Leo Franco ve diğerleri!

Leo Franco ve diğerleri!
Deneyimli kaleci giderken tüm alacaklarını bir kalemde tahsil etti, haliyle bir de teşekkür gönderdi. Sonunda o da ülkemizin nimetlerinden faydalananlar arasına girdi.

 
Kötü geçen bir sezonun ardından Arda Turan’dan sonra gündem değiştirme kurbanlarından biri daha gitti... Hem de kazandığı paralar hürmetine geçen sene kendine bunları layık görenlere teşekkür ederek. Evet, Leo Franco’dan bahsediyorum. Gelişini, gidiş biçimini ve arada yaşananları da hayal ettiğimde zaten bunun bir ilk olmadığını görmek kolaylıkla mümkün. Başkanına ve Adnan Sezgin’e teşekkür ederek, tazminatını da alarak büyük bir mutlulukla ayrıldı güzel ülkemizden Arjantinli file bekçisi. Aynen Nonda, Lincoln ve daha niceleri gibi! Birçok arkadaşım büyük emekler ve çok önemli başarılar yakalayarak ayrıldıkları kulüplerinden hak ettiklerini onlarca taksite bölünerek alırken bu ayrıcalıklı tutumları üzülerek ve gelecek için de endişe duyarak izliyorum.
 
Teşekkür büyük iltifat
Teşekkür büyük bir iltifattır bu yöneticilere ve beraber iş yaptıkları menacerlere. Ama öyle güzel kandırılıyoruz ki... Hoyratça harcanan bu paraların nereye gittiğini sorgulamadan uzak, anlamsız ve çelişkili politikaları irdelemeyen federasyonumuz ve genel anlamda medya kuruluşları gün geçtikçe ülke futbolunun altına yeni dinamitler koyuyorlar. Bir de üzerine 6+2+2 gibi bir yabancı kontenjanını getirip zaten kısıtlı olan yerli yıldızların yolunu da tamamen kapatıyorlar. Her fırsatta özel işlerinden çok kulübe vakit ayırdıklarını söyleyen yöneticiler böyle yönetmek için aslında o kadar uzun mesailere de ihtiyaç duymamalı. Ayrıca yine kendi özel işlerinde, şirketlerinde acaba böylesi hoyratlıklar sergiler, tavizler verirler mi?
 
Cennetin nimetleri...
Leo Franco değil tabi ki Galatasaray’a gelip giden, tazminat ve lüks hayat garantisi alanlar. Sayıları o kadar fazla ki yayıncı kuruluşun (Telekom’u da burada unutmamak gerekiyor) bu paraları sağlarken bunları düşündüklerini hiç zannetmiyorum. Futbol artık çok büyük bir pazar. İstisnalar dışında gelip giden futbolcu tiplerine baktığımızda -buna yabancı antrenörleri de ekleyebiliriz- ülkemiz insanının iyi niyetine, temizliğine o kadar kendilerini kaptırmışlar ki, burayı sadece kolay kandırabilecekleri, çok büyük paralar alabilecekleri, giderken de üzerine tazminat talep edebilecekleri bir cennet olarak görüyorlar.
 
Kriter ülkesi değiliz
Yine üzülerek görmekteyiz ki, Del Bosque’nin ayrılışı ve şimdiki durumu da bir gerçeği ortaya çıkarıyor. Ülkemiz takım çalıştıran hocalar için de artık bir kriter sınıfında değil. Ne başarıda ne de başarısızlıkta... Bunları göremeyip kendi çarkımızda dönüp duruyoruz. Bu yönetici tipleri olduğu sürece ve bunları sorgulamadıkça geçici başarılar peşinde koşan, arada ulaştığında da kendini nimetten sanan tipleri kahraman yapmaktan başka bir işe yaramıyoruz. Umarım gördüğüm ve devam eden kötü zihniyetler ülke futboluna daha fazla zarar vermez de gerek Avrupa kupalarında, gerekse milli takımlar düzeyinde önemli başarılar bizlerin olur. Bütün takımlarımıza Avrupa kupası ve yeni sezonda başarılar diliyorum.