3 büyükler bizleri ezdi de ne oldu?

3 büyükler bizleri ezdi de ne oldu?

Süleyman Hurma... Kayserispor Genel Menajeri... Kayserispor'un başarılı performansında büyük katkısı olan bir isim... Yıllardır Türk futbolunda... Ligtv.com.tr'ye konuk olan Süleyman Hurma'dan ilginç, çarpıcı ve şok açıklamalar diyebileceğimiz bu röportajımızda belki de bugüne kadar insanların birbirlerine söylediği ama yetkili bir ağızdan duymadığı söylemler okuyacaksınız...

Kayserispor Genel Menajeri Süleyman Hurma’yla, Fortis Türkiye Kupası’nda Kayseri Erciyesspor-Beşiktaş final maçı öncesi konuştuğumuzda ilginç söylemlerde bulunmuştu. Söyleşimiz esnasında  Galatasaray’ın misyonuna göre hareket etmediğini, ligi ve kupayı karıştırdığını söyleyen Süleyman Hurma ayrıca Fortis Türkiye Kupası finalinde hedefleri doğrultusunda Beşiktaş’ı tuttuklarını ifade etmiş ve buna “Sonuçta Erciyesspor bizim bir rakibimiz. Burada zaman zaman toplum dalkavukluğu yapılıyor işte rekabet eden insanlar böyle işte kardeşiz, biz şöyleyiz, böyleyiz diyorlar. Ben öyle söylemiyorum. Ben diyorum ki bizim bir rekabetimiz var ama asil, dürüst, seviyeli, haysiyetli bir rekabetimiz olmalı. Birbirimizin kötülüğünü, fenalığını, fesatlığını istemeyelim ama bugün tabii ki herkes kendi takımının başarılı olmasını ister” şeklinde açıklık getirmişti. Bunun üzerine kendisine şöyle bir soru yöneltmiştim:
“Yani bir anlamda 3 büyükler aralarında bir ezeli ve ebedi dostluk, rekabet yaşıyorlar, sizde bunu mu ön planda tutuyorsunuz.”

"Kayseri'nin Avrupai Yüzü" başlıklı röportaj serimizde Süleyman Hurma'yla gerçekleştirdiğimiz söyleşi bu sorunun cevabıyla devam ediyor.

Süleyman Hurma bu soruya farklı bir yorum getirdi. Ardından da Kayserispor’u, hedeflerini, Türkiye’de ki genel menajerlik müseessesini, bir çok konuyu konuştuk kendisiyle ve ortaya gerçekten çok farklı bir röportaj çıktı.

Bu arada, Kayserispor son 2 sezonda sadece saha sonuçları adına istikrarı yakalamış bir kulüp değil. Kayserispor aynı zamanda kulüp yapılanmasından, tesisleşmeye kadar bir çok konuda da istikrarı yakalamış durumda. Hurma, Kayserispor'a geldiğinde bir plan doğrultusunda işe koyulmuş. Kulüp yönetiminden teknik heyetine, sporcusundan tesis çalışanlarına varana kadar başlayan yapılanma bugün Kayserispor'u gözler önüne seriyor. Kayserispor bugün yakaladığı istiktrar ve futbolcularının transfer piyasasındaki haberleriyle gözönünde yeralsa bie gözardı edilemeyecek gerçeklerde var. Bu planı adeta tıkır tıkır işleten Hurma'nın  hedefleri...
Okumak için tıklayın...

Erdem EROL
Ligtv.com.tr Haber Müdürü

Süleyman Hurma'nın Fortis Türkiye Kupası finali öncesi yayınladığımız röportajını okumak için tıklayın...

"3 BÜYÜKLER AMA DOSTLUKTA YOKLAR"
"Onlar ezeli rekabette varlar, dostlukta yoklar maalesef. Çünkü Türkiye’de fair play çerçevesinde iş yapılmadığı için, insanlar sonuçlarla bütünleştiği için, kulüple bütünleşmiyorlar. Sonuçlarla bütünleştiğiniz zaman çok kayıpta olursunuz. Doğru işler yapmamış olursunuz. O zaman biz hem taraftar olarak, hep yönetici oalrak, sporcu veya profesyoneller olarak kulüple bütünleşmemiz lazım. Kulüple bütünleştiğimiz zaman şöyle hareket etmiş oluruz, kulübün geleneklerine ve göreneklerine göre, kulübün ortaya koyduğu misyona, vizyona göre hareket ederiz, sonuçlarla da çok ilgilenmeyiz. Sonuçlar sonradan gelir zaten. Ama bugün 3 büyük kulübe baktığımız zaman hemen hemen bütün organları sonuçlarıyla bütünleşiyor. Sonuçlar kötü olduğu zaman da kulübün gelenek ve göreneklerine aykırı hareket ediyorlar. Bazen çok iyi olduğu zaman bile kulübün gelenek ve göreneklerine aykırı hareket ediyorlar oysa ki o kulüplerimizin geleneklerinde asalet var." 

-Süleyman Hurma; Türkiye’de genel menajerlikte nerede?
Herkesin az da olsa bir megolamanlık, kendini beğenme tarafı var tabii. İnsanın kendi içgüdüsü, kendi isteği, kendine karşı hayranlığı olmasa zaten başarılı olamaz. Ama kesin olan bir şey var Türkiye’de bu işi profesyonel olarak yapabilen bir kaç kişi varız. Her kulüpte menajer adı altında bir takım arkadaşlar çalışıyor ama bu iş yanlış anlaşılıyor biliyorsunuz. Otel rezervasyonunu yapan, havaalanında boarding kartları dağıtan arkadaş da menajerim diyor, kulübün yazı işlerine bakan arkadaş da 'ben menajerim' diyor, sarı kart çizelgesi tutan da ben kulüp menajeriyim diyor. Kulübü yöneten insanlarda ben kulüp menajeriyim diyor. Burada bir kargaşa var. şimdi bir kere bunu ayırmamız lazım. Yani ofis boylarla menajerleri ayırmamız lazım. Onlar menajerse biz başka bir şeyiz o zaman. Bu durumda da toplasanız bir kaç kişiyişz. Çok fazla da olduğumuz söylenemez. Bende 1993 yılından beri, Trabzonspor'da başladığım günden beri sonuçta bu piyasada, meslekte kendimi ayakta tutuyorum. Bu çok kolay bir şey değil.

-Kayserispor’da ne kadar oldu?
Bu sezon 2. sezonumuz bitti.

-Ertuğrul hocayla’da 3. sezon devam edeceksiniz.
Evet 3. sezonumuzda da devam edeceğiz birlikte.

-Yani Türkiye’de pek olmayan bir yapı. Bu yapı, bu istikrar nasıl sağlandı?
İstikrar sadece Türkiyede değil, biraz siyasal bir konuşma olacak belki ama Ortadoğu'da malesef bizim bulunduğumuz coğrafyada insanlar huzurdan yana, sukunetten yana ve bilgiden yana tavır koymuyorlar. Beslenme şekilleri kaostan yana. Kaynamadan, kargaşadan yana tavır konduğu için bu topraklarda yaşayan bütün organlara baktığınızda, sadece sporda değil, sanatta da, siyasettede, ticarette de istikrarı pek göremezsiniz.

"BİRLİKTE OLMAKTAN MUTLUYUZ"
-Kayserispor’da istikrar nasıl yakalandı?
Biz birlikte olmaktan mutlu olan bir grubuz. Ertuğrul hocayla biliyorsunuz dostluğumuz ve profesyonel işbirliğimiz Samsunspor'dan beri devam ediyor. 3 yıl orada birlikte olduk, burada 2 yıldır birlikteyiz. Buraya geldiğimizde de sayın Recep Mamur'la frekanslarımız, anlayışımız tuttu. Dolayısıyla 3 kişi birlikte olmaktan keyif alan insanlarız. Mesela maç seyretmeye gittik, sadece 3 kişiydik. Başkanımız, ben ve hocamız. Bir arkadaşımız, “bravo üçünüz birliktesiniz” dedi. Bir heryerde öyleyiz, restorantta da öyleyiz, gezmeye gittiğimizde de alışverişte de, kulüpte de öyleyiz. Hep 3 kişi birlikteyiz. Akşam herhangi bir oyun oynarken de birlikteyiz. Birlikte olmaktan keyif alan insanlar doğal olarak bu sinerjiyi de kendi birimlerine yayıyor. Yani profesyonelliğimizin, çalışmamızın, oradaki başarımızın yanısıra bu da çok önemli.


"MENAJERLİKTE KAVRAM KARGAŞASI VAR"
-Şimdi dışarıdan bir gözlem olarak ben şöyle değerlendiririm. Genel menajerler ve teknik direktörler dediğimiz zaman, menajerlerde futbolu biliyor doğal olarak ve hep onların bir çatışma içerisinde olacağını düşünürüm. Çünkü Türkiye'de kamuyouna öyle gösterilmiştir. Hep çatışma içerisinde olmuşlardır.
Menajerlik profili ülkemizde istediğiniz gibi yönlendirildiği için bir kavram kargaşası oluştu. Mesela önce bir abiler oluştu. Yani işte futbolcuyla hoca arasında abi olsun dediler. Futbolcuyla yönetim arasında bir abi olsun. Profesyonel bir işte abi olma olasılığı yok ama menajer olsun derlerse o göreve getirdikleri arkadaşın nitelikleri, eğitimi ona müsait olmadığı için abi demeyi daha uygun buldular. Çünkü o abiden başka hiç birşey olamaz. Sonra teknik menajer diye birşey ürettiler. Dünyanın hiçbir yerinde teknik direktörle teknik menajer yanyana olmaz. İngilizler, teknik direktörlerine menajer diyorlar, benim pozisyonumda çalışan insanlara da genel sekreter diyorlar. Almanlar, teknik direktörlerine teknik direktör diyorlar, benim pozisyonumda çalışan insana da genel menajer diyorlar. Şimdi birincisi 2 tane teknik baş olmaz. Eğer öyle olursa mutlaka bir kargaşa ve kavga olur. Saygı ortamı oluşmaz. Nitekim biraz önce sizin sorunuzdaki 'neden böyle oluyor?'un nedeni bu. İşte biri diyecekki şu oyuncuyu transfer edelim, diğeri bu oyuncuyu transfer edelim.

-Türkiye'de genel menajerler, teknik direktörlerin takım kurgusunda bile söz sahibi olmak istiyorlar.
Bu tabii ki hem meslek etiği adına hem de profesyonellik adına inanılması güç bir yanlış. Böyle bir çalışma biçimiyle ancak anı kazanabilirsiniz, belki. Ama devamlılığı mutlaka kaybedersiniz. Sürekli başarınızın olması sözkonusu değil. Biz şöyle yapıyoruz. Teknik direktörümüz takımı yönetiyor, bizim futbol takımımızın bütün sorumluluğu, başından sonunda kadar teknik direktörümüze ait. Ben kulübü yönetiyorum. İkisini birbirine hiç karıştırmıyoruz.

"HERKES DURMASI GEREKEN YERİ BİLİYOR"
-Ama mutlaka fikir alışverişlerinde buluyorsunuzdur.
Tabii ki kesiştiğimiz yerler var ama şöyle bir şey hiç yapmayız biz, teknik direktörümüzün onay vemediği hiçbir oyuncuyu transfer etmeyiz, onay vermediği hiçbir oyuncuyu göndermeyiz. Asla teknik direktörümüzün işine karışmayız. Onun 11 seçimine, antrenman seçimine, oynattığı oyuncuya kesinlikle karışmayız. Ama bir oyuncu alırken gayet tabii o oyuncunun durumu, kulübe uyarlılığı, bütçesi, onu birlikte konuşuruz. Yani şimdi hocamız bize gelip '10 milyon euroluk bir oyuncu istiyorum' demez zaten. Derse bizde 'kusura bakma, alamıyoruz' deriz ama onun haricindeki bütün transferleri teknik direktör onayıyla yaparız biz. Bize de birtakım bilgiler gelmiş olabilir, sorarız hocam Galatasaray'dan Hasan'ı, Hüseyin'i, Mehmet'i diyorlar, bunlar bizim için uygun oyuncularımıdır. Eğer uygunlarsa o zaman transfer ederiz. Dolayısıyla bir kargaşamız yok. Herkes kendi sorumluluğunu yetkisini durması gereklen yeri biliyor. Ve böyle olduğu için biz başarılı oluyoruz. Kendi işini iyi yapamayan insanlar genelde başkalarının işine müdahale ederler.

"İŞİNİ YAPAMAYAN BAŞKASINA MÜDAHALE EDER"
-Takım yenilir, kötü oynar menajer dayanamaz teknik direktöre müdahale eder. Burada yönetimle diyaloglarda işin içine girer tabii.
İşte kendi işini iyi yapamayan insanlar genelde başkasının işine müdahale eder. Ve ülkemizdeki en önemli sorunalrdan bir tanesi bunun da altını çizerek söylüyorum, insanlar kendi yerine düşünmez bizim ülkemizde. Başkalarının yerine düşünür. Oysaki bizim kendi yerine düşünen insanlara ihitiyacımız var. yani kulüp başkanı kendi yerine, menajer kendi yerine, teknik direktör kendi yerinde düşünmeli. Zaman zaman oralarda bir arıza varsa, biz kendi yerimize düşünürken onuda buluruz. Örneğin takım çok kötü gidiyorsa kulüp başkanı olarak, kulüp menajeri olarak kendi yerimize düşünürüz. Neden takımımız çok kötü gidiyor, eğer orada teknik kadroda bir arıza varsa o uygunluğuna göre değiştirilir. Ama onun işine müdahale edilmez.

-Genelde futbol kamuoyu takımların hep sezonluk başarılarına bakarlar. İstikrar saha sonuçlarına yansıyınca kulüp gözönünde olmaya başlar, futbolcusu gözönünde olmaya başlar. Kayserispor'un ileriye dönük hedefleri vardır. Şampiyon olmaz, Avrupa Kupaları'nda başarılı olmak gibi. Bunları mutlaka sıraya koymuşsunuzdur.
Tabii başarı planlanabilir birşey ve sonuç değil, süreç. Yani süreç içerisinde ne yaptığınız çok önemli. Bizim bugüne kadarki başarımız şu şekilde algılandı. Ligdeki 3.lüğümüz, 4.cülüğümüz, oynadığımız güzel futbol, attığımız çok gol olarak algılandı ve Kayserispor  bugüne kadar tarihinde böyle şeyler olmadığı için, hiç beklenmedik birşeydi, bir anda da toplumun dikkatini çekti. Ama biz asıl başarı olarak, kulüpteki kurumsal yapımızı, tesislerimizi yenilememizi ve bütçemizin denkliğini, ürettiğimiz oyuncuları görüyoruz. Şöyle bakarsanız örneğin geçen sezonun başlangıcında Kayserispor'u kapatıyoruz artık, elimizdeki varlıklarımızı satacağız, işte varlıkalrımzı nedir oyuncularımız, ne eder diye baktığınızda 2 milyon euro bile etmeyebilirdi. Tesilerimiz bakımsız, dökülüyor bir haldeydi. Kulübün bir otobüsü yoktu. Kayserispor tesislerine 2 binin üzerinde çiçek, 500'ün üzerinde ağaç dkildi sadece. Arazisi genişletildi. Fitness center yapıldı. Oyuncuların odaları, dinlenme yerleri çok iyi bir sağlık merkezi oluşturuldu. Fizik tedavi merkezimizi buradaki hastanelerle yarışır hale geitrdik. Ve oyuncularımıza baktığımızda bugünkü piyasa değeri işte 2 milyon euro bile etmeyecek futbol takımı varken, bugün 40 milyon euronun üzerinde edebilecek takımımız var. Asıl değer arttırımı budur. Bazen bir top direkten döner 3. olursunuz, içeriye girer 2. olursunuz. Bu çok önemli değil. Gerçek başarı bu değil. Şimdi stadımız yapılıyor. Ve mevcut kadromuzu korumayı planlıyoruz. Hiçbir oyuncuömuzu bırakmayacağız. Gazetelerde yazıldığı gibi herhangi bir oyuncumuz herhangi bir kulübe satılmadı. Takımımızı daha iyi oyuncularla da takviye edeceğiz. Bu şu demektir; önümüzdeki sezon bu sezonkinden daha güçlü olacağız. 4 büyük kulübün arasında, onlarla yarışan, rekabet eden, sürekli kazanan, kaybettiğinde veya berabere kaldığında sürpriz olan bir takım oluşturacağız. Ve ileriki yıllarda herkesinbir fantazisi var biliyorsunuz, 'Anadolu'dan şampiyon çıkar mı ?' diyorsak, Anadolu'dan bir şampiyon çıkacaksa eğer, bu rüya gerçekleşecekse bu Kayseri olabilir. Ekonomik yapısı, sosyal durumu, kulübün fiziki koşulları itibariyle. Ama bunun neresindesiniz derseniz şu anda, biz daha yüzde 10’undayız. Çünkü büyük başarılar elde edebilmek için bütün güçlerimizi maksimumda birleştirme zorunluluğumuz var. kendi içimizdeki dinamikleri, şehrin dinamiklerini de harekete geçirmemiz lazım. Bir şeylere rağmen başarılı olamıyız.

"İŞİMİZE HERKES ÇOMAK SOKUYOR"
-Anadolu'dan bir takım şampiyon çıkacak ve bu şu takım olabilir denmeye başlandığı anda hemen o takımın futbolcularına kanca takılır.
Dikkat ederseniz açılabilir 2 tane cümle kullandım. Bir tanesi Anadolu'dan bir şampiyon çıkacak ise. Yani bu açılabilir. Çıkacak ise burası olur diyorum. İkincisi bütün güçlerimizi maksimumda birleştirme zorunluluğumuz var dedim. Topyekün bir mücadele ortaya koyamazsak yani bize yapılan bir haksızlığa karşı, 15 bin faks, 25 bin email gönderemiyorsak direnenemeyiz. Yani Kayserispor'da kendi insanlarını üretmek zorunda. Federasyonda, bir takım lobi oluşacak yerlerde ve medyada, kendi insanlarını üretemezse yine olamaz. Bu maalesef böyle. İkincisi herkes böyle bir fantaziyi istiyor ama hiçkimse buna yardımcı olmuyor. Bir rüya olarak bunu söylüyor, ama hadi gelin bunu beraber yapalım dediğinizde herkes sizin karşınızda ve düşman oluyor. Nedeni de şu. 2 yıldır dedik ki, “ arkadaş bizimle uğraşmayın. Bırakın yakamızı. Şurada 2-3 tane oyuncu ürettik, bunların yanına yenilerini katalım. Biz bu oyuncularımızı satmak istemiyoruz.” Vay niye satmassınız, herkes bir taraftan çomak sokuyor. Gazeteler, efendim çocuğun hakkı değilmi büyük gitmek. İşte Galatasaray size şu kadar verirse, Fenerbahçe şu kadar verirse, ve oyuncuları arayarak, onları bizim kontrolümüzden dışarı çıkarmaya uğraşıyorlar. Bizde ısrarla 2-3 insan bu ülkenin bu tavrına direnmeye gayret ediyoruz.

-Direnebilecek misiniz peki?
İşte direneceğiz.

-Siz istediğiniz kadar anlatmak isteyin, anlamak istemeyenler var.
Evet. yani şimdi üzülerek söylüyorum 3 büyükler kendi, müritlerini oluşturmuşlar. Ve bu müritler. Zaman zaman onların bile istemediği, onların bile tanımadığı kadar baskı yapıyorlar diğer takımlara.

-Bazen o müritler kendi takımlarına, kendi kulüplerinede baskı yapıyorlar.
Kendi canavarlarını kendileri yarattılar.

"FUTBOLCULARIMIZ ÜÇ BÜYÜKLERDEKİLERDEN DAHA MUTLU"
-İş bu aşamaya gelince futbolcunun da aklı karışıyor. Şu aşamada psikolojik olarak hatta ekonomik olarak, çünkü futbolcu bir yerde para kazanmak için oynuyor.
Para kazanma konusuna gelince biz söylediğimiz her parayı ödeyen bir kulüp olduğumuz bir kulüp olduğumuz için futbolcu arkadaşlarımızın 3 büyüklerdeki futbolculardan daha mutlu olduğunu düşünüyorum. Yani bizde 50 maç başı parası kalmaz oyuncunun. Biz 1.5 sene önceki alacağına 9 ay sonrası çek vermiyoruz. Şimdi buna benzer bir cümle kullandım ben. Çok yanlış anlaşıldı ve çok farklı olarak kullanıldı. Biz öncelikle, başarılarımızdan bir tanesi ekonomik başarımız. Yani kulübün borçsuz olması demek şu demek; biz işte Galatasaray'dan, Fenerbahçe'den, Beşiktaş'tan, evet onların paraları çok, güçleri var ama 100'er 150'şer milyon dolar borçları var. Yani bu şu demektir; önümüzdeki seneye başlarken doğru iş yapılıyorsa eğer, bizim 7-8 milyon dolar bütçemiz var. 158 milyon dolar artıdayız 3 büyüklerden. Yani yakamızı bırakırlar, bizimle uğraşmazlar ve yasalar ile kurallar doğru yönetilirse UEFA kriterleride doğru uygulanırsa, hangi kulübün hangi kupaya katılması gerektiğini bu durumun belirlemesi gerekir. Ama biliyorsunuz ki bir takım şirketler kuruldu, profesyonel şuberler oraya devredildi, dernekler 150 milyon dolar borçta, derneğe ait olan şirketler borçsuz gibi görünüyor. Oysaki asıl sahibi böyle durumda değil ki. Bunu hepimiz biliyoruz ama bu konuları malesef konuşamıyoruz.

"BİZLERİ 100 YILDIR EZİYORLAR"
-Transfer konusunda bu kadar yazılıp çizildikten sonra, gitti gitmedi, aldık vermiyoruz gibi haberlerden sonra Gökhan ve Mehmet'in durumları nasıl?.
Herşeyleri mesela Gökhan 15-20 gün önce antrenmanda sakattı düz koşu yapıyordu, biz başkanla antrenmanı izliyoruz, yanımızdan geçerken, “Başkanım yanınıza geleyim de, artık iyice yerleşeceğiz buraya bir ev alın bana, bir ön ayak olun” dedi. Yani o kadar bağlı buraya, gitmek istemiyor. Giderse de biz ona söz verdik, Avrupa'da iyi b ir kulübe göndereceğiz onu. Yani şu anda Rus kulüplerinden 6 milyon euro bonservis bedeli teklif aldım onun için. Hiç konuşmadık, yani 8 verir misiniz bile demedik. Ne Gökhan gitmek istiyor öyle bir kulübe, ne biz göndermek istiyoruz. üzülerek söylüyorum büyük kulüplerimiz beceriksizliklerine bizleri de ortak etmek istiyorlar. Bizleri çok şey görüyorlar yani küçük görüyorlar. Burası Anadolu ya,  burada yabancı birisi yok, bizim bir eğitimimiz yok, bir formatımız yok, entellektüel bir düzeyimiz yok. Dünya görüşümüz eksik. Futboldan falan anlamayız. Öyle zannediyorlar. Mesela bize komik teklifler yapıyorlar. İşte biz size 3 tane oyuncu veririz. Veririz dedikleri PAF takımdan çıkartıp hiç oynatmadıkları işte. Onlara tavsiyem şu, öncelikle 70-80 milyon bütçelerle böyle Avrupa'da hiç birşey yapamayacak takımları oluşturmaktan vazgeçsinler. İşte sonuçlarla bütünleşmesinler, doğru hamleler yapsınlar. Zaten şu anki potansiyelleriyle Avrupa'nın en büyük 4 kulübü bizim 4 büyükler olur. Potansiyelleri doğru kullanırlarsa. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Ttrabzonspor'dan daha çok taraftar potansiyeline sahip dünyada takım, kulüp yok. Manchester United’ın 1 milyon taraftarı var, onlar 1 milyon taraftarı 1 milyon müşteri haline dönüştürmüşler ve onun yanına diğer futbolseverleri de katmışlar. Onların kulübe olan bu ilgisini ve katkısını paraya dönüştürüyorlar. Bizim büyük kulüplerimiz de doğru yönetim biçimleriyle bunları yaparlarsa çok büyük başarılar elde ederler. Yoksa bizi ezmek onları bir noktaya taşımaz. Taşısaydı 100 yıldır eziyorlar zaten, bir yere taşırdı.

"PAPERMOON'DA OTURMAKLA ÖNEMLİ OLUNMAZ"
-Bizi Anadolu kulüpleri olarak görüyorlar dediniz ya,  bence aman Anadolu kulüpleri olarak görmeye devam etsinler, sizler de Anadolu kulüpleri olarak kalmaya devam edin. Anadolu dediğin yerde, Anadolu kulüplerinde insanlık bir başka çünkü.
Onlar Papermoonda bir tek kendileri oturuyor zannediyor. Öyle restoranta bir tek kendileri gidiyor zannediyorlar. Ve zannediyorlar ki orada oturunca da çok önemli insanlar olunur. Bilmeliler ki burada da çok iyi yetişmiş, çok düzgün hatta yani onların çok önünde Anadolu'da insanlar var yani, sanıldığı kadar saf bir durum ortada değil yani, biz onların büyük başarılarıyla, onalrıda hiçbir şekilde küçümsemek istemiyorum, çünkü Türkiye'de futbol varsa, çok seviliyorsa 3 büyüklerin de ciddi katkıları var, onların sayesinde sevildi. Ama biz onları çok daha önemli yerlerde görmek istiyoruz. kalıcı başarıları olan, Avrupa'da, dünyanın en önemli kulüpleri arasına gelmiş kulüpler olarak görmek istiyoruz. yoksa hergün büyük abi olarak bizi döven insanlar olarak görmek istemiyoruz.

[email protected]