Al sana istikrar!

Al sana istikrar!
“Bir şeyi 40 kere söylersen olurmuş” misali, söyleye söyleye olacağı buydu zaten. Frank Rijkaard, “Ya beyler! Defansta oynayan arkadaşlar. Eğer son adamsanız, varyete yapmaya, artistlik yapmaya kalkmayın” dememiş midir! Eğer dediyse, Emre Güngör o inanılmaz hatayı nasıl yaptı.

Burada iki şey var; Ya kimse Rijkaard’ı dinlemiyor, ya da süslü ve içi boş lafları ciddiye almıyor, kimse tınlamıyor. Emre’nin yaptığı aslında bir kader değil tamamen saçmalıktı. Çünkü Galatasaray, olağanüstü iyi futbol oynuyordu. Elano dışındakiler müthiş derecede arzu ve istekliydi. Ta ki o tarihi hata yapılıncaya kadar. O dakikadan sonra Emre’ye kimsenin ilaç vermesine gerek kalmadı. Çünkü ayar bozulmuştu.
 
Aynı zamanda şöyle bir düşünün, “Conta su kaçırmaya başlayınca fayda etmez. Ya cıvata yalama olmuştur, ya da sorun somundadır”. Bu örnekteki gibi Galatasaray orta alanda sürekli su kaçırdı. Forvette Jo, Giray ve Song’un kelepçesinden kurtulamadı. Barış oyuna asla ağırlık koyamadı. Rüzgar gibi hatta fırtınayı andıran bir maçtı. Herkes topun bir adım daha ileri gitmesi için ölesiye mücadele ediyordu. Pozisyonları saymakta inanın zorluk çektim. Galatasaray’ın maçın başında yakaladığı 2 net gollük pozisyon, ikinci yarıda Jo’nun, Dos Santos’un pozisyonları, yürek dayanmazdı. Umut’un gol kaçırma rekoru kendisini bile güldürdü.
 
Uzun lafın kısası fazla çenebazlık etmenin alemi yok. Bunu Rijkaard ve öğrencileri, “Bindik bir alamete, gidiyoruz haldır, huldur viraja” şekline çevirdi. Bu virajın sonunda büyük bir uçurum var. Ne olur bilinmez! Aynı zamanda o viraj sonrasında dram da yaşanabilir. Yani Galatasaray’da kimse üç vakte kadar refaha erecek gibi görünmüyor. Kısacası müsterih olacak bir durum yok. Bir hafta kazanıyorsun, bir hafta kaybediyorsun nerde istikrar!