Bu ne yaman çelişki!
Yayınlanma Tarihi 23 Aralık 2009 Çar 12:31
Turkcell Super Lig’in ilk yarısı, yıllardır alışık olduğumuz görüntüler ve gürültülerle bitti. Yine kaçan goller, yine hakem hataları, yine yönetici isyanları...
Ama her şeye rağmen bu yıl da ligin değerini bilmemiz gereken bir özelliği var :
Rekabet alanı genişliyor... Zirveye ortak takım sayısı artıyor. Geniş rekabet alanında ayrıca giderek artan bir yoğunluk da var.
Ama her şeye rağmen bu yıl da ligin değerini bilmemiz gereken bir özelliği var :
Rekabet alanı genişliyor... Zirveye ortak takım sayısı artıyor. Geniş rekabet alanında ayrıca giderek artan bir yoğunluk da var.
Üç Büyükler, Bursaspor, Kayserispor ve de Trabzonspor... Hiç kuşkunuz olmasın, bu ligin zirvesindeki mücadeleyi ikinci yarıda da artan bir tempo ile sürdüreceklerdir.
Şimdiden söyleyelim, bu sezon şampiyonluk yarışının son dört haftaya kadar çoklu koşularla süreceğini, zirve grubundan kolay kolay hiçbirinin kopmayacağını düşünüyorum.
Süper Lig’i yıllardır Fenerbahçe Galatasaray rekabetine indirgeyip sürekli olarak ikili yarış ya da düello dizayn etmeye heveslenenler, en azından otuzuncu haftaya kadar avuçlarını yalamak zorunda kalacaklar. İki ezeli rakibi olağanüstü gayretlerle parlatıp pazarlayarak ötekileri yok sayan zihniyet, artık pek de sağlıklı görünmemektedir.
Fenerbahçe’nin, Başkan Aziz Yıldırım’ın kongrede verdiği “üst üste üç şampiyonluk” sözüyle ne kadar baskı altında kaldığı, ne kadar bunalıma girdiği hiç unutulmamalı. Yıldırım, peşpeşe puan kayıplarından sonra takımıyla ilgili özeleştiri yapmak yerine TFF, MHK ve öteki kurullarla birlikte hakemleri de suçlamış, Kulüpler Birliği başkanlığından ayrılacağını açıklayarak yeniden eski kaos yıllarına dönmüştür. Son iki haftada tanık olduğumuz Fenerbahçe lehine hakem hataları, acaba bu kaos ortamının mı sonucudur ? Bilemiyoruz. Bildiğimiz, Aziz Bey’in şimdilik sessiz ve ilk yarı liderliği başarısıyla huzurlu olduğudur. Oysa hakem yanlışlarından şikayet eden tecrübeli bir başkanın, Ankaragücü ve Trabzonspor maçlarındaki iki önemli hatadan sonra da vicdani bir ses vermesi gerekirdi. Böyle bir sesi duyamadık.
Lehte ya da aleyhte her takımın hakem hatalarından etkilendiğini sıkça görüyoruz. Bunların kasıtlı, bazı kaygılarla bilerek yapıldığını söylemek de insafsızlık olur. Ne var ki takımlarıyla ilgili iç sorunları çözemeyen, kontrol edemeyen yöneticilerin, sık sık kendi sorumluluk ve yetki alanlarının dışına çıkarak hakem eleştirisine yönelmesi, bir tür iktidar oyunu olarak artık bayatlamakta olan, sıkıntı veren bir yöntemdir. Gördük işte, tıpkı geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Trabzonspor Başkanı Sadri Şener, geriden gelip sesini yükseltip gücünü göstererek itiraz korosuna katılıyor.
Sabır, sabır...
Her neyse... Bu kültürü uzun yıllar değiştiremeyeceğimizi biliyoruz.. Kendi kendimize sabır diliyoruz. Zirvede soluk soluğa yarışı sürdüren her takımın zenginliği ve güzelliği kadar yanlışı ve sıkıntısı da var.
Galatasaray örneğin, bir yandan savunma zaaflarına çare bulamıyor, öte yandan sürekli olarak Rijkaard’ın kariyerinin sorgulanmasından da kurtaramıyor kendini. Bursaspor, futbolcularını sürekli “mezata çıkarmış” bir takım pozisyonunda... Herkesin gözdesi Sercan ama, onun da ilk yarı performansı beklendiği kadar devamlılık göstermiş değil. Volkan Şen de transfer pazarının çekici oyuncularından biri. Bursaspor’un stratejik hedefi nedir ? Gözde futbolcularını satarak para kazanması mı, yoksa Ertuğrul Sağlam’ın elindeki kadroyu daha da güçlendirerek futboldaki Olimpos’un zirvesine çıkmak mı ?
Kayserispor, yıllarca outdoor reklamcılık örnekleri de vererek Gökhan Ünal ve Mehmet Topuz’u satmamak için direndi. Sonunda yol ayrımına geldiler. Kendi adıma bu zoraki birlikteliklerin makul zamanı aştığını düşünüyordum. İki oyuncunun takımdan ayrılma süreci tamamlandıktan sonra gördük ki Tolunay Kafkas, asıl kafasındaki takımı inşa etmek için epey yol almış. Daha çok uzun yolu var... Yine de Kayserispor doğru yolda olduğunu gösterdi.
Ligin en yaman çelikisi Beşiktaş’ın durumu...
Turkcell Super Lig’in en az gol yiyen takımı (10) onlar... Rüştü ve Ferrari’nin durumundan ikinci yarıda nasıl etkilenecekler bilmiyoruz ama, bu savunma tüm takımların savunmalarından daha çok güven veriyor.
Beşiktaş’ın forvetlerine gelince... Takımın bulunduğu yerle tam bir terslik sunuyorlar bize...
Beşiktaş, zirvenin beşinci takımı... En az gol atma klasmanı yaptığınızda da Beşiktaş, küme düşürülen Ankaraspor (0) dahil, Denizli (11), Manisaspor (16) ve Diyarbakırspor’dan (17) sonra 20 golle yine beşinci.
Bu bal yapmayan arılarla Beşiktaş’ın işi çok zor. Denizli bu yaman çelikiyi gideremezse, takımıyla birlikte en büyük hayal kırıklığını da yaşayabilir.
Şimdiden söyleyelim, bu sezon şampiyonluk yarışının son dört haftaya kadar çoklu koşularla süreceğini, zirve grubundan kolay kolay hiçbirinin kopmayacağını düşünüyorum.
Süper Lig’i yıllardır Fenerbahçe Galatasaray rekabetine indirgeyip sürekli olarak ikili yarış ya da düello dizayn etmeye heveslenenler, en azından otuzuncu haftaya kadar avuçlarını yalamak zorunda kalacaklar. İki ezeli rakibi olağanüstü gayretlerle parlatıp pazarlayarak ötekileri yok sayan zihniyet, artık pek de sağlıklı görünmemektedir.
Fenerbahçe’nin, Başkan Aziz Yıldırım’ın kongrede verdiği “üst üste üç şampiyonluk” sözüyle ne kadar baskı altında kaldığı, ne kadar bunalıma girdiği hiç unutulmamalı. Yıldırım, peşpeşe puan kayıplarından sonra takımıyla ilgili özeleştiri yapmak yerine TFF, MHK ve öteki kurullarla birlikte hakemleri de suçlamış, Kulüpler Birliği başkanlığından ayrılacağını açıklayarak yeniden eski kaos yıllarına dönmüştür. Son iki haftada tanık olduğumuz Fenerbahçe lehine hakem hataları, acaba bu kaos ortamının mı sonucudur ? Bilemiyoruz. Bildiğimiz, Aziz Bey’in şimdilik sessiz ve ilk yarı liderliği başarısıyla huzurlu olduğudur. Oysa hakem yanlışlarından şikayet eden tecrübeli bir başkanın, Ankaragücü ve Trabzonspor maçlarındaki iki önemli hatadan sonra da vicdani bir ses vermesi gerekirdi. Böyle bir sesi duyamadık.
Lehte ya da aleyhte her takımın hakem hatalarından etkilendiğini sıkça görüyoruz. Bunların kasıtlı, bazı kaygılarla bilerek yapıldığını söylemek de insafsızlık olur. Ne var ki takımlarıyla ilgili iç sorunları çözemeyen, kontrol edemeyen yöneticilerin, sık sık kendi sorumluluk ve yetki alanlarının dışına çıkarak hakem eleştirisine yönelmesi, bir tür iktidar oyunu olarak artık bayatlamakta olan, sıkıntı veren bir yöntemdir. Gördük işte, tıpkı geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Trabzonspor Başkanı Sadri Şener, geriden gelip sesini yükseltip gücünü göstererek itiraz korosuna katılıyor.
Sabır, sabır...
Her neyse... Bu kültürü uzun yıllar değiştiremeyeceğimizi biliyoruz.. Kendi kendimize sabır diliyoruz. Zirvede soluk soluğa yarışı sürdüren her takımın zenginliği ve güzelliği kadar yanlışı ve sıkıntısı da var.
Galatasaray örneğin, bir yandan savunma zaaflarına çare bulamıyor, öte yandan sürekli olarak Rijkaard’ın kariyerinin sorgulanmasından da kurtaramıyor kendini. Bursaspor, futbolcularını sürekli “mezata çıkarmış” bir takım pozisyonunda... Herkesin gözdesi Sercan ama, onun da ilk yarı performansı beklendiği kadar devamlılık göstermiş değil. Volkan Şen de transfer pazarının çekici oyuncularından biri. Bursaspor’un stratejik hedefi nedir ? Gözde futbolcularını satarak para kazanması mı, yoksa Ertuğrul Sağlam’ın elindeki kadroyu daha da güçlendirerek futboldaki Olimpos’un zirvesine çıkmak mı ?
Kayserispor, yıllarca outdoor reklamcılık örnekleri de vererek Gökhan Ünal ve Mehmet Topuz’u satmamak için direndi. Sonunda yol ayrımına geldiler. Kendi adıma bu zoraki birlikteliklerin makul zamanı aştığını düşünüyordum. İki oyuncunun takımdan ayrılma süreci tamamlandıktan sonra gördük ki Tolunay Kafkas, asıl kafasındaki takımı inşa etmek için epey yol almış. Daha çok uzun yolu var... Yine de Kayserispor doğru yolda olduğunu gösterdi.
Ligin en yaman çelikisi Beşiktaş’ın durumu...
Turkcell Super Lig’in en az gol yiyen takımı (10) onlar... Rüştü ve Ferrari’nin durumundan ikinci yarıda nasıl etkilenecekler bilmiyoruz ama, bu savunma tüm takımların savunmalarından daha çok güven veriyor.
Beşiktaş’ın forvetlerine gelince... Takımın bulunduğu yerle tam bir terslik sunuyorlar bize...
Beşiktaş, zirvenin beşinci takımı... En az gol atma klasmanı yaptığınızda da Beşiktaş, küme düşürülen Ankaraspor (0) dahil, Denizli (11), Manisaspor (16) ve Diyarbakırspor’dan (17) sonra 20 golle yine beşinci.
Bu bal yapmayan arılarla Beşiktaş’ın işi çok zor. Denizli bu yaman çelikiyi gideremezse, takımıyla birlikte en büyük hayal kırıklığını da yaşayabilir.