Bir vizyon hikayesi
Yayınlanma Tarihi 22 Mayıs 2011 Paz 11:23
Dikkatli sporseverler hatırlarlar, bu sezon başında bir ara Mourinho, takımın Alman milli yeni oyuncularından biraz şikayetlenmişti: “Özil ve Khedira sadece birbirleriyle konuşuyorlar, takımın geri kalanıyla pek irtibat kurmuyorlar. Tabii ki birbirleriyle Almanca iletişim kurmaları normal, ama bir an önce lisan sorununu çözüp diğer takım arkadaşlarıyla da konuşabilmeliler”
Real Madrid, Almanya’dan bu günlerde üçüncü (ve dördüncü) futbolcu transferlerini yaparken Mourinho muhakkak bu sıkıntıyı göz önüne almıştır; çünkü bu düzeyde takımlar oyuncular arasında böyle bir gruplaşma olmasını doğal olarak istemezler. Dolayısıyla Nuri için Mesut-Khedira’nın Real’deki varlığı avantaj olduğu kadar, dezavantajdı da aslında...
Ama Nuri öyle iyi bir profesyonel, öyle akıllı bir adamdı ki; Mourinho birkaç ay önce telefonla onu aradığında hocasıyla İspanyolca konuşabilecek kadar bu lisana hakimdi. Nuri, zaten (futbolun ana dili diyebileceğimiz) İngilizce’yi konuşabiliyor; üstüne son bir yılda (eşiyle birlikte) İspanyolca kursu alarak dördüncü bir dil eklemiş Nuri...
NTV Spor’da katıldığı canlı yayında ona İspanyolca öğrenme nedeninin Real Madrid’e gitme ihtimali olup olmadığı sorulduğunda ise şaşkındı: “Hayır, hiç ilgisi yok. Ben 14 ay önce İspanyolca kursuna başladığımda bırakın Real’i düşünmeyi, hayalini bile kurmuyordum. Bu dili öğrenme isteğim, tamamen kendimi geliştirme arzusuyla alakalı...”
* * *
Tam da Nuri’nin İspanyolca öğrenme kararı aldığı aylarda, başka bir ülkede, başka bir spor adamına uluslar arası arenaya açılma şansı doğdu. Bir Türk hakemi, geç sayılabilecek bir yaşta FIFA listesine yazıldı ve belki de hayalini kurduğu Avrupa Ligi-Şampiyonlar Ligi arenasına çıkmak için gün saymaya başladı. Yalnız onun ciddi bir sorunu vardı, İngilizcesi uluslar arası maç yönetecek düzeyde değildi.
TFF de zaten hakeminin bu sorununun farkında olduğu için ona hemen bir İngilizce eğitimi ayarlamıştı. Hoca bulundu, günler organize edildi ve hakeme eğitim planı verildi. Ama enteresandır, hakemin acelesi yoktu! Kendisine dil eğitimi ayarlayan TFF yetkililerine cevabı şu oldu: “Şu anda dil öğrenmek için acele etmeme gerek yok. Hele bana bir maç görevi versinler, ben o 15 günlük boşlukta hızlandırılmış bir kursa gidip İngilizcemi geliştiririm!”
Aradan bir buçuk yıl geçti, tamamen kişisel gelişim amacıyla 3 dilinin yanına dördüncüsünü ekleyen 23 yaşındaki genç Türk, dünyanın en popüler takımına transfer oldu. Futbolun ana dilini öğrenmek için bile isteksiz davranan diğer Türk’se tahmin edeceğiniz gibi aynı yerde, aynı seviyede duruyor. Süper Lig’de birkaç yıl daha üst düzey maç yönetebilir, ama bugünden sonra bir Şampiyonlar Ligi müsabakası yönetmesi filan hayal gibi... Büyük bir ihtimalle Nisan 2012’de Nuri bir Şampiyonlar Ligi yarı final maçına çıkacak, o hakemse onu televizyondan iç geçirerek izleyecek.
Bugünün genç futbolcularının, genç hakemlerinin, genç teknik adamlarının da gelecekte onun gibi iç geçirmemesi için Nuri öyküsünü doğru ve eksiksiz okumaları dileğiyle... Mutlu pazarlar...