Eski yönetimin iki numaralı adamı Metin Keçeli, işlerin kötü gitmeye başladığı haftalardan birinde çok da kâhin olmayı gerektirmeyecek bir tespitte bulunmuştu.
'Koşmadan futbolda hiçbir şey kazanamazsınız'. Beşiktaş'ı dün farklı kılan ortaya koyduğu sıra dışı oyun değil, müthiş mücadele gücü ve onu oluşturan koşma azmiydi.
Bazı maçlar soyunma odasında kazanılır. Genellikle maç öncesi röportajlarında ortalama yuvarlak laflar eden kaleci antrenörü Zafer Öğer, bu sezon ilk kez son derece kendinden emin ve iddialı sayılabilecek bir tonda konuşmuştu. Bazen havayı koklar, hissedersiniz. Muhtemelen sahaya çıkarken takım şimdiye kadar hiç olmadığı kadar motive ve kararlıydı. Bu motivasyonun nedeni, maçın hanımefendilere karşı oynanacak olması, Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki şampiyonluk rekabetinde fısır fısır konuşulan sevimsiz cümlelere tepki mi, yoksa 'koskoca Beşiktaş takımıyız artık bunun farkına varmalıyız' bilinci mi, cevabını sizlere bırakarak devam ediyorum.
Maçın en önemli isimlerinden birisi Baroni'nin beraberlik getirecek şutunu kornere çelen Cenk'tir. Neden ikinci yarıdan ve o pozisyondan başladığımızı soracak olursanız, her maçta bir kırılma anı ararız ya. İşte dün akşamın kırılma noktası da Cenk'in kurtarışıydı. Sadece Cenk değil, İbrahim Toraman'la Egemen, yılın en iyi performansını gösterdiler. Egemen öylesine hırslıydı ki, 70'li dakikaların sonunda kendi oluşturduğu pozisyonla Fenerbahçe kalecisiyle karşı karşıya kalacaktı. Ama son pası alamadı. İbrahim Toraman hiçbir hava topunu vermedi. Fabian Ernst, Alex'i 90 dakika boyunca Beşiktaş kariyerindeki en kötü oyununa mahkûm etti. Özel bir parantezi doğru değişiklikler yapan, takımın enerjisini yüksekte tutan Tayfur Havutçu'ya açmak gerekir. Simao-Ekrem değişikliği son derece zamanlama açısından başarılıydı. Aykut Kocaman'ın Stoch'u oyundan çıkarması ise bir o kadar maçın kaderine etki etti. Başlangıçta koşmaktan bahsetmiştik. Son bölümde de yine koşmaktan bahsedelim. Her ne kadar bencilliğinden örnekler sergilese de kimi zaman başına buyruk top kovalasa da Quaresma hem rakip sahada, hem kendi yarı sahasında koştu, mücadele etti. Top kazandı, pas verdi, pas aldı. Oyunun içinden hiç ayrılmadı. Ernst'in Alex'i etkisiz hale getirmesi, Veli'nin arı gibi çalışması, Fernandes'in de özgürce ileri oynama şansı demekti ve bunu iyi kullandı.
Beşiktaş'a dün ekstra enerji veren taraftarını tebrik etmek lazım. Gerçekten olağanüstüydüler. Onikinci adam etkisinin ne olduğunu erkek izleyicilerine gösterdiler. Ancak küfrün hanımefendilere hiç ama hiç yakışmadığını, bütün tribün enerjilerine, takıma olan katkılarına rağmen belirtmeden geçmeyelim.