Ligtv.com.tr ziyaretçileri sordu, Şansal Büyüka yanıtladı. Fenerbahçelisinden Kayserisporlusuna, Galatasaraylısından Beşiktaşlısına kadar pek çok takıma gönül veren futbolseverler, Şansal Büyüka'ya sorularını yolladı. Kimi soru Türk futbolu üzerineydi, kimi soruysa Digiturk Lig TV üzerine.
Şansal Büyüka'ya en beğendiği taraftarı soran da oldu, "Neden Fenerbahçelilerin yapamadığı dev ekran organizasyonunu Galatasaraylılar yaptı?" diyen de. Lig TV Genel Yayın Yönetmeni Şansal Büyüka'ya hem sizin sorduklarınız arasından seçtiklerimizi, hem de kendi merak ettiklerimizi sorduk. Yolladığınız yüzlerce soru arasından seçim yapmakta zorlanırken, özellikle Lig TV'ye yönelik eleştirilerinizi dikkatten kaçırmamaya özen gösterdik.
Gerçek adı Şansal değil. Peki ne?
En beğendiği taraftar hangi takımda?
Fenerbahçe neden Avrupa'da tat vermiyor?
Ali Sami Yen'de kurulan dev ekran için Fenerbahçe niye izin alamamıştı?
Maç yayınlarında Fenerbahçe taraftarının sesi kısılıyor mu?
Naklen yayınlarda Galatasaray tribünleri daha mı az ekrana geliyor?
Aziz Yıldırım ile kavgalı mı? Neler yaşadılar?
Demirören ve Canaydın hakkında ne düşünüyor?
Haluk Ulusoy ile Trabzonspor arasındaki bağ nedir?
Kimler tartışmalı pozisyonlar konusunda Şansal Büyüka'nın yakasını bırakmıyor?
Neden çok önemli haberleri görmezden geliyorlar?
Kimler baskı yapıyor?
Fenerbahçeliler Şansal Büyüka'dan neyi istememeli?
İşte Şansal Büyüka'nın, Ligtv.com.tr Genel Yayın Yönetmeni Cem Kurel'e yaptığı açıklamalar:
"BİZ GALATASARAY'A İZİN VERMEDİK"
Ligtv.com.tr: Bu soru çok sayıda ziyaretçimizden geldi. O Yüzden isimlerini yazmıyorum ve onlar adına soruyorum. Kadıköy'de kurdurulmayan dev ekran nasıl oluyor da Ali Sami Yen'de kurulabiliyor? Çifte standart değil mi bu?
ŞB: Özhan Başkan ve 2 yöneticisi buraya geldi, bu konuda sözlü izin istedi. Digiturk CEO'su Ertan Özerdem ve Lig TV'nin bu tür organizasyonlarını yapan üst düzey yöneticisi Kadir Kardaş, bunun asla olamayacağını söylediler. Kaldı ki bu izin meselesinde yetkinin Digiturk'te olmadığını çok açık ve net onlara söylediler. Hatta Özhan Başkan ve yöneticiler buradan ayrılırken "Haklısınız" diyerek ayrıldılar. Ali Sami Yen Stadı'nın karşısındaki katlı otoparkın üst katında bunu yapabileceklerini de söyleyip ayrıldılar. Digiturk dedi ki, bunun iznini biz veremeyiz, Valiliğe bağlı, gösteri ve yürüyüş kanunu vesaire vesaire... Ve ikincisi biz böyle bir izni bugüne kadar hiç vermedik, çünkü bizim ticari müşterilerimiz var. Ali Sami Yen Stadı'nın yanında, 50 tane kafe, bar, lokanta, birahane var. Onların Digiturk'leri var, Lig TV'leri var. Oraya dev ekran kurduğunuzda öyle bir tepki ortaya koyuyorlar ki bunun altından kalkmanız mümkün değil. "Benim buradaki müşterimi aldın sokağa çıkardın" diyor. Bunların hepsini Digiturk yönetimi, Galatasaray yönetimine bir bir anlattı. Kaldı ki Galatasaray'ın bize yazılı müracatı da yok. Fenerbahçeli taraftarların bu konudaki duyarlılığını kabul ediyorum. Çünkü onlar da böyle bir izin talebinde bulunmuşlardı. Yani Digiturk'ün, Lig TV'nin bu konuda asla bir çifte standartı yok. Tek bir standartı var; Digiturk yasal yerler dışında böyle bir uygulamaya bugüne kadar izin vermedi, izin vermeye de yetkisi yok, açık yerde yayına Valilik izin verebilir. Ve ticari müşterileri dolayısıyla böyle bir izni istese de veremez. Adres yanlış. Adres Galatasaray Kulübü ve Valiliktir. İzinsiz yaptılarsa da bu konuda Valiliğin ve sanıyorum Digiturk'ün hukuki girişimleri de var.
"DIGITURK, MAÇLARIN TAMAMINI ÇEKİP YAYINLAMAYI TEKLİF ETMİŞTİ"
Ligtv.com.tr: Lig TV ile ilgili en çok gelen sorulardan biri de Kayserispor'un maçlarının neden canlı yayınlanmadığı. Ancak ben bu soruyu genelleştirmek istiyorum. Anadolu takımlarının taraftarları, Lig TV'den canlı izlemek istiyorlar. Sadece 4 büyüklerin maçlarının yayınlanmasından şikayetçiler. Hatta Avrupa'da yayıncı kuruluşların tüm maçları yayınladığını hatırlatanlar da var. Bu konuda ne söyleceksiniz?
ŞB: Kabul edelim ki; kitlesel, milyonları arkasından sürükleyen takımların maçları öncelik kazanıyor. Zaten puan durumunun üst noktalarında da onlar oluyor. Milyonlarca taraftarı arkasına alan kulüpleri yayınlamak zorundayız. Lig TV'nin de abonelerine baktığınızda büyük kulüp taraftarlarının çok ciddi bir oran oluşturduğunu göreceksiniz. Net olarak bilmiyorum ama bu kesim %80-85 kadar var. Bir hafta Fenerbahçe'nin, Galatasaray'ın, Beşiktaş'ın ya da Trabzonspor'un maçını vermediğinizi düşünün. Türkiye'de kıyamet kopar. Keşke maçların tamamı çekilip verilebilse. Digiturk maçları aldığında bunu teklif etti zaten. Avrupa'da bunun modelleri var. Örneğin 2-3 maçı veriyor. Diğer istediğiniz maçları makul bir ücretle satıyor. Ya da diğer maçların tamamı sonradan yayınlanamaz mı? Size şu kadarını söyleyeyim; geçen sene 33. hafta Rizespor-Denizlispor maçı. Ligde hem şampiyonu hem düşmeyi çok etkileyecek bir maçtı. Biz normalde yayınladığımız 4 maça ek olarak 5. maç olarak bu maç için naklen yayın izni aldık. Tanıtımlar yayınlamaya başladık. Sonra Futbol Federasyonu Hukuk Kurulu'ndan bir yazı geldi. Bu maçı veremezsiniz diye. Ve biz geçen senenin en kritik maçlarından birini, tanıtımını da yapmamıza rağmen veremedik. Ben Kayseri'nin maçlarından büyük keyif alıyorum. Federasyon 5. maça izin versin yayınlayalım. Bize ek bir maliyeti olduğu da kesin. Ama n'apalım, yayınlarız, bir çıkış yolu buluruz. Ciddi ek maliyetleri var. Bir maçın yayınına 30-35 kişi gidiyor. Ama sözleşmeyi TFF hazırlıyor, şartnameyi de TFF hazırlıyor. 4 maçı veririm diyor. Siz de ona göre teklif hazırlıyorsunuz. 5. maçı ağzınızla kuş tutsanız yayınlayamazsınız. Federasyonun izin vermesi lazım. Bir de şu var. Biz o maçları versek de keşke büyüklerin maçları kadar ilgi toplasa, izlense.
"İNÖNÜ STADI VE SARACOĞLU STADI'NDAKİ SES DONANIMI AYNIDIR"
Ligtv.com.tr: Yine genel bir soru soracağım. Örneğin bazı Fenerbahçeli taraftarlar, canlı yayın sırasında kendi tribünlerin sesinin iyi verilmediğini öne sürüyorlar. Ya da ne bileyim, Galatasaraylı bazı taraftarlar kendi tribünlerinin ekrana az getirildiğini düşünüyorlar. Yani toparlayacak olursak, bazı taraftarlar rakip takım taraftarlarının kayrıldığını düşünüyor.
ŞB: Demek ki Beşiktaşlı taraftarlar daha iyi bağırıyorlar. Açıkçası ben böyle bir şeyi ilk defa duyuyorum. Kameraların tepe üstü mikrofonları vardır bir de saha içindeki mikrofonlar vardır. İnönü Stadı ile Şükrü Saracoğlu Stadı'ndaki teknik donanım hemen hemen aynıdır. Hiçbir ses kısılması ya da az mikrofon kısıtlaması söz konusu olamaz. Tek kural vardır, küfür ediliyorsa ses kısılır.
"TÜRKİYE'DE HERŞEY ÖFKE ÜZERİNE KURULMAYA BAŞLANDI"
Ligtv.com.tr: Ben de şuraya gelmek istiyorum. Her takım taraftarları içinde, bu tip fikirlere sahip olanlar var. Fenerlisinden Trabzonsporlusuna kadar her takımdan şikayetçiler çıkıyor, sizi taraflı olmakla suçlayabilen. Bu tabii ki sadece Lig TV'nin sorunu da değil. Her takımdaki fanatik taraftarlar, basını kendi takımlarına düşman olarak görüyor.
ŞB: Şikayet bitmez. Niye karşı olalım o takımlara? Biz umut satıyoruz. Mesela 8 puan 10 puan geride olan bir büyük takımımızın bana ne faydası var? Bizim heyecanı üst düzeyde tutmamıza ne faydası var? Bana kalsa ben bütün takımları son haftaya aynı puanda sokarım. Düşünsenize yaşanacak heyecanı. Mutsuzluk üzerine mutluluk inşa edemeyiz. Galatasaray maç kaybediyor, fanatik Galatasaraylılar bırak Lig TV'yi açık kanalları bile seyretmiyorlar. Fenerbahçeliler, Beşiktaşlılar, Trabzonsporlular ya da diğer takım taraftarları için de aynı şey söz konusu. Türkiye'de şunu kabul edelim ki, normal vatandaş azınlıkta kalmaya başladı. Fanatizm artıyor. Sadece bana, hep bana, rakibe hiçbir şey yok. Bunun ucu yok, tatmin noktası yok. Bir takım niye geri kalsın, bir takımın niye sesini kısalım, bir takımın taraftarını niye ekrana az getirelim kardeşim? Ben şunu iddia ediyorum, aksini iddia edenin belgelerle konuşması lazım: Biz Lig TV olarak, her takıma aynı mesafedeyiz. Ne bir santimetre öndeyiz, ne de gerideyiz. Böyle olmak zorundayım. Ben de Fenerbahçeliyim ama ekranda asla Fenerbahçelilik yapamam. Sosyal sorumluluğum var. Futbolun gerçeklerinde olmak zorundayım. O sesi üç kat eklediğinizi düşünün, başka bir şey üreteceklerdir. Son yıllarda bir şey var ki, öfke üzerine kuruyoruz herşeyi. Diyalog, hoşgörü eskisi kadar yok. Kötü, bize hiçbirşey kazandırmaz. Takımlar iyiyse Lig TV de iyidir, takımlar kötüyse Lig TV kötü oluyor. Abone sayısı da öyle, izlenme oranı da öyle, gündemde kalışı da öyle. O yüzden asla bir takıma yanlı olamayız.
"TARTIŞMALI POZİSYONLAR KONUSUNDA YAKAMIZA YAPIŞTILAR"
Ligtv.com.tr: Şöyle bir örnek vereyim: Geçen sene Fenerbahçe-Galatasaray maçında Cihan'ın Uğur Boral'ın baldırına bastığı pozisyon Maraton'da tartışılmadı. Fenerbahçeliler buna çok kızdı ve Fenerbahçe düşmanlığıyla suçlandınız. Ama mesela geçen hafta Erciyesspor-Fenerbahçe maçında Edu'nun bir dirsek pozisyonu vardı. Bu ekrana gelmeyince bu kez diğer takım taraftarları "Bak işte bunlar Fenerli" diye tepki gösterdi. Yani benim gözlemim, herkes kendi aleyhine bir şey oldu mu görüyor ve bir hükme varıyor. Ama kendi lehine olan şeyleri görmüyor ya da görmek istemiyor.
ŞB: Şunu kabul edelim ki; bizde Erman Toroğlu hangi pozisyonu istiyorsa o alınır. Almayalım yapmayalım olmaz, ayrıca şu da var Erman Toroğlu babasını dinlemez. Erman Hoca, Cihan'ın pozisyonunu çok kayda değer bulmamıştı. Biz o talebi alınca ertesi hafta getirdik ekrana. Edu'nun pozisyonunda da kayda değer bulmadığı için almadık. Ama bu hafta ekrana getireceğim ekrana, çünkü ben de telefonlar aldım. Bir de şu var. Biz Maraton'da tartışmalı pozisyonlarda ayrıntıya çok girmek istemiyoruz. Ama yakamıza yapışmışlar, onu niye göstermedin, bunu niye göstermedin? Ben şunu çok açık ve net söyledim daha önce. Türkiye'de yöneticiler, futbolcular, teknik direktörler hakem konuşmasın. Seyirci bizden talepte bulunmasın. Medyanın geneli bir konsensus sağlasın. Ben tek kelime konuşmam. Pozisyonu ekrana getiririm, ama tek kelime konuşmam, takdiri halka bırakırım. Zaten Türkiye'de 70 milyon hakem, 70 milyon yönetici, 70 milyon teknik direktör, 70 milyon televizyoncu var. Türkiye futboldan çok iyi anlıyor. Zaten anlamak için de fazla bir çabaya gerek yok. Ama telep geliyor. Bizi arayıp siparişle pozisyon isteyen kulüp başkanları var, şu dakikada şu oldu, bu dakikada bu oldu diye. Göstermediğin zaman bu sefer bize düşmansınız diyorlar. Ben sana niye düşman olayım ya? Hergün selamım var, aynı gemideyim, aynı sofradayım. Hakem tartışmalı pozisyonları azaltmak istiyoruz, ama ciddi bir baskı var. Göreceksin sezon sonuna doğru bunlar ayyuka çıkacak. Çünkü Türkiye'de her fatura hakeme kesiliyor. Sonra onu konuşmadın, bunu konuşmadın oluyor. Bizim görüntü saklamamıza imkan yok. İnsanlar evine dev gibi mercekler almışlar, biz o merceklerin altında yaşıyoruz. Ben neyi kaçırayım ve niye kaçırayım? Herşeyi veririm. Ama açıkçası bu hakem işinde talep bizden değil, futbol dünyasından geliyor.
"BİZ HERŞEYİ BİLİYORUZ AMA YIPRATMAMAK İÇİN HABER YAPMIYORUZ"
Ligtv.com.tr: Bu öfke ortamından bunalıyor musunuz bazen? Çünkü bu konuya federasyon ve MHK'yi de katmak lazım aslında. Çünkü bu pozisyonları konuştuğunuz zaman da onlar rahatsız oluyordur.
ŞB: Kabul edelim ki biz burada aracı kuruluşuz. Federasyon, kulüplerin malını pazarlıyor, biz o işin organizasyonunu yapıyoruz, ciddi paralar ödüyoruz ve o parayı toplamak konusunda da sıkıntılar var. Tabii ki federasyon ve kulüplerle ciddi bir işbirliğiniz var. Bakın bir konuda çok iddialıyız. Türkiye haberi Lig TV'den duyar. Ama biz dikkat ederseniz haberlerin kulisine, perde arkasına girmeyiz. Yani o gazetelerde, televizyonlarda çıkanlar bizim kulağımıza gelmiyor mu? Biz bilmiyor muyuz? Burada Türkiye'nin en önemli adamları çalışıyor. Herkesle gece gündüz beraberler, herkesle gece gündüz telefondalar. Herşeyi biliyoruz ama yayınlanmıyoruz. Niye? Onaylanmamış, doğruluğu kesinleşmemiş şeyleri verip kulüpleri yıpratmamalıyız. Benim bir kolumda federasyon var, bir kolumda kulüpler var kardeşim. Ben iki tarafı da kollamak zorundayım. Bu olay, insanlarla alakalı değil. Bugün Haluk Ulusoy gider, bir başkası gelir. Ben yine Federasyon ile işbirliği yapmak zorundayım. Kulüp başkanları gider yine onlarla bir arada olmak zorundayım. Haberi veririm ama kulübü yıpratacak dedikoduya dayalı haber vermem. Burası bir tartışma-kavga ortamı değil. Futbol buradan Türkiye'ye yansıyor, futbolun ekonomisi yürüyor.
"HERYERDEN BASKI YİYORUZ.. İŞİMİ KEYİFLİ YAPAMIYORUM.."
Ligtv.com.tr: Peki bu söylediğiniz çizgide yürürken, Ermon Hoca sizi zorluyor mu? Az önce siz de dediniz, "Babasını dinlemez" diye.
ŞB: Erman Hoca ile biz programa asla konuşarak girmeyiz. Zaten o zaten programa ya başlarken ya da başladıktan sonra gelir. Çünkü stattan çıkar gelir, burada giyinir, ucu ucuna yetişir. Ama o telefonda "Şu pozisyonu alın" diye uyarır. Erman Hocayı susturmak isteyen yok mu? Çok var. Az önce dedinizya taraftardan, yöneticilerden, federasyondan baskı.. Heryerden baskı yiyoruz kardeşim, heryerden !.. Herkes kendine göre istiyor herşeyi. Hiçkimse hakkına razı değil. Ve biz bu ortamda yayıncılık yapıyoruz. Türkiye'de gerilim bu kadar yüksekken, maalesef düşmanlık bu kadar yaygınken, biz çok kontrollü gidiyoruz. Düşünün Galatasaray Başkanı'nın bir el sıkması bile ne kadar olay oldu. Biz, rakibe laf atan pankartı bile göstermiyoruz. Hepsi bizde prim yapar aslında bunların ama ortamı germemek lazım. hepimiz zarar görürüz. O pankartların hepsini kulüpler pazarlatıyor. Eskiden derlerdi ki fanatizm açık tirbünde. Şimdi fanatizm VIP tribünlerde. O gariban seyircinin toplandığı açık tribünü çoktan geride bıraktı fanatizm. Sosyal statüsü çok yüksekte olan insanları gidin bir de statlarda görün. Türkiye'de ortam her geçen gün geriliyor. Eskiden çok keyifli yapardım bu işi, şimdi eskisi kadar keyifli yapamıyorum.
"ESKİDEN KAVGA YAPTIRDIK AMA YANLIŞ OLDUĞUNU ANLADIK"
Ligtv.com.tr: Bizler de Ağustos ayından bu yana Ligtv.com.tr'deyiz ve bazen gazetecilikle memuriyet arasındaki çizgi daralıyor. Çünkü ona girmemek lazım, buna girmemek lazım. Ortam o kadar gergin ki, dengeleri korumak inanılmaz zor.
ŞB: Benim gazetecilik anlayışımı herkes bilir. Haber için canımı veririm, 100 metrelik kuyuya girer, haberi bulurum. Çok örnekleri var, gazetecilikte de televizyonculukta da. Biraz da öz eleştiri yapalım. Biz de televizyonculuğun ilk yıllarında bu kavgaları döğüşleri çok yaptırdık. Yeni televizyoncuyduk, bu işleri bilmiyorduk. Açık kanalda bu işi yapınca kavga dögüş prim yapardı ve ne yazık ki hala öyle. Ama biz bunları aştık. Bunların doğru olmadığını öğrendik. Ben artık reytingten çok sosyal sorumluluğun peşindeyim. Öyle olunca da gazetecilik 2. plana düşüyor ne yazık ki. Benim Bahri Havadır'ımın, Ömer Güvenç'imin aldığı haberleri yayınlasak, Türkiye'de yer yerinden oynar. Yutkunuyoruz çoğu kez. sosyal sorumluluk adına, Türkiye'nin barışı adına, kulüplerin huzuru adına bazı şeyleri maalesef görmezden geliyoruz.
“GAZETECİLİĞİMİZİ SINIRLIYORUZ”
Ligtv.com.tr: Bu, sizi bir gazeteci olarak biraz rahatsız ediyor mu?
ŞB: Çokça rahatsız ediyor, biraz değil. Kendi içimizde gazeteciliğimizi bile sınırlandıracak bir öz denetim yapıyoruz.
"FENERBAHÇELİLER BENDEN FENERBAHÇELİLİK BEKLEMESİN"
Sizin iyi bir Fenerbahçeli olduğunu biliyoruz. Fenerbahçe'de ya da herhangi bir başka takımda yönetici olmayı düşünüyor musunuz? (METİN ALKILIÇ)
ŞB: İşimi yaptığım sürece hiçbir kulübü, bir diğerinden ayırmam söz konusu olamaz. İyi bir Fenerbahçeli olduğum doğru. Dereağzı'nın kumları, çimleri yapılırken bilen insanım ben. Belki bugünkü yöneticilerin çoğu doğmamıştı. Ama o iyi Fenerbahçeli Şansal'ı çoğu insan yargılıyor. En büyük tepkiyi Fenerbahçeliler'den görüyorum, istiyorlar ki kulübün avukatlığını yapayım. Ama böyle bir şeyi asla yapamam. Ben zaten medyada taraflı yazarlığa karşıyım. Galatasaraylı Galatasaray'ı yazıyor, Beşiktaşlı Beşiktaş'ı. Ben buna har açıdan karşıyım. Herkes her takımı yazmalı ve tarafsız yazmalı. Eğer Beşiktaş haksız penaltı kazandıysa, Beşiktaşlı yazar bunu söylemeli. Bizde maalesef perde iniyor, bunu pas
geçiyorlar. Ondan dolayı ben bu işi yaptığım sürece kimse benden Fenerbahçelilik beklemesin. İyi bir Fenerbahçeliyim, kesin doğru. Ama izin versinler, burada Türkiye'yi ilgilendiren bir iş yapıyoruz. Nasıl taraf olurum? Benim oğlum da sıkı Galatasaraylı. Herkes bir takımı tutacak. Ben gazeteciliğe başladığım ilk günlerde, neredeyse Fenerbahçe Başkanı Faruk Ilgaz'ın özel röportajcısıydım. Allah şifa versin ben gitmeden neredeyse Milliyet'e özel röportaj vermezdi. Ben o günlerden bugünlere öyle geldim. Ama bana 50 kere kulüp üyesi ol dediler kabul etmedim. Bırakın yönetici olmayı, kongre üyesi olmayı bile kabul etmedim. Bugün çoğu gazeteci kongre üyesidir. Fenerbahçeliler bana kızmasın, bu işi yaptığım sürece Fenerbahçelilik yapamam. Yöneticiliği ise hiç yapmam.
"GERGİNLİĞİN SORUMLUSU F.BAHÇE YÖNETİCİLERİ"
Ligtv.com.tr: Peki Fenerbahçeliler'in medyaya karşı bu öfkesinin sebebi ne size göre?
ŞB: At sahibine göre kişner. Yönetim yıllarca gerilim politikası uyguladı, bu da taraftar yansıdı. "Medya Fenerbahçe'nin hakkını yiyor" denebilir mi? En büyük reyting, en büyük tirajlardan biri Fenerbahçe'de. Medya bu tirajı niye kaçırsın? "Düşmanlarımız var" sözü Beşiktaşlılardan da geliyordu, takım kötü sonuçlar alırken. İki Vestel maçından sonra insanlar Beşiktaş'ı yere göğe konduramıyorlar. Ne oldu düşmanlara? İyi olursan alkışlanacak, kötü olursan eleştirileceksin kardeşim. Fenerbahçe taraftarının bu kadar geriliminde şunun da payı var: Fenerbahçeli 2-3 yönetici yıllarca sağa sola ateş etti. Hiç susmadılar, çok tahrik ettiler, doğruları söylemediler. Fenerbahçe'nin bırak medyayla, Türkiye'deki diğer kulüplerle bağları koptu, spor örgütleriyle diyaloğu koptu. Belki şimdi yavaş yavaş ısınma turlarındalar, dilerim uygar bir çizgiye oturturlar.
"AZİZ YILDIRIM İLE KAVGALI DEĞİLİZ"
Ligtv.com.tr: Aziz Yıldırım ile başkanlığının ilk yıllarında çok iyi ilişkileriniz vardı. Hatta bu yakınlık, gazeteci-başkan ilişkisinden de öte arkadaşlık, dostluk çizgisindeydi. Ailece görüşürdünüz. Ancak ilişkiniz sonradan zedelendi. Eğre çok özel değilse niye bu noktaya geldiniz?
ŞB: Ben, başkanlığa ilk aday olduğu günden bu yana hakikaten hep Aziz Yıldırım'ın yanında oldum. Çok yoğun görüştük, ailece görüştük. Çok saygı duyduğum bir eşi var, çok sevdiğim çocukları var. Küçük kızı ile benim kızım hala çok yakın arkadaştır. Aziz Yıldırım, Allah'ı var çok mesafe aldı Fenerbahçe'de. Tartışmasız, Fenerbahçe'yi 50 yıl ileri götürecek tesisleşmeyi çok kısa zamanda yaptı. Aziz Yıldırım tüm bunları yaptıkça biraz daha büyüdü, biraz daha güçlendi. Şu olabilir: Aziz Yıldırım'ın çok güçlendikten sonra eski dostlara ihtiyacı kalmayabilir. Bir de şu var: Belki de Aziz Yıldırım'ı o günlerde bizim o kadar sahiplenmemizin ardında kurumsal bir yapı yatıyordu. Çünkü Aziz Yıldırım'ın karşısında olan aday bize karşı bir adaydı. Biz belki de zorunluluktan Aziz Yıldırım'ı destekledik. Ve benim de 3-4 yıl boyunca iş ilişkisinin ötesinde yakın dostluğum oldu Aziz Yıldırım ile. Son 1-2 yıldır aramızda ciddi bir mesafe var. Aziz Yıldırım ile bir kavgamız mı var? Hayır. Benim Aziz Yıldırım'a bir kırgınlığım mı var? Hayır. O'nu gördüğüm her yerde elini sıkıyorum, o da benim elimi sıkıyor. Aziz Yıldırım ile asla bir gerginliğin içinde değilim. O'nun da olmadığını sanıyorum. Şunu da söyleyeyim, Bodrum'da aynı yerde inşaat yaptırıyoruz. Bunu da açıkça söyleyeyim. Çünkü çok önceden aldığımız bir arsaydı. Yani kamuoyunda bilindiği üzere aramızda bir sürtüşme yok. Haa, ben kendi kurumumun çıkarlarını düşünmek zorundayım, o da temsil ettiği kulübün çıkarlarını korumak kollamak zorunda. Zaman zaman burada uzlaşmazlığa düşebiliyorsunuz tabii ki. Kaldı ki ben Digiturk ile Fenerbahçe arasında da ciddi bir ihtilaf olduğunu düşünmüyorum. Zaman zaman bize canlı yayına oyuncu vermediler, kamera engellediler ama o zamanlarda bile ben arkadaşlarıma hep dedim ki "Sakın tepki koymayın, bana söyleyin". Zaten Fenerbahçe bunları sadece bize değil, hemen hemen her medya kuruluşuna yaptı. Sonuçta Aziz Yıldırım ile aramızda bir kavga yok, sürtüşme yok, gerginlik yok. Ama şurası da benim adıma iyi: İşimizi yapmak adına mesafeli olmak iyi.
"F.BAHÇE GÜCÜNÜ ORTAYA KOYARSA ALKMAAR'I ELER"
Fenerbahçe, AZ Alkmaar'ı eleyebilir mi? (ERSİN EMEK)
Şansal Büyüka: Fenerbahçe, Alkmaar'ı eleyebilir. Ancak eğer şu ligde ortaya koyduğu performansı ölçü olarak alırsak, ligde zor kazanıyor, Alkmaar'ı nasıl eleyebilir? Eğer Fenerbahçe bırak normal gücünün üzerine çıkmayı, normal gücünü ortaya koyabilirse Alkmaar'ı eleyebilir. Ama Fenerbahçe futbolda normal değerini ortaya koyamadı. Fenerbahçe'de ciddi derecede iyi bir kadro var ama bu kadro kendinden bekleneni ortaya koyamadı. Eğer ortaya koyarsa Alkmaar'ı eler.
"F.BAHÇE AVRUPA'DA İŞTAHSIZ"
Ligtv.com.tr: Şunu söyleyeyim. Ben de bir Fenerbahçeliyim ve belki de bu yüzden Fenerbahçe'nin özellikle Avrupa'daki maçlarını hem mantıksal hem de duygusal açıdan süzebiliyorum. Ve duygusal açıdan süzdüğümde bir ruh eksikliği, bir inanç eksikliği gözlemliyorum. Ama mesela Galatasaray'da o ruh hemen hemen her zaman var. Bir mantalite eksikliği mi var Fenerbahçe'de yoksa Galatasaray'ın yıllar süren istikrarlı bir Avrupa yolculuğu olduğu için mi?
ŞB: Kabul edelim ki Galatasaray, Avrupa'ya iyi alıştı. Gidiyor, gidemiyor, eliyor, eleniyor ama sonuçta baktığınızda iyi bir mücadele ortaya koyabiliyor. Fenerbahçe henüz o çizgiyi yakalayabilmiş değil. Fenerbahçe'de bir iştahsızlık var, bunu kabul etmek lazım. Hadi günümüz futbolunda artık profesyonellik var, ruh falan yok diyelim ama en azından isteyerek, heveslenerek, hırs yaparak, öfke yaparak maçlara çok asıldığını düşünmüyorum.
"DEIVID ESKİ PERFORMANSINI YAKALAYAMADI"
Fenerbahçe Deivid'i aldığında Lizbonlular "Kalbimizi söktüler" demişti. Böyle bi kalp Fenerbahçe'de atar mı? (UMUT)
ŞB: Lizbonlular'ın kalbi söküldü ama Lizbonlular'ın kalbi sanırım 1.5-2 yıl önceki Deivid için atıyordu. Devid'in son yılında ciddi bir düşüş var. O sakatlığından sonra eski performansını yakalayamadı. Hep söylüyorum, Deivid'e kötü futbolcu demek futbolu anlamamak olur, Deivid iyi bir golcü. Ama Fenerbahçe'nin yapısına baktığımızda çok da uyduğu söylenemez. Çünkü benim futbol anlayışım içinde Fenerbahçe'ye ön direğe giden, arka direğe giden, çift stoperi zorlayan, hava toplarına yükselen, boş kulvarlara kaçan, arkadaşlarını oraya sokan, ele avuca sığmayan bir forvet düşünüyorum. Bunların hiçbiri Deivid'de yok.
"FENERBAHÇE AVANTAJLI AMA G.SARAY VE BEŞİKTAŞ DA YARIŞTA VAR"
Bu yıl da geçen senenin tekrarı olacak gibime geliyor. Buna katılıyor musunuz? (DENİZ FATİH)
ŞB: Elbette olabilir de olmayabilir de. Ama şu gün itibariyle şunu söyleyeyim, bu sene sahnede 2 tane başrol oyuncusu olmayacak. Bu sene 3 tane başrol oyuncusu var. Herkes şampiyonluğu Fenerbahçe ve Galatasaray arasında görüyor ama Manisaspor maçlarında izlediğim Beşiktaş, bu performansına yakın bir ortalama tutturursa yarışı sonuna kadar götürebilir. Fenerbahçe'nin de bu yarışta ciddi bir avantajı var. İnönü'ye ve Sami Yen'e gidecek belki ama daha az deplasman maçı var. İyi de bir kadrosu var. Ben üçlü bir yarış olacağına inanıyorum ama Fenerbahçe'yi de şu gün itibariyle avantajlı görüyorum.
"DEMİRÖREN'İ ELEŞTİRMEYE HAKLARI YOK"
Beşiktaş, tekrar seçilen bu yönetimle elde edemediği başarıları elde edebilir mi? Beşiktaş bu kadar sahipsiz mi de bu takımın başına yine aynı başarısız kişiler geliyor? (LEVENT KOÇ)
ŞB: Bu soru, Beşiktaş camiasına sorulması gerekin bir soru. 2 Hafta önce Akşam Gazetesi'ndeki köşemde yazdım. Dedim ki "Eğer bu kadar eleştiriyorsanız yönetimi, göreve talip olmanız lazım". Beşiktaş'ta bu kadar yoğun eleştiri yapanların hiçbiri göreve talip olmadı. Gerekçeleri hazır, "Bu ekonomik tablonun içinden çıkamayız" diyorlar. O zaman bu yönetime de bir şey söyleme hakkınız olmaz. Koca bir Beşiktaş camiası bir alternatif yaratamıyorsa o zaman görevi sürdürmek isteyen başkana bir şey söyleme hakkını kendinde bulmamalı.
"DEMİRÖREN YÖNETİMİ BAŞARISIZDIR"
Ligtv.com.tr: Peki ama borçları gerekçe gösterenlere şunu sormak gerekmez mi: Bugün 2 liralık borç yarattığı için bu yönetimin karşısına çıkmayanlar, yarın bu yönetim 4 lira borç yapınca ne yapacaklar?
ŞB: Elbette. Bu yönetimin görev süresini tamamlayamayacağını söyleyenler çoğunlukta. O zaman sahip çıkın. Peki bu yönetim başarılı mı? Değil. Çünkü geçen sene kaybedilen bir yıl var, bu sene daha şampiyonluk konusunda yeni yeni umutlanıyor. Çok tartışılan bir takımı, çok tartışılan bir hocası var. Yönetimin içinde çatlaklar olmuş, o ayrılmış bu ayrılmış. Rakamlar gösteriyor ki borç ciddi biçimde artmış. Camianın içinden gelen haberlere göre 2010'lara kadar giden ve kulübün yarınlarını ve iş başına gelecek yönetimlerin parasal kaynağını ipotek altına alan anlaşmalar var. Böyle bir durumda başarılı olduklarını söyleyemeyiz.
"CANAYDIN'A KARŞI CİDDİ BİR ALTERNATİF ARAYIŞI VAR"
Özhan Canaydın gibi Lisesileri saymazsak istenmeyen bir başkanın hala kulüp başında kalmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? (ORÇUN EMRE KAZANCI)
ŞB: Bu noktada iki görüş var. Genelde benim kendi çevremden aldığım izlenim, Canaydın'ın çok destek aldığı değil. Ama Canaydın'a ve yandaşlarına soruyorum, "Özhan Canaydın istediği sürece bu seçimi kazanır" diyorlar. Geçen seçimde biliyorsunuz, rahat bir şekilde kazandı Özhan Başkan. Ama tepkilerin de büyüdüğünü hissediyorum. Bir sonraki seçimde Beşiktaş'taki gibi olmayacak. Ben Özhan Başkan'ın karşısına ciddi alterntafler çıkacağını düşünüyorum.
"G.SARAY MAKET YAPAMADI, F.BAHÇE STAT YAPTI"
Ligtv.com.tr: Ama son seçimde de genç bir eski yönetici, eski bir başkan ve eski bir yönetici rakipti Özhan Canaydın'a.
ŞB: 3 aday da birbirinden değerli insanlar. Ama o günün şartları içinde değerlendirdiğinde, Özhan Canaydın'a rakip olamazlardı. Şunu da hissediyorum, ciddi bir hazırlık var Galatasaray'da. Ama şunu yapması lazım Galatasaray camiasının, biliyorum sabırları çok taştı
Galatasaray'ın. Onlar daha maketini yapmadan, Fenerbahçe stadını yaptı para kazanıyor. Geçen gün o stadın önünden geçtim, hakikaten Aziz Yıldırım'ı kutlamak lazım. Aziz Yıldırım o stadı yaparken, Galatasaray daha maketini yapamadı. Özhan Canaydın'ı o konuda kendinin tanık olduğu şeyler var. Çok ciddi mesafeler aldı. Çok geç kaldı belki, en büyük yanlışı da tarih vermek oldu ama bunlar %100 Canaydın'ın ya da yöneticilerin inisiyatifindeki şeyler değil ki. Ankara'ya bağlı, İstanbul İmar Müdürlüğü'ne bağlı, Belediyeye bağlı... Riva için de "Bu paraya satılır mı?" diyenler var ama Galatasaray da dar boğazı aşma aşamasına geldi. Faruk Süren de Aslantepe yerine Sami Yen'i niye yapmıyoruz diyor konuşubalibilir o da ama pişmiş aşa su katmak gibi olur. Ancak şu da Aslantepe'de başta çok ciddi şekilde büyük olan arsa kırpıla kırpıla sadece stat yapılabilecek boyuta indi. Şu mart nisan gelirken ben Galatasaray'ın artık bunları konuşmayacağını, aşabileceğini düşünüyorum.
"ULUSOY KENDİ ŞEHRİ DİYE TRABZON'UN ELİNDEN TUTUYOR OLSAYDI BÖYLE OLMAZDI"
Sizce Trabzonspor'un Haluk Ulusoy sevgisi neden kaynaklanıyor? Kendi Onursal başkanlarını bile seçimde desteklemeyip Ulusoy’u desteklemelerinin sebebi ne olabilir? (ZAFER BEYAZTAŞ)
Ligtv.com.tr: Bu soruya ben de bir ek yapayım. Federasyona verdikleri büyük desteğe rağmen hakem hataları yaşayan Trabzonspor camiası bundan çok rahatsız. Ve açıkçası tepkisini de tam ortaya koyamıyor.
ŞB: Haluk Ulusoy'u Trabzon'un sevmesi doğal. Çünkü Ulusoy ailesi Trabzon'un çok köklü bir ailesi. Trabzon'da, Samsun'da ve Karadeniz çevresinde binlerce Ulusoy yaşıyor. Bu da hemşehrilik dayanışması yaratıyor. Haluk Ulusoy fırsat buldukça, kurallar çerçevesinde
Trabzonspor'a yardımlarda da bulunuyor. Ama Trabzon'a ciddi katkısı oluyor derken, "Trabzonspor'u elinden tutup taşıyor mu" derseniz inanmam ona. Zaten takımın hali de ortada. Ben, hakemlerin "Haluk Ulusoy Trabzonludur" ya da "Trabzon Ulusoy'u destekliyor" diye Trabzonspor'a yardım edeceklerine inanmıyorum. Öyle olsa kazardırırlardı maçları. Yani bu komplo teorisinden vazgeçmek lazım.
"TRABZONSPOR'UN KADROSU ŞAMPİYONLUĞA OYNAR"
Ligtv.com.tr: Peki neden Trabzonspor bu durumda?
ŞB: Zaten mevcut durumda Trabzonspor'un ne Ulusoy'a ne de hakemlere ihtiyacı var. Ben Trabzonspor'daki kadronun kayıtsız şartsız şampiyonluğa oynayabileceğini düşünüyorum. Bakın kalede Tolga ile Jefferson, iki iyi kaleci. savunmanda Musa Büyük, Türkiye'nin en hızlı sağ kanadı. Göbekte Stepanov ile Risp. Solda Celalettin, Çağdaş, Mustafa Keçeli var. Orta sahaya gelin, Türkiye'de 2. bir Gökdeniz bugün yok. Ki o talihsiz olayın etkilerinden de sıyrılıyor. Hüseyin öyle, Ayman öyle, içlerinde bir sürü genç de var. Ufukhan var, Hasan üçüncü var. Hücuma bakıyorsunuz Yattara gibi bir oluncu inanılmaz hücum zenginliği taşıyor. Ersen Martin bugün Hakan Şükür'den sonra Türkiye'nin en iyi 2. pivot santrforu. Umut her takımda ciddi bir alternatif olur. Ama bir yandan da bakıyorsunuz Rize, Antalya, Sakarya bir sıçrama yapsa düşme hattına girecek. Kardeşim, bu kadro buralara kadar gerilediğine göre içerde bir problem var. Ya yönetim problemi, ya hoca problemi ya da camia problemi. Trabzon hala şunu anlamıyor. Çok transfer yapmakla çok başarılı olunmuyor. Ceyhun'u da aldılar. Takıma çok önemli bir katkı sağlayacağını düşünüyorum ama bugüne kadar gelenlerden hiçbir şey alamadın. Marcelinho'dan faydalanamadın sen !.. Gitti buradan harikalar yarattı. Sonuçta Trabzonspor'un kadrosunun şampiyonluk için yeterli olduğunu düşünüyorum. Ama belki de sorun Fatih Tekke tembelliği, Fatih Tekke alışkanlığı. Çok alıştılar, Gökdeniz ortalayacak, Fatih atacak, Trabzonspor maçı kazanacak. Hiç kuşkusuz Lazaroni gibi yönetimin çok büyük bir hoca yanlışı sonucu da bu sıkıntıları yaşıyorlar.
"BEŞİKTAŞ VE FENERBAHÇE TARAFTARINI BEĞENİYORUM"
Sizce en iyi, en ateşleyici taraftar kimde? En sevdiğiniz tezahürat ne? (LEVENT ÇELİK)
ŞB: Fenerbahçe seyircisinin gösteri anlamındaki şovunu beğeniyorum, stadın ambiansı da buna uygun. Coşkulu olmak adına Beşiktaş seyircisi neredeyse rakipsiz. Kabul edelim ki özellikle Çarşı Grubu zaman zaman sosyal içerikli, topluma iyi mesajlar veren pankartlarla tribünleri süsleyebiliyorlar. şunu çok takdir ediyorum, ortalaması en yüksek olan Fenerbahçe. Çok vefalılar, hiç bırakmıyorlar takımın peşini. Beşiktaş ve Fenerbahçe seyircisini önde tutuyorum. En beğendiğim tezahürat ise ilk Beşiktaş'tan duyduğum "Beşiktaşım oley, Beşiktaşım oley, Beşiktaşım oleey" tezahüratı. Bunu Galatasaray tribünleri de uygulamaya başladı galiba.
"BABAMIN ADINA CADDE VE MÜZE VAR"
Abhaz kökenli olduğunuzu biliyoruz. Kafkasya'daki ya da Abhazya'daki futbolu takip edebiliyor musunuz? (GÖRKEM CAN)
ŞB: Hiç edemiyorum. Annem, babam, yedi göbekten Abhazyalıyım. Düzce'de Adapazarı'nda ailemin kökleri. Babam adına Abhazya'da müze var, cadde var.
"GERÇEK ADIM ŞANSAV'DIR"
Ligtv.com.tr: Türkiye sizi Şansal adıyla tanıdı. Ama gerçek adınız bu değil, daha doğrusu biraz farklı.
ŞB: Gerçek adım Şansav'dır. Nüfustaki doğru ismim budur. Ama Milliyet'ten beri herkes Şansal diye benimsedi ve öyle de gitti. Ama ailede bana genelde Şansav derler.