Bir çuval inciri (!)

Bir çuval inciri (!)
Aykut Kocaman tam bir Avrupa maçı kazanıyorum derken...

Sekiz maçtır susan Alex nihayet bir gol attı diye sevinirken...

Yıllardır kendi sahasında Avrupa galibiyetine hasret seyirci tam muradına ererken...

Bir çuval incir berbat oldu...

Açık konuşalım...

2-0'dan 2-2'ye yakalanmak...

Bitime 30 saniye kala gol yemek...

Bunlar her taraftarın kolayca içine sindireceği şeyler değil...

Ama hepimiz biliyoruz ki, aslında 30 saniye kala gelen Marsilya golü Fransızlar için değil, bizim için mucizeydi...

Çünkü özellikle ikinci yarıda Volkan olmasa, üst direk yanımızda durmasa, Yobo olağanüstü müdahaleler yapmasa biz o iki golü, belki de çok daha önce yerdik...

Marsilya sağdan-soldan kaç orta yaptı, ben sayamadım...

Hele bizim solumuzdan...

Saniyede bir top indirdiler, nefes almamıza fırsat bırakmadan orta üstüne orta yaptılar...

Bir takım kendi sahasında bu kadar baskı yer mi?

Bir takım rakibin bu kadar orta yapmasına, bu kadar şut atmasına izin verir mi?

FENER SINIFTA KALDI!
Fenerbahçe'nin iki beki Gökhan ile Hasan Ali hücumda gerçekten çok iyi ama savunmada arkalarına inanılmaz adam kaçırıyorlar...

Orta alanın son yarım saatte dili bu kadar dışarı çıkar mı?

Oyunun bütününe bakın...

Hücum üstünlüğü tamamen Marsilya'da...

Tamam Fenerbahçe ilk yarıda iyi ataklar yaptı, özellikle orta alanda iyi top çevirdi...

Ama hücumda öyle iki adam var ki,  her top duvara çarpmış gibi geri dönüyor...

Aykut Hoca, nasıl oluyor da bu Sow'a halen bu kadar umut bağlıyor, anlamıyorum...

Sow'u alın, üstüne bir de Bienvenu ekleyin, bir santrfor etmezler...

Hele Fenerbahçe için...

Transfere bu kadar milyon euro harcayacaksın, bir golcü almayacaksın...

Kendi seyircisi önünde 2-0'ı yakalamasına rağmen, ikinci yarının tamamına yakınında 'Çanakkale geçilmez' anlayışı ile oynayan, son yarım saatte dili bir karış dışarıda dolaşan ve bunun sonucu son beş dakikada iki gol yiyip büyük mutluluklara 'limon sıkan' Fenerbahçe takımı benim için sınıfta kalmıştır...

Kimseye değil, her Avrupa maçında sahaya yeni bir umutla koşan, her maçtan sonra yeni bir hayal kırıklığı ile ayrılan bu seyirciye yazık...