Kramponlu Einstein: Alex

Kramponlu Einstein: Alex
“Türk işi Cafu” Gökhan Gönül’ün Fenerbahçe için önemi, bu sütuna sığmayacak kadar katmanlı bir futbol analizi gerektiriyor. Ayrıca ilk yarıda Fenerbahçe taraftarlarının %90’ı, Selçuk’u bu kadar arayacaklarına rüyalarında görseler inanmazlardı!

Eksiklere rağmen Fenerbahçe’nin maçın ilk 20 dakikasında yakaladığı avantaj, ilk yarı sonunda “kardan bir kâbus”a dönüşüverdi. Maç 2-1’e geldiğinde Orhan Şam’ın topa yansıttığı “psikolojik patlama”yı, en iyi bir başka “doping ithamı mağduru” Fenerbahçeli Taurasi anlayabilir!
Ancak 2. yarının ilk kısmındaki “Doktor Jivago iklimi”nde sarı, mor ya da kırmızı kısacası beyaz haricinde herhangi bir renkte topla oyuna başlanmamasını hiç kimse anlayamaz herhalde!

2011 MODEL ZİCO
Hurşut’un içine “Zidane girmiş gibi” attığı jenerik golden sonra son 7 yılın en güzel sarı-lacivert futbol filmi olan Alex, “bininci bölüm”üyle yine sahne aldı. 62. dakikada Alex’in zaman ve mekândan sonra iklim farkı da gözetmediğini haykıran “kramponlu Einstein”vari futbol zekâsı sayesinde Fenerbahçe öne geçti. Alex, tartışılmaz istatistiklerinin de ötesinde estetik açıdan attığı her pasın, şutun içinde “idolü Zico’nun bir nevi 21. yüzyıl versiyonu” dehasını sahaya yansıtıyor.
 
Shankly’nin söylediği gibi futbol sanatı tıpkı piyano sanatı gibidir: 8 kişi piyanoyu taşır ancak sadece 3 kişi çalar. Dün Fenerbahçe de 2-2’den sonra Shankly’nin tarif ettiği türden bir futbol sergiledi.
 
Yine de sanat deyince evden futbol yıldızı olma hayaliyle kaçıp mendilcilik yapan çocukların neşesiyle oynayan Alex bambaşka! Alex’in sol ayak içindeki gökkuşağını andıran büyüsü, hangi takıma gönül verirsek verelim futbolu seven herkesi cezbediyor.