Colin Kazım Richards'dı Fenerbahçe'ye geldiğinde.. Milli Takım'ın bir parçası olunca "Kazım Kazım" olarak tanıttı kendini sonra.
Fenerbahçe son anda Beşiktaş'ın elinden alıp Fenerbahçe forması giydirmişti. Bir şampiyonlar ligi maçının devre arasında menajeri yoluyla sisteme tepki koyunca, gözden düştü.
Karakteri kabul görmeyince Toulouse'a kiralandı. Fransa'nın renksiz liginde ve sadece bir "Colin Kazım Richards" olmanın yalnızlığında anlamıştı bu ülkenin harika bir yer olduğunu, koşa koşa geri geldi. Hem de ne vaatler ne yakarmalarla.. Yine olmadı ve Fenerbahçe'nin kapıyı göstermesinden sonra yönetim tarafından Galatasaraylı yapıldı. Taraftar ise kulüp tarihinin en sert tepkisiyle kabullenemedi Kazım'ı.
Fenerbahçe'nin devre arası en iyi transferi oldu onu göndermek. Galatasaray korku romanında ise bir yeni sayfanın kahramanı şimdilik.
Bir iki milli maç dışında oynadığı futboldan aklımızda kalan fazla bir şey yok. Eğlence'den vakit buldukça isyanlarda yaşadı. Takım Kasımpaşa'ya yenilirken statta değil, eğlencedeydi. Beşiktaş maçı öncesi Liverpool maçına gönderme yaparak Twitter üzerinden alay etti. Maçta gereksiz kırmızı kart görüp kredisini sıfırladı. "Kazım Kazım" unvanı aldığı Türkiye'de sadece "Kazım" olarak anılıyor artık.
Oysa yetenekleri onu "Kazım Kazım Kazım" mertebesine taşıyabilirdi..
Colin Kazım bir kaybedendir. Bu ülkenin ona gösterdiği anlayışı, Fenerbahçe'nin sabrını algılayamamış bir amatör duruşun sembolü olmuştur.
Galatasaray'a transferi taraftar arasında yüzde 90'ın üzerinde bir tepkiyle karşılandı.
Nasıl olmasın ki ? Geçmişte Tanju gibi bir gol makinesine yol veren, elindeki paraları yere fırlattığı için Kosecki'yi kovan Galatasaray'ın gönüllüsüydüler..
Yakın geçmişte Carlos'u yumruklayan, Kaka'yı tekmeleyen Keita'nın yollanmasını olgunlukla karşılayan, Misimoviç'in gidişini pek anlayamasa da tevekkülle karşılayan geniş gönüllüydüler.
Transfer haberini internet sitesinde alt başlıklar arasına saklamaya çalışan yönetimle Galatasaray taraftarının iletişiminin koptuğu günün kahramanıdır Kazım..
Ali Sami Yen ismi tarihe karışırken, Arena Kazım'a kaldı.
Yönetimle taraftarın iletişimini Türk Telekom bile sağlayamaz artık..
Ahmet Dursun Pancu koşsun Beşiktaş'ın şampiyonluğa ulaştığı 2003 sezonunda bir antrenman anısı..Lucescu, kenarda koşu yapan takımı izlemektedir. Takım tempolu bir koşu yapmakta, en ön sırada Pancu istekli adımlarla ilerlemektedir. Üst üste atılan turların birinde yine Lucescu'nun önünden geçilir ve birden Ahmet Dursun'dan Pancu'ya ihtar gelir: "Ne koşuyorsun öldürecek misin bizi?.."
Taraftarın "Ahmet Dursun, Seba gitsin" dediği adam dün Eyüpspor'la anlaşmış. Eyüpspor, Türk futbolunun değil, Türk kurtuluş savaşının da efsane kulüplerinden biridir. Ahmet'ten en iyi verimi almalarını dileriz.
Şu anda 32 yaşında olan Ahmet Dursun'a ise bir soru..
Beşiktaş'tan sonra Azerbaycan'a ve hatta Çin'e bile gittin, şüphesiz ilim ikliminden almışsındır bir şeyler. Sonra Adana'dan İstanbul'a döndün, keşke antrenmanlarda koşsaydım da böyle şehir şehir, ülke ülke koşuşturmasaydım diyor musun?
Eyüp, büyük kulüptür kıymetini bil..
Güler misin ağlar mısın? Aykut Kocaman, yıllar önce Express dergisine verdiği demeçte "3-5-2 anti demokratik bir sistemdir" demişti. Georghe Hagi ise F dergisine "Maç kaybettiğinde ağlamayan futbolcu yıldız olamaz" beyanatında bulunmuştu.
Aykut Kocaman, kanat oyuncularına binen ekstra yükün onları kaliteli olmaktan ziyade fizik gücüyle oynayan adamlar olmaya zorladığını anlatıyordu.
Adaletsiz bir iş bölümüydü..
Hagi, büyük futbolcu olmayı yenilgiye tebessümle yaklaşmaktansa, gözyaşıyla isyan ederek karşılama taraftarıydı..
Euro-2000 ile yıldızı parlayan alan savunması zaman zaman bünyelere ağır geldi. İşte o zaman radikal bir karar gerekiyordu ve risk almadan popüleri değil kadronun sonuç alacağı oyunu oynamak düşünülebilirdi.
Lucescu Beşiktaş'ı şampiyon yaptığı yıl Atina'da oynanan AEK hazırlık maçında takım 5-0 yenilince bir türlü dikiş tutturulamayan 4'lü savunma sistemini 3-5-2'ye çevirmiş, elindeki kadroya göre en doğru olanı yapmıştı.
Gerektiğinde sonuca gitmek için anti demokratik kararlar alınabiliyor..
Zago-Ronaldo-Ahmet Yıldırım üçlüsünün performansı hatırlanmaya değer..
Frank Rijkaard 2006-7 sezonunda takım harika işler çıkarırken, birden bire 3'lü savunma denemelerine girişmiş, önce Kral Kupası, sonra Avrupa kupasından elenmiş, nihayetinde Lig şampiyonluğunu Schuster'in Real Madrid'ine kaybetmişti.. 3-5-2'li tüm maçlar felaketti.. Puyol'u kimi zaman üçlü savunmada, kimi zaman orta beşlinin sağında oynatarak hatırlanmaya değer başka bir futbol anısının kahramanı olmuştu..
Futbol bu işte! inatla yanlışta ısrar etmeye acı faturalar kesebiliyor.
Jose Morinho ise, sistemler arasındaki geçişleri bir maç içinde yaparak istediğini en çabuk alan teknik adam olarak meslektaşlarına fark atmış durumda.. Misal ondan sonraki İnter'in haline bir bakın..
Şimdi ikinci yarılar başlarken, medyada başlıkların kahramanı başkanlar oluverdi. Birisi yeni stat, birisi müthiş yıldızlarla reklam yapıyor. Diğeri ise ince mesajlarla "Azizsilin Plus" denemesinde.
Lucescu pusulasını en iyi bilen, Rijkaard'ın takipçisi Hagi, Rijkaard'ın hatalarıyla son şampiyonluğunu alan Schuster ve Aykut Kocaman 17 maçta 51 puan topla baskısını hissediyorlar.
Fark yaratmak, elinizdeki oyuncuları optimum verimlilikte kullanmaktan geçer. Üç hocadan hangisinin fark yaratacağını tahmin etmek zor.
İlk yarıda sistemleri iş yapmayan hocaların ikinci yarıda ortaya ne kayocağını merak ediyoruz açıkçası..
Yine de hiç bir şart ve koşulda istedikleri kadar rahat olamadıklarının, başkanlık vesayetinin altında kaldıklarının bilinmesi gerekir.
Trabzonlu oyuncuların üzüntüsüne ortak olmayı çekinmeden dile getirdiği için kulüpten gidişinin yolu açılan Aykut hocaya Santos Brezilya'dan ateş püskürüyor. Yönetim affedilsin havasında..
Takımı hep ihtiyaç duyulan zamanlarda yolda bıraktığı için Schuster'in istemediği Bobo (açıkça para-bedava bonservis peşinde koşuyor Bobo) kampa yukarıdan bir emirle alınıyor.
Yönetim aman yapma havasında..
Yıldız olmanın tanımını kaybedince ağlamak üzerinden kurgulayan Hagi, gülümseyen Misimoviç'i yollayıp; gülme eğlenme adamı Kazım'a yıldız adayı olarak sarılıyor.