Üç kelimeyle özetlemek gerekirse, “kan, ter ve gözyaşı” nın sözcük anlamlarının toplamıydı Kadıköy’deki kapışma...
Mücadele ve fizik performans açısından üst düzey bir Premier Lig maçını aratmayan bu müsabakada kaliteyi çok fazla konuşamıyor olmamızın ise iki nedeni vardı: Birincisi, kıtanın neredeyse en kötü niyetli oyuncularının maalesef bu topraklarda toplanması. İkincisi de, hakemlerin kötü niyeti iyi niyetten ayırt eden hızlı kararlarla maçı kurtarmayı becerememesi...
Gaziantep ikinci devredeki görüntüsünün aksine Kadıköy’de kontr atak hüviyetiyle oynadı; aslında Olcan Gökhan’a, oynadığı dönemde de Popov Santos’a karşı savunma sınavlarını gayet iyi verdiler. Ama müsabakanın hemen hemen tamamına hükmeden Fenerbahçe’nin arzusu, Antep’in çıkarken kritik toplar kaptırmasına, son yarım saatte de tamamen geriye yaslanmasına neden oldu. Son 5 maçta 5 farklı sol açık kullanan Kocaman’ın, bu müsabakayı kazandıran golü de sol açık/sol bek işbirliğinden bulması herhalde kaderin ona armağanıydı. Bu armağan da zaten son 5 haftadaki fikstürü hiç fena olmayan Fenerbahçe’yi 82 puan hedefine götürmeye yetebilir.
Muhtemelen bütün hafta boyunca bu maçın hakemleri konuşulacak, ama ben hakemle ilgili değil, hakemlikle ilgili bir şikayetimi dile getireceğim. Göçek’in kararları doğrudur/yanlıştır, ona uzmanlar karar verecek; ama neredeyse bir müsabakanın yarısının duran toplarda “gözüm üstünüzde” uyarısıyla geçmesinden son derece rahatsızım. Zaten 5-10 yıl içinde futbol kural koyucusu IFAB’ın bu uyarıyı kitaptan tamamen çıkaracağını, hakemin ivedilikle atışı kullandırıp (faul kimin lehineyse) düdüğü çalacağını düşünüyorum. Lâkin kuralın bugünkü haliyle de Göçek’in hemen hemen bütün duran topları birer dakika geç kullandırmasının bir anlamı yok. Hele hele sürekli aynı iki oyuncu yüzünden maçın duraksıyor olması küçük bir futbol katliamı... Birinci kornerde iki futbolcuyu uyarması doğal, ama artık ondan sonraki kornerleri attırıp faul kimin lehineyse kararını vermesi gerekirdi Göçek’in. Bu güzel maçtan izleyicinin aklımda neredeyse yalnızca duran top boğuşması ve “gözüm üstünüzde uyarısı” kalması herhalde sadece seyredenin kabahati olmamalı...