Ali Gültiken suskunluğunu bozdu!
Yayınlanma Tarihi 31 Mart 2008 Pts 11:45
Görevden alındıktan sonra suskunluğu tercih eden Beşiktaş eski Menajeri Ali Gültiken önemli açıklamalar yaptı. Teknik adam olarak yoluna devam edeceğini açıklayan Gültiken "Demirören'in kafasında başkası vardı" açıklamasını yaptı. Sessizliğini FUTBOL EXTRA’ya bozan Gültiken başarısız olduğu için mi gönderildi, yoksa bu operasyonun arkasında başka nedenler mi vardı?
İşte bilinmeyenlerle dolu bir dönemin, birinci ağızdan perde arkası
TEKNİK ADAM OLARAK YOLA DEVAM
Sayın Gültiken sizi hem teknik adam hem de menajer olarak tanıyoruz. Bundan sonrası için kendinize nasıl bir yol çizeceksiniz?
Teknik adam olarak yola devam etmek istiyorum.
Kulüp menajerliği düşünmüyor musunuz?
Beşiktaş’ta bu işi yapmış olmam, diğer kulüplerde de yapacağım anlamına gelmez. Beşiktaş bizim evimiz. Oradan böyle bir teklif geldiğinde hayır deme şansınız olmuyor. Ancak bundan sonra futbolun içinde teknik direktör olarak bulunacağım. Menajerliği ise sadece Milli Takım ya da Beşiktaş için düşünebilirim.
İLK SEZONUMUZDA EN İYİSİNİ YAPTIK
Peki size sağlanan imkanlar, yapabileceklerinizi uygulamak için yeterli miydi?
Göreve geldiğimde kadronun tamamına yakını değiştirilmiş, yeni bir ekip oluşturulmuş ve geniş kapsamlı bir gençleştirme gerçekleştirilmişti. Bana göre ilk sezonumuzda hedef sadece yeniden yapılanma olsa da önemli sonuçlar aldık. Süper Kupa ve Türkiye Kupası’nı kazandık, Şampiyonlar Ligi’ne katılma hakkını elde ettik. O kadro yapabileceklerinin maksimumunu gerçekleştirmiştir. Ben o günün şartlarına göre alınan sonuçların büyük bir başarı olduğunu düşünüyorum.
DEMİRÖREN’İN KAFASINDA BAŞKASI VARDI
Görevdeyden yönetimden yeterli destek gördünüz mü ?
Bana teklifi ikinci başkan Murat Aksu Bey getirdi. Görüşmeyi kendisiyle yaptık
Yönetimden de birçok kişinin isteğiyle, desteğiyle göreve getirildim. Ama göreve geldikten sonra çalışma ortamı içinde, aslında Başkan Yıldırım Demirören’in kafasında benim değil, başka bir ismin olduğunu, ancak o kişiyi, çeşitli nedenlerden dolayı o dönem içerisinde getiremediğini anladım. Sezon içinde de Başkanın bu düşüncesini bazı yerlerde seslendirdiğini biliyorum. Ama bu kamuoyuna yansımadı. Çok samimi olarak söylüyorum, geri dönüp baktığım zaman içim bu konuda çok müsterih. Hem kulübün mali yapıları içerisinde görevimi maksimum yaptığım için hem de sportif başarı adına takımı getirdiğimiz yer açısından, takımın değerinin geldiği nokta açısından, takım içinde hiçbir sorun yaşatmadan bu işi tamamladığım için mutluyum.
BAŞKAN BANA BAŞKA GÖREV TEKLİF ETTİ
Peki niye görevi bıraktınız ?
Hayır, ben bırakmadım. Aslında bu konu kamuoyunda çok speküle edildi. Burada hoş olmayan bir durumla da karşılaştım. Biraz evvel yuvarlak olarak söylediğim bu başkanla olan ilişkiler… Yani aslında beni istememesi konusunda, sezon sonu itibariyle bu konuyu bir sonuca bağlamak istedim. Çünkü İran’dan aldığım hocalık teklifleri vardı. Sezon içinde de bazı şeyleri gördükten sonra, kafanızdaki bu soru işaretlerini çözmek istiyorsunuz. Ben de başkanla ve yönetimle oturdum ve bu konuları görüştüm. Onlar, benim düşündüğüm gibi olmadığını ve yoluma devam edeceğimi söylediler. Ben de gelen teklifleri geri çevirdim. Sonra transfer dönemi ve kamp dönemi bitti. Avrupa kupası maçına çıkacakken bir gece yarısı bir karar değişikliğiyle böyle bir durumla karşılaştım. Tabii görevime son verilmesinin yansımalarını, reaksiyonları filan Başkan önceden tahmin edemedi diye düşünüyorum. Böyle tepkilerle karşılaşacağını düşünebilseydi, alacağı bu kararı biten sezonun sonunda alması gerekirdi. Doğru olan da buydu. Çünkü Başkanın kafasının arkasında bu isim hep vardı. Belki iki senedir, belki üç senedir vardı. Ama bir türlü bu isteğini yapamıyordu. O anda bir karar verdi. Bu kararın ne getireceğinin sorumlulukları hesap edip de verebilir veya hesap etmeden verebilir. Ama benimle ilgili bir sorun yoksa , o zaman bu kararını sezon bittiği zaman uygulamak en doğrusuydu. Yıldırım Demirören, sonra bana özürlerini de iletti. Ayrılma konuşmasını evinde yapmıştık. Bu olaydan dolayı özür diledi ve ayrıldık. Her ne kadar zor olsa da bazı şeyleri kabul etmek mecburiyetindesiniz. Bu ayrılma olayıyla ilgili bir araya geldiğimizde, Sinan Engin’i benim yerime getirdiğini söyledi ve kulüpte başka bir görevde devam etmemi istedi. Önce Sinan Engin’le birlikte çalışmaktan söz etti, sonra başka bir görev filan dedi ama ben böyle bir şeyi asla kabul etmeyeceğimi söyledim. Gelirken şartlarımı koymuştum. Sözleşmemde de başka herhangi bir görev almaz diye belirtmiştim. Kendisine “Sonunda siz kararı verdiyseniz, o zaman bırakın başka görevi filan, benim görevime son verin” dedim Çünkü bir Beşiktaşlı olarak hiçbir zaman bu kulüpten ayrılan insan olmak istemem. Bu kararı onların aldığını, gereğini onların yaptığını kamuoyunun bilmesi açısından böyle bir yolu tercih ettim. Onlar da resmi olarak benim ilişkimin kesildiğine dair yazıyı verdiler.
BAŞARISIZ OLDUĞUMU SÖYLEYEMEZ
Başkan, Lig TV’deki bir programda sizin başarısız olduğunuz için gönderildiğinizi söyledi, buna ne diyeceksiniz?
Böyle bir şey söyleyemez. Demirören başarısız olduğumu söylüyorsa yanılıyordur. Kendi başkanlık döneminin bu sene de dahil olmak üzere en başarılı döneminin benim menajer olduğum sürede geçirmiştir. Kendisi benimle beraber olan hedefinin yapılanma olduğunu söylemiştir. Ama benim başında bulunduğum o takım hem Süper Kupayı hem de Türkiye Kupasını kazanıp son maça kadar şampiyonluk hedefine koşmuştur ve kendi döneminde ilk defa Şampiyonlar Ligine benim olduğum dönemde kalmıştır. Bu kararından dolayı aldığı yoğun tepkiler üzerine kendisini korumak istemiş olabilir. Ben de kendi açımdan başarılı olduğumu söylüyorum. Ayrıca büyük camialar ve takımlar bu tür mukayeseleri sezon bitiminde yaparlar ve kararlarını bu dönemlerde alır, sezona da böyle başlarlar. Takım Şampiyonlar Ligi ön elemesi oynayacağı gece, yatıp sabah kalktığında böyle bir karar almaz. Bu kararından dolayı aldığı yoğun tepkiler üzerine kendisini korumak istemiş olabilir. Ama bana göre başkan bu konuda doğruyu söylemiyor diye düşünüyorum. Ben de kendi açımdan başarılı olduğumu söylüyorum.
“Sinan Engin, Başkanın kafasında hep vardı” diyorsunuz…
Bunun birçok delili var. Ama şimdi bunları söyleyemem. Çünkü görevde olan kişiyle, yani Sinan Engin’le ilgili mahkeme devam ediyor. Mahkeme safhasında olduğu için bazı şeyler konusunda konuşmak istemem. Başkanın, Sinan Engin’i göreve getirmek için dönem içinde bazı hamleleri oldu. Zaten bir kısmını camia da biliyor. Bu hamlenin gerisinde neler olduğunu, bu olayın ne zamandan başladığını düşürseniz bulursunuz.
Yani Sinan Engin’in menajerliğe getirilmesi, sizin başarısız olup onun bu işi daha iyi yapabilecek olmasıyla ilgili değil, öyle mi?
Bu değişikliğin sonuçlarının ve etkilerinin kamuoyunda nasıl değerlendirildiğine bakarsanız bence cevabı bulursunuz.
DÖRT AY SONRA BAŞKANIN NİYETİNİ ANLADIM
Peki, başkanın kafasında aslında sizin değil de Sinan Engin’in bulunduğunu ne zaman öğrendiniz?
Ben göreve getirildikten dört ay kadar sonra. Başkanın bazı medya kuruluşlarının önde gelen isimleriyle yapmış olduğu basına kapalı bir toplantı vardı. Orada “off the record” söylediği bir söz doğrultusunda bu olayın farkına vardım. Sonra geriye dönüp baktığınız zaman, bu işin bir plan olduğunu anladım. Yani göreve geldiğimde de başkanın bu kişiyi istediğini, kafasının arkasında olduğunu, benim bu işi iyi yapıp yapamamamla bir ilgili bulunmadığını sonradan öğrenmiş oldum.
Yani meselenin sizin başarısız olmanızla bir ilgisi yok. Baştan beri Sinan Engin’in menajerliğe getirilmesi planlanıyordu ve zamanlama önemliydi öyle mi?
Başkanın bu konuyla ilgili yıllardan beri kamuoyunda da malum bir fikri var. Bunun Ali Gültiken’le, Mehmet’le, Hüseyin’le ilgili bir şey değil. Başkanın geçmiş dönemdeki çalışması sırasında bu kişiyle oluşan bir şey var ortada. Bu işin farklı parametreleri ve aile ilişkileri de olabilir. Derinliklerini bilemem. Ama Demirören’in bu kişiyle ilgili isteği ve arzusu, kafasının arkasında hep vardı. Ha neden var, bunu bilmiyorum.
MAHKEMEDEN DOLAYI GETİREMEDİ
Peki, Başkan madem Sinan Engin’i bu kadar istiyordu, başlangıçta niye onu değil de sizi getirdi?
O dönemde bu isteğini gerçekleştiremedi. Zaten bunu daha sonra söylediler. O da mahkemesi devam ettiği için, davadan dolayı. Ben gelirken de asıl istek oydu ama dava gereği olmadı. Benim gidip yerime Sinan Engin’in gelmesi, tamamen Başkanın kişisel tasarrufudur, bunu da böyle kabul etmeliyiz.
STOPER BÜTÇEMİZ KISITLIYDI
Stoper konusu çok sancılı geçti, neden?
Transfer döneminde özellikle stoper bölgesinde çok çalışma yaptık. Fakat bu konuda yönetimin 1 milyonlar civarında veya bonservisi elinde stoper bulma talebiyle yola çıkmamız bizi zorladı. Juventuslu Legrottaglie’yi ya da Erik Hagen, Anderson, Mastroviç veya Ruben Gonzalez’den birini alabilirdik. Yine Bolton’dan Baye vardı. Ama bütçenin kısıtlı olması ve bazılarını da hocanın istememesi nedeniyle alamadık
Diatta’yı kim izledi?
Oyuncular içinde izlenmeyenlerden biri de Diatta’ydı. Bonservisinin elinde olması transferinde etkili oldu. Bir de Ertuğrul Hoca, gerektiğinde yedek oturabilecek bir oyuncu olmasından dolayı onu tercih etti. Başkan, Milli Takım’da oynayan dört defans oyuncusunun üçünün, yani İbrahim Toraman, İbrahim Üzülmez ve Gökhan Zan’ın bizim oyuncularımız olduğunu, gelecek stoperin oyunculardan birini yedek düşürebileceğini, bunun da sıkıntıya yol açabileceğini söylemişti. Bunun üzerine Hoca da böyle karar verdi.
Rüştü ve Mehmet Yozgatlı’yı Başkan istemiş, öyle mi?
Hayır, Ertuğrul Hoca çok isteyince başkan aldı.
ERTUĞRUL SAĞLAM BAŞKANIN TERCİHİYDİ
Ertuğrul Sağlam tercihi nasıl gelişti?
Bu tamamen Başkanın tercihiydi, öyle söyleyelim. Bu konuda fazla da bir şey söylemek istemiyorum. Direkt olarak Başkanın gerçekleştirdiği, kararını kendisinin verdiği bir projeydi.
Siz görevden ayrıldıktan sonra Ertuğrul Hocayla hiç görüştünüz mü?
Birkaç defa aradı, görüştük.
Görevden alındıktan sonra Beşiktaş taraftarlarının sizi tribüne çağırması ve Sinan Engin’e tepki göstermesini nasıl yorumluyorsunuz?
Bu görevde sadece bir yönetici olarak bulunmadım. Kulübün geçmişinden gelen, ben ve benim misyonumdaki insanlar için söylüyorum, bizler Beşiktaş’ta bir değişimi gerçekleştirmiş ve belki de kulübün son 50 senesine baktığınız zaman en başarılı olan isimleriz. En büyük başarılara bizler imza atmışız, kupalar kaldırmışız. Futbol dışında da örnek olmuş insanlarız. Bu olayı böyle değerlendirmek gerek. İnsanlar bu reaksiyonu gösterirken, kendilerine de bir şeyler yapılmış gibi hissettiler içlerinde. Dediğim gibi, profesyonel yerlerde değişim olur ama şekil ve şartların uygun olması gerekir. Bir gecede, sonuçları düşünülmeden alınan ve sabah uygulanan kararların neticeeri de maalesef yıkıcı sonuçlara sebep olabiliyor. Bu benim ve Del Bosque’nin konusunda alınan kararların sonuçlarına baktığınızda daha net ortaya çıkıyor. Del Bosque’yi altı ay çalıştırıp bu çalışma karşılığında ona 15 milyon dolar ödemekle karşı karşıya kalabiliyorsunuz. Ve sonuçları da oldukça ağır oluyor.
KIZGINIM AMA KIRGIN DEĞİLİM
Peki, kızgın mısınız bazı kişilere?
Bakın, çok samimi söylüyorum, kızgınlıklar olabilir ama hiç kimseye kırgın değilim. Kızgınlığım, duygu olarak Beşiktaş sevgisinin önüne hiçbir zaman geçememiştir. Olay itibariyle kızgın olabilirsiniz ama ben Beşiktaş camiasının sahiplerinden bir tanesiyim. Geriye dönüp baktığınız zaman, üzerinde hak iddia edebilecek insanlardan bir tanesiyim. Onun için bu camia benim, bizim. Benim gibi milyonlarca insanın. Ben bu camiaya sıkıntı getirebilecek hiçbir şeyin içinde olmayacağım. Benim böyle bir temel felsefem var. Yaşadığımız müddetçe Beşiktaş bizim hayatımızda hep olacak. Bugün olmaz yarın olur, yarın olmaz öbür gün olur.
BEŞİKTAŞ’A ZARAR VERMEM
Peki, yine konuşmaya devam edecek misiniz?
Bu yeni yapılanmada misyon sahibi bir insan olarak bu takımın başarısını en çok isteyenlerin başında geliyorum. Şu camia içinde herkesle ilgili en çok bilgiye sahip olup bunları konuşabilecek insan da benim. Bildiklerimle en çok zarar verebilecek insan da benim. Ama bunlar ne bana ne de Beşiktaş’a bir şey kazandırır. Zaten bu tür şeylerin içinde olmadım, olmayacağım da. Olmak isteseydim beni görevden aldıktan sonra bugüne kadar susmaz, konuşurdum.
Kulüpten sizinle ilgili fazla açıklama çıkmadı, bu neden?
Ben görevden alındıktan sonra ne teknik adam ne yönetim ne de Başkan hakkımda bir demeç vermedi. Vermek istemediler, çünkü benim olayımı kendi vicdanlarında doğru bulmadılar. Demeç verebilirlerdi ama o zaman belki ben de karşılık verebilirdim.
Sizinle ilgili kararı verenlerin vicdanlarının rahat olmadığını biliyordunuz, öyle mi?
Mutlaka tabii. Size şunu söyleyebilirim. Görevden alınmamdan sonra, yönetim kurulunun tamamının bir bir bana telefon açıp fikir bildirmesini nasıl yorumlarsın? Buna başkan da dâhil. Başkan bana “Ben böyle bir karar aldım, bunu sana daha önce söylemem lazımdı, biliyorum. Bunu bugün uygulamak zorundayım hocam” dedi. Tamam dedim. Kendisine teşekkür ediyorum, beni kapıya kadar uğurladı, özür de diledi, saygıda bulundu, hakkını helal et hocam da dedi. Ben de hakkımı gerçekten helal ettim. Zaten insanlar da bu olay karşısında reaksiyonlarını gösterdi.
Peki, neden şimdi konuşmayı tercih ettiniz?
Aylardan beri konuşmadım. Ama bugün lider olduk. Ben bu takımın lider olacağını biliyordum. Bu takım başarılı bir takım ve şampiyon olacak diyorum. Takım sıkıntılı dönemler de geçirdi, o zamanlarda konuşabilirdim ama söyleyeceğim sözler o zaman kulübe sıkıntı verebilirdi.
Bu konuda şu an bir şey söylemem. Çünkü ben tarafım. Zaten benimle ve Sinan’la ilgili kararı başkan verdi. Biz birbirimizle ilgili lâf söyleyemeyiz. Çünkü tercih yapan biz değiliz, başkan. İkimizin de bu konuda birbirimizi muhatap alarak konuşması doğru olmaz.