Trabzonspor başkan adayı İbrahim Hacıosmanoğlu'ndan bomba gibi açıklamalar !.. Yaklaşan kongre öncesi Ligtv.com.tr'ye konuşan Hacıosmanoğlu, özellikle Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Özak hakkında sert açıklamalarda bulundu.
"Trabzonspor Çıkış Arıyor" röportaj serisinin bugünkü konuğu başkan adaylarından İbrahim Hacıosmanoğlu.
Ligtv.com.tr Genel Yayın Yönetmeni Cem Kurel ve Haber Müdürü Erdem Erol'a konuşan Hacıosmanoğlu'nun bu sözleri Türk spor camiasında, özellikle de Trabzonspor camiasında çok tartışılacak.
BAKAN ÖZAK'A ELEŞTİRİ BOMBARDIMANI !..
Özak'ın kendini Trabzonspor'un sahibi gibi gördüğünü öne süren İbrahim Hacıosmanoğlu, "Trabzonspor ülkenin takımı, Trabzonspor bir bakanın himayesinde olamaz. Sayın Şener, Trabzonspor'un sahibi gibi davranan ama aslında sahibi olmayan Sayın Bakan Faruk Özak’ın baskılarıyla oluşturmak istediği oluşumun başında başkan adayı olarak çıkmamalı… Şu andaki konjonktürde Trabzonspor'a böylesine sahip çıkmaya çalışan Sayın Özak, bizim dönemimizde kulübün yanına dahi uğramamıştır. Maddi ve manevi kulübe hiçbir katkısı olmamıştır. Trabzonspor'un hiçbir kritik önem arzeden hiçbir maçında Trabzonspor'un yanında olmamıştır." dedi.
ŞENER'E İCAZET SUÇLAMASI !..
Özak'ın önderliğinde Sadri Şener'in etrafında yaratılmaya çalışılan birlik hpareketini de eleştiren Hacıosmanoğlu seçim öncesi yapılan birliklerin suni olduğunu ve seçim sonrasında kutuplaşma yarattığını savundu. Hacıosmanoğlu, Trabzonspor'da yapılması gereken değişimin, icazetle göreve gelen bir başkan tarafından yapılamayacağını da söyledi.
İşte sözünü sakınmamasıyla tanınan İbrahim Hacıosmanoğlu'nun Ligtv.com.tr'ye özel açıklamaları:
“TRABZONSPOR BAŞKANLIĞI ÇOCUKLUK HAYALİMDİ”
Zor bir göreve soyundunuz. Trabzon’un yapısı itibariyle, camianın beklentileri doğrultusunda Trabzonspor’da başkanlık yapmak hayli zordur. 23 ay önce yönetime girdiğinizde başkan olma düşünceniz var mıydı?Çocukluğumdan beri 'Türkiye’de başkanlık sistemi olsa başkan olur musunuz, yoksa Trabzonspor’un başkanı mı olursunuz?' diye sorsalar Trabzonspor'un başkanlığını tercih ederim derdim. Trabzonspor'un başkanlığı çocukluğumdan beri hayalim olan bir konu. Zaten bu yüzden bundan önceki yönetimlerde görev almadım. Ama Albayrak yönetimine girerken yönetimin içinden başkan adayı olarak çıkma diye bir düşüncem de yoktu. Çünkü o yönetimin başarılı olup Trabzonspor'un özlediği yarınlara taşıyacağı inancıyla yola çıkmıştık. Ama aksilikler sonucunda Trabzonspor özlenen yerde olmadığından dolayı belirli bir süreden sonra muhalif bir duruş ortaya koyduk bu da camia tarafından zaman zaman eleştirildi. Oradaki yanlışların çok ufak bir kısmını kamuoyuyla paylaşabildik. Konjonktür de bizi bu noktaya getirdi. Bizim ortaya koyduğumuz tarzın beğeni toplaması neticesinde başkan adayı olma zaruriyeti doğdu.
“BİRLİK HAREKETİNİ SUNİ BULUYORUM”
Kongreye yönelik bir çalışma yapamıyor musunuz?Elbette ki kongreye yönelik çalışmalarımız da var ama beni daha çok düşündüren, böylesine bir camiayı ayağa kaldırmak için hizmet noktasında yapacaklarım. Trabzonspor'un toplantı salonunda eski başkanların olduğu bir resim panosu vardır. Ben orada başarılı olmuş bir başkan olarak resmimin konmasını isterim. Yoksa başarısız bir başkan olarak resmimin orada bulunmasını kendime zul adlederim. Başkanlığı, şahsi, siyasi, ticari çıkarlarımız için kullanmayacağımız için, sadece Trabzonspor'a hizmet noktasında özveride bulunmanız gerekiyor. Seçildikten sonrasının stresi sardı şimdiden.
Camiada bir yandan da birlik çabaları var. Onları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şu anda kongre sürecinde birlikteliği sağlamak adına yapılan hareket inşallah başarılı olur, bundan kazanacak olan Trabzonspor'dur. Ama geçmiş dönemlere baktığınız zaman da bunlar hep kongre sürecinde kalmıştır, kongreden sonra o samimi görüntü yerini samimiyetsizliğe bırakmıştır. Bunları hep suni olarak görüyorum. Trabzonspor camiasının çok önemli insanları var. Trabzonspor'u değil Türkiye'de şampiyon yapmak Avrupa'da bile önemli bir kulüp haline getirecek potansiyeli var Trabzonspor'un. Bu kongre süreçlerinde bunların samimi bir şekilde toparlanamadığını ve çalışmalar neticesinden tekrar kutuplara ayrıldığını ve başkanın da ayrılan kutupların etkisinde kalarak başarılı olamadığını gördüm. Trabzonspor'un elbette ki birleşmeye ihtiyacı var ama seçilecek olan başkanın, kongre sürecinde değil kongreden sonra az önce de söylediğim kriterleri kendine ilke edinerek, kendi çıkarlarını, belki de ileriye dönük yatırımlarını dahi riske bırakıp kurumun menfaati için çok çalışması lazım. Camiayı birleştirecek olan Trabzonspor'un başkanı olmalıdır. İletişimi had safhada tutup, oturarak değil, yürüyerek değil, koşarak Trabzonspor'a hizmet etmek zorunluluğu vardır.
“KONGRE ÖNCESİ BİRLİK, KUTUPLAŞMAYI DOĞURUYOR”
Trabzonspor'da yapılan genel kurullar sonrasında bir samimiyetsizlik olduğunu dile getirdiniz. Siz ilk etapta bunun önüne geçmek için mi mücadele vereceksiniz? Ya da başka projeleri mi ilk plana alacaksınız?Elbette ki Trabzon camiasının birleşmesi, bütünleşmesi gerekiyor. Ama bu birlik ve bütünleşmeyi çok daha sağlıklı şekilde Trabzonspor başkanı yapabilir diye düşünüyorum. Kongre öncesi süreçte samimi birleşmeler gerçekleşmediği, birleşme adına yapılan hamleler yeni yeni kutupların ortaya çıkmasına vesile olduğu için başarılı bir tablo çıkmıyor. Sonuçta o kongre öncesi birleşmelerin vermiş olduğu beraberlik, beraberinde kutuplaşmayı da getiriyor. Böyle zor ve kutsal göreve talip olan insanların kendi iradeleriyle ortaya çıkması, 15 kişilik Yönetim Kurulu’nun samimi bir ekip olması lazım. Birbirine sarılan, beraber yürümesini bilen, birbirinin açığını kapatan, birbirinin açığını aramayan 15 kişilik samimi bir ekibe ihtiyaç var.
Ama bu 15 kişilik samimi ekip oluşsa bile Trabzonspor'da başkanlık süreçlerinde bu sefer dışarıda kalan diğer grupların toplantıları, kulisleri, müdahaleleri söz konusu oluyor ki bu birlik bütünlük bir türlü gerçekleşmiyor. Buna nasıl engel olacaksınız?
Bağımsız, camiayı başkan olduktan sonra toparlamayı düşünen insanlar için bu çok kolay. Sizin de dediğiniz zorluk işte bu birleşme çabalarıyla ortaya çıkan birlikteliğin oluşturmuş olduğu kutuplar ondan sonraki süreçte seçilen başkanın birliktelik adına ortaya çıkan oluşumların başkanı gözüyle bakıldığı için Trabzonspor'da o kutupların mücadelesi hep Trabzonspor'a zarar veriyor.
“YALAKALAR ONLARI, ONLAR DA YALAKALARI KULLANIYOR”
Yani kimseye diyet borcunuz olmayacak; öyle mi?Kimseye diyet borcu olmayacak. Seçilme kaygısıyla yönetim kurullarını oluşturmayacak, camianın duayeni diye kendini adlandıran insanların icazetiyle başkan adayı olmayacak. Birilerinin icazetiyle çıktığınız zaman, o birilerinin başkanı oluyorsunuz. Trabzonspor'un lider başkana ihtiyacı var, kendi iradesiyle hareket edebilecek, iletişimi had safhaya çıkartıp Trabzonspor'un etrafında toparlayabilecek bir başkana ihtiyacı var. Kongre sürecinde birleşme adına kimseyle hiçbir ilişkim olmayacak. Çünkü kongre öncesi birleşmeleri samimi bulmuyorum. Kutuplaşmaya meydan verdiği içinde seçildikten sonra başkanlar hizmette sıkıntı yaşıyor. Hacıosmanoğlu, hiçbir işaret almadan belli grupların adayı olarak değil özüyle sözüyle Trabzonspor'a hizmet edecek bir başkan olacak. Trabzonspor'un başkanlık koltuğu ülkedeki çok önemli 10 koltuktan bir tanesidir. Bunda rekabet içerisinde olduğumuz bizim dışımızdaki 3 takımın başkanlık koltuğu da dahil. Bunun bilincinde hareket etmek zorunda Trabzonspor'un başkanı. Trabzon camiasının çok önemli değerleri var, sporun içinde olanları da var, sporun içine girmeyen ama Trabzonspor'u hep özünde saklayanlar da var. Bunlar sporun dışında olmasına rağmen Trabzonspor'un bu hazin durumundan rahatsız olan insanlar. Bu insanlar arasında Trabzonlu olmayıp Trabzonsporlu olanlar da var. Trabzonspor uluslararası bir takım. Önce bu hüviyeti iyi algılamamız lazım. Bunu yaparken hakikaten samimi olduğunuzu camianıza hissettirmelisiniz. Gurur, kibir yapmamalı, camianın bu değerlerini kulübün etrafında toplamalı, kendi çıkarlarını dahi riske atmalı, iletişimi had safhada tutup, bu değerli insanları Trabzonspor'un başkanı sıfatıyla onore etmelisiniz. Onların kulübe katılımı için sürekli ziyaret etmelisiniz. Karadeniz insanı için onore edilmek çok önemlidir. Kapısına hiçbir başkanın gitmediği bir çok işadamımız var, o insanları gidip Trabzonspor'un başkanı olarak 3-5 kez ziyaret etseniz Trabzonspor'a sonsuz katılımlarını sağlarsınız. İşte bu yapılmadığından dolayı Trabzonspor camiası bir araya toparlanmadı. Temsil noktasında da Trabzonspor’u Trabzon'a yakışan şekilde temsil etmeli. Siz bunları yaparsanız o zaman bu camiayı toparlamış olursunuz. Ama bu camiada değerler eleştirilmez diyorlar. Ben bunu yanlış buluyorum. Trabzon'da hangi mevkilere hangi makamlara kimin nasıl geldiği beni ilgilendirmiyor. Trabzonspor'un bekası için insanların yapmış olduğu eylemler beni ilgilendiriyor. Eğer o eylemlerde yanlışlık varsa, tutarsızlık varsa, tarafgirlik varsa, duayenliği önem taşımıyor. O noktada o insanların yanlışlarını söylemeyi kendime bir görev kabul ediyorum. Aslında bazen bundan dolayı eleştiriler alıyorum. Ama bu önemli insanların konumundan yararlanmak için, insanların affına sığınarak söylüyorum, bu yalaka tipli insanların o insanları kullandığını, aslında o önemli makamlarda olan insanlar da biliyor. Ama onlar da aynı düzende o yalakaları kullandığı için bu sistem devam ediyor. Kamuoyu önünde bunları dillendirdiniz mi “Trabzonspor'a hizmet etmiş insanlara saygısızlık yapılıyor” deniyor. Evet Trabzonspor'a hizmet etmiş olabilirsiniz ama zaten göreviniz, eğer bu camianın ferdiyseniz bu camianın bekasını düşünüyorsanız bunu yapmak bir artı değil, zaten göreviniz. Bu bilinçle siz hayatınızı idame ettirirseniz, yaptıklarınızdan dolayı, sizin yaptığınız yanlışların zikredilmemesini beklemeyeceksiniz. Çünkü önemli konumlardasınız, sizin yaptığınız yanlışları size birilerinin hatırlatması lazım ki, siz o yanlışları düzeltin. Aslında benim gibi insanları o insanların çok sevmesi lazım. Çünkü sizin konumunuz gereği insanlar size yanlışınızı hatırlatmıyorsa ve çıkıp birisi hatırlatıyorsa, kendinizi düzeltme adına silkinmeniz lazım. Bu insan niye durup dururken bunu söylüyor? Bir çıkarı mı var? Yok. Yanlışı kim yapıyorsa, hele ki benim camiamı ilgilendiriyorsa, ben o yanlışları dillendirmek zorundayım. Belki benim menfaatime de değildir bu.
“HERŞEYİMİ KAYBEDEBİLİRİM AMA ADAMLIĞIMI ASLA”
Belki bu açıklamalar size seçim kaybettirecek. Çünkü her kulüpte taraftar vardır ama bir de delege yapısı vardır. İkisi çok farklıdır. Taraftar gönülden bağlıdır takımına. Ama delegelerin bir kısmı için çıkar hesapları işin içine girer. Ve kongrede taraftar oy kullanmayacak, delegeler oy kullanacak. Siz ezberi mi bozmaya çalışıyorsunuz?Biliyorsunuz ki yaşamınızı hep ezberle devam ettiremezsiniz. Bu sistemin zaten Trabzonspor'u 20 küsür seneden beri kısır döngüyle bu noktaya götürdüğünü herkes analiz ediyor. Duayen diye adlandırdığınız insanlar da otel lobilerinde, işyerlerinde aynı benim gibi konuşuyorlar. Ama bunları kamuoyunda seslendirmeye gelince sizin de dediğiniz gibi şahsi menfaatler zarar görmesin diye dillendirilmiyor. Benim rahmetli babam, sülalemin çok önemli bir insanıydı. Bize onurlu yaşamayı öğretti. Biz bütün her şeyimizi kaybetsek, memleketimizde yüzlerde dönüm arazimiz var, gideriz orada hayatımızı idame ettiririz. Ama adamlığımızı muhafaza etme zorunluluğumuz var. Bizim aileden almış olduğumuz terbiye bu. Doğal halim bu.
“TRABZONSPOR BİR BAKANIN HİMAYESİNDE OLAMAZ”
Yöneticilik döneminizde kulübün yapısını daha yakından görmüş oldunuz değil mi?İnsanlar bana “Bu kadar cümleyi nasıl ezbere konuşuyorsun? Egzersiz mi yapıyorsun?” diyor. Alakası yok, benim bütün konuşmalarım o anki doğaçlamadan kaynaklanıyor. Çünkü olayı yaşayan bir insanım. Bir olayı yaşayan bir insan olarak zekanız varsa çözüm üretmek çok zor değildir. Ama çözüm üretirken şahsi menfaatleri ön planda tutarsanız, özgüveniniz de kurumunuzun adına üreteceğiniz projeler de ortadan kaybolur. Çünkü çelişkiye düşersiniz. E şimdi biz diyoruz ki, milyonlarca taraftara hitap ediyorsunuz, onları başarıya taşıyacak hizmette bulunacaksınız, böylesine kutsal bir görevde bulunacaksınız. Ama bunu yaparken duayen denilen, bakan denilen, siyasetçi denilen insanların icazetiyle yola çıktığınız zaman o iradeyi ortaya koyma şansınız zaten yok. Trabzonspor ufak bir Anadolu takımı değil. Anadolu takımlarına o ilin bir bakanı sahip çıkabilir. Ama Trabzonspor ülkenin takımı, Trabzonspor bir bakanın himayesinde olamaz. Türkiye'deki bütün bakanlar Trabzonspor'un da bakanıdır. Türkiyenin başbakanı da Trabzonspor'un başbakanıdır. Çünkü açılımına baktığınız zaman da bugün bu ülkenin hangi vilayetine giderseniz gidin Trabzonspor taraftarı vardır. Çok fazla değil bir 10 sene geriye gidelim, şampiyonluğa oynadığımız her sezon hangi şehirde olursa olsun Trabzonspor'un taraftarı çoktur. Geçen gün Federasyon'da Fatih Terim hocamla konuşurken aynen şu ifadeyi kullandı: "Ben top oynarken İstanbul'da kendi sahamızda maçları 3’e 1, 4’e 1 oynardık." Yani “Bir tane Galatasaray seyircisi varsa 3 tane Trabzonspor seyircisi vardı” diyor Fatih Hoca.
“BENİM GİBİ DÜRÜST YÖNETİCİ FAZLA GELMEDİ TÜRKİYE’DE”
Hala çok Trabzonsporlu var ama maça gelmiyor.Maça gelmiyor. Gelmemesinin sebebi de o. Sizin onların adrenalini yükseltecek bir güç ortaya koymanız gerekiyor. İcazetle görev alan insanlar bu gücü ortaya koyamaz. Onun için Trabzonspor'un köklü bir değişime ihtiyacı var. Bu değişimi hayata geçirecek de iradeyi ortaya koyacak lider bir başkana ihtiyacı var. Trabzonspor onun ezikliğini çekti. Ben de bunları tespit eden bir insanım. Başarının o yöntemle yakalanamayacağına inandığım için ben bu tarzı, bu yolu seçiyorum. Bana karşı kutuplaşmalar da var Trabzon'da. Ama bana karşı çok büyük de sevgi var Trabzon'da. Yani bunu inşallah kongrede de hep beraber göreceğiz. Sizin dediğiniz sistem devreye girse, galip de çıksa, Trabzon'un kongrelerine baktığınız zaman da, Türk Sporu'nda zaten benim gibi konuşan bir yönetici belki gelmiştir ama uzun tarihte bana söylenen, her doğruyu her yerde konuşan dürüst olan yöneticilerin çok fazla olmadığını söylüyor herkes.
“BU KONGREDE KAZAYA UĞRAMAM, KAZANIRIM”
Genelde politik davranıyorlar.
Kendi şahsi çıkarlarını düşündükleri için politik davranıyorlar. Benim politik bir yönüm olmadığı için, şahsi çıkarlarımı da hiçbir zaman toplumsal birlikteliğin önüne çıkarmadığım için rahatım o konuda. O kısır döngü tekrar Trabzonspor'u yönetirse, benim söylediğim yapısal değişikliği yapacak iradeyi ortaya koyamassınız. Kulübün iç yapılanmasıyla, dış yapılanmasıyla, değişimiyle, insan değişimiyle, insan kaynakları değişimiyle o iradeyi ortaya koyamassanız o kısır döngü hep devam eder. Ama bunda size eskisi gibi uzun süre vermezler. Trabzon'un taraftarı da camiası da size bu şansı vermezler. Ben bu kongrede bir kazaya uğramam, Allahın izniyle kazanırım.
“SOKAKTA YÜRÜYEMEZLER”
Öyle bir plan öyle bir oluşum var ama... Ama sizin dediğiniz sistemde hakikaten yine öyle bir oluşum ortaya çıkarsa, bu köklü değişimi ortaya koymadığınız zaman, başarıyı da yakalayamadığınız zaman da sizi orada fazla tutmazlar. O zaman Hacıosmanoğlu'nun önünü niye kestiniz diye sizi stada bile sokmazlar. Sokaklarda bile yürüyemezsiniz. Lokantalarda bile yemek yiyemezsiniz. Onun için ben rahatım, benim yaşım genç. Bir beklentisi olmayan, Trabzonspor'a hizmet için yola çıkan bir insanım.
“FARUK ÖZAK, TRABZONSPOR’UN SAHİBİ GİBİ DAVRANIYOR”Sadri Şener Trabzonspor'un en önemli başkanlarından bir tanesidir. Kendisiyle tanışıklığım yok ama hizmetlerinden dolayı, Trabzonspor'un önemli başkanlarından birisi olmasından dolayı benim de sempati ve saygı duyduğum, sevdiğim biridir. Sayın Şener, Trabzonspor'un sahibi gibi davranan ama aslında sahibi olmayan Sayın Bakan Faruk Özak’ın baskılarıyla oluşturmak istediği oluşumun başında başkan adayı olarak çıkmasa… Kendi iradesiyle ortaya çıkıp aylar öncesinden bunun çalışmasını yapmış olsa, kadrosunu da bu şehrin önemli işadamlarından kurmuş olsa… Bizim de koltuk sevdamız değil Trabzon sevdamız var, Trabzonspor'u başarıya taşısın da bir Siirtli arkadaşımız gelsin biz onu omuzlarımızda taşırız. O zaman çok daha iyi olurdu, çok daha sağlıklı olurdu. Şimdi süreci biz de takip ediyoruz. Ama bu süreç az önce de söylediğiniz gibi Trabzonspor'da kongre sonrasındaki birlikteliği sağlamaya katkı yapacağına inanmıyorum. Aynı kutuplaşmaların devam edeceğine inanıyorum. Şu anda şehirde dolaştığınız zaman aynı tepkileri şehir halkından da alıyorsunuz. Bu sadece benim duygularım değil. Benim orada konuştuğum, bu camianın önemli insanlarının da duyguları.
“ÖZAK, TRABZONSPOR’A ZARAR VERİYOR”Bu noktada elbette ki Trabzon'un yetiştirdiği, Trabzon'da top oynamış, Trabzonspor'da kaptanlık yapmış, başkanlık yapmış, hizmetleri olmuş, dolayısıyla bu özellikleri nedeniyle de meclise vekil olmuş, yine o özellikleri nedeniyle bakan olmuş Sayın Özak’ın Trabzonspor'u sahiplenmesi kadar güzel bir şey olamaz. Sahiplenme duygusunu takdir etmek lazım. Ben de takdir ediyorum. Yalnız sahiplenme duygusu “benim adamım” olduğu zaman olmamalı. Siz bu vasıflarınızla bu noktaya geldiyseniz, her zaman isimleri bir kenara bırakıp, Trabzonspor'un yanında olmanız gerekiyor. Siz bunu yaptınız mı? Ben geçmiş dönemlere bakmıyorum, ama benim dönemime bakıyorum, şu andaki konjonktürde Trabzonspor'a böylesine sahip çıkmaya çalışan Sayın Özak, bizim dönemimizde kulübün yanına dahi uğramamıştır. Maddi ve manevi kulübe hiçbir katkısı olmamıştır. Trabzonspor'un hiçbir kritik önem arzeden hiçbir maçında Trabzonspor'un yanında olmamıştır. Burada şunu diyebilirsiniz, “Ben bu noktalardan çıkmış gelmiş, Trabzonspor'un bakanı olan birisiyim, kulüp başkanı benimle iletişime geçmedi”. O zaman konuşmamın başına geliyorum, Trabzonspor'un başkanının iletişim eksikliği olabilir, ama Trabzonspor'un başkanlık koltuğu bakanlık koltuklarının çok üstündedir. Yani Trabzonspor'un başkanının elbetteki bakanıyla, eski başkanıyla iletişime girmek zorunluluğu vardır. O eksiklikleri (Nuri Albayrak’ı kastediyor) bir tarafa bırakıyorum. Orada haklı olabilir. Ama siz gerçekten Trabzon sevdalısıysanız ve Trabzonspor'a katkı sağlayacak noktalarınız varsa isim gözetmeksizin, şimdi nasıl bir oluşum yapabilmek için çırpınıyorsanız, Trabzonspor o başarısız dönemleri yaşadığı zaman da Trabzonspor'un yanında ve içinde olma zorunluluğunuz var. O zaman ben sizi samimi bulurum. Şimdi siz bunu yapmadınız. Yani yönetim de başarısız olabilir, başkan da iletişim eksiğiyle yaşayan bir insan olabilir. Siz Trabzonspor sevdalısı olarak o başarısız tabloyu ne kadar başarıya doğru çıkartırsanız bu camiaya hizmet etmiş olursunuz. Bu camia da sizi iyi algılar. Sizinle iletişim kurmayan bir başkan olmasına rağmen siz Trabzonspor'a bu hizmetleri yapsanız, bugün de ben size bu sözleri söyleme gereği duymam, bu fırsatı da bana vermezsiniz, ben sizin hakkınızda olumlu konuşurum. Bunu yapmadınız. Yapmama gerekçeniz olamaz. Şu gerekçeden dolayı bunu yapmadım diyemezsiniz. Eğer derseniz o zaman taraf olursunuz. O zaman Trabzon sevdalısı olamazsınız. Siz istediğiniz adam Trabzonspor'un başındayken ben gerekeni yaparım, istediğim adam yoksa yapmam derseniz, o zaman tarafsınız. Trabzonspor'da her dönem kutuplaşmalara yol açan insan olarak ben sizi algılarım. Geçmişte yaşanan olaylara baktığım zaman da, orada sizinle beraber yöneticilik yapan insanlar, sizin arkadaşlarınız ona yakın şeyler söylüyor. Bugünkü yaşanan olayları ben değerlendirdiğim zaman, böyle konuşma zorunluluğu hissediyorum. Çünkü siz Trabzonaspor'a o zaman zarar veriyorsunuz. Fayda sağladığınız dönemler de olabilir ama bu gelinen noktada Trabzonspor'a zarar veriyorsanız bunu da benim dillendirme zorunluluğum var.
“STAT PROJESİNE NİYE YARDIM ETMEDİ?”
Nuri Albayrak, stat projesi için Sayın Bakan Özak ile bir araya gelmişti değil mi?Şimdi iletişim kurdu diyorsunuz. Trabzonspor'un başkanı elbette ki iletişim kurabilir. Ama stat olayından dolayı polemikler yaşanıyor biliyorsunuz. O noktada da Trabzonspor'un yanında olmamıştır. Hatta Trabzonspor'un stat projesinin hukuki alt yapısının olmadığını kamuoyuna deklare etti Sayın Bakan. Ben de dedim ki bu işin altyapısını oluşturacak mecranın başındasınız. Siz hukuki altyapısını oluşturacağınız yerde hiçbirşey yapmasanız, yerinizde otursanız, hiçbir değerlendirme yapmasanız bile Trabzonspor'a hizmet etmiş olursunuz. O işle uğraşan arkadaşlar daha rahat çalışır. Siz bunu da yapmayın, tam aksine kamuoyunun karşısına çıkın, bakanlık sıfatınız da olduğu için bu söyledikleriniz ulusal basına yansısın. Doğrudan bu konuyla ilgili bakanlığın başındayken çıkıp da “Trabzonspor hukuki altyapısı olmayan işlerle uğraşıyor” diye Trabzonspor'u kamuoyuna lanse ediyorsunuz. Şimdi hangi aklıevvel bana diyebilir ki bu Trabzonspor'a hizmettir diye. Bunun hukuki altyapısı yoksa bunu kitabına uyduracak olan sizsiniz. Bunun ülkede örnekleri var, bir sürü kaçak stat yapılmıştır bu ülkede, yıkım kararı alınan statlar da olmuştur bu ülkede. Siz Trabzonspor'a stat yapacaksınız. Kendinize ev yapmıyorsunuz, Yönetim Kurulu kendine ev yapmıyor, ticarethane yapılmıyor. O şehrin halkını ilgilendiren bir stat yapılıyor. Hukuki altyapısını oluşturmak da zaten size ait olan bir noktadadır. Bunu neden yapmıyorsunuz? Şimdi benim bunları samimi bulma gibi bir lüksüm olabilir mi?
“BAKAN’IN ETRAFINDAKİ YALAKALAR, BAKAN’A ZARAR VERİYOR”
Birebir konuşmadınız mı peki bu konuyu Sayın Bakanla?Bu proje önce Meclis’teki Trabzon Milletvekillerine anlatıldı. Ve o Milletvekilleriyle beraber yönetici arkadaşlarım Sayın Bakanın yanına gittiler. Bakana projeyi sundular. Bakanın arkadaşlarımıza ve yanlarında olan vekillere o anki ifadesi şu oldu: "Stadı bırakın. Sizin statla falan ne işiniz var. Siz yıldızları elinizde tutabilecek misiniz, yıldızları nasıl alacaksınız?". Bu projeyi kamuoyuyla paylaşmadan önce oluyor. Sayın Bakanın tarzı.

Ondan sonraki süreci Trabzon halkı, Trabzonspor sevdalıları çok iyi değerlendirsin, kim Trabzonspor'a hizmet etmek istiyor? Size böyle bir proje geldiği zaman sizin bunları mı sormanız lazım yoksa bu projeyi nasıl hayata geçiririz mücadelesini mi başlatmanız lazım? Orada bulunan aynı parti vekili "Bakan abi, Bakan abi, biz buraya yıldızları konuşmaya gelmedik, stat projesini konuşmaya geldik" diye bakanı ikaz etme gereği hissetti. Şimdi bütün tablo ortada. Gelinen noktada bakıyorsunuz, geçmiş süreçte de aynı sıkıntılar yaşanmış. Şimdi ben konuşuyorum, tabii Sayın Bakanın etrafında yalakaları vardır, onlar Trabzon'da da vardır, kamuoyu oluşturma adına beni direk hedef alarak, eleştiriler getiriyorlar. Onlar Bakan’a yanlış yapıyor. Bana kimse yanlış yapamaz, çünkü ben kimseye yanlış yapmıyorum. Ben masalarda konuşulan yanlışları, Trabzon camiasının bir araya geldiği zaman insanların konuştukları yanlışları, kamuya malolsun ve yanlışları yapanlar yanlışlarını düzeltsin diye kamuoyuyla paylaşıyorum. Bu yanlışların düzeltilmesinin de yegane yolu da buradan geçer. Bunu yaparsanız, insanların yapmış olduğu yanlışlar kamuoyunda geniş kitlelere ulaşırsa, o insanlarda size farklı bakar, siz de yanlışlarını düzeltirsiniz. O Yönetim Kurulu’na girecek olan, basında lanse edilen insanlara bakıyorum (Şener’in listesine girecek isimleri kastediyor), birçoğu tanıdığım insanlar. Trabzonspor'u uluslararası arenada başarıya taşıyacak insanlar. Böyle bir birlikteliğe vesilede olursam burda da Trabzonspor'a büyük bir hizmet etmiş olurum. Ama şimdi siz bütün kutupları birliktelik adına bir araya toplarsanız, hakikaten oradada samimiyet olmasza, başarı gelmez.
“ÖZAK BAKAN OLMASAYDI, İŞ ADAMLARI AYAĞINA GİTMEZDİ”
Çok fazla general bir araya geldiğinde...Savaş olmaz, savaşta galip gelemezsiniz. Bugün sayın Özak bakan olmasa, işadamlarını çağırdığı gibi kimse onun ayağına gitmez. Şu anda onun ayağına gidiyorsa bakan olduğu için gidiyor. Yoksa Trabzonspor'un eski başkanı Faruk Özak bir oluşum yapıyor diye işte diğer adaylar gibi bir kutup olur. Bakanlığın vermiş olduğu hüviyetle işadamlarını çağırıyor yanına, işadamları da gidiyor. Bunların yüzde 90’ı menfaat ilişkisine dayalıdır. Şimdi siz bu birlikteliği kurduğunuz zaman da menfaat çarkını çok adil çevirmeniz lazım. Çünkü eğer çark adil dönmezse o zaman çatlaklıklar çıkacak. O çatlaklık da kime zarar verecek? Kişilerin arzu ettiği çıkarları belki çok olmayacaktır, az olacaktır, ama o çatlaklık Trabzonspor'a derin yaralar verecektir. İşte 23 seneden beri süregeldiği gibi… Sayın Şener, kendi iradesiyle ortaya çıksın. Sayın Özak’ın oluşturmaya çalıştığı oluşumdan değil.
“YILMAZ’A KULÜBÜN ANAHTARINI VERDİ, 3 AY SONRA ALEYHİNE ÇALIŞTI”
Faruk Özak, 95-56’da başkandı ve şampiyonluğa çok yaklaşmıştı Trabzonspor.
1995-96’da yönetici arkadaşları çok özveriyle çalışmıştır. Saygı duymak lazım. Bu liglerde 83 puan toplayıp da şampiyon olamamak çok acı birşey. O 83 puan toplama başarısını gösteren yöneticiler. O emeğe saygı duymak lazım. Ama son maçlarda biliyorsunuz Trabzonluluğa yakışan yönetim iradesi gösterilmediğinden dolayı biz şampiyonluğu Fenerbahçe'ye kaptırdık. Yoksa Trabzonspor orada iyi yönetilebilmiş olsaydı, Trabzonluluğu ortaya konulabilmiş olsaydı, Trabzon şehri ve Trabzon takımı böyle baskılar altında kalıp da şampiyonluğu vermezdi. Şimdi o dönemde Trabzonspor'un başkanı Sayın Özak'tı. Ve Trabzonspor'un kasasında nakit parası vardı, 11 oyuncusu da milli takımda oynuyordu. Muhteşem bir kadrosu vardı. O kadroyla şampiyonluk kaçırıldığı zaman kasada parayla sayın Özak, Antalya'ya Zigana Tatil Köyü'ne gidip Onursal Başkanımız Mehmet Ali Yılmaz’a "Biz bu işi yapamıyoruz, başkanım gel de bizi kurtar" diye kulübün anahtarını, parasıyla, o kadroyla teslim etti. Sayın Şener’e onu hatırlattım… Aynı Özak 3 ay sonra Trabzonspor'da yeni kongre sürecinde Sayın Onursal Başkanımız liste çalışması yaparken, sayın Özak’ın da çok yakın arkadaşı olan biri bunu bana anlattı, ismi polemik konusu olursa söyleyeceğim, kendisi Mehmet Ali Yılmaz'ın yönetimine giriyordu, girdi de. Sayın Özak, “Neden yönetimine giriyorsun, girme yönetimine” diye arkadaşına söylüyor. Yani kulübün anahtarlarını 3 ay önce teslim ettiğin, “Bizi kurtar” dediğin başkan, orada yeni yönetim oluştururken ona olumsuz manada müdahale ediyor. Şimdi bu nasıl bir samimiyettir? Ve Mehmet Ali Yılmaz'ın aleyhine çalışmaya başlıyor. Sayın Şener'e de onu hatırlattım. O günkü şartlarda bu samimiyetsizliklerin olduğu yerde yarın da aynı samimiyetsizlik devam edecek. Bütün bu kısır döngünün içerisinde, böylesine muhteşem bir camianın böylesine kutsal görevde bulunacak olan insanların, bu kısır döngüyü kırabilecek iradeyi ortaya koyması gerekli ve bu düşüncede, bu mantalitedeki insanların Trabzonspor'un başına gelmesini ben temenni ediyorum. Kim gelirse gelsin, Trabzonspor'un başkanı kim olursa olsun bu yapısal köklü değişikliği Trabzonspor'da yapacak iradeyi ortaya koyamazsa Trabzonspor'un başarıya gitme şansı hayale dayanıyor. Başarı derken de şampiyonluktan, Avrupa'da başarılardan bahsediyorum. Yoksa ligde 2. 3. olmak Trabzonspor için başarı değildir. Onun için temenni ediyorum Trabzonspor'un başkanı seçilecek insan Trabzonspor'u başarıya taşımak için bu yapısal değişiklikleri ilke edinsin, o iradeyi de ortaya koysun.
“DUAYEN DE OLSALAR BENİM İÇİN ÖNEMSİZDİR”
Satır aralarında çok önemli mesajlar veriyorsunuz. Ama yarın öbürgün bu söylemleriniz karşınıza kapı gibi çıkabilecek söylemler. Seçimi kazandığınız takdirde eğer olmasını istedikleriniz gerçekleşmezse sizin için de aynı kulisler aynı şekilde devam edecek. Ben, Trabzonspor'da yapılabilecek olanları söylüyorum. Trazonspor'un yapısal köklü bir değişime ihtiyacı var. Ha bu değişimi yaparım, o iradeyi ortaya koyarım. Bunda kırılınlar, dökülenler, üzülenler elbette ki olacaktır. Ama ben buradan şahsi menfaat beklemediğim için çok önem arzetmiyor benim için. Yani burada 30-40 kişi üzülmüş, duayeni de üzülür, hizmet etmişi de üzülür, kurunun yanında yaş da yanar. Ama siz milyonlarca taraftar üzülürken; 40-50 kişinin üzülmesini düşünemessiniz. Bir kesimin çıkarları baltalanacak, oyuncakları elinden alınacak diye mi düşüneceksin. Bunlar duayen de olsa benim için önem arzetmiyor. Saygı duyulacak olanlara elbetteki saygı duyacağız. Geçmişini değerlendirmeyen, geleceğini hiçbir zaman bulamaz. Geçmiş değerlere saygısızlık etmek zaten aile yapımızda yok. Ama geçmişte yapılan yanlışları bugün hala yapmaya devam eden insanlar varsa bunların önemli makamları mevkileri de olsa bizim için önem arzetmiyor. Bizim için önem arzeden Trabzonspor'un bulunduğu nokta, onun için dedik “Trabzonspor'un makus tarihini değiştirmeye adayız” diye. Trabzon insanının başarısızlığı kabul etme gibi bir lüksü yok. Hiçbir zaman da kabul edemez. Lider insanlar hiçbir zaman etrafından gelen çatlak seslere bakıp yön belirlemez. Lider insan karşısına bir hedef koyar ve o hedefe doğru yürür. Bu toplumlarda bilinmeyen bir denklem değil, bunları yaparken şahsi menfaatlerim zarar görecek diye bir düşünceye haiz olmazsanız, siz o hedefinize gidersiniz. Ama o düşünceler beyninizde oluşmaya başlarsa, siz de tereddütler oluşmaya başlarsınız, o tereddütler hedeflerinizi şaşırtır, size inanan insanları da tedirgin eder sizin tereddütünüz. Dolayısıyla o yukarıdan aşağıya sis gibi çöker, bütün sistemi kendiniz iflas ettirirsiniz.
"BEN DOĞRULARI YAŞARKEN BANA ZARAR VERMEYE KALKAN BEDELİNİ ÖDER"
İş adamısınız, Trabzonspor’u birçok değerinizin üstünde tutuyorsunuz. Trabzonspor'u şahsi çıkarlarınız ve ticari hayatınızın üstünde tutuyorsunuz. Ülkemizde şöyle bir yapı var, birisine bir laf söylediğinizde, saldırdığınızda, o kişiye doğruyu göstermek yardımcı olmak adına bile laf söylediğinizde karşı taraf size zarar verebilir. Hiç endişeniz yok mu? Ben kimseye yanlış yapmıyorum ki. Yanlış yapan adam korkar. Ben doğruları yaşamaya çalışıyorum. Doğruları yaşamaya çalışan bir insana zarar vermeye kalkan insan da onun bedelini o öder, ben ödemem. Ama eğer bir gün ben yanlış yaparsam, yanlış yaptığımı da inanırsam, köprü altındaki sarhoş sızmış bir şarapçıya yanlışlıkla ayağım çarpsa onun gönlünü almak için bile çok zaman harcarım. Ama bir insan Kral Faysal da olsa, ben yanlış yapmadan bana zarar vermeye kalkıyorsa, ben o adamı da tanımam. Benim hayat felsefem bu. İnsanoğlu elbette ki yanlış yapacaktır. Ama yanlışı anlayıp da onu düzeltmek bir erdemdir. Biz o kültürde yetiştik. Yani bu korkuyla alakalı olan birşey değil. Özveriyle alakalı olan bir şey. Biz doğruları yapıp doğruları yaşamak istiyoruz. Ama bütün bunlara rağmen doğruları yaşıyoruz diye insanlar zarar verecekse, herkesin bir hesabı olduğu gibi Allah'ın da bir hesabı vardır. Bu dünyada hepimiz emanetçiyiz, ne kadar yaşayacağımız, Cenab-ı Allah'ın taktirindedir. İnsanoğlu doğduğu zaman alacağı nefes sayısını bile Cenab-ı Allah takdir etmiştir. Yaşanması gerekenleri insanoğlu yaşayacak. Bunları engelleyemezsiniz. Biz neyi yaşamamız gerekiyorsa bugüne kadar yaşadık, bugünden sonra da neleri yaşamamız gerekiyorsa onları yaşayacağız. Ama adam gibi yaşayacağız, adam gibi öleceğiz. Allah bütün dünyada yaşayan insanlara adam gibi yaşamayı adam gibi ölmeyi nasip etsin. Onun dışındaki yaşamı zaten kabul eden bir insan değilim.
"BİR ALLAH'TAN BİR DE YANLIŞ YAPMAKTAN KORKACAKSIN"
Şimdi bir Genel Kurul süreci yaşanıyor. Ve insanlar sadece başkan adaylarını değil, onların kadrosundaki isimleri de merak ediyor. Trabzonspor'da bundan önceki genel kurullarda, adayların liste oluşumlarında yaşanan sıkıntılara da şahit olduk. Bunların bir kısmı medyaya yansıdı bir kısmı kapalı kapılar arkasında kaldı. Adayların önüne listeler konuldu, bunu kabul edenler oldu, etmeyenler oldu. Trabzonspor'da bundan dolayı sıkıntılar yaşandı. Listenizi oluştururken şu ana kadar bir baskı söz konusu mu? Baskı olursa ne yaparsınız, söylemlerinizden çıkan sonuç bu baskılara müsaade etmeyeceksiniz, öyleyse bunlara nasıl göğüs gereceksiniz?
Şimdi elbette ki söylediğiniz olaylar yaşanıyordur, her camiada yaşanıyordur. Ama düşünebiliyor musunuz, kongre sürecinde yönetim kurulunu oluşturacak iradeyi ortaya koyamayan bir başkan böylesine ilkesizliği kendilerine ilke edinen, sportif başarıyı yakalama adına her türlü argümanı ortaya koyan bu spor camiasının içinde Trabzonspor'u nasıl temsil eder? Öyle bir zaafiyeti olan insanın Trabzonspor başkanlığına aday olmaması lazım. Biz kendi irademizle genç, enerjisinini, bilgisini, birikimini, yüreğini Trabzonspor için ortaya koyacak olan arkadaşlarla çalışacağız. Hepsinin, bizim aynamız olarak aşağıya yansıyabilecek karakterde insanlardan olmasına özen gösteriyoruz. Siz bu iradeyi kongre sürecinde ortaya koyamıyorsanız vay Trabzonspor'un haline! Ondan sonra bu çarpık piyasanın içerisinde Trabzonspor'u savunma gibi lüksün de olamaz zaten baştan teslim oluyorsun. O konuda hiçbir zaman sıkıntımız olmadı, olamaz da. Herkes muhatap olacağı insanı bilir. Kimin ne kadar yük taşıyacağını bilir... Kime ne kadar zulmedileceğini, zulmedenler çok iyi bilir. Biz o konuda çok rahatız. Bakın ben evlendiğim zaman 2.5 yaşında bir kayınbiraderim vardı. Bütün çocuklara şunu öğretiyorum ben. Korku elbette ki olacak ama 2 korku olacak. Bir Allah korkusu bir de yanlış yapma korkusu. Bir gün babası ona kızıyordu, babasına karşı geldi. Babası "Benden korkmuyor musun" dedi. "Korkmuyorum" dedi. Babası "Ne biçim konuşuyorsun, nasıl korkmuyorsun benden" dedi. "Bana İbrahim ağabeyim öyle söyledi. Bir Allah'tan bir de yanlış yapmaktan korkacağım" diye cevap verdi. 2.5 yaşındaki çocuğun algılaması bu. Bugün ülkede bunun zaafını çekiyoruz. Sporun dışına çıkalım. Bu ülkeyi biz yönetmiyoruz. Neden yönetmiyoruz? Bu iradeyi ortaya koyamadığımızdan dolayı yönetmiyoruz. Yoksa dünyaya 600 sene hükmetmiş bir milletin torunlarıyız. Battı denilen bir ülkeyi tekrar ayağa kaldıran Büyük Önder Atatürk'ün kurmuş olduğu Cumhuriyet'in vatandaşıyız. Şimdi tarihte böylesine örnekleri varken bugünkü kuşatılmışlığı bir vatandaş olarak hazmedemeyen, onun ezikliğini, onun üzüntüsünü yaşayan bir insanım. Biz bunları düşünüyoruz. Belki de Trabzonspor'un başkanlık dönemi sürecinde, Trabzonspor başkanlık makamının o kutsallığını da kullanarak bu ülkeye sportif alan dışında da çok büyük hizmetlerimiz olacak. Yanlış yola giden insanları da ikaz etme noktasında sporun dışına da çıkacağımız konular da olacaktır. Bizim yaşantımızda hep çok seslilik var. Biz doğruları yaşamak istiyoruz. Bu ülke insanının çoğunluğunun doğruları yaşanmasını arzu eden insanız. Bunları yaparken de korkunuz olacak ama 2 korkunuz olacak. Allah korkusu ve yanlış yapma korkusu. Ölümün bile insanı korkutmaması lazım. Hakka kavuşuyorsunuz ondan güzel duygu var mı?
"YANAL'I UYARDIM, HAKLI ÇIKTIM"
Bir konu daha var. Yazılanlar çizilenler ne kadar doğru ne kadar değil, sizin şahsınızla ilgili olduğu için, sizden öğrenelim. Trabzonspor yönetimi bundan 5-6 hafta önce Ziya Doğan ile yolları ayırdı ardından Ersun Yanal’ı göreve getirdi. Bu süreçte medyaya yansıyan haberlerde İbrahim Hacıosmanoğlu’nun göreve geldiği taktirde Ersun Yanal'ı takımın başına getireceği şeklinde kendisiyle anlaştığı yazıldı. Yanal Trabzonspor yönetimiyle anlaşınca Hacıosmanoğlu göreve geldiği taktirde artık kendisiyle çalışmayacak şeklinde de bir haber okuduk. Neresi doğru neresi doğru değil bunların?Öyle bir demecim olmadı. Medyada arkadaşlar bazen kendi kendilerine yorum yapabiliyor, kendi kendilerine yazabiliyorlar. Benim nasıl açık sözlü olduğumu spor kamuoyu çok iyi biliyor. Öyle bir beyanım, düşüncem olmadı. Ama o süreçte farklılıklar yaşandı. Sayın hocamız Trabzonspor'dan teklif aldığı zamanda aramızda bir konuşma geçti. O konuşmada, kongreye kısa bir süre olduğunu, Trabzonspor'un o kısa süre içerisinde sportif manada hep başarısızlıklar yaşadığını, geçmiş dönemlerdede hep böyle olduğunu söyledim. O dönemde biz kendisiyle konuşup Trabzonspor'da yeni bir yapılanmayı kendisiyle beraber yapma düşüncesini paylaşıyorduk. O noktada 3 yıllık göreve gelecek bir yönetimle başlamasının daha sağlıklı olacağını kendisine de söylemiştim. Yaşanan başarısız serüvenin sonunda Trabzon'daki inanırlılığına zarar geleceği düşüncesiyle bunları söylemiştik. Keşke haklı çıkmasaydım o düşünceleri ona söylerken. Şu anki konjonktür bizi o noktada da haklı konuma taşıdı.
Ersun Yanal zarar gördü mü?Elbette ki takımlar mağlubiyet aldığı zaman başkanlar, yönetimler, futbolcular zarar görüp de teknik kadronun zarar görmemesi diye birşey söz konusu olamaz. Kaldı ki Trabzon'da bu sonuçları alacak kadar kötü bir kadrosu yok Trabzonspor'un. Trabzonspor'un kadrosu büyük takımlarla mücadele ederken yetersizliğinden dolayı sıkıntıya girebilir kadro zaafından dolayı, ama yine de mağlubiyetleri de sıkıntılı almaz. Galip de gelebilecek bir kadrosu var Trabzonspor'un.
Ziya Doğan geçtiğimiz günlerde açıkladı ve "Bu kadro zirveye oynayabilecek bir kadro" dedi.Tabii eksikleri vardı. Hocanın oyun mantalitesine göre de eksikleriniz olabilir. Ama Trabzonspor'un mevcut kadrosunun 5 maçta 4 mağlubiyet alacak kadro olmadığını Türkiye'deki herkes bilir. Demek ki böyle bir başarısızlık varsa bunda herkesin payı var. Sivasspor'un teknik direktörü Bülent Hocayla sohbet ederken kendisi "Başkanım, sizin yedeklerinizi bana verseniz ben Sivasspor'da onlarla şampiyonluğa oynarım dedi" bana. Şimdi bir tarafta Anadolu takımlarının mütevazı bütçeleriyle, mütevazı oyuncularıyla yakaladığı başarılar, bir tarafta sizin aldığınız sonuçlar. Kongre sürecinin çalkantıları içerisinde olan camianın güvensizliğiyle alakalı sıkıntılar da var. Futbolcular kadar teknik kadro, yönetim, başkan, camia hepsi bunun içerisinde, hepsi suçludur. Kişilere bağımlı tek suçlu ilan edemezsiniz. Ama bunların içerisinden de sadece hocayı suçsuz yere alıp bir kenara koyamazsınız. O tablonun Trabzon'da böyle olduğunu ve zarar görebileceğini ben kendisine söylemiştim. Ama denenmesi lazım, yeni yapılanmada ona göre oyuncu kadrosuyla takviyelerle başarılı olmasını temenni ederim.
Yani göreve gelirseniz Ersun hocayla devam edeceksiniz.
Zaten önümüzdeki süreçte sezonun yarısına geliyoruz. Tüzükte sıkıntı var, kongrelerin sezon sonu olması lazım. Biz başkan olursak zaten ilk işlerimizden bir tanesi tüzük tadilatı yapıp kongreyi sezon bitimine alıp, Yönetim Kurulu'nu 15 kişiden 7 veya 5 kişiye düşürmek. İlk icraatlarımdan bir tanesi bu olacak.
7 asil 8 yedek gibi mi, yoksa 4 asil 3 yedek gibi mi?
Yok 7 asil olacak ama 8 yedek koymanıza gerek yok. Trabzonspor anonim şirket ve anonim şirket 5 kişiyle yönetiliyor. Bu bilinçle hareket edip samimi insanlar kulübü yönetsin. Yönetimlerin çok kişi olmasının çok faydası olduğunu üşünmüyorum, inancım da yok.
"YANAL'I GETİRMELERİ ZAAF KAPATMA HAMLESİYDİ"
Şimdi Ersun Yanal ile devam edeceksiniz, kendisine de inanıyorsunuz. Mevcut yönetimin Ersun Yanal'ı, kongreye 2 ay kala getirmesi sizce bir Genel Kurul hamlesi midir?O anki zaafiyeti kapatma hamlesiydi. Ben doğru bulmadım. Yönetimin takımın başına bir hoca getirmesinin bir manası yoktu. Yanlış bir karardı. Yanlış bir zamanlamaydı. Çünkü yeni gelecek yönetim kimse ona daha rahat çalışabilme imkanı verilebilmeliydi. Yönetim süreci içerisindeki yanlışlardan bir tanesiydi. Elbette ki bu başarısız serüvenin ortaklarlarından bir tanesidir takımın hocası da. Bunda camianın etkisi var. Bir kongre süreci başladığı zaman Trabzonspor'da sportif başarı hep aşağıya gitmiştir.
Hoca değişse de değişmese de.Evet, hoca değişse de değişmese de. Mali Genel Kurullarda da bu böyle olmuştur, Mali Genel Kurullar hep Olağanüstü Genel Kurulara dönmüştür. Trabzonspor'un istatistiklerine bakarsanız bu söylediklerimle karşılaşırsınız. Demek ki dışarıdan etkileniyor.
"TRABZONSPOR İÇİNDEKİ HAİNLERİ HALILHODZİÇ BİLE FARKETTİ"
Dışarısı dediğiniz nedir?Dışarısı dediğim, bu camiada nöbette bekleyen insanlar var. Yönetimler gitsin biz gelelim düşüncesinde olan insanlar var. Bunların da ortadan kalkabilmesi için ben zaten yapısal değişiklikten bahsediyorum. Ben ayrılırken basın toplantısında Trabzonspor'da yaşananlarla ilgili örnekler verdim. Olay yeri söyledim, yönetici ismi söyledim, futbolcu ismi söyledim. "Hoca gitsin diye takım sabote ettiriliyor" dedim. Bu her dönem oluyor. Bazen yönetimler gitsin diye takım sabote ettiriliyor. Dış-iç birlikçilerle beraber. Siz de çocukluğunuzda gitmişsinizdir hacivat karagöz seyretmeye. Aslında o perdede oynayan gölge, arkada insanların kolları var. Bir gövde var, bir kol var, kollar oynatıyor. Şimdi bu Trabzonspor'un içerisinde bu manada hacivat karagözler var. Onları da oynatan kollar bazen içerde bazen dışarıda oluyor. Trabzonspor'un başarıya gitmesini engelleyen faktörler bunlar. Bu kısır döngüyede sebebiyet veren onlar. Yapısal ve köklü değişimi o yüzden söylüyorum. Başkanından kapıdaki bekçisine kadar bu yapısal değişimden faydalandırıp bir aile yapacaksın, o ailede birbirine sarılıyorsa, dışarıdaki müdahaleler o aileye nifak sokmaya yetmez. Ama aile olamazsanız o zaman hep dışarıdaki müdahalelere maruz kalacaksınız. Bunların tedbirlerini almak zorundasınız. Bu söylediklerimi Trabzon'da herkes biliyor, yapılması gerekenlerin de bunlar olduğunu herkes söylüyor. Ama bu değişimi yapmaya sıra geldiği zaman, bu iradeyi ortaya koymaya sıra geldiği zaman kimse yapamıyor. Bunu kendi iradesiyle Trabzonspor'un başkanı olan insan yapar. Birilerinin desteğiyle, icazetiyle Trabzonspor'a başkan olanlar bunu yapamaz.

Eski hocamız Vahid Halilhodzic, 8 aylık görev süresi içerisinde ihanete uğradığı, sabote edildiği için ağlayarak buradan ayrılırken, şunları söyledi; Boşnak Vahid'in tespitleri bunlar. "Sayın başkan Trabzon'da bir aileye ihtiyaç var. Trabzon içinde hainler var. Bu takımın yenilmesini isteyen, yenilmesine zemin hazırlayan insanlar var. Dışardan da içeriden de müdahale edenler var. Trabzonspor'un kapısındaki bekçisinden, çaycısından, masöründen, oyuncusundan, hocasından, başkanına kadar bir aileye ihtiyacı var. Eğer bu aile ortamı kurulursa, Trabzonspor bir yapılanmayla uzun yıllar başarıyı yakalayabilecek potansiyele sahip bir camia. Ama eğer bu değişimler yapılmazsa elbette ki Trabzonspor dönem dönem şampiyon olma noktasında başarılı bir grafik çizecektir, yukarıya doğru çıkacaktır ama kalıcı başarıları bu yapıyla yakalama şansı yok." Dışarıdan bir Boşnak geliyor ve bunları söylüyor. Kendilerini Trabzonspor'un sahibi olarak görenlerle konuşsanız bu tespitleri onlar da yapıyor, bunları onlar da söylüyor. Ama siz bilerek bunların gereğini yapmıyorsanız, bu çok büyük yanlış. Ama eğer hakikaten siz bu sorunları algılayamadıysanız o da büyük yanlış. Bu 2 unsurun da Trabzonspor'un dışına çıkması lazım. Trabzon bu güçlü camiasıyla uzun yılar kalıcı başarıları yakalayabilecek potansiyeli gücü vardır. Şampiyonlukları yakalama noktasında illegaliteyi kullanmayı kendilerine ilke edinen rakiplerle aynı metodları uygulayıp şampiyonluk kazanma lüksü yoktur Trabzonspor'un, karakteri de müsait değildir. Ama o argümanları ortaya koyan insanların dirençlerini kırma adına çok büyük bir performans göstermesi gerekiyor Trbzonspor başkanının. Çünkü şampiyonlukların sadece sahada kazanılmadığını çok önemli kulüp başkanlarının kamuoyuna deklare edebilme cesaretini kendilerinde buldukları bu ortamda, Trabzonspor'un çok güçlü, çok iradeli, bu camiaya yakışır şekilde temsil edilme zorunluluğu vardır. Bunun ezikliğini de çekmiştir Trabzonspor. Umuyorum bu kongrede bu saydığım değişimi, herkesin düşündüğü ama uygulayamadığı değişimi yapacak bir başkanı Trabzonspor'un asıl sahibi olan genel kurul delegeleri 16 Aralık'taki kongre salonunda gösterirler. Trabzonspor'un bu manada önü açılır.
"ÇOK DAHA EVVEL İSTİFA ETMELİYDİM"
Yani sorun belli, reçete belli. Bu reçeteyi uygularsak bu iş olur diyorsunuz. Başkan yardımcısı olarak yola çıkmış olduğunuz mevcut yönetimde bunlar olmadığından görevinizden ayrıldınız yani. Yoksa bunun çok daha farklı ve kamuoyuyla paylaşmadığınız sebepleriniz var mıydı?Benim yönetimde bulunduğum ilk 6 aydan sonraki rahatsızlıklarım kamuoyuna çok yansıdı. Hatta bu açıklamalarımdan dolayı, kol kırılır yen içinde kalır mantığını güden, Trabzonspor'u bu kısır döngüye sokan yönetici profili, duayen profili, beni o dönemde de çok eleştirdiler "İktidarın içinde duran muhalefet" diye. "Ya muhalefet olmayın ya da iktidar olun, içeride sorununuzu çözün" diye. İçeride çözemiyorsanız bir takım şeyleri, bunlar ufak tefek dışarıya yansıyor. Biz o manada çok rahatsızlıklar yaşadık, çok yanlışlarla karşılaştık. 40 yaşıma kadar çok hareketli bir yaşamım oldu, ama 40 yılda vermediğim tavizlerin 100 katını, Trabzonspor zarar görmesin diye 1.5 yılda verdim. Rahatsızlık hem bizde vardı, hem diğer yönetici arkadaşlarda vardı. Zaten mevcut yönetimin Trabzonspor'u başarıya taşıyamayacağına inandığımız için geçen sezon sunu kongre olmasını istedik. Sezon sonu için kongre kararı alınmış olsaydı çok daha sağlıklı olurdu. Arkadaşlarla beraber kongre kararı almanın hesaplarını yapıyorduk, son anda 2 arkadaşımız vazgeçti. Benimle beraber olan diğer 6 arkadaşıma istifa edeceğimi söyledim. Sezon sonu kongre olsun istedim. Ben o zaman başkan adayı da değildim, olmazdım da zaten. Yönetimden ayrılıp da mevcut başkan devam edecekse onun karşısına başkan adayı olarak çıkmak bana yakışmazdı. Ama olmadı yapmadılar, ben kendim ayrıldım. Arkadaşlar da kendi rahatsızlıklarından dolayı istifa ettiler benle beraber. Trabzon'dan ayrılış nedenlerimiz bunlardır. Çok daha evvel ayrılmam gerekiyordu.
"LAZARONI İLE ANLAŞILDIĞI CEBİME MESAJLA GÖNDERİLDİĞİNDE İSTİFA ETMELİYDİM"
Belki hiç mi girmemeniz gerekiyordu?Yok girmemem gerekiyordu değil, insanları tanıyamıyorsunuz. Bir yola girdikten sonra tanıyorsunuz. İspanya'da Lorenzo Serra Ferrer (Barcelona'nın eski, AEK'nın şimdiki teknik direktörü) ile toplantıya hazırlanırken, cep telefonuma mesaj geldi; "Trabzonspor'un hoca arayışı Sebastian Lazaroni'yle tamamlamıştır" diye. Ben toplantıya girerken bana mesaj geldiği anda, benim o yönetimden ayrılmam gerekiyordu. Ama sorumluluk taşıyan bir insandım. Kongrenin kazanılmasında başkandan daha çok katkısı olan bir insandım ve sorumluluğunu taşıdığım insanlar vardı. O insanlar o sorumluluğum gereği görevde kalmam gerektiğini söyleyip bana baskı yaptıkları için kaldım. Yoksa benim ilkelerimde olan insanın İspanya'da o şekilde bir muameleye maruz kaldıktan sonra o ekiple beraber yoluna devam etmemesi lazımdı. Ama o yapı hep zarar verdi, sağlığımıza, yaşantımıza zarar verdi.