Kaosun ilk faturası: Devler Ligine veda !..

Kaosun ilk faturası: Devler Ligine veda !..

Ligtv.com.tr'de "100 Yılın Şampiyonluğu" yazı dizisi 2. bölümüyle sürüyor. "100. Yıl Öncesi Büyük Deprem" başlıklı ilk bölümde, Denizlispor beraberliğiyle kaçırılan şampiyonluğun ardından Başkan aziz Yıldırım'ın şok istifasını, göreve dönüşünü ve 1.5 ay süren teknik direktör arayışını hatırlamıştık.

Yazı dizisinin ilk bölümünü okumadıysanız TIKLAYIN

Yazı dizimizin 2. bölümünde ise Fenerbahçe'nin yaşadığı kaosta transferin nasıl aksadığını inceleyeceğiz. Bir yanda takımdan ayrılmak için bahane arayan Anelka, Appiah gibi yıldızlar; diğer yanda Nobre ve Luciano gibi kemikleşen kadrodan ayrılan Brezilyalılar, bir yanda "Geciken adalet adalet değildir" misali Devler Ligi'ne havlu atıldıktan sonra gelen yabancılar, diğer yanda da Beşiktaş'ı karıştıran Tümer Metin transferi.


İşte "Kaosun ilk faturası: Devler Ligine veda !.." başlıklı 2. bölüm:  

Cem Kurel
Ligtv.com.tr Genel Yayın Yönetmeni
cem.kurel@ligtv.com.tr


Fenerbahçe’nin 14 Mayıs 2006’da yaşadığı travma etkisini her alanda göstermişti.. Başkan Aziz Yıldırım, görevi bıraktıktan sonra camiadan gördüğü yoğun baskı ve ve ortaya somut bir aday çıkmaması nedeniyle geri dönmüştü. Ancak tüm bu yaşanan karmaşa, Fenerbahçe’yi teknik direktör ve yabancı futbolcu transferinde zayıflatmış, üstelik her zaman olaylara duygusal (!) bakan yabancı futbolcuların huzursuzlanmasına ve gözünü dışarıya dikmesine yol açmıştı.

KAOS ZAMANI PATLATILAN BOMBA: TÜMER
Fenerbahçe’deki kaosun transfer dönemine olumsuz etkilerini irdeleyeceğiz ama işe olumlu yönünden başlamak istedik. Aziz Yıldırım’ın istifasının yarattığı şok o kadar büyüktü ki, aynı gün yaşanan bir başka büyük olay tüm etkisini yitirmişti.

2.5 yıldır Fenerbahçe’nin elde ettiği başarılarda büyük pay sahibi olan, ancak özellikle Avrupa arenasındaki maçlar için yetersiz bulunan Nobre bir anda Beşiktaş’a transfer olmuştu. Fenerbahçe yönetimi, 100. yıldaki büyük hedefler nedeniyle Nobre’nin yeterliliğini tartıştığında, Brezilyalı oyuncudan daha iyisini bulacağına kanaat getirmişti; söylenen buydu.
Bunu gören Nobre de Beşiktaş’tan gelen cazip teklife ve Fenerbahçe’nin kendisine önerdiklerine bakıp, tercihini siyah beyazlı formadan yana kullanmıştı. Üstelik artık “kiralık” sıfatından da kurtulacaktı.

Her ne kadar fenerbahçe yönetimi “İstesek Nobre’yi tutardık” dese de, özellikle son yıllardaki Fenerbahçe-Beşiktaş rekabeti ister istemez bir misillemeyi gerektiriyordu. Misilleme de gerçekten esaslı olacaktı. Öyle ki Nobre’nin Fenerbahçe’ye geçişi fazla yankı bulmamasına rağmen, misilleme Beşiktaş’ta olay yaratacaktı: Tümer Metin

İlhan Mansız ile birlikte geldiği Beşiktaş’ta sembolleşmeye başlayan Tümer, kaptanlık pazubandını Ümraniye’de bırakıp, Aziz Yıldırım’ın Kanlıca’daki evinin yolunu tuttu. Yıldırım’ın bir büyükten diğerine transfer olmanın getireceği baskıyı ısrarla dile getirmesine ve “Emin misin?” demesine rağmen Tümer imzayı atacaktı. Ve bu imzayla beraber “Beşiktaş’tan başka takımda forma giymem” sözü de Demokles’in Kılıcı gibi peşinden gelmeye başlayacaktı. Beşiktaş’ta tepki o kadar büyüktü ki, bırakın taraftarın öfkesini, BJK TV’de Tümer’e öfke kusan yayınlar yapılıyordu.. Ve bu öfkenin azalması uzun bir zaman alacaktı. Ümraniye’de Beşiktaş yöneticilerinin yoğun ısrarlarına rağmen formasını değiştiren Tümer, haftalarca ağır tepkilerle yaşamaya mecbur kalacaktı.

DEPREMİN KAÇINILMAZI: KAOS
Tümer’i transfer etmek nasıl ki bir yöneticilik başarısıysa, tüm bu kaos döneminde transferde yaşananlar da Fenerbahçe yönetimini sınıfta bırakan olaylar olarak tarih sayfalarına düşecekti.

Fenerbahçe 14 Mayıs’ta biten lig sonrası 1 ay başkansız, 1.5 ay teknik direktörsüz kalacak, daha da vahimi ilk yabancı transferini tam 3 ay sonra gerçekleştirecekti !..

Fenerbahçe yeni sezon hazırlıklarına teknik direktörsüz başlayacaktı.
Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi 2. ve 3. Ön Elemesi’nden önce sadece 1 tane yabancı oyuncu transfer edebilecek, ama Lugano’yu da UEFA’nın izin vermemesi nedeniyle oynatamayacaktı.

100. Yılın daha başında Şampiyonlar Ligi’nden elenmek de kaçınılmaz olacaktı.

NEREDE BU YABANCILAR?
Fenerbahçe yöneticileri, Başkan Yıldırım’ın ayrılmakta kararlı olduğu dönemde bile ısrarla transfer çalışmalarını aksatmadan sürdürdüklerini, sadece yeni teknik direktör belli olmadan imza atmayacaklarını söylüyordu. Ancak hem hocanın geç bulunması hem de takımdaki yabancı futbolcuların yarattığı sorunlar, planları alt üst ediyordu.

En büyük baş ağrısı Anelka’ydı !.. Fenerbahçe gelişi olay olan Fransız yıldız, aslında “Problemli yıldız” sıfatına çok yakışan bir şekilde Fenerbahçe yönetimine saç baş yoldurarak İngiltere’nin yolunu tutacaktı. Anelka, Fenerbahçe yönetimini yıldırmak için alışılmış taktikleri bir bir uygulayacaktı. Zico’nun imzasıyla teknik direktör sorununu çözen sarı lacicertlilerde Anelka kayıplara karışacak ve 4 gün hiçbir haber alınamayacaktı.. Ardından İstanbul’a dönen ve tek başına idman yapan Fransız yıldız, yönetim tarafından ikna edilince Hollanda kampına katılacaktı ama bu da sorunların çözümünü sağlayamayacaktı. İngiliz basını Anelka malzemesinin nimetlerinden her gün keyifle faydalanırken, Fenerbahçe yönetimi sorunlu golcüsünü ucuza bırakmamaya kararlıydı. Bir süre sorun çıkarmayan, hatta Şampiyonlar Ligi’nde Dinamo Kiev ile oynanan ilk maçta forma giyen Anelka maç sonrası 2. kez kriz yaratacaktı. Zico'nun Gençlerbirliği maçı sonrası "Anelka benim değil Fenerbahçe'nin futbolcusu. Ben bana yardımcı olmak isteyen futbolcularla yola devam ederim." açıklamasının ardından Fransız futbolcu tesislere gelmedi ve antrenmana çıkmayacaktı. Fransız yıldız artık bonservisini ucuza almak için idmanlara çıkmıyor deplasmanlara gitmiyordu. Fenerbahçe yönetimi Anelka’ya taviz vermemenin semeresini Bolton’dan 8 Milyon Pound bonservis almakla görecekti ama sahada kaçırılan trene yetişemeyecekti.

“100. Yıl”ın başındaki Fenerbahçe, Nobre’nin gidişine göz yummuş, Anelka ile boğuşmuş, “Gitmek istiyorum” diye tutturan Appiah’ı Başkan Aziz Yıldırım güç bela ikna etmiş, karın zarında iltihaplanma olduğu için aylarca futbol giyemeyecek Luciano’yu göndermek zorunda kalmıştı.

Sarı lacivertli takımın yabancıları pek de kötü gün dostu gibi görünmüyordu.. Tek iyi gün dostu, Başkan’ın istifasını açıkladığı günün öncesinde imzayı basan Aurelio’ydu.

 “Aurelio Türk vatandaşlığına geçerse transfer yapacağız” diyen, yabancı sınırlamasının kaldırılmasını isteyen Fenerbahçe yönetiminin önünde boş yabancı kontenjanları birikmeye başlamıştı.. Üstelik Turkcell Süper Lig ve Şampiyonlar Ligi Ön Elemesi başlamışken..

Kimlerin adı geçmiyordu ki !.. Sol Campbell, Jay Jay Okocha, Morientes, Crespo, Ricardo Oliviera, Fatih Tekke, Nilmar, Yıldıray Baştürk, Hamit Altıntop, Mehmet Topuz, Caner Erkin, Tolga Seyhan ve niceleri..


Fenerbahçe’de Haziran ve Temmuz ayın boyunca yabancı oyuncu transferlerini sadece basın yapıyordu.

TAKKE DÜŞTÜ.. KEL GÖRÜNDÜ..
25 Temmuz’da Fenerbahçe 20 günlük teknik direktörü Zico ve Tümer Metin-Uğur Boral takviyeli kadrosuyla sezonun ilk resmi maçına çıktı. Rakip Fenerbahçe’nin belki de PAF takımına rakip olabilecek bir ekipti ve sarı lacivertliler Şampiyonlar Ligi 2. Ön Elemesi’nde Faroe Adaları temsilcisi B36’yı Kadıköy’de 4-0, deplasmanda da 5-0 yenerek turu geçiyordu.

Fenerbahçe 9 golle geçtiği turun ardından çıktığı ilk lig maçında da Erciyesspor kalesine yarım düzine gol sıralayınca, yalancı bir bahar başlamıştı. Fenerbahçe’nin kadrosu o kadar güçlüydü ki acele etmeye gerek yoktu.

Ancak gerçek, üstelik çok da acı bir dersle ortaya çıkacaktı.

Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi’nde Ukrayna’dan Dinamo Kiev ile eşleşti. Rakip bu kez B36 gibi bir amatör değil, tam bir profesyoneldi. Ancak 100. yıl hedeflerine bakıldığında ve ileriki zamanlarda Fenerbahçe’nin karşısına çıkabilecek olan Avrupa Devleri düşünüldüğünde büyütülmemesi gereken bir rakipti.

Kiev’de oynanacak ilk maç öncesi Anelka bir anda “Oynamak istiyorum” deyince ilk 11’e alındı.. Ama Fenerbahçe daha 27. saniyede yenik duruma düştü, Serkan Balcı kırmızı kartla atıldı, son yarım saat 10 kişi oynandı.. Fenerbahçe İstanbul’a 3-1’lik mağlubiyetin üzüntüsüyle dönerken; savunmada Kerim ve Can gibi gençlere yer vermek zorunda kalan Zico, rövanş için Lugano takviyesini bekliyordu. Fenerbahçe yönetiminin rövanş maçına yetişmesi için büyük çaba harcadığı Lugano’ya UEFA vize vermemişti. Sao Poulo’nun Libertadores’te final oynaması, binlerce kilometre ötedeki Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi mücadelesini sekteye uğratacaktı.

Fenerbahçe bu kritik maça forvetten devşirilen sağ bek Kerim ve Fatih Terim sayesinde farkına varılan Can gibi yetenekli ama tecrübesiz oyuncularla çıkıyor, o savunmanın arasına atılan iki pas Fenerbahçe’nin Devler Ligine vedasını hazırlıyordu.

Shatskikh ile iki kez öne geçen Dinamo Kiev, 2-2’lik beraberlikle turu geçmeyi başarıyordu.. Fenerbahçe’nin bir Şampiyonlar Ligi macerası daha hüsranla bitmişti..

SİHİRLİ DEĞNEK (!)

Fenerbahçe Denizlispor maçıyla gelen şok dalgalarının sahadaki faturasını ödemişti. Takımın Kiev’e elenmesi mi yönetimi harekete geçirdi yoksa büyük bir tesadüf müydü bilinmez ama; haftalardır çözülemeyen transfer problemleri ardı ardına halledildi.


Anelka, Bolton Wandereres’e satıldı. Gösterişli bir kariyeri olan Mateja Kezman Atletico Madrid’den, Deivid De Souza Sporting Lisbon’dan, Edu da Cruzeiro’dan transfer edildi. Tüm bunlar Fenerbahçe yönetiminin 1 haftasını almıştı.. Artık hedef, UEFA Kupası, Turkcell Süper Lig ve Fortis Türkiye Kupası’ydı..

3. BÖLÜM: ZICO’YA AZİZSİLİN !..