“Tigana haklı!“

“Tigana haklı!“

Ligtv.com.tr'de Kara Kartal Haftası'nın ilk konuğu, Beşiktaş'ın genç forveti Gökhan Güleç. Geçtiğimiz sezonun ortasında siyah beyazlı takıma gelen ve yarım sezonda gösterdiği performansla büyük beğeni toplayan Gökhan, Ligtv.com.tr Genel Yayın Yönetmeni Cem Kurel ve Haber Müdürü Erdem Erol'a açıklamalarda bulundu.

"Formda olmadığım için Tigana beni oynatmıyor" diyecek kadar açık sözlü konuşan genç forvet, son yıllardaki istikrarsız performanslarını da değerlendirdi. Gökhan, takım arkadaşlarının bireysel hatalar konusunda aldığı eleştirilere de karşı çıkarak ilginç bir açıklama yaptı: "Bireysel hatalardan çok puan kaybettiğimizi düşünmüyorum. Hani bir Fenerbahçe gibi değiliz yani."

İşte Gökhan Güleç'in samimi açıklamaları:

“REKABETİN ARTMASI ÜÇ BÜYÜKLERİN HOŞUNA GİTMİYOR”
-Ligin ilk yarısında takım bekleneni verememişti ve Antalya’ya devre arası kampına pek keyifli gidemediniz. Futbolcular, hoca, yönetim tartışılıyordu. Antalya’da durum neydi, şimdi ne? Genel havanız ne kadar değişti?
Bu sezon 3. sezon oldu takım bekleneni veremedi. Hepimizin üzerinde çok büyük bir baskı vardı. Araya tatil girmesi bizim için çok olumlu oldu. Kendimizi birazcık toparladık ve Antalya’da kampa girdik. Antalya’da kesinlikle çok iyi çalıştığımıza inanıyorum. Hatta Werder Bremen’e yenildiğimizde çok eleştiriler aldık. Halbu ki biz o günlerde yeri geliyordu günde 3 idman yapıyorduk. Bu idmanlarla bir insanın tam olarak 90 dakikayı kaldırması çok zordu, üstelik hocamız hepimize 90 dakika şans verdi. Çok eleştiriler aldık o zamanlarda ama bunlar çok çalıştığımızdan ileri geliyordu. Ondan sonra lige girdiğimiz gibi bazı şeylerin değiştiğini gördük. İlk 2-3 hafta çalışmalarımızın semeresini aldık. Fakat Konya deplasmanı bizim için talihsizlikti. Gerçi her takımın başı gelebilen birşey, özellikle artık Süper Lig’de kimin kimi yeneceği belli olmuyor. Ligin en son sırasındaki takım, ligin tepesindeki takıma herşeyi yapabiliyor, yenebiliyor, berabere kalabiliyor. Herşey olabiliyor yani, Kayseri Erciyesspor Galatasaray’ı kupadan eledi, Sakaryaspor Fenerbahçe’ye karşı Kadıköy’de tek kale top oynadı ikinci yarı. Artık ligde kolay lokma yok. Herkes güçlü, herkes iyi çalışıyor. Özellikle ben Türk hocaların da çok iyi çalıştıklarına inanıyorum. Çünkü çok araştırıyorlar. Etrafımda da benim tanıdığım hocalar var, herkes işini layıkıyla yapmaya çalışıyor . Bu yüzden ne oluyor? Rekabet artıyor. Rekabet artınca da lige bir güzellik geliyor. Bu bizim 3 büyük takım olarak çok hoşumuza gitmiyor çünkü eleştirilerin odak noktası direk biz oluyoruz. Onlar iyi olduğu zaman biz kötü görünüyoruz. O yüzden bizim için de çok iyi olmuyor.

“ANADOLU’DAN ŞAMPİYON ÇIKARSA KİMSE ŞAŞIRMASIN”
-“Artık kolay lokma yok” dedin. Büyüklerdeki futbol mantalitesi, oyun yapısı mı durakladı yoksa aşağıdan gelen diğer takımlardaki futbol çizgisi mi yükseldi?

Ben ona inanmıyorum. Yani kesinlikle Anadolu takımlarının çok iyi çalıştıklarını, artık herşeyi daha farklı yaptıklarını ve 3 büyüklerin seviyesine yavaş yavaş geldiklerini düşünüyorum. 4-5 sene içinde Anadolu’dan bir şampiyon çıkabilir. Buna da kimse şaşırmasın. Şu an zaten puan durumlarına baktığınız zaman biz şampiyonluk potasındaysak, Galatasaray şampiyonluk potasındaysa, Kayserispyor da şampiyonluk potasında. Çünkü kimse “Fenerbahçe kesin şampiyon olacak” diyemiyor. Bir belirsizlik var, hiç kimse takımına güvenemiyor. Neden? Çünkü her han herşey olabiliyor.

“VESTEL MANİSASPOR’UN DURUMU BİZİMKİYLE AYNI”
-“Önümüzdeki 4-5 sene içerisinde Anadolu’dan bir takım şampiyon çıkacak” dedin. Bir Kayserispor örneğini verdin. Senin düşündüğün, şu diyebileceğin, şampiyon olacağına inanabildiğin bir takım var mı?

Kayserispor bana göre bir iddaadır. Ligde kalırsa ve Bülent hocayla devam ederse Kayseri Erciyesspor’un da şansı olabilir, çünkü arkasında biraz maddi güç olması çok önemli. Ama mutlaka maddi gücü olması lazım, maddi gücü olmadıktan sonra pek birşey olacağını düşünemiyorum. Ondan sonra bir Gençlerbirliği var. Gaziantepspor biraz kendi çizgisinden uzaklaştı ama onlar da ne olursa olsun büyük bir takım. Vestel Manisaspor şu an kötü gidiyor ama gerçekten iyi futbolcuları var, en önemlisi de genç futbolcuları var. Şu an bizim durumumuz neyse Vestel Manisaspor’un da durumu o. Orada bulunan oyuncular da hep bizim arkadaşlarımız. Yani yaşları küçük arkadaşlar. 3-4 sene sonra ligde bana göre bir süpriz olabilir yani.

“HERŞEYİ YAPIYORUZ AMA SAHADAN BOYNU BÜKÜK AYRILIYORUZ”
-“Vestel Manisaspor’daki durum” dedik. Beşiktaş’ta da aynı şeyler yaşandı. Dünyaca ünlü hocalar getirdi, olmadı. Kendi camiasından bir isim olan Rıza hocayı getirdi, olmadı. Çok ünlü futbolcular transfer edildi, olmadı. Genç bir takım oluşturdu, yine zorlandı. Bu niye yaşanıyor. Beşiktaş nerede takılıyor sana göre?
Benim düşüncem şu: Futbolda her takıma baktığınızda; Barcelona, Real Madrid, Milan, Inter... Ne olursa olsun her takımın böyle duraklama devirleri vardır. Mutlaka vardır. Yani Barcelona üst üste kaç şampiyonluk görmemiş olabilir, ne yaparsanız yapın bazen futbolda bazı şeyler olmuyor. Bunu herkes biliyor, herkes görebiliyor. İlla şundan oldu da, şöyle oldu da, böyle olmadı demek mümkün değil. Bazen herşeyin en iyisini yapsanız bile, mesela kendi maçlarımızdan örnek göstereyim: Elimizden gelen herşeyi yapıyoruz saha içinde. Ama herşeyi; pası, şutu, golü herşeyi yapıyoruz fakat o maçtan boynu bükük ayrılabiliyoruz. Bunu ben böyle düşünüyorum. Futbolcular, yöneticiler, hocalar bazen ne yaparsa yapsın bazı şeyleri değiştiremiyor. Beşiktaş’ın son zamanlarda yaşadığı şeyi de ben buna bağlıyorum.

“BEŞİKTAŞ’TA SUÇLU ARAMAYA GEREK YOK”
-İş biraz da sizde bitiyor. Yöneticiler ve teknik direktörlerin yapabilecekleri belli bir yere kadar.
Evet mutlaka. Yöneticiler ve teknik direktörler belli bir yere kadar. Ondan sonra futbolcuların da verdikleri şey belli bir yere kadardır. Ne olursa olsun, Beşiktaş’ın bu 2-3 senelik zamanında suçlu aramaya hiç gerek yok. Yani her takımın başına gelebilecek bir şey yaşadı Beşiktaş. İnşallah bunu da atlatır, şampiyonluklara koşan, şampiyonlukları kucaklayan bir takım olur diyorum.

“BİZ ÖNÜ AÇIK BİR TAKIMIZ”
-Bu sözleri 2 ay önce söyleseydin buna gelecek seneye yönelik açıklamalar olarak görebilirdik ama şu anda lig öyle bir raddeye geldi ki Beşiktaş’ta şampiyonluk ciddi ciddi konuşulmaya başlandı.
Evet konuşulmaya başlandı. Biz önü açık bir takımız, çok genç bir takımımız var. Yabi ben oradan çok umutluyum. Taraftarlarımız, yöneticilerimiz, bütün basın Beşiktaş’ın avantajı olduğunu söylüyor. Çok genç ve çok iyi bir takımımız var. Eğer taraftar bize sabrederse bu jenerasyonun çok iyi şeyler yapacağını düşünüyorum.

“TARAFTARIMIZ BU SENE DAHA SABIRLI”
-Sabırlı olması gereken sadece taraftar değil. Çünkü taraftarı yönlendiren bir medya var, gelen tepkilere belli seviyede dayanma gücü olan yöneticiler var, teknik adamlar var. Sadece Beşiktaş için de demiyorum, Türkiye’de o sabır var mı ki sence? Özellikle büyük kulüplerin böyle genç bir takım oluşturup uzun süre sabırlı davranması çok zor.
Evet sabırlı davranması çok zor ama o sabrı bu sene görebiliyorum. Görebiliyorum çünkü ben geçen sene ilk geldiğimde Rizespor mağlubiyetinde tesislerin önünü hatırlıyorum. Ama bu sene sanki biraz daha hoşgörülüler. Elbette eleştiriler oluyor, elbette protestolar oluyor, olcaktır da. Ama ben geçen seneye oranla bunun daha az olduğunu görüyorum. Biz ne kadar 3 büyüklerde sabır olmaz desek de artık insanlar bazı şeyleri görmüş sanırım. Herkes bizim genç bir takım olduğumuzu biliyor. Zaten yapılan eleştirilere baktığınıza bizim futbolculuğumuza veya başka bir şeyimize değiller. Sadece o anki performansımıza eleştiriler oluyor. Biz o sabırı görüyoruz açıkçası. Gördüğümüz taktirde de daha da iyi şeyler olacak. Şu an Fenerbahçe ile 6 puan fark var. Şampiyonluk neden olmasın ki? Çünkü iyi çalışıyoruz, iyi mücedele ediyoruz. Kendi seyircimiz önünde iyi oynuyoruz. Geçen sene biliyorsunuz tam tersineydi. Bu sene 180 derece dönüp, taraftarımızı arkamıza aldık ve çoğu maçları da kendi sahamızda aldık. İnşallah bu böyle devam edecek ve şampiyonluğu kucaklayan taraf biz olacağız.

“DEPLASMAN KAYIPLARI BÜTÜN BÜYÜKLERİN SORUNU”
-“Kendi seyircimiz önünde iyi oynuyoruz” dedin ama bu sezon da deplasmanda bir sıkıntı var. Bir deplasman fobisi mi oluştu? Bu stres yaratıyor mu üzerinizde?

Aslında bütün büyük takımların normal problemidir bu. Ama biz geçen sene kendi sahamızda alamadığımız puanları deplasmanda almaya başladık. Bu da biraz iç sahada yaşadığımız problemlerden oldu. Ama bu sene biz sanki eski Beşiktaş olduk, aynı problem su yüzüne çıktı. Normalde büyük takım kendi sahasında seri yapar ve ligin sonunda kendi sahasında topladığı puanlarla şampiyon olur. Çünkü deplasmanda oynamak gerçekten zor. Neden zor? Çünkü rakibin şampiyonluğa oynuyorsa orada daha iyi konsantre oluyor futbolcular, kendi evinde oynuyor, verebileceğinin yüzde yüzünü veriyor. Ayrıca bir de bunun alınacak puandan çok, o futbolcuların kendini gösterme çabası var. Kendini ispat etme düşünceleri var. Bunları biz de yaşadık. Yaşadığımız için biz de biliyoruz. Deplasmanlardaki büyük takımların puan kayıbını buna bağlıyorum.

“BEN, BEŞİKTAŞ SAYESİNDE TANINDIM”
-Beşiktaş senin için ne ifade ediyor?

Gaziantep’te oynarken beni kimse tanımıyordu. Ben Beşiktaş sayesinde tanındım. Beşiktaş benim hayatım oldu şu an. Zaten Beşiktaş’tan başka bir şey düşünemiyorsunuz. Neden düşünemiyorsunuz, zaten çok büyük bir camiadasınız, Türkiye’de gelebileceğiniz en üst yerdesiniz, artık sadece düşündüğünüz şey burada kalıcı olabilmek ve buradan da Allah nasip ederse sıçrayabilmek. Başka bir düşünceniz olamaz yani.

“AVRUPA’YA GİDECEKSEM BEŞİKTAŞ’TAN İYİSİNE GİDERİM”
-Sıçrayabilmek derken, sıçrayacağın yer neresi?

Elbette Beşiktaş’tan daha iyi bir kulüp olması gerekiyor.

-Yurt dışı mı?
Evet. Mutlaka Beşiktaş’tan daha iyi bir yer olması gerekiyor. Çünkü ben burada çok mutluyum, çok huzurluyum. Eğer bu huzurumu, bu mutluluğumu bozacaksam, buna değmesi gerekiyor. Beşiktaş ayarında Avrupa’da bir takıma gitmeyi kesinlikle düşünmüyorum. Daha üst seviyede olması gerekiyor, ben Beşiktaş’ta bulduğum huzuru bırakayım, başka yere gideyim, tabii kolay değil.

“YEDEK KALDIM DİYE ÜZÜLMEYE GEREK YOK”
-“Burada huzurluyum” dedin. Beşiktaşta forma giydiğin dönemler için mi bunu söylüyorsun, oynamadığın dönemler için de bunu söylüyor musun?

Mutlaka her futbolcu oynamak istiyor ama büyük takımlarda gerçekten bu zor olan birşey. Ben büyük takımlarda yedeklik kavramının olduğunu düşünmüyorum. Sonuçta biri sakatlanıyor, sen forma giyiyorsun, eğer o formayı giydiğinde hemen çıkaracaksın diye birşey yok. Eğer sen iyiysen, takıma faydalıysan oynuyorsun. Bunun için kendini üzmeye gerek yok.

-Gerek yok ama insan üzülür.
Mutlaka üzülür. Herkes üzülür.

“KİMLER KİMLER OYNAMADI...”
-Sahada olmakla yedek olmak arasında fark var.

Mutlaka çok büyük fark var. Fakat insanın üzülmemesi lazım. Bizi Avrupalılardan ayıran belki de en önemli konu bu. Biz çok takıyoruz. Düşünüyoruz ki hep oynayalım, bu hayatın hiç bir işinde yok. Ricardinho ligin 2. devresine kadar burada forma giyemedi yani. Ricardinho oynamadı, Delgado oynamadı, yeri geldi Sergen abi oynamadı, yeri geldi Tümer abi oynamadı, yeri geldi Hakan Şükür oynamadı. Bizim neyimize yani.

-Bunu uygulayabiliyor musun?
Türk futbolcuları olarak uygulayamıyoruz biz. Üzülüyoruz yani.

-Sen uygulayabiliyor musun?
Ben de yeri geldiği zaman uygulayamıyorum. Yapmamız gereken bir şey fakat ben tam olarak yaptığıma inanmıyorum. Oynamıyorum ve tam hazırım diyemiyorum yani. Yine bazı şeylerimiz, idmanda performansımız düşüyor, yani böyle olmaması gerekjiyor.

“FORMANI TERLETİP İYİ OYNUYORSAN YEDEK KALMAZSIN”
-O zaman profesyonellik adına bazı şeyleri tam kavrayamamışız biz.

Evet. Mutlaka ilk önce aşmamız gereken şeyler bunlar zaten. Ya sen Beşiktaş’ın futbolcususun, sana forma geldiğinde sen o formayı layıkıyla terlettiğin zaman, zaten iyi oynuyorsan, hiçbir hoca büyük takımlarda seni yedekte oturtturmaz yani.

“FORMDA DEĞİLİM”
-Sen Gökhan Güleç olarak şu anda çok formda mısın?

Ben Gökhan Güleç olarak çok formda olmadığıma inanıyorum. Formda olsam zaten oynarım.

“BEN, NOBRE VE BOBO.. ÜÇÜMÜZDE AYNIYIZ. KİM İYİYSE O OYNAR”
-Neden formda değilsin? Ne değişti? Geçen sezon devre arasında geldin, çok iyi maçlar çıkardın. Geçen sezonla bu sezon arasında Gökhan Güleç’de ne veya neler değişdi?

Geçen sene iyi bir form yakalamıştım ve takımda da forvet sayısı azdı. Ben form yakaladığım için de öyle devam etti. Bu sene Nobre alındı, Bobo formda, 3 kişiyiz... Hangisi formdaysa bunlar forma giyecek. Ligin başından itibaren baktığınız zaman ilk hafta ben oynadım. Ben yeteri kadar performans gösteremedim, 2. hafta Bobo oynadı. Bobo 2 gol attı. Ben hoca olsam tekrar ertesi hafta Bobo’yu oynatırım. Nobre cezalıydı, Bobo ile ben oynadım. Bobo attı, ben atamadım. Ondan sonra Nobre geldi, ben performansımı demek ki yeteri kadar yukarıda tutamadım. Haftalar geçti biraz ben forma giydim, ondan sonbra CSKA, Ankaragücü, Gençlerbirliği maçlarında ben oynadım, iyi de oyandım, gol attım. CSKA rövanş maçında Bobo sonradan oyuna girdi, gol attı. Yani 3 futbolcu da birbirine denk futbolcular. Bizim birbirimizden çok farklarımız yok. O gün kim iyiyse çıkıyor o oynuyor. Şu an Bobo da Nobre de üst bir seviye yakaladı ben onların gerisinde kaldım. Ama bu demek değildir ki ben onların hep gerisinde kalacağım.

“OYNATMIYOR DİYE TIGANA’YA BİRŞEY DEME HAKKIMIZ YOK”
-Nobre çok da formda değil aslında. Biraz da şöyle düşünüyorum. Tigana her hafta kadroyu değiştiriyor diye çok eleştiriliyordu, o yüzden bir tercihte mi bulundu acaba? Bariz birşey olmadıkça forvetleri değiştirmeyeyim, Nobre’yi ve bobo’yu kullanayım diye mi düşündü acaba?

Futbolla ilgilenen kime sorarsak, herkesin bir yorumu var. Kimi “Nobre’nin bu takımda kesinlikle oynaması lazım” der, kimi “Gökhan’ın kesinlikle oynaması lazım” kimi de “Bobo’nun oynaması lazım”... Herkesin mutlaka bir düşüncesi var. Ama bizim bir yönetimimiz var ve yönetimimiz Fransa’dan hocamızla anlaşmış, buraya getirmiş. Herşeyi ona teslim etmiş, takımı ona bırakmış. Kötü birşey yaptığında eleştirilen o, iyi yaptığında da eleştirilen o. Bunun için ben Tigana’ya tamamen saygı duyuyorum. Çünkü herkesin ayrı bir düşüncesi var. Herkesin yorumu farklı. Bu bütün işlerde böyle. Ama bir tane kişi var şu an başımızda o ne diyorsa o oluyor. Demek ki o onu öyle görüyor. Onun iyi futbol oynadığını görüyor. Veya benim yetersiz olduğumu görüyor, öyle karar veriyor. Onun için bizim bir şey deme hakkımız yok. Yarın öbürgün belki biz de hoca olacağız. Biz de aynı şeyleri yapacağız. Empati kurup hepimizin hocamızı anlamamız gerekiyor. Yani bizim burada sadece yapabileceğimiz şey çalışmak, başka da birşey değil.

“TIGANA’NIN YERİNDE OLSAM BAŞKA KARARLAR VEREBİLİRDİM”
-“Empati kurup hocamızı anlamamız lazım” dedin. Bunu bireysel mi söylüyorsun, buna bütün futbolcular katılıyor mu, empati kurabiliyor musunuz, bunu başarabiliyor musunuz?

Kendimi onun yerine koyuyorum. Ben olsam orada belki başka karar veririm ama onun kararına saygı duyuyorum aynı zamanda. Empati derken bir de bu var. “Ben onun yerinde olsam belki şunu yaparım” diyorum ama o kendi yerinde şu an ve onun verdiği kararlar doğru ona göre. Bizim de yapabilecek birşeyimiz yok, bizim amacımız onun gözüne girebilmek.

DIŞARIDAN TIGANA’YI ELEŞTİRMEK SAĞLIKLI OLMAZ”
-Hep kendinle ilgili konularda Tigana ile empati kuruyorsun. Peki genel anlamda Tigana’yı düşündüğünde, aklından neler geçiyor. Tigana böyle ağır eleştirilirken, kendini Tigana’nın yerine koyup nelerhissettiğini tahmin edebiliyor musun?
Ben bunu bir atasözüyle bağlamak istiyorum. Davulun sesi uzaktan hoş gelir. İnsanların olayların içyüzünü bilmeden yaptıkları yorumlar hiçbir zaman sağlıklı olmaz. İnsanlar olayların içyüzlerini bilmeden yorum yapıyorlar. Ben de dışarıda olsam aynı yorumları yapabilirim. Şimdi hoca maça çıkmadan önce birşey düşünür. Ben bu maçta şu, şu, şu taktikle oynayacağım der. Daha önceden bir plan yaptıysa hoca sahaya çıkınca da o planını uygular. Her zaman başlarılı mı olur, olmaz. Hocanın da bir formu vardır. Daha önceden belirlediği şeyleri yaptığı zaman dışarıdaki insanlara bu çok abes gelebiliyor. Halbu ki o adam onu daha önceden planlamıştır, programlamıştır. Sadece eleştirilen Tigana da değil. Zico da, Gerets de eleştiriliyor.

-Tigana’nın taktiklerini sahaya iyi yansıtabiliyor musunuz? Onu anlayabiliyor musunuz? Veya kolay uygulanabilen taktikler mi?
Futbol çok da aman taktikti, aman şeydi bir olay değil. Ya ana şeyler var futbolda.

“FUTBOLCU PASI VEREMİYORSA TAKTİĞİN ANLAMI KALMAZ”
-Futbol basit oyun.
Evet. Hocamızın söylediği birşey var. Taktik-tuktuk bunlar çok önemli şeyler değil. Taktik nedir? Sahaya diziliş şeklidir yani. Hocanın her zaman söylediği bir laf var ve ben de çok doğru buluyorum, “İyi kontrol iyi pas” der her zaman. “Taktikler mutlaka önemlidir fakat en önemli olan iyi kontrol iyi pas” der hocamız. Şimdi futbolcu 10 seneden beri profesyonel oynuyor, sen taktiğini kurdun ona göre. Eğer o pası arkadaşına veremezse senin taktiğinin otomatikman bir anlamı kalmıyor.

“FENERBAHÇE GİBİ DEĞİLİZ”
-Beşiktaş bu sene bireysel hatalardan çok çekti mi?
Çok fazla bireysel hatamız olmadı bana göre. Çünkü her takıma baktığınızda her yenilen gole baktığınızda bireysel hatalar çok üst düzeyde değil. Bireysel hatalardan çok puan kaybettiğimizi düşünmüyorum. Hani bir Fenerbahçe gibi değiliz yani. O da Volkan abinin şanssızlığı. O da çok iyi kaleci. Fakat yaptığı bireysel hatalardan bazen puan kaybettiler.

“RUNJE ELEŞTİRİLDİ ÇÜNKÜ CORDOBA’NIN YERİNE GELMİŞTİ”
-Ama Runje çok eleştiriliyordu mesela.
Runje eleştirildi. Neden eleştirildi? Onun öncesinde bir Cordoba vardı. Çok iyi bir kalecinin yerine geldi. Bu da onun için çok büyük bir dezavantajdı. Çünkü herkes alıştı, Cordoba degaj attığında 60 metre ayağa pas atabiliyordu. İnsanlar buna alışmış. Alıştığın birşeyin sona ermesi insana nasıl gelir, kötü gelir.

-Cordoba biraz da lider ruhlu bir oyuncuydu.
İşte Cordoba’dan sonra gelmesi Runje için en büyük dezavantaj. Çünkü 4 seneden beri her zaman iyi bir şekilde anılmış. Her zaman iyi şeyleri örnek gösterilmiş bir kişi. Seyirci de birden alışamıyor, normal şeyler bunlar.

“CORDOBA EN GÜZEL TEPKİYİ KOYDU VE GİTTİ”
-Cordoba çirkin yakıştırmalara da muhatap olmuştu. Sen de takımdaydın o dönem. O dönem Cordoba’nın bu iddialara tepkisi nasıldı?
Bana göre koyabileceği en güzel tepkiyi koydu ve buradan gitti. Bu kadar insan buraya emek harcamış. Yaşı 35-36 ve hepimizden daha çok çalışıyordu. İdmandan sonra çalışıyordu, ben kendim görüyordum, iniyordum aşağıya her zaman salonda, idmandan önce geliyordu salona giriyordu. Ve bu insan 36 yaşında yani. Böyle bir profesyonel futbolcu. Sen işine bu kadar saygı gösteriyorsan, elnden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorsan ve böyle bir şeye maruz kalıyorsan, gitmesi normal. Çünkü o kendinden çok emek veriyordu yani kapasitesinin çoğunu sahaya veriyordu ama böyle bir şeye maruz kalınca gitmeyi tercih etti.

-Futbolu çok seviyorsun değil mi?
Evet mutlaka.

“HER SÖYLENENİ DİNLERSEN BAŞARILI OLAMAZSIN”
-Profesyonelsin, ekmeğini futboldan kazanıyorsun, ama bir amatör ruhun var. Türkiye’de futbol çok büyük bir endüstri haline geldi. Herkes futbolu konuşuyor. Artık bunun içierisinde birsürü olumsuzluklar da konuşuluyor. Şike deniyor, teşvik deniyor. Sen bir futbolcu olarak bu tür olumsuz konuşmaları nasıl karşılıyorsun. Futbolcu mesleğinin üzerinde bu kadar negatiflikler gündeme gelirken neler hissediyorsun?

Elbette sadece kötü günleri yok bu işin bir de güzel günleri var. Güzel günleri olduğunda da tadına doyum omuyor. Ben kupa şampiyonu olduktan sonra sokağa çıktığımızı hatırlıyorum, o güzelliği, o hazzı, o mutluluğu hiç kimse veremez yani insana. Eğer işin korkusu ne kadar çoksa onun güzelliği de o kadar çoktur, o kadar iyidir. Biz de bunu yaşıyoruz. Futbolcu bu tip şeylere çok takılırsa, herkesin söylediğinden birşeyler alayım dersen, bu sefer başarılı olman imkansız. Mutlaka akıl aldığın insanlar olur, sana bazı şeyleri anlatır. Ama herkesin söylediğinden birşeyler alayım dersen bu sefer daha çok yanlış yapmış olursun.

“ŞÖHRET ARTTIKÇA İNSANIN PSİKOLOJİSİ DEĞİŞİYOR”
-Seni bugün Türkiye’de herhalde 20 milyon insan tanır. Nasıl birşey bu, daha genceciksin, ağır mı? Güzel olduğu kesin ama sorumlulukları da var bu işin.

Şimdi aslında bizi insanların anlaması gerekiyor. Ben bazı yerlerden gelmişim. İnsanların biraz düşünmesi gerekiyor. Bir futbolcu geliyor, başarılı oluyor. Eli yüzü para görüyor. Daha önce görmemiş. Altına atıyorum bir jeep çekiliyor. Ortam artıyor, herkesin ilgisi artıyor. Ben ne zaman bir restorana gitmişimde “Ooooo buyrun Gökhan bey” denilmiş. Ne zaman? Beşiktaş’a gelince denilmiş. Böyle bir değişim yaşıyorsun. Aslında psikolojide bunun birsürü anlamları vardır, orasını ben bilmiyorum ama bu gerçekten çok değişik birşey. Mutlaka insanın psikolojisi değişir yani. Biz elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Her zaman mutevazı olmaya çalışıyoruz, her zaman çizgimizden ayrılmamaya çalışıyoruz, ufak tefek yanlışlar yapabiliriz. Ben daha gencim, 21 yaşındayım. Bir sürü yanlış da yapmışımdır, kimbilir. Yani çok güzel birşey  ama çok da zor birşey. Bir işin ne kadar güzelliği varsa zorluğu da o kadar artıyor.

-Akıl hocaların kimler?
Beni yetiştiren hocam vardır. İnegölspor’dan Nafi Bilaloğlu ve Necati Erkmen hoca. Ondan sonra şu an benim herşeyimle ilgilenir, Varol Bülbül hocam vardır. O da beni 3-0 mağlup olduğumuz bir maçtan sonra beğenen bir hocadır yani. Bana herşeyimle güvenen bir hocamdır. Onlardan her zamazn akıl alırım. Onları dinlerim. Söylediklerinin de benim iyiliğim için olduğunu bilirim.

“KİŞİSEL GELİŞİM KİTAPLARI OKUYORUM”
-Çok olgun bir insan gördüm karşımda. Kendini kişisel anlamda geliştirmek için özel şeyler yapıyor musun?

Araştırmayı seviyorum. Ben şimdi evden geliyorum, 13.30’da geldim ve 16.30’da tesislerden ayrılacağım. 3 saat işimiz var bizim. 9 saat de uyuduğumuzu düşün, eder 12 saat. Geriye kaldı 12 saat. O 12 saati ben heba etmek istemiyorum. Kitap okuyorm, araştırıyorum. İnternet denilen bir nimet var.

-Ne tarz kitaplar okuyorsun?
Kişisel gelişim kitapları okumayı seviyorum. Futbolun üzerine yazılmış kitapları okumayı seviyorum. Çünkü elbet futbolcunun başına birşey gelmişse bizim de başımıza gelebilir. Mesela Trabzon’da golden sonra sevindik, birkaç Trabzonspor taraftarı bize taş attı. Üstüme bir şey gelmişti, canım acımıştı.. Ondan sonra ben de gittim o anki sinirimle kulübeye vurdum. Kulübeninde camı kırıldı. Bu sefer tepkileri o kadar arttı ki. Mesela bunun yanlış olduğunu düşünüyorum inşallah bir daha böyle bir şey yapmam. Bir musibet bin nasihatten iyidir misali.

-Yabancı dil öğreniyor musun?
Öğrenmek istiyorum ama bir türlü başlayamadım.

“TARAFTARIMIZ F.BAHÇE GALİBİYETLERİNİ UNUTMUYOR”
-Son olarak, geçen sene kupayı aldıktan sonbra yaşadığın mutluluğu anlattın az önce. Şimdi bu mutluluğu yeniden yaşamak için 2 basamak kaldı. İlk önce Fenerbahçe ile karşılaşacaksınız. Fenerbahçe maçları Beşiktaş için ayrı anlam taşır, taraftarın bakış açısı da farklıdır. Sen Fenerbahçe maçıyla ilgili neler düşünüyorsun?

Mutlaka bizim geçmemiz gereken bir maç. Taraftarımızı 2 senedir çok üzdük. Bir Fenerbahçe galibiyeti onlar için unutulmuyor, çok seviniyorlar. İnşallah bu sevinci yaşatırız.

cem.kurel@ligtv.com.tr
erdem.erol@ligtv.com.tr