Bilmem dikkatinizi çekti mi? Bu sezon Avrupa biletini cebine koyan beş takımın başında da yerli hoca var.
Bu, hatırlayabildiğim kadarıyla uzunca süredir görmediğimiz bir tablo. Bu tabloyu anlamlı kılan ise Şenol Güneş dışındaki dört teknik adam, Aykut Kocaman, Ertuğrul Sağlam, Tolunay Kafkas ile Tayfur Havutçu'nun yeni jenerasyon sayılabilecek bir grubun temsilcileri olmaları.
Farkında mısınız, futbolumuzda bir şeyler değişiyor. Mesela teknik adamların kalitesi. Hâlâ istenilen düzeyde olmasa da hissedilir biçimde gelişiyor.
Çünkü artık okuyan, araştıran, sorgulayan, Batı standartlarını zorlayan ve yarıştıkça deneyim kazanan bir grup var futbolumuzda. Belki sayıları az. Ancak duruşlarıyla, başarılarıyla, yaklaşımlarıyla şu an o azınlık, çok önemli bir misyonu üstleniyor.
Biliyorsunuz yıllardır bu ülkede yerli-yabancı tartışmaları süregeliyor. Ben o tartışmalara önyargıyla yaklaşanlardan değilim. Bilginin, birikimin, deneyimin, dili, dini, milliyeti olmadığına inananlardan biriyim. Lâkin popülist yaklaşımlarla ülke futbolunun gereklerini, gerçeklerini, kulüplerin yapılarını, konumlarını, hedeflerini göz ardı edip "ille de yabancı" diye tutturanların yaklaşımlarını da benimsemeyenlerdenim.
Futbolumuza değer katacaksa, çalıştığı kulübün oyun ve oyuncu kalitesini yukarı taşıyacaksa, genç yetenekleri bulup, kazandırıp seviye artıracaksa, uluslararası platformda çıtayı yükseltip başarıyı yakalayacaksa, yabancı hocaya karşı durmanın zaten akılla, mantıkla bağdaşır bir yanı olabilir mi?
Ancak, dikkat ederseniz, en azından bu kriterlerle örtüşen yabancı teknik adamlarla pek de buluşamadı kulüplerimiz.
Kimi ismine bakıp getirdi, kimi kariyerine. Kimi modaya ayak uydurarak aldı, kimi yerliden daha ucuz diye. Doğru tercih yapan da oldu, lânet okuyup kovanlar da. Yanılanların sayısı, gelenlerin sayısı arttıkça fazlalaştı. Sonunda özellikle de bu sezon, büyük çoğunluk yerliyi tercih etti. PEKİ NE DEĞİŞTİ? İşte Aykut Kocaman Fenerbahçe'deki ilk sezonunda şampiyonluğa koşuyor. Türk futbolunda kendisiyle birlikte Fatih Terim ile Mustafa Denizli'den oluşan Troyka'nın değerli ve deneyimli ismi Şenol Güneş, elindeki kadroyu en verimli biçimde kullanıp şampiyonluğu zorluyor. Geçen sezon Bursaspor'la birlikte çok anlamlı bir şampiyonluğa imza atan Ertuğrul Sağlam, son haftaya üçüncü sırada giriyor. Kayserispor'daki ilk sezonunda kupa şampiyonluğu yaşayan Tolunay Kafkas, UEFA Avrupa Ligi'nde yarışacak Gaziantepspor'daki ilk sezonunda kulübüne bir ilki yaşatıyor. Ve çiçeği burnunda Tayfur Havutçu, Schuster'in başarısızlığının ardından devraldığı Beşiktaş'ta kupa şampiyonluğunun gururunu, mutluluğunu yaşıyor.
Demek ki imkân verilince, arkasında durulunca pekâla yerli hocalarla da işler yolunda gidebiliyor. Bu ligde adını ilk kez duyduğumuz ve çoğunu şu an hatırlamadığımız yabancı hocalar da çalıştı. Kariyerine çok saygı duyduğumuz yabancı hocalar da. Kariyer sahiplerinin önemli bir bölümü başarıyı yakalayamadı. Bugünkü konumlarına ulaşmadan önce Hiddink ile Joachim Löw, İspanya'yı 2008'de Avrupa şampiyonu yapan Aragones, Real Madrid ile Avrupa şampiyonu olan, geçen yıl İspanya ile dünya şampiyonluğu yaşayan Del Bosque, bu sezondan iki isim Rijkaard ile Schuster, büyük umutlarla getirildiler, ama ya sezon içerisinde ya da lig bitiminde gittiler veya gönderildiler.
Hangisinin kariyerine en ufak bir söz söyleyebilirsiniz? Evet başarısız oldular, çünkü çalıştıkları dönemde bu ülkenin futbol iklimine uyum sağlayamadılar.
Şimdi o iklimde yıllardır yaşayanlar, yavaş yavaş bu ligde onların yerini alıyor.
Kulüpler de tercihlerini artık yerliden yana kullanıyor. Bakın Beşiktaş Tayfur Havutçu'yla devam edeceğini açıkladı. Galatasaray'ın gündemindeki ilk isim de Fatih Terim. Büyük olasılıkla önümüzdeki sezon ligin beş şampiyonunun başında da yerli teknik adam olacak.
Evet futbolumuzda şimdi yeni bir süreç başlıyor. Kendi adıma ben, o sürecin yakın gelecekte daha lezzetli meyveler vereceğini düşünüyorum. Türk futbolunun da uluslararası alanda kalıcı başarılara, kendi ikliminde yetişen değerlerinin sayısının artmasıyla ulaşacağını.
KARTKOLİK Burak, futbol yaşamının en verimli dönemini yaşadı. Ama gelin görün ki ligin bitimine bir maç kala, takımının kendisine çok ihtiyaç duyacağı Karabükspor deplasmanı öncesinde sezonu kapadı!
Önce takdir sözcüklerini sıralayacağım Burak için. Attığı 19 golün yanı sıra, bu sezon sergilediği performansla ligin en başarılı yerli oyuncusu hiç kuşku yok ki o oldu. Üstelik de bir ara Trabzonspor taraftarının tepki gösterdiği bir süreci yaşamasına karşın. Burnu kırıldı, kafası yarıldı. Burak her defasında çıktı, verebileceğinin en iyisini oyuna yansıtarak büyük bir özveriyle oynadı. Sonuçta Trabzonspor'un zirve mücadelesinin simge ismi, Trabzonspor taraftarının gözbebeği olmayı başardı.
Lâkin profesyonellikle hiç bağdaşmayan kötü alışkanlığından bir türlü kurtulamadı. Takdir sözcüklerinin ardından getireceğim eleştiri de o alışkanlıklar için zaten.
Burak, bu sezon tam 12 sarı kart gördü. Çoğu hakemi aldatmaya çalışmaktan. Yalnızca son 4 sarı kartı hatırlatacağım size. Konyaspor maçının 89. dakikası; gördüğü kart kendisini yere atmaktan, hakemi aldatmaya kalkışmaktan. Galatasaray maçının 81. dakikası; gördüğü kart gol sevincini abartmaktan, formayı çıkartmaktan. Bucaspor maçının 75. dakikası; gördüğü kart oyun gereği rakibe faul yapmaktan. Ve son Büyükşehir Belediyespor maçı; orta alanda topu tutmaya kalkmaktan. Yani bu dört kartın üçü tamamen Burak'ın profesyonelce davranmamasından.
Bir örnek vererek, tabii bir kıyaslamayı da beraberinde getirerek yazıyı noktalayacağım.
Ligin gol kralı Alex. Şu an 27 golü var. O da Fenerbahçe'yi taşıyan oyuncu. Şu ana dek gördüğü sarı kart sayısı kaç, biliyor musunuz? Yalnızca iki. Takipçisi Burak'ın ise tam on iki.
Bilmem bu örnek, Burak'ın bundan sonraki futbol yaşamına farklı bir duruş katmaya yarar mı?
Ders alırsa hem kendi kazanır hem de takımı.
VE DAUM KÜME DÜŞTÜ! Bundesliga'yı takip ettiniz mi?
Nuri Şahin'in takımı şampiyon oldu, Hamit Altıntop'un takımı üçüncü. Mehmet Ekici'nin takımı altıncı ve Tunay Torun'un takımı ise sekizinci.
Peki, ya Daum'un takımı?
Küme düştü.
Hem de Daum'un üstün performansı sayesinde!
Daum göreve başladığında Eintracht Frankfurt, 31 puanla ligde 14. sıradaydı. Düşme hattında 17. sıradaki Wolfsburg'un da dört puan önünde. Yedi maçta üç beraberlik, dört yenilgi aldı. Hepi topu üç puan topladı ve ligi 34 puanla 17. sırada tamamladı. Play-off hattının hemen üstünde, 15. sıraya yükselen Wolfsburg'un, bu defa dört puan gerisinde kalarak.
Fazla söze gerek yok. Yoruma da.
Bizde birilerinin yere göğe sığdıramadığı, Alman futbolunun ise pek de kaale almadığı Daum'un bu sezon performansı bu işte!