“DEIVID GÖNDERİLİRSE İYİ OLUR”
Ama Fenerbahçe’de Deivid sezon sonu gelmesine rağmen hala bekleneni veremedi.
Deivid hariç. Çünkü Deivid’in Portekiz ve Fransa’da da fazla başarısı yok. Ama Kezman, Edu ve Lugano’ya katılmıyorum, iyi oyuncular ve doğru transferler. Adaptasyon sorununu da atlattılar. Fenerbahçe bir tek Deivid’in yerine daha iyi bir oyuncu alırsa iyi olur.
“YABANCI SAYISI SERBEST BIRAKILMALI”
Yabancı sayısının serbest bırakılması tartışmaları için ne düşünüyorsunuz?
Bence Türk futbolu için iyi bir gelişme olur. Avrupa futboluna bakarsanız, Galatasaray’ın UEFA Kupası ve Süper Kupa’yı kazanmasından sonra bir başarısı yok. Başarılı olan ülkelerde, Fransa, İtalya, Almanya, İspanya hepsinde sınırsız yabancı var ve rekabet var. Yabancı oyuncularla o ülkenin kendi oyuncuları rekabete giriyorlar ve başarı geiyor. Ama bizde yabancı sınırlaması var, bu yabancılar da zaman zaman uyum sorunu yaşıyor, sakat oluyor, cezalı oluyor.. Komşularımıza baktığınız zaman, Yunanistan’da Rusya’da da çok sayıda yabancı var. Mesela Fatih Tekke’nin takımı Zenit’te 17 tane yabancı var.
“2. DELGADO: SALATIC”
Türk oyuncuların forma bulma şansı iyice azalmaz mı ama o zaman?
Oynayan oyuncuya sınırlama getirebilirsiniz, 6-7 tanesinin oynamasına izin verebilirsiniz. Ama bu 6 oyuncunun da birbirleriyle rekabet etmesi lazım. Eğer yabancı sayısını çoğaltır ya da serbest bırakırsanız bunlar da kendi arasında rekabete girer ve kalite artar. Mesela bugün bir tane oyuncu var bildiğim. 21 yaşında ve Delgado tarzında.
“1 YABANCIYA İZİN VARDI DA NE OLDU?”
Ancak bunun Türk futboluna zararlı olacağını savunanlar da var.
Şu anda 6 yabancıya izin var. 1 yabancıya iznin olduğu günler de oldu, o günler de ne başardık? Arsenal sahaya 16 tane yabancıyla çıktı, onlar mı daha başarılı biz mi daha başarılız?
Milli Takım için söyleniyor bu, kulüpler için değil.
Milli takımlar bazında da Türk futboluna katkısı olur. Bakın Türkiye’de iyi bir jenarasyon yakalandı, Galatasaray ve Milli Takım’ın başarıları geldi. Belçika takımları ise 6 tane Avrupa Kupası aldı, Bulgarlar da başarılar kazandı. Ama bunların hiçbiri kalıcı olmadı. Başarılar 10 yıllık projelerle olur. Bir senede Türk futbolunu kalıcı başarılar kazanacak duruma getiremezsiniz. Fenerbahçe Başkanı da diyor ki, “Benim param var, gücüm var, yabancı sayısını serbest bırakın, Avrupa’da başarı elde etmek istiyorum”.
“BORCU OLAN KULÜBE TRANSFER YAPTIRMAYACAKSIN”
Bu mali güç Türkiye’de çok az kulüpte var ama.
Zaten borcu olan kulüplere kesinlikle ama kesinlikle transfer yasağı getirilmesi lazım. Borcu olmayan transfer yapsın, önü açılsın. Bu kısa dönemde Türk futbolu için acil alınması gereken önlemler.
“DEVLET MASAYA YUMRUĞUNU VURDU, HERKES ELELE VERDİ”
Bunlar zaten her zaman söylediğiniz şeyler, sizinle devre arası Antalya’da da beraberdik ve bunları konuşmuştuk. Dün sizinle telefonda sohbet ederken son günlerde olanları tartıştık ve sizin de söylemek istediğiniz şeyler olduğunu hissettim. Onun üzerine bu röportajı yapmaya karar verdik. Şimdi konumuza gelelim o yüzden. Ben fazla araya girmeyeceğim, çünkü siz oldukça dolusunuz bu konuda. Ben sözü size bırakıyorum. Dünya’nın her yerinde maç izleyen, Avrupa’da doğup büyüyen, hayatını dünya futbolunun içinde geçiren bir insan olarak, Türk futbolunun içinde bulunduğu durum için neler söyleyeceksiniz?
Türkiye’deki futbol camiasını ne kadar tanıyorsam, Avrupa’yı da o kadar tanıyorum. Avrupa’da 50 kulüp, 50 hocayla arkadaşlığım var. Futbolculardan çok fazla tanıdığım var. Ben 1885’de Heysel faciasında tribündeydim. O olayları da gördüm. Avrupa’da bir ara, Ajax-Feyenoord, Brugge-Anderlecht, Celtic-Rangers, Marsilya-PSG taraftarları maçtan 2-3 gün önce randevulaşıp sabah 5’te buluşup kavga ederlerdi. Bundan 15-20 yıl önceydi. Ama orada devlet masaya yumruğunu vurdu, yöneticiler, medya ve güvenlik güçleri el ele verip bunun önüne geçtiler. Şimdi Avrupa’da o kadar rahat maçlar izliyoruz ki. Hele ki İngiltere. İngiltere şu anda dünyada en rahat maç izlenen ülke. En çok holiganizmin olduğu ülke ne hale geldi. Almanya da Fransa da böyle.
“TÜRKİYE’DE FUTBOL CAMİASI TAM BİR BATAKLIK”
Türkiye’ye gelelim..
Türkiye’de futbol camiası tam bir bataklık. Herkes herkese çamur atmaya çalışıyor. Ben bu çamur ayağıma bulaşmasın diye herşeye uzak durmaya çalışıyorum. Türkiye’de bu duruma gelinmesinin sebepleri: 1- Yöneticiler, 2- Medya, 3- Futbol adamları. Herkes bu işte suçlu. Menajeri de suçlu, herkesin parmağı var. Ve artık Türkiye’de futbol artık uçuruma yuvarlanmak üzere.
“YÖNETİCİLER AĞZINA GELENİ SÖYLÜYOR”
Türkiye’deki kulüp yöneticileriyle Avrupa’dakileri karşılaştıralım isterseniz önce.
Dünya’nın hiçbir ülkesinde, özellikle gelişmiş ülkelerde yöneticiler televizyona çıkıp da rakipleri hakkında ağır derecede tahrik edici sözler kullanmaz.
Bizdekiler tahriği geçti, küfrediyor doğrudan.
Küfrü falan geçtim ben, o zaten olmaz. Orada başkan vardır ve profesyonel yöneticiler vardır. Futbolun içinden gelen, hayatını futbola adamış insanlar çıkar konuşur. Doğru olan da zaten bu. Türkiye’de ise her yönetici çıkıp ağzına geleni söylüyor.
“YORUMCULAR AYNAYA BAKSIN ÖNCE”
Medya?
Türkiye’deki en büyük sorun medya. Taraftar yine iyi sabrediyor. Ben bile bazı spor programlarını izledikten sonra insanlığımdan utanıyorum. Diyorlar ki “vrupa’da futbol şöyle, bizde kötü.”. Sürekli yöneticiye, antrenöre, futbolcuy saldırı var. Bir kere aynaya bakıp da “Avrupa’da benim gibi bir yorumcu var mı?” demiyor. “Avrupa’da bir tane bizimki gibi spor programı var mı?” demiyor. Ve işin korkunç tarafı her tarafta duyduğu dedikoduları, canlı yayında milyonlarca inasnın önünde anlatıyor. Bunnu doğruluk derecesi nedir araştırmıyor, böyle bir rezalet olabilir mi? Türk futbolunu bir adım öne götürmediği gibi böyle şeyler, 100 adım da geri götürüyor. Ondan sonra deniyor ki taraftar medyaya hakaret ediyor, güvenmiyor. Bu şartlarda nasıl güvensin?
“MENAJERLİK DEĞİL KAPKAÇÇILIK VAR”
Haklısınız. Ama mesela sizin mesleğinize de güven yok.
Bu işin içinde menajerler de var. Türkiye’de menaöerlik yok ki. Kapkaççılık, dolandırıcılık sistemi var. Bunu da kabul ediyorum. Bunun da temizlenmesi ayıklanması lazım. Ama bunlar da bir sürü yöneticiyle birlikte. Herşey paralel gidiyor. O yüzden diyorum bataklık oluştu diye.
“TIGANA İFTİRALARDAN PES ETTİ, GİTTİ”
Böyle bir ortamda başarı ve istikrar sağlanabilir mi peki?
Hayır. Mesela Beşiktaş örneğini vereyim. Tigana’nın 4 yıllık bir projesi vardı. İlk yılda genç oyuncuları alıp, ikinci yılda şampiyonluk, ondan sonraki yıllarda da Avrupa’da başarı hedefleniyordu. Ama her türlü iftiraya, saldırıya maruz kaldı ve pes etti, çekti gitti. Türk futbol camiası maalesef bu durumda. Sezon başından beri Tigana’nın tazminatı diye bir laf çıkardılar. Herkese söyledim, tazminatı yok diye. Bir de Tigana’nın transferler olayları. Tigan asadece liste verdi, başka işe de karışmadı, transferi yönetim yaptı. Ama yok, hedef Tigana. Tigana isteseydi 1 ay daha kalırdı, gelecek yılın da parasını alırdı. Ama adam o kadar dürst ki “Ben çalışmadığım yılın parasını almam, hakkım değil” dedi. Şimdi de diyorlar ki “Tigana öyle biri değilmiş”. Ama iş işten geçti. Diyorlar ki “Biz sana herşeyi söyleriz, sen cevap veremezsin.”. Tigana kaç kez söyledi benim hocalığımı eleştirin, ama kişiliğime saldırmayın.
Türkiye’de bütün hocaların kaderi bu ama..
Tigana’ya da yaptılar, Şenol Güneş’e de yaptılar, Fatih Terim’e de yaptılar.. Özhan canaydın’a da Aziz Yıldırım’a da yapılanlar.. Ama Tigana bunlara karşı çıktı, “Bana yapamazsınız, şahsiyetkimle oynatmam” dedi.
“SADECE PİSLİK ANLATILIYOR”
Ben başka şey sordum. Bu eleştirileri yüzlerine söylemiyor musunuz? Onlar kendini nasıl savunuyor?
Ne savunacaklar, nasıl savunabilirler ki? Şu günlerde durdular, “Tribün terörü hortladı” diyorlar. Ben bile bu programları izlerken sinirleniyorsam, normal bir taraftar çıldırır. Türk futbolunda niç mi güzellik yok? Türk futbolu bataklığa dönüştü derken kastım bunlar. Çünkü herkes zan altında bırakılıyor. Aslında Türk futbolunda çok güzel şeyler de var. Ama bizde sadece Türk futbolunun pislik tarafı anlatılıyor.
“AVRUPA’DA HAKEMLER BÖYLE ELEŞTİRİLSE KAOS OLUR”
Hakemler de nasibini alıyor Türkiye’de bu olaylardan.
Herkes kendi başarısızlığını bir tarafa bırakıyor, hakemlere saldırıyor. Avrupa’da hakemlere bu kadar saldırılsa burdakinden çok daha fazla kaos olur. Alın seyredin Avrupa liglerini. Bundan daha fazla hata çıkar. Ama herkesin yaptığı yanına kar kalıyor.
“FEDERASYON SEÇİM SİSTEMİ DEĞİŞMELİ”
Çözüm önerilerini konuşalım biraz da...
Federasyon seçimlerine kadar yeni bir sistem yaratılmalı. Türkiye’de Futbol Federasyonu, tarafsız insanlardan oluşmalı. Tarafsızdan kastım şu: Kulüplerin seçtirdiği insanlar yönetimde oldukça bu iş yürümez. Tabii ki herkesin bir kulüple bağlantısı olabilir. Ama bir kulüp sayesinde seçilince o kulübe bağlı oluyor. Halbu ki bir konsensus ile seçilse rahat çalışır yöneticiler de. Haa ama bu Federasyon da görev süresini tamamlamalıdır. Yoksa her gelen federasyona böyle yapılırsa bu işin sonu yok. Bundan yıllar önce 6 ayda bir federasyon başkanı seçiliyordu. Onun için bu federasyon görev süresini tamamlamalıdır, ama o süreçte de seçim sistemi yenilenmelidir. O zaman Türk futbolu önemli bir sorunundan kurtulur. Yoksa bu sistem sürdükçe şampiyon olamayan ya da küme düşen bütün kulüpler federasyonun kendisine düşman olduğunu iddia edecektir. Türkiye’de aklı başında insanlar var, iyi insanlar var. Herkes bir araya gelip bu sorunları masaya yatırmalıdır.
“MEDYA ÖNCÜ OLABİLİR”
Bu söylediğinizi geçen Cumartesi ve Pazar günü Maraton’da Şansal Büyüka dile getirdi. Özellikle Pazar akşamı yaklaşık 10 dakikalık uzun bir konuşma yaptı. “Kimse masum değil. Bir araya gelelim, yapılması gerekenleri konuşalım. Biz Digiturk Lig TV olarak üzerimize düşen ne ise yapmaya hazırız. Benden açık çek.” dedi. Sizce bu çağrı yanıtını bulacak mı?
Cevabını mutlaka bulmalı. Bir konsensus sağlanacaksa medya bunun öncüsü olabilir. Birileri artık taşın altına elini koymalı. Genç basın mensupları var. dünya futbolunu çok iyi bilen, işi düzgün yapan, reyting peşinde olmayan insanlar var. Basının bu insanlara destek olması lazım. Yoksa o programları izleyen de yok aslında. 10 tane spor programı 1 tane dizi kadar reyting almıyor. Futbolun bu kadar sevildiği bir ülkede bu çok anormal. Ana insanları birbirine düşürmekten bayka bir şey yapmıyorlar. Haa biri de şike yapmışsa, biri de maç bağlamışsa bu ekranlara getirilsin, gerekli ceza verilsin. Dediğim gibi, bunlar yok edilebilir, medyada çok düzgün insanlar da var. Şansal Büyüka, Atilla Gökçe, İlker Yasin gibi duayenler var. Aklıma gelmeyen bir çok isim daha var. Bunların bir araya gelmesi, bu programlara bir çare bulması lazım.
Aslında Avrupa’da öyle bir holiganizm vardı ki eskiden biz şu anda bile bunun gerisindeyiz.
Evet o doğru. Ama şu da var. Avrupa’nın hiçbir ülkesinde böyle bir medya anlayışı hiçbir zaman olmadı. Avrupa’da holiganizm bitirilirken ben orada yaşıyordum.
“GALATASARAYLILARA SALDIRAN BRUGGE TARAFTARLARI HAPSE ATILDI”
Ne yaptılar?
Devlet emri verdi holiganizmin bitirilmesi için. Emniyet güçleri, kulüp yönetimlerini topladı. Statlara kameralar yerleştirildi. Zaten holiganizmi yapanlar aşağı yukarı belli. Bunlara çok ağır cezalar verildi. Bazıları 3-5 yıl stada sokulmadı. Bazıları 2-3 yıl hapis yattı. Mesela bir örnek vereyim. Galatasaray Brugge ile maç yapmıştı Belçika’da. O maçta Brugge taraftarları Galatasaraylılara saldırdı. Ve sonra ne oldu biliyor musunuz? O taraftarlar 2 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Üstelik de bunu bizim Milli Maç gözüyle baktığımız Avrupa Kupası maçında yaptılar. Hatırlarsınız bizde 2 İngiliz’i bıçaklayanlara Milli kahraman gözüyle bakacak, “Türkiye sizinle gurur duyuyor” diye bağıracak kadar hasta ruhlu tipler var.
Onlar buna bakmaz. Adamların hedefi holiganizmi bitirmek, onlar bu ayrımlara bakmaz ki. Hala da suça karışanlar en ağır cezaları alıyorlar. Ve diğer taraftarlar rahat rahat maçlara gidiyorlar.
“BİR YÖNETİCİ STADA ALINMASIN, BAKALIM BİR DAHA YAPABİLECEKLER Mİ”
Bizde ise cezalar ya caydırı değil ya da uygulanmıyor.
Yöneticiler çıkıyor ceza alıyor. Neymiş cezanın karşılığı? İmza atamayacakmış. Böyle komik bir ceza olabilir mi? Bir yönetici 1 yıl ceza alıyorsa hiçbir stada giremeycek. Girmeye kalkarsa polis alıp çıkaracak. Hangi takım, hangi yönetici hiç farketmez. Bunu bir defa uygulayın, bakalım bir yönetici hakaret edebiliyor mu bir daha? İşte bunlar kısa vadeli çözümler.
“TÜRKİYE’YE GELEN YABANCI PİŞMAN OLUYOR”
Son soru: Belki bir yöneticinin ya da yorumcunun çıkıp hakaretler yağdırması Avrupa’da duyulmuyor ama, bunların birikimiyle oluşan infialler hemen duyuluyor. Bunun son örneğini derbide yaşadık. Bunlar Türkiye’nin prestijini yerle bir ediyor. Bu yaşananlar transfere nasıl yansıyacak?
Çok açık söylüyorum. Yurt dışında görüştüğünüz 10 futbolcudan 6-7 tanesi “Ne verirseniz verin Türkiye’ye gelmem” diyor. Futbolcu önce İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya takımlarını, Hollanda’nın, Yunanistan’ın, Rusya’nın önemli kulüplerini tercih ediyor. Ama Türkiye’le gelmiyor. Türkiye son tercih. Ayrıca orada kazandığınnı çök fazlasını istiyor. Üstelik gelenlerin de çoğu çok para almasına rağmen pişman oluyor. Hiç hatırlıyor musunuz Türkiye’ye gelip yıllarca oynayan kalbur üstü yabancı. Hagi, Taffarel, Popescu falan vardı, onların da yaşı ilerlemişti. Türkiye’deki ortamda yabancılardan verim elde etmek çok zor.