Avusturya derken...

Avusturya derken...
Schuster'e göre gereksiz bir maçtı, haklı... Bize göre UEFA formatı tamamen gereksiz ve geçen CSKA maçını kaleme alırken zaten üzerinden inceden geçtiğimiz için sadece hatırlatma yaparak başlayalım.

Maçın gerekliliğine aldırmadan o soğukta tribünleri dolduran Beşiktaş taraftarına izlenesi bir oyun sundu dün akşam Beşiktaş. Quaresma, yanına Simao eklenip ön tarafa Almeida yerleşince acayip bir Beşiktaş ortaya çıkacağını, attığı gol ve oynadığı oyunla ispat etti. Taraftar bayağı özlemiş bu takımda fark yaratan adamı.

Kabul edelim; Guti, Quaresma, Ernst ve şimdi Ersan bu takımda fark yaratan adamlar ve onları birlikte izlemek bir ayrıcalık...

Guti, tartışmasız aklını ayaklarının efendisi kılmış, ne gerekli ne gereksiz yorumuna giriyor sahada ve Ersan mutlaka hep oynaması gereken bir adam... Talihsiz bir sakatlık nedeniyle de olsa talih ona gülüyor.

Gereksiz maçtan "gerekli" tespitler çıkarmaya çalışmak "gereksiz uğraş" olacağından işe keyifli tarafından bakalım. Avusturya futbolu biz çocukken bizden çok ama çok iyiydi ama yine de onları ara sıra yenerek girdik Avrupa futbol birliğine bir bakıma.

Prater'de 4-0 kaybettiğimiz bir deplasman maçını içime sindirememiştim. 1985'te bizim milli takımın 10 küsur yıl sonra bir Dünya Kupası eleme grubu galibiyeti aldığı Ali Sami Yen Stadı'ndaki Avusturya maçını hafızalarımıza kazımış bir kuşağız. Okuldaki sırama Türkiye 3-Avusturya 1 yazmıştım. İlk yazarlık girişimim olsa gerek!

Sonra yine aynı tadı veren bir eşleşmede Avusturya'yı 1989'da Rıdvan'ın iki ve Feyyaz'ın golleriyle 3-0 yenmiştik ve bu, inanılmaz keyifli bir olaydı.

O dönem A.Wien ile R.Wien'le eşleşmek bayağı bir taşa vurmak olduğundan kulüp düzeyinde de işimiz zordu. Galatasaray'ın 2-0 öne geçtiği bir maç Ali Sami Yen Stadı'nda 4-2 A.Wien'in galibiyeti ile sona ermiş, deplasmandaki 1-0'lık galibiyet yetmemişti. Yine Beşiktaş ile G.Saray'ın Rapid Wien buluşmalarını hatırlıyor insan! Öyle harika günler falan değildi.

Biz büyüdük, Avusturya denilince bize Avrupa Birliği yolunu kapatan bu ülkeye fena halde içerlerken, sahada ne milli takımlarını ne kulüp takımlarını ciddiye almıyoruz. Açık ara önde olmamızın nedeni dinamik genç nüfusumuz ve ligimizin 10 fersah önde olması şüphesiz...

1989 yılında biz Avusturya'yı 3-0 yenerken, ligimizde bir önceki yılın gol kralı 39 gol atan Tanju Çolak'tı... Dün akşam sahada Beşiktaş'a oranla sıradan bir takım olan Rapid Wien takımının Türk oyuncusu 1989 doğumlu Tanju'nun ismine ilham veren Tanju Çolak mıydı acaba? Hadi bunun üzerine düşünelim, ne kadar içinden çıkılmaz kargaşalar arenası da olsa bizde, bizim fark edemediğimiz bir gelişim olmuş gerçekten de...

Böyle durumlar karamsar günlerin düzeltme hareketi oluveriyor birdenbire ve hatırlamakta fayda var...

Tuhaflığa bakın, dün akşam bizim Tanju ile Yasin, İspanyol Guti ile Portekizli Quaresma'yı tekmeleyip durdular... 21 yıl sonra da bir Avusturya-Türkiye yazısı yazmak isterim... Son söz; aferin Cenk...