Çulcu açıkladı: “MHK’ye baskı var”
Yayınlanma Tarihi 29 Ağustos 2006 Sal 23:59
Futbol oyununda en çok kimler eleştirilir? Tabi ki hakemler. Maç biter kaybeden hakeme yüklenir, sanki kazanan hakeme teşekkür eder! Kimdir hakem? Ne yapar ne eder? Yalnız adam mıdır? Hakem nasıl olmalıdır? Düdüğün gücünün sınırları nelerdir? Hakem baskıya nasıl direnir? Hakem camiasına kimler neden saldırır? İşte bunlar ve diğer merak edilenleri, Merkez Hakem Komitesi Başkanı Mustafa Çulcu cevaplandırdı. www.ligtv.com.tr Haber Müdürü Erdem Erol sordu, Mustafa Çulcu anlattı.
İşte MHK Başkanı Mustafa Çulcu'nun gündem yaratacak röportajı.
"HAKEM YALNIZ ADAM OLMAMALI"
- Hakem yalnız adam mıdır?
- Hakemin taraftarı yok, hakem sahaya çıktığı zaman hiç destekleyen yok. Siz hiç herhangi bir maça gidip “Bir hakem, seyredeyim” dediniz mi? Bunun içinde bir obje var, senin beklentilerini bozan bir obje. Senin takımının galip gelmesine set çeken, engel olan biri olarak görülüyor. Hakem tam tersine futbola diğer yirmi iki oyuncu gibi içinde bulunan olmazsa olmaz dörtlü. O yüzden yalnız adam olmamalı, ama maalesef futbolun içinde yalnız adam olarak kalıyor.
"FARKLI OLDUĞUMU ANLADILAR"
- Hakemlik yaptığınız dönemde bütün hakemler gibi ülkemizde zaman zaman mutlaka siz de kulüp yöneticileri tarafından, başkanlar, taraftarlar tarafından eleştirildiniz. Şimdi MHK Başkanısınız. O dönem sizi eleştiren insanlarla mutlaka görüşüyorsunuzdur. Bugün karşınıza çıktıkları zaman nasıl duruyorlar karşınızda?
- İnsan ilişkilerimin iyi olduğunu söyleyebilirim. Mesela o dönem eleştirip, hatta uç noktada sözlü saldırıda bulunan insanlar oldu. Hemen onun akabinde sosyal bir faaliyetin içerisinde, bir etkinliğin içerisinde, panelde karşılaştığımızda kişilerle el sıkışıp, sarmaş dolaş olduğumuz ve o bana söylediği sözlerle ilgili krite ettiğimiz zamanlar oldu ve hala oluyor. Konuşurum, küsüp kenara çekilip tavır koymak yerine konuşarak iletişimle her şeyin çözüleceğine inanlardanım. Dolayısıyla bana en belalı mesajı verip, saldırıyı düzenlese bile o kişilerle konuştum, hala da konuşurum. Ama tabi ki beni tanıdıkları zaman da özür dileyenler oldu. “Biz seni böyle bilmiyorduk Mustafa sen farklıymışsın” diyenler de çok oldu ve bu bana çok keyif verdi.
- Yani karşınızda bir şekilde...
- Kısmen, ezilme gibi demeyelim ona ama üzüldüler. “Ben bu hareketi, keşke yapmasaydım, bu söylemde bulunmasaydım” diyenler çok oldu.
"BASKILARA DAYANMAYA ÇALIŞIYORUM"
- Hep gündeme gelen bir konu vardır sipariş hakem… Size böyle bir baskı oluyor mu?
- Baskıya çok iyi bir şekilde direniyorum bir kere.
- Baskılara iyi direniyorum derken?
- Hakemliğimde yani. Seyirci baskısı olurdu, yönetici baskısı, kendi yöneticimin baskısı olurdu. Rahatsız olduğum zamanlar oldu. Baskı derken “Maçı al bu tarafa ver veya böyle yönet” anlamında değil. Yani maç trafiğinde veya sahaya çıkmışsın seyirci tabi kendi lehine çevirmek için aleyhte tezahüratlarla baskıya almaya kalkıyor. Bunlara karşı direniyordum. Bu bir oyun, benim rolümde hakemlik. Çıkıp rolümü icra etmem lazım. Rolümü icra ederken profesyonelce yapmam lazım. Çünkü bir sanat icra ediyorum ben de orda. Koşmam, deparım, yardımcı hakemlerle ile olan iletişimim, 4. hakemle olan diyaloğum, jest mimiklerim, düdük tonlarım, koşu stilim bunlar hep sanattır. Bunları çalışmadan, egzersiz yapmadan, hayata geçiremezsin. Dolayısıyla rolünü oynayan sanatçı egzersiz yaparak geliyor oraya. Bizim ki de bu.
SİPARİŞ HAKEM
- “Baskıya karşı iyi direnirim” dediniz...
- Şu ana kadar böyle bir baskı yemedim. Bana “Şu hakemi gönder, bu hakem bize gelmesin” dediler ama…
- Bu deniliyor mu açı açık?
- Denildi, medyada diyorlar; “Şu hakemi istemiyor”. Ben de gönderdim. İstenmeyen hakemleri, istenmeyen maçlara gönderdim. Bu nedir? Bu kişilerle veya kurumlarla polemik yaratmak değildir. Biz işlerimize kimseyi karıştırmayız mantığı hakim. Dolayısıyla bu özgürlüğün, bu duruşun, bu davranışın bir ifadesiydi. Kimse de bunu bir şov olarak algılamamalı, kimse kurumlar arası bir polemik yaratmak anlamında düşünmemeli. Sadece kurumsal saygınlık sınırlarının muhafaza edildiğini kabul etmeliler.
"PROFESYONEL HAKEMLİK SAKINCALI"
- Profesyonel hakemlik konusunda ne düşünüyorsunuz?
- Hekemlerin profesyonel değil, yarı profesyonel anlayış olması içerisindeyim, tam profesyonelliği benimsemiyorum.
- Neden?
- Ülke genelindeki hakemleri aynı bir takım gibi hakemleri merkezi bir noktada toplamak lazım. Profesyonel takımlar aynı merkezde toplanıyorlar, aynı eğitimleri alıyorlar, sürekli eğitim alıyorlar.
- Mesleği o.
- Hakemin de mesleği o alacak. O zaman İstanbul’a da 30 hakem toplayalım.
- Emekli olacak, profesyonel bir meslekten emekli olduğu için hakları olacak, sakatlık halinde tazminatları olacak.
- Farklı bir pencere açayım ister misin? Bu arzu edilmeyen ama yapılabilir, mümkün olan bir olay. Arzu edilmez, asla böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün değil. Ama kabul edilebirliği de var. Nedir? Ben profesyonel ve bulunduğum konumu, kariyerimi, mevkimi bertaraf etmemek için, yani her türlü oynamaya gelebilirmiyim, yani yönetici beni oynatabilir mi? Bir de bu boyut var, profesyonelsiniz çünkü. Yani bu kimliği, bu bulunduğun konumu kaybetmeme uğruna hafif sapmalar gösterebilirsin. Yönetici seni zorlayabilir, yoksa kaybedeceksin bu işi. O yüzden yarı profesyonellikte özgürlük vardır. Benim bir gelirim var, sadece aktif olarak hakemlik yapıyorum, eğer formdaysam çok maça gidiyorum, gelir düzeyim yükselir, şöhretim artar. Çok bir para değil ama bir memur maaşlarına baktığınız zaman ayda 4-5 milyar para çok ciddi bir gelir, kötü bir para değil. Hem spor yapıyorsunuz, hem geziyorsunuz, hem popüler oluyorsunuz, hem de bir miktar bütçenize katkıda bulunuyorsunuz. Çok yönlü bir hobi.
- Biraz sosyal boyuttan mı bakmamız gerekiyor?
- Mustafa Çulcu Türkiye’de tanınıyorsa bu hakemlik yüzünden, Yüzbaşı Çulcu olarak TSK’da tanıyordu. Şu an Mustafa Çulcu ismi geçtiği zaman eski hakem şu an MHK Başkanı deniliyor. O yüzden çok önemli bir sektör futbol, çok popüler olduğu için. Hakemsiniz, çon önemli bir yerdesiniz ve tanınıyorsunuz. Bunun parayla ölçümü olmaz.
- Bir yerde meslek olarak profesyonel olmaması hakemleri korumak adına mı oluyor?
- Bence korumak adına, özgürlüğünü bağlayamıyorsunuz. “Özgürüm” diyerek çekip gidebiliyorsunuz. Öbür türlü bir bağımlılık olacak. Eğer kötü bir yöneticinin elindeyseniz, o bulunduğunuz konumu kaybetmeme uğruna kötü yönetim zorlayabilir de.
ENDİŞE SİSTEMDEN KAYNAKLANIYOR
- Bu endişeden kaynaklanıyor. Endişe varsa demek ki sistemde problem olabilir.
- Söze girerken öyle dedim. Yani hiç arzu edilmeyen, ama mümkün olan bir boyuttur. Yarı profesyonellikte şartlar iyleşirse; nedir bu şartlar? Maddi olarak biraz daha katkı sağlanabilirse, bir takım imkan kabiliyetleri çoğaltılabilirse. Giyimi, kuşamı çeşitli sponsorlar tarafından sağlanabilirse ki şuan oluyor. Biz bunu Türkiye’de yarı profesyonel anlayışta yapıyoruz. Hakikaten Süper Lig hakemleri yarı profesyonel bir maaşları var. Her ay antrenman desteği altında maaş alıyorlar, maç başı alıyorlar, bütün spor kıyafetleri TFF tarafından sağlanıyor, iki ayda bir teste tabi tutulacaklar, her ay eğtim semineri olacak. Sezon başı hazırlık kampı oluyor, daha sonra uluslararası seminer oluyor, devre arası seminer oluyor, bu seminerlerinin hepsi de TFF tarafından sağlanıyor. Maça gidip gelirken giydiği kıyafet Sarar firması TFF’nin sponsorluğu tarafından sağlanıyor. Burda tek eksik biraz daha olsun diyebileceğimiz şey maç başı paraların biraz daha yüksek tutulması.
- Yani hakemlerin gönülleri hoş tutulacak.
- Bu çok önemli. Birincisi maddi durumları iyleştirilecek, ikincisi bu malzeme desteyi ile hakemi hoş tutacaksın, Hakem de “Evet, benim bir Federasyonum var, bana bu imkanlarda bulundu, arkamda durdu, MHK benim dertlerimle ilgileniyor, peşimde koşuyor, herşeyime olumlu veya olumsuz cevap veriyor, destek oluyor, bizim camia güzel camia” deyip devam etmeli.
"HAKEM AZ KAZANIYOR"
- Maç başı paraların daha yüksek tutulması dediniz, nedir rakamlar, nereye çıkartmayı düşünüyorsunuz?
- İngiltere’de maç başı bir hakemin aldığı 457 dolar, maç başı. Ayrıca 6800 dolar da maaş alıyor. Bir hakem ayda bir maç yönetirse 7500 dolar para kazanır, iyi bir gelir. Hırvatistan’da 2000 dolar maç başı. İspanya’da 1700 dolar ayrıca 400 dolar da aylık ücret alıyorlar, o da fena değil. Romanya’da 325 dolar, Fransa’da 2800 dolar, Yunanistan’da 1075 dolar, İtalya’da 6300 dolar maç başı ve ayrıca 4500 dolar da maaş alıyorlar yani bir maç yönetirse 11.000 dolar gibi bir para alıyor. Hakemin bizde aldığı ücret geçtiğimiz sezon ve hala devam eden 1.008 YTL, yardımcı hakem 576 YTL alıyor, 4. hakem 500 YTL alıyor, gözlemci 432 YTL, temsilci de 432 YTL alıyor. Buna mukabil bir de antrenman ücreti veriyoruz, ayda 475 YTL de antrenman ücreti veriyoruz.
- Çok mu?
- Az, neden az? Milyon dolarlar akıtılan bir sektör. Bir futbolcu milyon dolarlarla geliyor. Siz bu futbolcunun oynadığı futbola yön verirken, onunla konuşurken, medyada yer alırken, kamuoyunda yer alırken gezmeniz, içmeniz, giyinmeniz, aile yaşantınız, kullandığınız araba, kullandığınız parfüm ona paralel gitmeli. Çünkü insanlar sizi izliyorlar, artık siz de kamuoyu gözü önünde bir modelsiniz, bu modelin devamlılığı ve bu modelin tavan yapıyor olabilmesi için ona bu desteklerin sağlanması lazım, huzurlu olması lazım hakemin. Hakemler olarak az parayla yetinmesini bilen insanlarız biz. Ancak bir miktar daha iyleşirse, sahada duruşu, yolda yürüşüyü, toplum karşısında hitabı, davranışı, iletişimi fevkalade olur.
- Hocam bir hakem maça çıkarken kaç düdük taşır yanında?
Çulcu: Her şeyi iki tanedir, kartları yedekte iki tanedir, dükükler iki tanedir...
- Kaliteli bir düdük 150 euro civarında, iki tane olduğu zaman 300.
- Bir amatör hakemin hakemliğe başladığı zaman, kursu bitirip hakemim dediği anda cebinden çıkan para yaklaşık 500 YTL. Ayakkabı, forması, şortu, düdüğü, bayrağı derken 500, 600 YTL cebinden çıkıyor. Amatör kümede maç başı aldığı para 20 YTL. 600 YTL verdiyse 30 maça çıkması lazım ki o parayı kurtarsın.
- Bir sezonda zaten eskiyor o kıyafetler.
- Onun için hakemliğe yatırım yapmamız lazım.
- Gönlünüzden hangi rakamlar geçiyor?
- Maç başı 2.000 dolar, dolar demiyeyim de 3.000 YTL alması lazım maç başı. Aylık diyelim ki üç tane maç yönetse bütçesine 9000 YTL ve bir de antrenman ücreti 1000 YTL.
- Hakemlere “Model” dediniz ve bu modellik vasfını sergileyebilmesi için para lazım.
- Yaşam düzeyinin yüksek olması lazım.
- O da her halde bu rakamlara bakıyor.
- Gönül istiyor maç başı 10.000 YTL versek ama bir de TFF’nin kasasından çıktığı için bütçe sorunu var. Ama Türkiye hayat standartlarının üzerinde olmalı ki sahadaki duruşu, davranışı daha iyi olabilsin. Avrupa’dan örnek vermiştim aylık 1.700 dolar ama aylık maaşları var. İtalya’da bir maç yaklaşık 11.000 dolar. O da Türk parasıyla 15.000 YTL yapar.
- 3’de 1’i olsa...
- Hakem rahat eder.
- Yani yaşadığı stres, sıkıntı, baskı.
- Onun zaten parayla ölçümü yok. Ama bu bir hobi, biz nasıl dışarıda lapa lapa kar yağarken sobanın başında ısınmaya çalışıyoruz ama avcı almış köpeğini, çekmiş çizmelerini o karın altında avlanıyor.
- Ama hakemliğin riski var antreman yapıcak, sakatlıklar var.
-Ama başladı mı bırakamıyorsun, bu da böyle bir şey. Güç sizde iktidar sizde, tek bir düdükle 50.000 bin kişi kaldırıp, oturtabiliyorsunuz ve bunun bir hazzı var. Başarıyorsunuz. Yani çıkıyorsunuz toplumun önünde, herkesin seyrettiği bir maçı başarıyla yönetiyorsunuz. Bunu parayla pulla ölçemezsniz. Siz başardınız, yadımcı hakemlerin ve 4. hakemlerinle başarıyorsun.
"GÖNLÜMDEN GEÇEN AVRUPA'DA TÜRK HAKEM"
- MHK Başkanı Mustafa Çulcu’nun, yapmak istediği en önemli, ilk sıraya koyduğu proje nedir?
- Avrupa’da Şampiyonlar Ligi’nde grup maçlarında bir veya birden fazla hakemin düdük çalıyor olması, ilk hedefim bu. Yani grup maçlarında bir veya iki hakem çıksa bundan büyük keyif ve haz alırım. Bundan sonra biter mi? Bitmez. Finallerde Türk hakemi görmek isterim.
CAMİA PARÇALANMAYA ÇALIŞILIYOR
- Hakem camiası dimdik ayakta bir camia mı? Endişeleriniz var mı?
- Bu camia parçalanmamalı, bu camiaya dışardan saldırılar olmamalı. Tabi ki eleştiriler olacak ama saldırı olmamalı. Bu gün içerdeyim sessizim, yarın yokum parçalansın. Bu mantık yanlış bir mantık.
- Saldırılıyor mu peki, parçalanılmaya çalışılıyor mu?
- Fazlasıyla.
"KİMLER, HEPSİNİ BİLİYORUZ"
- Bunları kimlerin yaptığını biliyor musunuz?
- Biliyoruz tabi ki. Ama hakem arkadaşlarımıza anlatıyoruz bu konuları, yani nereden ne kadar geldiğini ve gelişlerin ne kadar ciddi olduğunu, ne kadar gayri ciddi olduğunu, maksatlarının ne olduğunu anlatıyorum, çok açık yüreklilikle söylüyorum.
- Faal futbol hakemleri etki altına alınmış mı bu parçalanma yolunda?
- Kısmen olabilir, taraf olabilir.
- Şu anda böyle bir şey hissediyor musunuz, hakemlerinizde etki altına alınmışlık var mı?
- Çok güveniyorum onlara, duruşları çok güzel. Şimdi şöyledir, hakeme maç vermezsen seni sevmez, küser ve sen onun için çok kötüsündür. Doğru açıdan bakmaz, “Neden bana maç vermiyor”u kendi yaptığı hatalarla örtüştürmez. “Beni sevmiyor, ondan maç vermiyor, ben Ahmet’in adamıyım ya bana o yüzden maç vermiyor, ona yalakalık yapmıyorum ya ondan maç vermiyor” gibiye getirir. Oysa hata yapmışsındır, ben bekletiyorumdur seni. Neden bekletiyorumdur? Tekrar form durumunu yükseltene kadar.
- Türk hakemliği bir şekilde dışarıdan etki altına alınmak isteniyor, parçalanmak isteniyor, saldırıya uğruyor dediniz.
- En formda hakemlerini sahaya sürüyorsun, her hafta arkadaşlarım etap çalışması yapıyor. Her hafta bir gece boyunca maçların hakemlerinin atamasını gerçekleştiriyoruz. Mümkün olsa sende yaşasan.Elli bin pencereden bakmaya çalışıyoruz nedir, ne değildir. Doğum yeri, babasının yaptığı işe bile bakıyoruz, hangi kurumda çalıştığına, çünkü kurumsal takımlar da var. Çünkü babası aynı sektörde, kendisi de aynı sektörde çalışıyor ve farkında olmadan atama yaparsan problem başlıyor.
- İstihbarata adam alınıyor gibi.
- Yani onlara bile bakmak zorundasınız. Kriterleri inceledikten sonra bakıyorsunuz en formda hakemler kimler, onları bir sıralıyorsun. O haftanın maçlarına göre kim hangi maça uygun o maça atama yapıyorsun. Bir sonraki haftaları da düşünüyoruz, en formda hakemi zaman zaman saklamak zorunda da kalabiliyoruz. Çünkü bir hafta veya iki hafta sonra çok kritik bir maç olabilir, o maçı ancak o hakem kaldırabilir.
- Ama o hakem kendisine o hafta maç verilmediği için...
- Hakem onu bilir, onu hisseder. Hissetmese bile hissettiririz. “Antrenmanını kesme, sana önümüzdeki hafta ihtiyacımız olacak” dediğim zaman alır mesajı.
"DERELİ AVRUPA İÇİN ŞANSLI"
- “İlk hedefim Avrupa kupalarında, Şampiyonlar Ligi’ne hakem göndermek” dediniz. Kimler şanslı bunun için?
- Tabi bunun için en önemli ve en şanslı FIFA hakemleri. Bu FIFA hakemlerinin içerisinde de kategori olarak, ikinci kategoride bulunan Selçuk Dereli. Hemen bunun ardından Bülent Demirlek, Cüneyt Çakır, Fırat Aydınus, Cem Papila geliyor. Yaşları açısından baktığınız zaman gelecekleri nokta, benim hedefime uygun isimler bunlar.
- Kaç yaşında Selçuk Dereli?
- 37 yaşında. Kategori olarak çok önemli. Birinci kategoriye atladığında Şampiyonlar Ligi’nde maç yönetme hakkını elde etmişti, Ocak ayında bekliyoruz. Haziran ayında bekledik olmadı, beklemeye aldılar inşallah, Ocak ayında gerçekleşecek. Ocak ayında da gerçekleşirse biz muttlu olacağız.
"BENİM HAKEMİM KONUŞUR"
-Maç biter hakem sanki kaçarcasına stattan gider, konuşmaz, hiç bir şey söylemezdi. Şimdi siz “Konuşun” diyorsunuz ve konuşuyorlar. Hakemler bunu nasıl karşılıyor, bir anda hiç konuşmayan hakemler “Konuşun!” deyince ne yaptılar?
- Nasıl bir boş çuvalı dik tutamazsan, hakemi boşaltırsan dik tutamazsın. Hakem sahada çok dik durmalı, sahanın dışında efendiliğiyle, bilgi birikimiyle, adamlığıyla kamuoyuna güzel mesajlar vermeli. Biz şimdi arkadaşlarımıza bu serbestliği koyduk. Ama söylenen sözlerin kendisini bağladığının da bilinci içerisindeler. Çünkü, orada yapacağı yanlış ifade önce kendini, sonrasında bütün camiayı da bağlayabilir. Bu yüzden çok dikkatli olmalılar. Bunun belli bir tatlı sınırı olmalı. Yani “Buraya kadar konuş, bundan sonra konuşma” diyemeyiz. Ama kendi birikimi, eğitimi, kültürü ile o sınırı kendisi ayarlamalı. Bunun fazlası bu kez maçın yönetimine, sonraki maçların yönetimine sirayet edebilir. Nedir bu? Olay bir daha medyatik olduğu zaman şova döner, burası tatlı bir boyut. O tatlı boyut içerisinde nice insanların buruşuk kese kağıdı gibi çöpe atıldığını da biliyoruz. O yüzden kendini bu tatlı hayatın rehaveti içerisine sokarsanız, “medyatik oldum, televizyonlar peşimden koşuyor, ben konuşayım” deyip, bunun arkasından giderseniz, hata yaparsınız, hakemliğiniz bozulur. Hakem yönetici kimliğini sahaya yansıtacak, maçı iyi yönetecek, dışarıya çıktığı zaman da kendini bir kaç kelimeyle ifade edecek. Dönemi geldiği anda, talep olduğu anda uygun karşıladığımızda kendisine izin verdiğimizde çıkacak. Medyada hem kendisini, hem ailesini tanıtabilecek programlara katılma izni verildiğinde katılacak. Ama buralardaki tavır ve davranışlarında, bütün camiayı bağladığı için çok da dikkatli olacak.
- Hakemlik döneminizde siz maçlardan sonra konuşuyordunuz, televizyon programlarına da geliyordunuz. Mesela ben davet ediyordum geliyordunuz, diğer televizyon programlarında da görüyordum sizi. Hiç bir hakem konuşmazken siz nasıl konuşuyordunuz?
- Ben kendimi ifade edebilirim, kendime güvenim tamdı. Bana sorulan sorulara makul cevap verebilirim, camiamı yaralamayacak düzeyde yaklaşım gösterebilirim. Çünkü kendime inancım var, bunu yapabilirim. Dolayısıyla dönemin MHK Başkanı Bülent Yavuz’da beni görürdü. Bana da hep derdi “Yavrum, tamam iyi güzel, ağzın güzel laf yapıyor ama herkes senin gibi olmayabilir, o yüzden bizde bunun bir sınırı var” derdi. Ama genellikle izin veriyordu ve kötü de olmadı diye düşünüyorum. Bazen izinsiz konuştuğum zamanlar da oldu, tabi o zaman tepki de aldım Sayın Başkanımdan, kulakları çınlasın. Tesadüfen ben bir Beşiktaş – Gençlerbirliği maçına çıkmıştım, maçtan sonra sevgili Ömer Güvenç ağabeyimiz geldi “Hocam bir iki kelime alabilir miyiz?” dedi. “Tabi” dedim, ben o esnada saçlarımı kurutuyordum “Bitireyim, hemen geliyorum” dedim. Çıktım koridora, hiç kimse yok. “Ömer abi hani konuşacaktık, gidiyorum bak” dedim, “Kameralar burada, gel” dedi. Bir baktım kendimi canlı yayında buldum. İçimden diyorum ki “Ya Mustafa, konuş ama konuşursan canlı yayın bu, izinsiz çıktın ceza alırsın” diyorum. Bir taraftan da söz vermişsin “Abi canlı yayına çıkamam” desem, bu sefer de bunu gururuma yediremiyorum. İçimden dedim ki “Ceza verirlerse versinler, 5 hafta, 10 hafta… 10 hafta maça çıkmam”. Gözümü kararttım artık “Ben söz verdim, delikanlı gibi konuşacağım”. Oradan kaçış da yoktu. Şansal ağabey ile Erman ağabey ekrandalar, biz de geçtik karşısına. Ömer ağabey sordu, biz cevap verdik. O gece tesadüf Kadir Gecesi’ydi, “İslam aleminin Kadir Gecesi’ni kutlarım” diye girmiştim. Bu söylemim sivil toplum örgütleri tarafından da çok beğenilmiş. Güzel bir röportaj çıktı ortaya. Bülent ağabey kızmıştı, çünkü canlı yayına çıktığınız zaman diğer televizyonlar da MHK’ye müracaat ediyor. Diyorlar ki “Nasıl oldu, sen izin vermiyordun, senin hakemin canlı yayına çıktı, bize niye çıkmadı?” Doğal olarak diğer kanallar sitem ediyorlar. Tabi o da yönetici kimliğiyle zorda kalıyor, cevap vermek durumunda ve bu da onu sıkıntıya sokuyor. Ben de kimseyi sıkıntıya sokmak istemezdim. Telefonda da bana sitem etti, biraz bağırmıştı bana “Nasıl yaparsın” diye. Sağolsun engin hoşgürüsü, ertesi gün bir uyarı yazısı aldım kendisinden. Ama sonra her halde o da sakinleşince, bakti ki röportajda iyi, pozitif bir enerji yarattı, her kesimden kabul görünce “Biraz üzüldük ama galiba iyi oldu” dedi. Öyle tatlı bir anım oldu. Hakemler şimdi de izin alıyorlar ama biz bu izin sınırını çok sert tutmuyoruz, geniş tutuyoruz.
PASCAL VE THOMAS'I DİZE GETİRDİ
- O karşılaşma Beşiktaş ile Gençlerbirliği arasında oynanmıştı ve Pascal ile Thomas arasında da daha önce yaşanan gerginlik vardı. Nasıl sakinleştirdiniz bu iki futbolcuyu?
- Evet Tomas vardı, Beşiktaşlı Nouma vardı. Maçın akışı içerisinde karşılıklı, devamlı zıtlaşan, ikisi birbirine karşı agresif davranıyorlardı. Birde bu maçın öncesinde, geçmişte yaşanmış kendi aralarında; ihraca giden bir hadise olmuştu. Dolayısıyla bir pozisyon esnasında baktım yine böyle tepkileri var birbirlerine her ikisini de yanıma çağırdım “Bakın bu akşam İslam alemi için çok önemli bir gece olan Kadir Gecesi, sakin oynayın” dedim. Duyguların daha yüksek olduğunu anlattım kendilerine. “Biliyoruz” dediler, “O zaman sakin olun” dedim ve onlar da “Tamam” dediler, muazzam centilmence oynadılar o akşam. Maçtan sonra her ikisi de odama gelip teşekkür ettiler bana, o da benim için güzel bir anıydı.
- Çok kısa bir süre öncesine kadar sahanın içindeydiniz. Şimdi sahanın dışında sahanın içindekilerin başkanlığını yapıyorsunuz. Nasıl bir duygu?
- Önceden yöneteceğim 90 dakikayı düşünüyordum ve bu benim için çok kolaydı. Şimdi bütün maçları düşünmek zorundayım. En amatör maç dahil, olan olayları sahiplenip, olayın çözümünü üretmek zorundayım. Kamuoyunun dikkatini çeken, kamuoyunun gözü önünde olan maçlarda zaman zaman hakem hataları olunca tabi ki daha çok üzülüyoruz. Bunun nedenlerini, isimlerini bulmaya çalışıyoruz. Arkadaşların form grafiklerini yüksek tutabilmek için “Daha iyi, ne yapabiliriz” bunları düşünüyoruz, bunları hayata geçirmeye çalışıyoruz.
"BEYİN YORGUNUYUM"
- Bu sorumluluk karşısında yorgunluk yaşıyor musunuz?
- Bu büyük bir sorumluluk, büyük bir yük. Fiziksel bir yorgunluk olmuyor ama beyin olarak çok yoruluyorum. Çünkü benden alacakları elektrik çok önemli hakemlerin. Ben durağan davranırsam, motivasyonunu yitirmiş, sessiz kalırsam onlar, “Başkan niye moralsiz?” diye endişe ve kaygılar taşıyabilirler. Bu konu çok hassas olduğu için ben daima pozitif bir enerji yaymak, onlara güvenli ellerde olduklarının ve arkalarında bir gücün olduğunu, yani MHK’nin dik durduğunu göstermem lazım.
- Aşağıdan yukarıya bakmakla, yukarıdan aşağıya bakmak arasında nasıl bir zorluk var?
- Yukarıdan aşağıya bakarken sorumluluk bin kat daha fazla büyüdü. Bir de hakem seni izliyor, hakemine yönetici olarak çok doygun şeyler üretmek zorundasın, çağdaş görüşler aktarmak zorundasın, bilimsel veriler, dayanaklar, pencereler açmak zorundasın. Bunları vermiyorsan olmuyor zaten. Hakem senden bir şey alamayınca seni önemsemez. Senin ona çok güzel işler, güzel mesajlar, güzel sunuşlar vermen lazım ki hakemin inancı ve güveni tam olsun. “Evet, bu MHK çok çağdaş vizyonu olan, dünya görüşü olan bir MHK” diye düşünsün. O zaman senin yönetici kimliğine daha güven duyar, daha bir haz alır, daha kuvvetli olarak sahip çıkar diye düşünüyorum.
- Hakemliği özlüyor musunuz?
- Özlemiyorum, hiç.
- Niye?
- Ben mizaç olarak doygun bir insanım, hakemliğimi de doya doya yaptım. Türkiye’nin en büyük derbilerinde düdük çaldım. Dolayısıyla bu süreç tamamlanmıştır, herkesin bir dönemi, bir modası vardır. Benim dönemim, benim modam, o dönemim bitti. Şimdi özlesem geri ne gelecek? Ben biten şeyleri çabuk bitiriyorum, kafamda bitti çünkü. Dolayısıyla özlemiyorum.
- Burda bir medya faktörü ön plana çıkıyor. Medya MHK ilişkileri nasıl?
- Hakemken medya ile iletişimim iyiydi, iyi ilişki kuruyordum, şimdi de iyi. Hakemler sahaya çıkıp elli bin, yüz bin kişinin önünde düdük çalan kişi. Kimlikli, nitelikli, yetkinlikleri olan, bilgi ve donanımları olan arkadaşlar. Onları yoksa o sahaya biz göndermeyiz. Dolayısıyla bunlar kendi hayatlarında da marka olmuş isimler. Maçı yönetmiş, maçtan çıktıktan sonra da bir kaç kelimeyle de kendini ifade etmeli, sorulan soruya makul cevaplar verip ayrılmalı. Bu yüzden bunu da aştık. Programlar istediler, programlara da hakem arkadaşlarımızı eşleriyle gönderdik. Kamuoyu hakemi bilsin, sadece sahada doksan dakika düdük çalıp problem yaratan insan gibi görmesin. Arkadaşlarımızı medyaya gönderdik, medya aracılığıyla kamuoyuna tanıtıldı, eşleriyle tanıtıldı. Bu programlarda hakem camiasının tanıtılması açısından iyi oldu.
- Peki hakemliği bıraktığınız döneme gelelim yine. Ne düşündünüz? Ben ne yapacağım şimdi dedinizmi? MHK Başkanlığı aklınızdan geçiyor muydu?
- Eşime söylemiştim, hakemlik bitiyor. Dedi ki: “Ne yapacaksın?” Bende “Hiç bir şey yapmayacağım, evimde senin dizinin dibinde oturacağım” dedim. “Çünkü dört buçuk yaşında bir oğlum var, onunla doya doya sevişeceğim. Çünkü hep evin dışındayım, sürekli bir yerlere gidiyorum. Kızımla ilgileneceğim, seninle ilgileneceğim, ne gözlemcilik istiyorum, ne medya istiyorum, hiç bir şey istemiyorum” dedim. O da bana “Geç bunları” dedi ve üç gün sonra MHK Başkanı oldum, hiç aklımın ucunda bile yoktu.
"TÜRK FUTBOLUNDA BİR İLKİM"
- Çok az bir zaman yirmi üç gün, bir ay bile değil...
- Türk futbol tarihinde bir ilktir, belki Avrupa’da da bir ilktir. Hakemliği bırakıp yirmi gün sonra MHK Başkanı olmak ki UEFA temsilcisi olarak Brüksel’e gittiğimde bir UEFA temsilcisi beni görünce şaşırdı. Ben gözlemci olduğumu söyledim, “Hakemliği ne zaman bıraktın” dedi. “Sekiz ay oluyor bırakalı” dedim. “İnanmıyorum, şimdi ne yapıyorsun?” dedi. “MHK Başkanlığı” dedim. “İnanmıyorum” dedi tekrar. “Gerçekten MHK Başkanlığı yapıyorum” dedim ve şaşırdı. Hatta gelen hakem benden çok daha kiloluydu ve kendisi “Bugün maçta hiç bir problem olmaz” dedi. “Neden” dedim ve bana “Hakeme bir şey olursa, sahaya seni süreriz, gözlemci hakemden daha kondisyonlu gözüküyor” dedi ve gülüşmüştük.
"SICAKLAR HAKEMLERİ ETKİLİYOR"
- Gündemde bazı konular var ve bunlardan bir tanesini ben hakemlere uyarlamak istiyorum. Gözlediğim kadarıyla tek boyutla, tek tarafla bakılıyor olaya. Aşırı sıcaklardan dolayı futbolcuların yaşadığı sağlık problemleri var. Hakemlerin de sağlık problemleriyle karşılaşmasını engellemek adına bir çalışmanız var mı?
- Yeniden bir check-up’a girmelerini düşündüm. Neden? Çünkü V.Manisaspor - Galatasaray maçı benim de dikkatimi çeken bir maç oldu. Çünkü sevgili Cem Papila kardeşimiz ilk yarı iyi bir performans sergiledi, ikinci yarı yorum hataları yaptı. Bir pozisyon var penaltı fakat Papila penaltı vermedi. Sonra ilerleyen dakikalarda penaltı olmayan bir pozisyonda penaltı verdi. “Acaba, hekemi de bu sıcak etkilediği için mi bu yorum hataları geldi?” diye bunu düşündüm, maçı seyrederken bunlar aklıma geldi. Maçı seyrederken olağan üstü bir sıcak, nemli bir hava. Bunun bir de Antalya’sı, Adana’sı, Hatay’ı var. Dolayısıyla bu sıcakta sıkıntılar yaşanabilir, hakemler de yaşayabilir. Artı bir de hakemlere baktığın zaman, mesela Cem Papila 41 yaşında, futbolcu Meduna daha genç. Hakemler genellikle 30 ve üzeri yaşlar, 30’un altında bir kaç hakem var. 40, 45 kalp için tehlikeli yaşlar. “Acaba Süper Lig hakemlerini tam teşeküllü check-up’a mı soksak” diye düşenmedim değil, düşündüm bunu. Ligin arasında belki yapabiliriz, milli maç dolayısıyla.
"BENİM HAKEMİM TEK YETKİLİ"
-Peki V. Manisaspor-Galatasaray maçına dönelrim. Karşılaşmanın 81. dakikasında verilan penaltının ardından Meduna rahatsızlık geçirdi. Orada karşılaşmanın hakemi Cem Papila maçı tatil etseydi. Ne olurdu?
- Meduna kalp spazmı mı geçirdi, Allah göstermesin öldü mü, bunu bilemiyorsunuz. Ama o olay bütün insanların kolunu kanadını kırdı.
- Bütün futbolcuları şoka soktu.
- Hakem de şoka girmiş olabilir. Tatil edebilirdi de ama MHK olarak biz buna müdahale edemeyiz. “Neden” derseniz, biz hakemi oraya göndermişiz, hakem verecek nihai kararı o yüzden kalkıp hakeme iletelim “Maçı tatil etsin” böyle bir şey söz konusu olamaz. Çünkü benim prensiplerimin arasında şu var. Hakemin yetkinlikleri var, ben onu bizi temsilen oraya göndermişim. “Git, bu maçı yönet.” Son kararı o verecek, yönetici kimliğini o sahaya yansıtacak ve kararı o verecek. Eğer o kararı ben arayıp “Şöyle yap, böyle yap” diye araya girersem bu mümkün değil, bu benim prensiplerimin dışındadır böyle bir şey.
ÇULCU’DAN İNCİLER
- Futbol: Yaşam biçimi
- Kart: Zaman zaman işe yarıyor
- Eleştiri: Çok seviyorum
- Yönetici: Sorumluluk
- Top: Onsuz olmaz
- MHK: Sürpriz
- Taraftar: Olmazlardan
- Makam: Aşama
- Kulüp: O da olmazsa olmazlardan
- Küfür: Hiç sevmediğim, hiç olmasın
- Sarı: İkaz
- Kırmızı: Red, çok çirkin geliyo bana kırmızı ama çok kullandım
- Gol: En sevdiğim.
- Hakemin atamadığı: Gol
- Erman Toroğlu: Severim kendisini
- Ahmet Çakar: Severim
- Bülent Yavuz: Severim
- Sevmediğiniz: Kişiliğe dokunan eleştiri
-Başkanlık: Beklemediğim anda geldi, güzel bir şey
- Kale: Futbolun en güzel köşesi
- Saha: Ömür
- Penaltı: En güzel karar, yürek isteyen karar, en heycanlısı
- Ofsayt: Asla düşmek istemem
- Medya: Mutlaka olmalı
- Düdük: Gücün temsili
- Aile: Benim için her şey
- Faul: Hata
- Şike: Kirlilik
- Teşvik primi: Gereksiz
- TFF: İkinci evim
- Numaralı tribün: Aristokratların olduğu yer
- Kale arkası: Halk
- Televizyon: Şöhret
- Hakem: Adalet dağıtıcısı
- FIFA kokartı: İdeal
Yorumlarınız için
[email protected]