler hep beraber maçı izliyorlar. Son dakikalarda Beşiktaş gol atınca ortalık inliyıor. Ama küfür yok, hakaret yok, tahrik yok.

Şimdi kimse kusura bakmasın. Bu hafta boyunca Vestel Manisasporluyum. Röportajların keyifle okunması adına. Fenerbahçe maçına denk gelmesi sadece bir tesadüf. Kızmaca darılmaca yok. Fenerbahçe ile bir alıp veremediğim de yok.

Beşiktaş-Fenerbahçe maçı bitiyor. Giray hoca arıyor, “Geliyorum” diyorum ve Saruhan Otel’e geliyoruz. Lobide Giray hoca bekliyor. “Darısı senin başına” diyorum. Giray hocayla olunca otelde izzet ikram da cabası. Meyve ve sakızlı muhallebi tabağı geliyor. Tatlı yiyoruz, tatlı konuşuyoruz. Sonra bu sabah için yine 08.15’de otelin lobisinde buluşmak üzere randevulaşıyoruz. Bu sefer uyanacağım ama... Bugün sizler Zelenka ve Selçuk röportajlarını okurken ben de Cuma gününe yetiştirmek üzere sabahtan itibaren Başkan Haluk Çubukçu, kaleci Fevzi ve Güven’le röportajlara devam edeceğim. Bir de Okan Koç röportajı yaparsam diye düşünüyorum da hocaya demeye korkuyorum artık. İş tüm kadroya kadar gidiyor.

Erdem EROL
Ligtv.com.tr Haber Müdürü

Lukas Zelenka.. Sparta Prag'ın yıldızlarından biriydi Manisa'ya geldiğinde. Zelenka, dobra açıklamalar yaptı Ligtv.com.tr'ye. Malum olay, hem Türk futbolu, hem de F.Bahçe hakkında...

“GÖNLÜMÜN TAKIMI SPARTA PRAG”

-Zelenka 27 yaşındasın. Sparta Prag, Anderlecht ve Westerlo’da oynadın. Bunlar ilk etapta bilinenler. Seni biraz daha iyi tanımak adına geçmişe gidelim. Futbola nerede kaç yaşında nasıl başladın? Mevkii olarak hep aynı yerde mi oynadın?
Futbola 5 yaşında Sparta Prag’ta başladım. Her zaman orta saha oynadım. 17 yaşına kadar Sparta’daydım. Sonra Milli Takım’da da oynamaya başladım. Milli Takım’da oynamaya başlayınca Avrupa kulüplerinde gözler bana çevrildi. Beni Anderlecht’e istediler ve gittim. 2.5 yıl Anderlecht’te oynadım. Ama orada daha ziyade yedek gibiydim, A takımla anrenmanlar yapıyordum. Yedek olmamak için kiralık olarak Westerlo’ya gittim. 1.5 sezon oynadım ve müthiş bir sezon yaşandı orada. Westerlo’da isim yaptım. Belçika Kupası’nı kazandık. Aynı zamanda 21 Yaş Milli Takımlar’da da oynuyordum. Avrupa Şampiyonluğu’nu kazandık. Sparta Prag beni geri istedi ve döndüm. Çünkü gönlümün takımı Sparta Prag, futbola orada başlamıştım. Çok güzel yıllarım geçti orada. Lig ve Çek Cumhuriyeti Kupası kaldırdım. Bayağı başarılıydık, ben de başarılıydım. Sonra Vestel Manisaspor’a geldim.

“TÜRKİYE’YE GİDERSEN KARİYERİN BİTER DERLERDİ”
-Türkiye’den teklif geldiğinde neler düşündün? Türkiye’yi tanıyor muydun? Karar vermende neler etkili oldu?
O zamanlar Şampiyonlar Ligi’nde Beşiktaş’a karşı oynuyorduk. Beşiktaş da beni istiyordu. Ama ülkemdeki gazeteler olsun, medya olsun Türkiye hakkında pek güzel şeyler söylemiyorlardı.

-Neler söylüyorlardı?
“Türkiye’ye giden futbolcu iyi para kazanabilir ama kariyer yapamaz. Kariyeri Türkiye’de biter.” diyorlardı. Burası bambaşka bir dünya olarak görünüyor. Türkiye’ye gelen hiçbir Çek futbolcu henüz bir başarı elde edemedi. Doğrusunu söylemek gerekiyorsa ilk etapta buraya gelmeye pek gönüllü değildim. Önce bir görmek için geldim. İzmir’i gördükten sonra, “İzmir’de evim olursa neden olmasın?” dedim. Benim için o zaman en önemli şeylerden bir tanesi boş zamanlar ve beni Ersun hoca ile yönetimin istemesiydi. O zamanlar zaten Sparta’da pek kalmak istemiyordum. Bir futbolcu için hocasının onu istemesi çok önemli. Beni de dediğim gibi Ersun hoca istiyordu. Kararı verdim, geldim.

"GELMEMDE EN BÜYÜK ETKENLER VESTEL VE YANAL’DI”
- Gelirken bazı sorunların vardı. Geldin ve burada neler yaşadın? Sonrasında herşey umduğun gibi devam etti mi?

Geldiğimde buraları görmem, gözümü açmam zaten 6 ay sürdü. Hocamız “Daha kaliteli, daha iyi oyuncular olacak. Seneye UEFA’da mücadele edeceğiz.” diyordu ama maalesef  bu hedefleri yerine getiremedik. Ama tabii ki buraya gelmemin en büyük etkenlerinden bir tanesi de büyük sponsorumuz Vestel oldu. Büyük hedefler var çünkü. Ersun hocanın aynı zamanda Milli Takım’da da çalıştığını biliyordum. Ersun hoca olsun, Vestel olsun bunlar büyük hedeflerin peşinde. Hedef sadece Türkiye’de başarı değildi. Hem takıma katkım olur hem Avrupa’da oynarız amacıyla gelmiştim. Maalesef bunları elde edemedik.

“KADRO DIŞI BIRAKILMAMIZLA TAM BİR ÇÖKÜŞ OLDU”
- Sezonun ilk maçı Beşiktaş galibiyeti, 11. haftaya kadar lider bir takım, ardından bir düşüş yaşamaya başladınız. Adeta ligi sallayan takım, sonra kendi sallanmaya başladı. Herşey çok güzel giderken neler oldu da bunlar yaşanmaya başladı?

Dediğiniz gibi iyi başladık, liderdik. Bence kırılma noktası Sivas’ta oldu. Bütün maç bizim kontrolümüzdeydi. 1-0 galipten yakalanan pozisyonları değerlendiremedik ve 3-2 yenildik. Ondan sonra düşüş başladı. 2-3 maç peşpeşe kaybettik. Ersun hoca sonra benimle birlikte Johana’yı kadro dışı bıraktı. O zaman tam bir çöküş oldu.

-Yani siz 2 futbolcu kadro dışı kalınca takımın kolu kanadı mı kırıldı?
Öyle sanmıyorum ama ortam olarak buradaki ortam çok iyi değildi.

-Ortam iyi değildi derken nasıldı?
Gördüğüm kadarıyla takım arkadaşlarım, oyuncular öz güvenlerini kaybettiler. Psikolojik olarak iyi değildiler. Maçlarda büyük şanssızlıklar yaşıyorduk. Rakipler ilk yakaladığı pozisyonlarda golleri buluyorlardı. Genelde psikolojik sorun vardı. Bir de Ersun hocanın 2 oyuncuyu kadro dışı bırakması iyi değildi, takımı bu da etkiledi.

- “Kırılma maçı Sivasspor maçı oldu.” dedin. Maç kazanılır, kaybedilir veya berabere kalınır. Hangi sonuç olursa olun futbolda bir sonraki maçı düşünmek zorundasın. Peki bir takım bu kadar baskı altında nasıl kalabilir, psikolojik çöküntü yaşayabilir?
Şimdi direk o etken değil ama burada bir kırılma noktasıydı Sivas maçı. Peşpeşe kötü sonuçlar orada başladı.

- Ligin devre arasında toparlanmak için bir fırsat vardı.
Kendime göre kimseyi eleştirmek istemiyorum ve kimseye eleştiri yapmayacağım.

“SAKARYA MAÇINDAKİ GİBİ BİR ŞEY HAYATIMDA GÖRMEDİM”
-Sakaryaspor maçında yaşananları nasıl değerlendiriyorsun? Hiç böyle bir olay daha önce başından geçtimi?

Böyle bir şey hiç görmedim ve böyle birşey yaşayacağım aklımın ucundan bile geçmezdi. Çek Cumhuriyeti’nde amatör ligde böyle şeyler gördüm ama profesyonel ligde böyle birşey olabileceğini ne düşünebilirim ne de gördüm. Bence kalecimiz Bülent Ataman’ın oraya koşması çok saçmaydı. Çünkü olayın dışındaydı. Hocamızın (Kaleci antrenörü Metin Bayındır’ı kastediyor) yaptığı hareket de anlamsız birşey. O da aklımın ucundan geçmezdi. Hoca kulübeden kalkıp sahanın yarısına kadar koşacak, hakeme laf söyleyecek ve hareket edecek.

“CÜNEYT ÇAKIR DOĞRU YAPTI”
-Bu yaşananlar çok üzücü. Hele Vestel Manisaspor’da yaşanması bir kat daha üzücü. Çünkü Vestel Manisaspor’da fair play çok ön planda. O maçın tatil edilmesini nasıl değerlendiriyorsun?

Bence doğru yaptı. Ben orada durdum ve olanları seyrettim. O zaman da bunlar aklımdan geçti.

-Ama sahada başka olay yok. Tribünlerde olay yok. Sahaya trübünlerden müddahale yok. Böyle söylersen ben de bunu sorarım sana.
Benim düşümcem hakem doğru yaptı maçı durdurdu. Benim düşüncem bu. Böyle bir şey olmaması lazım. Ben hakem değilim onların kurallarını bilmiyorum. Ama bildiğim kadarıyla aşağıdaki liglerde hakeme bir şey oldu mu, hakeme biri el sürerse, hakkı var maçı tatil etmeye.

“MAÇIN KALDIĞI YERDEN OYNANMASI GEREKİR”
-Maç 3-0 hükmen mağlubiyetinizle ilan edildi. Şimdi kulüp Tahkim’e müracaat ediyor. Sence karar nasıl olmalı?

Bence maçın kaldığı yerden oynanması gerekir. Dünyada başka olaylardan sonra maçlara devam edilme kararları alındı. Burada bu konuda ne olacağını federasyon bilir ama burada olayı yapanların ceza alması gerekir. Onlar zaten cezalarını aldı. Bülent olsun, Metin hocamız olsun cezalarını aldı.

“SANKİ BİR EL TOPU ORAYA ATTI”
-Ersun hoca ayrıldı ve Giray hoca geldi. Antalyaspor maçı ilk dakikalarda yenilen golle kaybedildi.
Ardından Sişvasspor maçı. Son dakikalarda attığın golle 10 hafta sonra maç kazandınız. Bu maç da bir kırılma noktası oldu. Golde neler yaşadın, neler hissettin?
Bence şans. Golü televizyonda izledim. Sanki bir el topu oraya atıyor. Kaleci orada orta bekliyordu. Top önüne geldi, geri çekildi ve gol oldu. Maçın önemini hepimiz biliyorduk. Bizler için olsun, taraftar için olsun bu maç çok önemliydi. Futbol burada bir tutku. Futbol burada insanların hayatı. Benim için çok özel ve çok mutlu olduğum bir andı o golü attığım an. Moral olarak göçmüştük. O galibiyetle bayağı moral topladık.

“KORKMADAN OYNARSAK FENERBAHÇE’Yİ YENERİZ”
-Bu hafta Fenerbahçe maçınız var. 11. haftada Fenerbahçe’ye karşı alınan yenilgiyle liderlik el değiştirmişti. İlk yarıdaki Sivasspor yenilgisi kırılma noktası dediğin için “Sivasspor ile hesap görüldü” diyorum ben. Şimdi Fenerbahçe ile bir hesap var. O da görülecek mi?

Bizim kaybedeceğimiz hiçbir şey yok. Onlar da baskı altındalar. Bence Kayseri’de şansla 1 puan aldılar. Fenerbahçe evinde kazanmaya mecbur. Şampiyonluk için oynuyorlar. Bizim de unutmamamız gereken şu, Sivasspor ile oynadığımız maçtaki performansı Fenerbahçe karşında da sergilememiz gerekiyor. Ama bu sene Türkiye’de büyük takımlar dedikleriniz çok iyi değiller, puan kaybediyorlar. Sanıyorum biz korkmadan oynarsak, ilk dakikalarda galibiyet alırız.

-Fenerbahçe karşısında da bu usta vuruşları kullanacak mısın?
Şimdi başardıysam niye bir daha denemeyeyim ki? Tabii ki yine deneyeceğim. Asında ben burada ceza sahası dışından vuruşlar yapmıyordum. Yeni yeni bunları yapmaya başladım. Başarılı oldum, niye denemeyeyim ki?

“KİMSE FENERBAHÇE’DEN KORKMUYOR”
-Fenerbahçe’yi nasıl buluyorsun?

Ne olursa olsun tabii ki Fenerbahçe Türkiye’nin en büyük kulüplerinden bir tanesi. Çok iyi ve kaliteli futbolcuları var. Ama dediğim gibi bu sene bir sinerji var. Sizden iyi oynamıyorlar ama nedense golü buluyorlar. Bu sene bence Fenerbahçe’den diğer takımların hiçbiri korkmuyor. Burada genelde takımlarda sen rakibine maçı çok almak istediğini hissettirebiliyorsan o takım yavaş yavaş geri çekiliyor ve maçları alabiliyorsun. Ama Alex, Kezman, Appiah gibi çok kaliteli isimler var Fenerbahçe’de. Ama bence Türkiye’de bütün takımlarda savunmalar, hücum oyuncularından daha kötü. Herkes gol atmak peşinde ve savunma geride kalıyor.

- Fenerbahçe’nin savunması için de aynı şeyi söylüyor musun?
Evet.

-Dolayısıyla bu sizin için bu hafta bir şans mı oluyor?
Kesinlikle bizim için büyük bir şans. Bir de ben isim yapmış takımlara karşı daha istekli oynarım. Fenerbahçe’den söz etmesek şuanda, başka takımla oynadığımızda orada mücadele daha çok oluyor ama Fenerbahçe teknikle işlerini hallediyor. Başka deplasmanlarda rakipler sana çok fazla yer bırakmıyorlar. Daha adam adama oynuyorlar. Fenerbahçe daha çok taktik oynuyor, ben daha çok serbest alan bulabiliyorum. Ben bu tür maçlarda daha verimli oluyorum.

- Gol siparişle atılmaz tabii ama gol atarım diyor musun?
Önemli olan ben değil, takımın kazanması. İyi bir performans sergilersek, en kötü ihtimalle 1 puan alıp gelsek neticede onlar da insan bizde insanız, 11’er kişi olarak sahaya çıkıyoruz.

“TÜRK MİLLİ TAKIMI ÇOK ŞANSLI VE ÇOK KALİTELİ”
-Türk milli takımının maçlarını mutlaka izliyorsundur. 5 maç oynadık, 3’ü seyircisiz olmak üzere. Bu maçlardan 4 galibiyet 1 beraberlik aldık.

Son 2 maçta Türk Milli takımının bayağı şansı vardı. Yunanistan’ın yediği goller kaleci hataları. Norveç maçında da atılan 2 gol şansa girdi. Ama Milli Takımda çok büyük kalite var. Mükemmel oyuncular var. Emre’yi çok beğeniyorum. Servet savunmada çok iyi. Aurelio’yu beğeniyorum. Tugay da çok kaliteli bir futbolcu. Gökdeniz heyecan yaratıyor. Türk milli takımı kesinlikle yola devam edecek. Çok kaliteliler. Bir de Türkiye’de oynayamaya başladıklarında, taraftarı arkalarına aldıklarında yola devam ederler. Ve tabii Fatih Terim hoca da çok kaliteli.

“YILMAZ ADINI SEÇERDİM”
- “Aurelio’yu beğeniyorum” dedin. Aurelio Türk vatandaşı oldu ve Milli Takım’da oynuyor. Türk vatandaşı olup Milli Takım’da oynamak istediğini söyleyen başka futbolcular da var. Bu konuda ne düşünüyorsun? Futbol oynadığın ülkenin vatandaşı olmak ve o ülkenin Milli Takımı’nda oynamak sana göre mantıklı mı?

Bunu her oyuncunun kendisinin düşünmesi lazım ama Aurelio Brezilya’da Milli Takım’da oynamadı. Onun için Türk Milli Takımı’nda oynamak onun hedeflerinden bir tanesiydi ve onu gerçekleştirdi. Her oyuncu bu kararı kendisi için vermeli. Bence bunda kötü birşey yok. Ama biz bazen kendi aramızda şakalaşıyoruz. “İsmi Marco Aurelio’ydu Mehmet oldu. Biz de ismimizi değiştirir miyiz?” diye aramızda espri yapıyoruz.

- Peki son soru. Türk vatandaşlığına geçsen hangi ismi seçerdin?
Yılmaz.

[email protected]