20 dakika
Yayınlanma Tarihi 9 Şubat 2010 Sal 09:33
Herhalde Kadıköy'de son zamanlarda taraftarların sinir katsayısını bu denli üst düzeye çıkaran bir maç oynanmadı.
Bu beraberlik kimsenin aklının ucundan bile geçmiyordu. Ancak Diyarbakırspor öyle bir futbol oynadı ki bugüne kadar böyle bir mücedeleye tanık olmadık. Hiç bir şeye direncini bozmadı. Ne seyirciye, ne Fenerbahçeli futbolcuların bir insanın rüyasına bile girecek olağanüstü baskısına boyun eğdiler. Sahada yarım bile oynayan Diyarbakırlı oyuncu yoktu. Her biri bu sezon ki en üst düzey performansına ulaştı. Ve tabi bir de inanılmaz şansları. Maça çıkmadan muhtemelen telli babaya gitmişler, kurşun döktürmüşler, okutmuşlar ya da havaalanından Zuhuratbaba'ya uğramışlar. Ve muhtemelen bunların tümünü birden yapmışlar. Ama tabi ki şanslarını insanlar yaratır. O kadar mücadele etmeselerdi o şans da yanlarına uğramazdı. Ve hepsinden öte Diallo, Erdinç ve Ayman'ı şu tempolu maçın en üstüne koymak gerekiyor.
Fenerbahçe'ye gelince. Koskoca bir ilk 45 dakikayı heba ettiler. Havaları yerindeydi. Kendilerine olan öz güvenleri en üst düzeydeydi. Ama en büyük düşmanları ayaklarının altındaydı. Farkına varamadılar. O zemin Fenerbahçe gibi topu iyi gezdiren bir takım için can düşmanı gibi. Ve dün de Lugano'yu Uğur Boral'dan sonra kurban aldı. Onunla da yetmedi Fenerbahçe'nin iki puanı da gitti. Diyarbakır o zemini o kadar iyi kullandı ki sanki bu maç için günlerce pirinç tarlasında çalışmış gibiydi. Şöyle bir ilk yarıya bakın Fenerbahçe bu sezon ki en yüksek top kayıplarına ulaştı. Alex sahada hiç yoktu. Zaten Alex'in bu kadar kötü olması Fenerbahçe'nin dün iki puan bırakmasında baş rolü oynadı. Ayman ve Barış'ın ön liberoda ki başarılı futbolu Alex'in yılmasında da önemli rol oynadı. İstediği hiç bir boş alanı bulamadı. Ara top atamadı, kanatları besleyemedi. Yani Fenerbahçe'nin eli ayağı yoktu. Koca ilk yarı da Semih'in şutu dışında Fenerbahçe'nin tek bir pozisyonu bile yoktu. Bir ortanın bile yapılmadığı, pozisyonun olmadığı, iki pasın atılmadığı Fenerbahçe'nin bu yarıyı boş geçmesi fazla şaşırtıcı olmamalı.
İkinci yarı ise Türkiye liglerinin en güzel maçlarından biri yaşandı. Tamam futbol olarak çok beğenmiyebilirsiniz. Ancak ortaya konan 22 kişilik mücadele bir futbol maçından mutlu ayrılabilmek için çok yeterliydi. Hele o son 20 dakika Diyarbakırspor alanının çimlerine bundan sonra ayrı bir bakım yapmak gerekir. O mücadelede zaten yumuşak olan çim ve toprak birbirine girdi. İki takım oyuncuları aynı Braveheart filminin savaş sahneleri gibi mücadele ettiler. Ayakta kalanlar kaldı, sakatlananlar çıktı, yorulanlar oyun dışına alındı. Belki çok pozisyon olmadı. Ona da çok aldırmıyorum. O 20 dakika bana yetti de arttı bile. Ağzım kulaklarıma vardı. Marka değerini kafasına takanlar fazla düşünmesinler. Alın işte size marka değeri. Yeter ki şu sahalara ayrı bir izan gösterilsin. Fenerbahçe'de bir çok maçın kendi sahasında olmasını avantaj saymasın. Bu zeminde bu avantaj böyle sıfıra iner. Ama sakın ola dünkü beraberlk sadece zemine bağlanmasın. Önce Diyarbakır'ın hakkını vermek lazım. Sonra da Fenerbahçe'nin çok fazla öz güveninin başına ne işler açtığını görmek lazım. Ayağın yere basması şart.
Tabi bir de Koray Gencerler. Dünkü maçı zedeleyen tek kişi oydu. Detaylara zaten Bülent Yavuz hoca yazacak. Ancak ben uzatmaya takıldım. Beş dakika uzatma yapılıyor. Sadece iki dakika oynatıyor. Uzatmayı uzatan hakem gördüm de uzatmayı kısaltan hakem görmedim. Öyle zamanlar oluyor ki hakemlerimiz bazı maçların çok gerisinde kalıyor. Gencerler'de öyle kaldı. Keşke hep yan hakem olarak kalsaydı. Bu işe bulaşmasaydı. 10 haftadır Süper Lig maçı yönetmemiş hiç. Keşke hiç yönetmeseydi.