“Hedefteki adam“ konuştu !..

“Hedefteki adam“ konuştu !..

TFF Tahkim Kurulu Başkanı Av. Türker Arslan'ın 'Kamuoyuna Açıklama' başlığıyla hazırladığı ve Ligtv.com.tr aracılığıyla duyurduğu yazılı açıklamasını okumak için tıklayın...  

TFF Tahkim Kurulu Başkanı Av. Türker Arslan'ın TFF Başkanlığı'na sunduğu 'Tahkim Kurulu Faaliyet Raporu'nu okumak için tıklayın...  

"Hedefteki adam", Ligtv.com.tr'ye konuştu !.. Büyük bir gerilime sahne olan 2006-07 sezonunda aldığı kararlarla ne İsa'ya ne de Musa'ya yaranabilen Tahkim Kurulu'nun Başkanı Türker Arslan, kendisine ve kurula yönelik ağır eleştirilere Ligtv.com.tr aracılığıyla yanıt verdi. Ligtv.com.tr aracılığıyla kamuoyuna hem yazılı bir açıklama yapan, hem de TFF Başkanlığı'na sunduğu "Tahkim kurulu Faaliyet Raporu"nu halka açıklayan Arslan, daha sonra da soruları yanıtladı. İşte bir sezon boyunca sürekli eleştirilen Türker Arslan'ın Ligtv.com.tr haber Müdürü Erdem Erol ve Dış Haberler Editörü Ömer Faruk Can'a yaptığı açıklamalar:

"BİLGİ SAHİBİ OLMADAN FİKİR SAHİBİ OLANLAR VAR"
-Sayın Arslan, bu sezon sizinle 3. röportajımızı gerçekleştiriyoruz ve geride kalan sezon itibariyle Tahkim Kurulu açısından neler oldu neler bitti onları değerlendireceğiz. Ve bakıyorum yine bir hayli hazırlıklısınız.
Bu periyodik çalışmalarımızın bir takım sonuçları. Ama şunu söylemek istiyorum. Sizin röportaj talebiniz benim için çok isabetli oldu. Çünkü ben de bugünlerde basına bir genel açıklama yapmayı ve kamuoyundaki bir takım yanlış değerlendirmeleri ortadan kaldırmayı istiyordum. Zira son günlerde yazılı ve görsel medyada, T.F.F. Tahkim Kurulumuz ağır ve haksız bir şekilde eleştirilmekte ve dosya ile ilgili olarak ve hukuki yönden yeterli bilgi sahibi olmadan fikir beyan eden bazı spor yazarları bu eleştirilerin öncülüğünü yapmaktadırlar. Bilmem ne söylemek istediğimi ifade edebildim mi?

"HUKUKÇULUĞUMUZU ELEŞTİRENLER HADDİNİ AŞIYOR"
-Çok iyi anlıyoruz. Son zamanlarda hakkınızda ve kurumunuzla ilgili çıkan yazılara cevap vermek istiyorsunuz. Gördüğüm kadarıyla da kamuoyuna açıklama başlığıyla hazırladığınız bir metin var ve bu açıklamayı bizim aracılığımızla yapıyorsunuz.
Bu metinden bazı alıntılar yapacağım. Kamuoyunu bilgilendirmek istiyorum; çünkü hakikaten bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olan bir takım kişiler, kamuoyunda yanlış değerlendirmelere ve bize karşı yanlış bir takım yorumlara fırsat vermektedirler ki bu bizi üzmektedir. Tabii biz bir hukuk organı olarak böyle bir tartışmanın içinde olmak istemeyiz. Biz hukuki görev yapan kurumuz. Bizi eleştiren her kişiye karşı birşey söylememiz mümkün değil. Ama bizim Tahkim Kurulumuzda öyle sıradan insanlar yok. Bizim Tahkim Kurulumuzun bünyesinde görev yapan arkadaşlarımız, üniversite öğretim üyesi, hakimlik, savcılık, avukatlık yapan veyahut da noter gibi çok değerli meslekler ifa eden ve spor hukukunda da genel hukuk alanında da çok tecrübe sahibi olan kişiler. Bunların kariyerlerine dil uzatılması en basit bir ifadeyle saygısızlıktır. Ve bunları yapan spor yazarlarınında bunu söylemek hadleri değildir bir kere, bunu açıklıkla kamuoyuna ifade etmek istiyorum. Tabii ki kurulumuzun verdiği kararlar eleştirilebilir. Elbette, kurulumuzun verdiği kararlar kamuoyunda eleştirilebilir. Gerçekten hukuk bir yorum ve muhakeme gerektirmekle mevcut olaylara farklı yönlerden yaklaşılabilir. Ancak, bu eleştiriler kişilik haklarını zedeleyecek, onları küçük düşürecek seviyede olmamalıdır. Buna çok büyük özen gösterilmesi lazımdır, biz bunlara çok özen gösteririz ve spor yazarları tarafından da özen gösterilmesi lazım. Üstelik kurul başkanı ve üyelerinin hukukçuluğunun tartışılması, yeterli hukuk bilgisi ve tahsili olmayan kimselerin yapabilecekleri en son davranış şeklidir. Bu davranış, en basit ifadeyle haddini aşmak olur.

"CEZALARI YÜKSELTME YETKİMİZ YOK"
-Burada şunu sormak istiyorum size; Hukukçu veya hukukçuluk eleştirilemez mi?
Eleştirilir. Ama efendim bir hukukçu böyle yüz karası bir karar veremez diye bir ifade olmaz. Yani herşeyin bir ölçüsü, bir dozu vardır ona göre yapıldığı zaman biz eleştirilere çok saygılıyız. Şimdi hepinizin bildiği gibi Tahkim Kurulu, tamamen özerk ve bağımsız, mevcut hukuk kuralları doğrultusunda görevini ifa eden, hiçbir kişi veya kuruluşun telkin, rica veya talebi ile hareket etmeyen, mecburi tahkim niteliğinde, bir nevi spor mahkemesi olarak, T.F.F. bünyesindeki hukuk normları ile kararlarını veren bir üst yargı organıdır. Hiç kimsenin bir telkini, ricası, talebi sözkonusu olmaz. Biz bir spor mahkemesi gibi görevimizi ifa ediyoruz. Önümüze gelen dosyalarda hukuk kuralları neyse, bu hukuk kuralları içerisinde kararlarımzı veririz. Bakın size şöyle bir istatistiki bilgi vereyim. 2006-2007 futbol sezonunda Tahkim Kurulu’na 431 tane dosya geldi. Bu 431 tane dosyanın 31 tanesini usul yönünden reddetmişiz. Geriye kalan 400 ihtilafın 260 tanesi Disiplin Kurulu'ndan gelen ihtilaflar. 260 tane ihtilafın 254 tanesi Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'ndan, 6 tanesi Amatör Futbol Disiplin Kurulu'ndan gelmiş. Bu 254 tane dosyalardan 184 tanesini aynen onaylamışız. Hani diyorlar ya Tahkim Kurulu 'tenzil kuruludur', kararları boyuna indiriyor filan, tabii bu arada bizim kararları yükseltme yetkimizin olmadığını vurgulamak istiyorum. Bizim ne yazıkki önümüze gelen dosyalarda gelen kararları yükseltebilme yetkimiz yok, UEFA gibi FIFA gibi.

"NEDEN SADECE İKİ KARARIMIZ ELEŞTİRİLİYOR?"
-Ama indirme mecburiyetiniz de yok.
Ama eğer hukuka uygun değilse veya verilmiş olan cezada suç ve ceza arasındaki orantıda bir nispertsizlik varsa o zaman cezada bir ayarlama, indirme yapıyoruz. Sadece 14 tane dosyada  kararı bozmuşuz, yani cezayı kaldırmışız. 56 dosyada değiştirilerek onaylamışız. Bu da bizim yetkimizde. Yani görülüyor ki Tahkim Kurulu önüne gelen her dosyayı yüzde 70'in üzerinde onaylamışız, yüzde 22 civarında da değiştirerek onaylamışız, yüzde 5 civarında da tamamen kaldırmışız. İstatistkler bunlar. Bizim kararlarımız bunlar ve şeffaf. Bunların içinde Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu’ndan gelen 123 tane dosya var, Bunların 95 tanesini aynen onaylamışız. 16 tanesinde başvuruları kabul etmişiz, Yönetim Kurulu kararını kaldırmışız. 12'sini de kısmen değiştirmişiz. Görüldüğü gibi kurulumuza çeşitli ihtilaflar geliyor. Şimdi bizim 2 tane kararımız son haftalarda kamuoyunda çok eleştiri alıyor. Ne hikmettir anlamıyorum.

-Hangi dosyalarda?
431 tane dosyaya bakmışız, 2 tanesinde çok eleştiri var. Bunlardan bir tanesi Vestel Manisaspor'la ilgili, diğeri de Fenerbahçe'nin seyircisiz oynamasının saha kapatmaya çevrilmesi. Ve bunun Galatasaray'ın seyircisiz oynamayla ilgili mukayesesi. Bu konu basında bazı spor yazarları tarafından demin de söylediğim gibi yeterli bilgiye sahip olunmadan, hukuk bilgileri de yeterli olmadan yapılan eleştirilerin kamuoyuna yansıması.

"HAKEMİN SUBJEKTİF OLMASI ETKİLİ"
-Bu arada bu iki dosyayla ilgili çok özel şeyler açıklayacaksınız ama ben bu konuya soru cevap olarak devam etmek istiyorum. Vestel Manisaspor'la ilgili vermiş olduğunuz ilk kararda mantıken düşündüğüm zaman ki yine diyeceksiniz ki hukukla mantık terazinin aynı kefesine konarak değerlendirilmez, şimdi para cezasını kaldırırken kararınızda maçın hakeminin subjektif olduğunu ve objektif olmadığını yazmıştınız.

Hakemin subjektif karar vermiş olması o olayda etkilidir.

-Ama Manisaspor'un 3 puan silimiyle ilgili yapmış olduğu itirazı reddettiniz.
Ayrı konu ama.

-Ayrı olan neydi orada?
Birinci kararımızda saha olayıyla ilgili yani futbol disiplin talimatının 30. maddesiyle ilgili bir olay. Burada bir saha olayı varsa ona göre para cezası veriliyor, Disiplin Kurulu bir saha olayı farzetmiş 15 bin YTL para cezası vermiş. Biz incelememizde burada bir saha olayı olmadığını, seyircilerin hiçbir dahlinin olmadığını, yöneticilerin bu konuda çok basiretli davrandığını, olayları önlemek için çok gayret sarfettiklerini, olayın münferit bir olay olduğunu, maçın tatilininde hakemin subjektif kararıyla olduğunu, subjektif demek kişisel karar demektir, o nedenle...

"HAKEMİN DEVAM EDEMEMESİ HÜKMEN YENİLGİ GETİRİR"
-Ama objektif olmadığınıda yazmışsınız kararda.

Tamam o başka, o kararı verirken o değerlendirmeyi, o mukayeseyi yapmak zorundayız. O nedenle bir saha olayı olmadığından para cezasını kaldırdık. İlk kararımızla ilgili zaten bir spekülasyon yok. İkinci kararımızla ilgili spekülasyon var. Neden var, bilgi eksikliğinden var. Çünkü ikinci kararı futbol müsabaka talimatının 29. maddesinin küçük a fıkrasındaki belirtilen hususa göre. O maddede diyorki; mot a mot söylemiyorum tabii ki, bir kulübün mensubu, futbolcusu, teknik adamı veya seyircilerinin hakeme fiili bir saldırıda bulunmaları halinde hakem maçı yönetemeyecek duruma gelirse maçı tatil eder. Şimdi burada saha olayı aranmaz. Burada saha olayı sözkonusu değil. Saha olayı olması gerekli olmaksızın kulübün bir mensubunun hakeme fiili saldırda bulunması ve bu nedenle hakemin maçı yönetme imkanı kalmaması halinde bireysel sorumlulukları saklı kalmak kaydıyla, yani bireysel olarak bir hata yaptıysa o sorumluluğu hariç olmak üzere, hakem maçı tatil edebilmekte, talimat ona bu yetkiyi veriyor, çünkü başka türlü hakemlerin maç yönetmesini sağlayamazsınız. Bunun sonucu olarak kulübün objektif sorumluluğu kapsamında ilgili kulüp hükmen mağlup ilan edilir. Bu talimatın hükmü. Maçın tatil kararı yerinde görüldüğünde bu otomatik bir sonuçtur. Maçı tatil kararı hakeme yönelik bir saldırı sonucu diğer bir ifadeyle önce kalecinin formasını yırtması vesaire, ondan sonra da kaleci antrenörünün gelip boğazını sıkması, yüzüne bir darbede bulunması gibi bir olaylar sonucunda hakemin psikolojik olarak artık o maçı devam ettirme imkanının olmaması halinde maçı tatil etme hakkı var. Biz bunun hukuka  uygunluğuna bakıyoruz. Yani hakem keyfe keder bunu yaptı derseniz başka ama hakem burada kendisine yapılan bir fiili saldırı sonrasında bu kararı veriyor. Burada saha olayı aramıyorsunuz. Saha olayı sözkonusu değil işte öbür kararlan karıştırılma sebebi bu. Orada saha olayı var, burada saha olayı aramıyorsunuz, burada hakeme yapılan bir eylem var mı, bu eylem sonucunda da hakem psikolojik bozukluğa girmiş ve de maçı tatil etmiş midir? Buna bakarsınız.

"ARKADAŞLARIMIZ İPE SAPA GELMEZ KONUŞMALAR İÇİNDE"
-Farklı maddeler ama kamuoyunda ikilem yaratıyor.

Bunu kamuoyu bilmediği için, bir takım spekülasyonlarla açıklamalar yapan değerli spor yazarı arkadaşlarımız, bilgileri olmadan fikirlerini beyan eden arkadaşlarımız. Ne yazık ki bu eksikliği bilmediklerinden, bu maddeyi okumadıklarından bu konu hakkında da eksik bilgileri olduğundan kamuoyuna 'Vestel kararı bir hukuk cinayetidir, yüzkarasıdır' vesaire gibi ipe sapa gelmez birtakım eleştiriler yapıyorlar. Burada büyük bir yanlışlık var. Bir iddia daha var bu konuda. Niye hakem 4. hakeme maçı idare ettirmedi. 4. hakemin maçı yönetmesi yetkisi yok.

-Hakem takıldı düştü ayağını kırdı, o zaman 4. hakem devam ediyor ama.
Talimat gayet açık. Hakem ya maça gelmemiş olacak ya da maçı yönetirken sakatlanmış olacak, o zaman temsilci 4. hakeme diyor ki sen idare et. Onun dışında 'ben psikolojik travmaya girdim, maçı yönetemiyorum, git sen idare et diyemez' böyle birşey olamaz zaten. Zaten futbol müsabaka talimatının 31. maddesinin 1. fıkrasının a bendi, 4. hakem ancak maçın hakeminin müsabaka saatinde gelmemesi veya müsabaka esnasında sakatlanması halinde görev yapacağını ön görmektedir. FIFA futbol oyun kurallarının 4. hakemle ilgili hükümleri de aynen bu yönde. Bunlar hep kamuoyuna yanlış verilen bilgiler. Vestel'le ilgili zannediyorum oldukça bilgi verdim. Diğer karar ise...

"BIÇAK HER TÜRLÜ TEHLİKE TEŞKİL EDER"
-Evet, Fenerbahçe-Beşiktaş maçıyla ilgili dosyadaki kararınız. Bu karar da çok eleştirildi.

Önce Galatasaray'dan gidelim. Galatasaray maçında, bakın rapordan bazı alıntılar vereyim; Galatasaray – Trabzonspor müsabakasında sahaya 10 adet pet şişe ve bardak, 15 adet çakmak, 8-10 adet madeni para ve kapalı bir bıçak atılmıştır. Atılan bıçak 10 cm. namlusu ve 13 cm. çapı olmak üzere toplam 23 cm. uzunluğunda, tek ağızlı İspanyol malı, Udemon markalı açılır kapanır bir bıçaktır. Şimdi bu çakıyı cebine koyup gelen adam bir kere psikopat bir adam. Şimdi ceza hukukunda birtakım ceza türleri vardır. Kusur suçları vardır, tehlike suçları vardır. Bu olay tipik tehlike suçunu teşkil eder. Bıçağın açık veya kapalı atılmış olmasının neticeye etkisi yok. Bıçak olarak kesici delici alet olmasının etkisi var.

-Ama kapalıyken kesici delici bir özelliği yok.
Kapalı olması işte o tehlike suçunu ortadan kaldırmıyor.

-Şişe attım.
Şimdi şişe ayrı.

-Ama şişe hakemin kafasına gelirse öldürür.
Ceza hukukunda kesici delici aletler açısından böyle bir ayrım var.

"SON OLAYLAR HAKLILIĞIMIZI GÖSTERİYOR"
-Ama ceza hukukunda bazen herşey mantıkla örtüşmüyor.

Olabilir. Oraya da geleceğim. Kaldı ki bu bıçak hakemin baldırına isabet ediyor. açık olsa belki saplanacak. Artı bu maçta hakemin burnuna da madeni bir para geliyor. Yani burada olaylar var. Biz burada ileriye dönük bir takım tehlikeleri önlemek için -ki son olaylar bizim bu konudaki yaklaşımımızın ne kadar haklı olduğunu gösteriyor- Disiplin Kurulu'nun vermiş olduğu seyircisiz oynatma cezasını onayladık.

-Ayrıca yardımcı hakemin burnuna madeni para geldi dediniz. Bıçağın ceza hukukundaki tanımlamasını yaptınız. Peki madeni paranın ceza hukukundaki yeri nedir. Çünkü Fenerbahçe- Beşiktaş maçında yardımcı anntrenöre para atıldı ve alnında kanama oldu.
Fenerbahçe – Beşiktaş Fortis Kupası maçında sahaya 6-7 adet pet su şişesi, 7-8 adet çakmak ve bozuk para atılmıştır. Atılan bu paralardan birisi Beşiktaş Yardımcı Antrenörünün alnına isabet etmiş, hafif bir kanamaya sebebiyet vermiş, kulüp doktorlarınca gerekli müdahale yapılmıştır. Burada da bir isabet var orada da bir isabet var. şimdi saha olaylarında, disiplin talimatının 30. maddesinde 3 türlü ceza var. 1 para cezası, 2 saha kapatma cezası, 3 seyircisiz oynama cezası. Şimdi bu cezaları verirken işlenen suçun kapsamını, yoğunluğunu dikkate alarak cezayı vermek zorundasınız.

-Yani atılan pet şişenin ve bozuk paranın sayısı önemli.
Gibi. Yani burada 10 tane atılmış, orada 100 tane atılmışsa, biri daha hafif, diğeri daha ağır bir olaydır.

"AMACIMIZ SEYİRCİSİZ OYNATMAK DEĞİL"
-100 tane atılır birşey olmaz ama bir tane atarım adamı öldürürüm.

Tamam o başka. Zaten bunların hepsi tehlike suçu kapsamında olan şeyler. Yani bu risk her zaman var. hal böyle olunca, ki benim rahatsızlığımdan dolayı katılmadığım bir toplantıda verilen bir karar bu, ama tabii ben arkadaşlarımın aldığı kararın hesabını vermek durumundayım, madem bu kurulun başkanıyım, ben bunun hesabını veririm. Arkadaşlarım dosyayı incelemişler. Sadece yabancı madde atılmasıyla para cezası verilmesi yeterli. Ancak yardımcı hakeme madeni para gelmiş olması ağırlaştırıcı sebep olarak mütalaa edilmiş. Ve bir üste çıkarak saha kapatmaya gelmişler. Seyircisiz oynamayı ağır görmüşler. Neden ağır görmüşler?  İşte bu hafta olduğu gibi çok daha vahim olayların olması halinde seyircisiz oynatma gündeme gelmesi lazım. Çünkü amacımız seyircisiz oynatmak değil.

 -Deniliyor ki 'PFDK Fenerbahçe'ye ceza veriyor. Tahkim bu cezayı seyirciliye çeviriyor ve Fenerbahçe ödüllendirilmiş oluyor.'
Ödül bizim işimiz değil. Biz sadece hukuk bazında, hukuk normları içinde işlenen suç ile bu suça karşılık verilmesi gereken cezanın tayin ve tespitinde görevliyiz. Bundan sonrası bizim dışımıdza Futbol Federasyonu maçı İzmir'de oynatmış. Şimdi buna bende çok scak bakmıyorum, doğru görmüyorum ama ben TFF’nin yetkisine müdahale hakkına sahip değilim.

"TARAFSIZ SAHA İZMİR OLMAMALI"
-Yani Fenerbahçe’nin ödüllendirildiği şeklindeki görüşlere sizde katılıyor musunuz?

Benim bu konuda çok daha ileri görüşlerim var. Bu seyircisizler saha kapatmaya çevrildiği zaman o kulübe bir avantaj sağlamamak için bu maçların çok daha farklı statlarda yani Anadolu'nun belli bölgelerinde oynatılmasını düşünüyorum.

-Yani 5-10 bin kişilik statlarda. Öyle izmir gibi 80 bin kişilik değil.
Hadi diyelim 20 bin kişilik ama bir ödül olmamalıdır doğrudur. 35 bin veya 50 bin kişiye oynayan kulübe 70 bin kişiyle ek gelir sağlanmasını ben de tasvip etmiyorum.

"İZMİR, ADALETSİZLİĞİ ORTAYA KOYUYOR"
-Bu bir ödül müdür, değil midir?

Benim ödül demem doğru olmaz. İzmir'e verilmiş olması bir adaletsizliği ortaya koyuyor ne yazık ki. Halbuki burada birtakım talimat değişiklikleri yapılsa ve bu ek geliri bir havuza toplasak, başka türlü birtakım kullanma imkanları sağlasak gibi formüller olsa o zamazn bunlar ödül gibi nitelendirilmez ve daha doğru kullanılabilir bir şekile dönüştürülebilir. Bütün bunların hepsinin talimatlarda yapılacak değişikliklerle düzeltilmesi lazım. Tabii ki ana kanunların doğrultusunda bütün bu talimatları TFF Yönetim Kurulu yapar, Resmi Gazete'de yayınlar, eğer o talimatlara kulüplerin bir itirazı olursa bize 7 gün içinde müracaat eder, etmezlerse o talimat kesinleşir.

-'Fenerbahçe-Beşiktaş kupa maçında raporlar size nasıl olarak geldi, neler yazıldı' saydınız. Peki saha olayları şunları kapsıyor mu, kapsamıyor mu? Maçın öncesi ve sonrasındaki olaylar.
Kapsar.

-Maç sonrasında Aurelio’nun...
Onunla ilgili Aurelio’nun cezası verildi. Kablo olayları var. Kablo olaylarıyla ilgili bu hafta dosya geldi. Disiplin Kurulu 200 bin YTL para cezası vermişti onu dabu hafta inceleyeceğiz. Ama kamuoyu bizim tastik ettiklerimizle ilgilenmiyor. Vay efendim 'niye kararı değiştirdin?' diyor. Efendim 431 dosyadan 2 tane dosyayı tartışıyoruz.

-Aurelio'nun olayı, ağırlaştırıcı değil mi?
Onları ayrı değerlendiririz.

"AURELIO'NUN CEZASI BELKİ DE AZ"
-İşte ayrı değerlendirdiğiniz zaman da, ceza seyirciliye dönüyor ve burada bir dengesizlik görünüyor.

Aurelio'nun olayında Fenerbahçe kulübünün bir itirazı vardı, dediler ki; "Burası otopark ve stadın dışındadır, statla ilgisi yoktur" dediler. Biz bu itirazı kabul etmedik. Çünkü oranın da stadın bir parçası olduğunu, maçtan önce ve sonra evsahibi kulübün objektif sorumluluğu nedeniyle, o kulübün sorumluluğunu kabul ettik zaten. O nedenle de, Aurelio'nun cezasına Fenerbahçe kulübü yetkisizlik itirazında bulundu, reddettik ve tastik ettik. Ha o 2 maç ceza az mıdır, çok mudur, bana göre belki de az. Ama arttıramıyorum demin dediğim gibi. Arttıramadığım için o konuları tartışamıyorum.

-Peki aklıma Ankaragücü-Beşiktaş maçı geldi. Orada da saha öncesi ve sonrasında olaylar var.
Şimdi bazı suallerinizde haklı olabilirsiniz ama ben sadece önüme gelen dosyalarla ilgili birşeyler söyleyebilirim. O nedenle ona verecek bir cevabım yok.

-Tahkim Kurulu Başkanı olduğunuz gibi ben bu soruları size bir hukukçu olmanız sıfatıyla da soruyorum.
Benim hukukçuluğumun dışında 1971'den beri spor yöneticisiyim. Sportif hayatımın dışında 36 senedir bu işlerin içindeyim. Çeşitli kademelerde görev yaptım, TFF yönetimlerinde çalıştım, Disiplin Kurulu'nda çalıştım, 92'den beri Tahkim'de görev yapıyorum.

-Bir de siz sporculuktan geliyorsunuz.
Ben içinden geliyorum.

-Ben de onun için açık ve net olarak soruyorum ve açık ve net cevap bekliyorum. Herşeyi de Tahkim Kurulu başkanı olarak cevaplamanızı beklemiyorum ama spor adamı kimliğinizle cevaplamanızı istiyorum. işte burada Aankaragücü-Beşiktaş maçı aklıma geliyor ama dosya önünüze gelmediği için yorumlamıyorsunuz. İşte bundan dolayı da cezalarda dengesizlik var.
Şimdi temsilcilerin raporlarının değerlendirilmesi önce hukuk kurulunun görevi, Hukuk Kurulu suç gördüğü taktirde de Disiplin Kurulu'nun bu suça göre vereceği cezai müeyyide var.

-Siz sadece raporları gözönünde bulundurmuyorsunuz, televizyon görüntülerini de delil olarak kabul ediyorsunuz ama.
Eğer dosya bana intikal eder yani bir itiraz yoluyla bana gelirse ben her türlü delile bakarım. Ama dosya bana gelirse.

"CEZA ARTIRAMAMIZ SIKINTI VERİYOR"
-Ceza arttırımına gidememeniz de bir sıkıntı o zaman.

Ceza arttırımına gidemememiz bize bir sıkıntı veriyor,  bir takım cezaların yetersizliği büyük sıkıntı veriyor. Mesela hak mahrumiyeti; Bana göre türkiyede verilen hak mahrumiyeti cezasnın hiç bir bir hükmü yok. Bir kere hak mahrumiyeti cezaların da mutlaka ve mutlaka o hak mahrumiyeti cezasını yiyen yöneticinin o süüre içerisinde maçlara girmemesi lazım. O hak mahrumiyeti cezası belli bir süreyi aşmışsa, örneğin 6 ay, bu kişinin artık profesyonel futbol kulüplerinde yönetim kurullarına seçilememesi lazım. Nasıl ki hakemlerde, diğer idarecilerde 6 aylık bir sınır var, bunların da yönetim kurullarına seçilememesi lazım. Buna benzer bir takım müeyyideler konmadığı sürece artı bu kişilere çok ağır para cezaları verilmesi lazım. Yoksa sana ben 1 yıl hak mahrumiyeti verdim, nedir bunun müeyyidesi, efendim sen takımla saha çıkıyorsan esame listesine adını yazamazsın, eğer sen federasyonla bir ilişkin varsa kulübün adına imza atamazsın, eee, şeref tribününe gider oturur maçı seyredersin.

-Ne oldu?
Hiç bir işe yaramadı. Onun için ben hak mahrumiyeti cezalarınında mutlaka ve mutlaka gözden geçirilmesini istiyorum.

"OLAYLARIN SORUMLUSU YÖNETİCİLER"
-Bu tür cezalar suça teşvik edici oluyor o zaman. Verilen cezanın bir anlamı yok ki.

Evet. saha olaylarında bu kulüplerin taraftarlarıyla bu kadar gergin olmalarında, bu kadar düşman olmalarında en büyük etken bizim bu kulüp yöneticilerimizin zaman zaman değil çok zamanlar sorumsuzca yapmış oldukları açıklamalar. Şimdi bu açıklamalar ister istemez tarafları geriyor, ister istemez bir takım şeylere sebebiyet veriyor ve ondan sonrada bu olayları önleyemiyorsunuz. Son olaylar belki de bunların bir örneği. Ne yazık ki bu son olayların arkasında bu nedenlerde var, başka nedenlerde var bunun. Ama nedenlerin en önemlilerinden biri bu.

"HUKUK KURALLARI İÇİNDE KARAR VERİYORUZ"
-Tahkim kulüplerin tepkilerini yumuşatan bir kurul mu? Tahkim günah keçisi mi?

Bazı kişiler bize günah keçisi gibi davranıyorlar. Ama biz günah keçisi olacak şey yapmıyoruz, bizim bir tek ölçümüz var. Bizim tek ölçümüz önümüze gelen dosyada elimizdeki hukuk kuralları içinde adalet tesis etmek. Ben Vestel olayında da doğruyu yaptığımızı biliyorum, inanıyorum.  Yani elimizdeki maddeyle, 29.  maddeyle başka bir karar vermemiz sözkonusu olamaz.

-O zaman bu maddelerin değişmesi gerekiyor işte.
Ben biraz evvel de söyledim talimatların hepsinin gözden geçirilmesi gerekiyor.

-Bu talimatlar sizi çok büyük sıkıntılara sokuyor.
Evet.

-Peki vicdanınızıda sıkıntıya sokuyor mu?
Tabii ki. Tabii ki ama bazen vicdanınızın istediğini hukuk kuralları izin vermiyorsa gerçekleştirme imkanınız yok.

-Hukuk eşittir bir anlamda vicdan değil midir?
Tabii ki.

-O zaman ona paralel şekilde düzenlenmesi lazım.
Kesin. Sanıyorum Federasyon bünyesi içinde bu talimat değişiklikleriyle ilgili çok ciddi
çalışmaların başlaması lazımdır. Biz de bu konuda bize ne düşen varsa yapmaya hazırız. Ve de aksayan noktaları bildirerek bunların da düzeltilmesi için çaba sarfedeceğiz ama ne kadar. Çünkü biz icra organı değiliz.

-Bunların düzeltilmesi gerekli. Mesela Runje bir hareket yaptı 1 maç ceza aldı, Nouma aynı hareketi yaptı 6 ay ceza aldı.
Nouma'yla Runje'nin olayını aynı görmemek lazım. İkisi de centilmenliğe aykırı davranışlar.

-Ama biri 1 maç, diğeri 6 ay.
7 ay hatta.

"CEZA ARALIĞI FAZLA OLUNCA HATA OLUYOR"
-Yani biri 1 hafta, diğeri 28 hafta. Yani birbirlerinden bu kadar ayıracak farklılık yok.

Bunun sebebi nereden biliyor musunuz? Mesela talimatlarda hüküm var. Şu suçu işlerseniz bunun karşılığında 15 günden 3 yıla kadar diyor. Şimdi cezanın alt sınırıyla üst sınırı arasında bu kadar büyük bir açılım olursa o zaman taktirlerde hata oluyor. O zaman ne oluyor. Aziz Yıldırım'a 1 yıl veriyorsunuz. Burada yapılan savunmalardan sonra bu 1 yılın çok olduğunu görüp 5 aya indiriyoruz. Ali Koç'a  2 yıl veriyorsunuz, onu değerlendiriyoruz; 1 yıl diyoruz. Yani bütün bunların hepsi taktir farklılıkları oluyor. Runje'de de mesela bir taktir farklılığı oldu Disiplin Kurulu'ndan. Runje olayı kamuoyunda yanlış değerlendirildi. Şimdi Runje olayında da Disiplin Kurulu aynı maddeden aynı cezayı vermiş. Bizde bunu uygun görmüşüz. 2 maç ceza vermiş fakat Disiplin Kurulu demiş ki; "Runje Beşiktaş kulübü gibi bir büyük kulübün oyuncusu olması nedeniyle örnek sporcu olmak zorundadır dolauısyla bu yapmış olduğu eylem ağırlaştırıcı sebeptir, cezayı arttırdım yüzde 50." Şimdi biz değerlendirmede, büyük bir kulübün sporcusu olmasının ağırlaştırıcı sebep olmadığı kanaitine vardır. Çünkü her sporcu örnek olmak zorundadır. Küçük, büyük kuklübün sporcusu diye bir ayrım yapamassınız. Orada farklılığımız vardı. Tahkim Kurulu, Disiplin Kurulu'nun verdiği her kararı aynen onarsa noter gibi hareket eder. Tahkim Kurulu noter değilki. Tahkim Kurulu bir hukuki değerlendirme yaparak nasıl ki Yargıtay, mahkemelerin verdiği kararları değiştirmek bozmak, gerektiğinde başka türlü bir takım kararlar vererek uygulamyı sağlamak zorunda, bizim de bu yetkimiz var. Biz eğer yetkide bir aşırı yanlışlık veyahutta bir değerlendirme farklılığı görmüşsek bunları düzeltmekle yükümlüyüz. Biz hataları düzeltmek zorundayız.

"ÜYELER ODAYA GİRERKEN FORMALARINI ÇIKARIR"
-Kamuoyunda şöyle bir endişede var. PFDK'nın, Tahkim'in üyeleri var. PFDK bir karar veriyor, itiraz olursa Tahkim dosyayı görüşüyor. Üyelere baktığımız zaman Galatasaraylı, Fenerli, Beşiktaşlı, Trabzonsporlu, ne bileyim işte Rizesporlu var.

Sporla ilgilenen bir insanın kulübünün olmaması sözkonusu olmaz.

-Sizin kulübünüz yok mu?
Hepimizin var.

-Siz Galatasaraylısınız.
Herkesin var.

-Herkes tuttuğu takımın lehinde oy kullanıyor deniliyor. Bu görüş kamuoyunda hakim.
Hayır. Yanlış. Ben kurulumdaki bütün arkadaşlarımın kurul toplantısına girerken, kulüplerini şu kapının dışında bıraktıklarına kesinlikle eminim.

-Kamuoyunu bunda nasıl ikna edebilirsiniz.
Bakın Galatasaray'la ilgili davalarda ne kararlar vermişiz, bakın Fenerbahçe'yle Beşiktaş'la ilgili ne kararlar vermişiz. Benim için burada önüme gelen dosyada hibir takımın farkı yok. Biz büyük takımların dosyalarında bazen çok kolay, çabuk karar verebilirken 2 amatör takımın dosyasında uzun uzadıya görüşüp karar verebiliyoruz. O nedenle bizim için kulüp farkı yok. Benim kurulumdaki arkadaşlarımın tabii ki kulüpleri var. ama ben Fenerbahçeli olarak bildiğim, gönlünde Fenerbahçe kulübünü seven bir arkadaşıma, Fenerbahçeyle ilgili dosyayı rahatlıkla verebiliyorum. Yani al bunun raportörlüğünü yap diye. Banada en doğru raporu getirir. Hiç endişem yok.

-Fenerbahçe- Beşiktaş ve Fenerbahçe -Denizli maçının kasetlerini izlediniz mi?
Tabii inceledik. Benim olmadığım toplantıda arkadaşlarım bu incelemeleri yaptılar.

"KULÜPTEN GÖRÜNTÜ İSTEMEYİZ"
-Koridor gürüntülerinin verilmediği söyleniyordu.

Tabiiki elimize gelen görüntülerle ve raporlarla bu konuyla ilgili belge bilgi var ise. Raporlar eğer koridorlarda bir takım olaylar oldu, şöyle küfürleşmeler oldu gibi şeyler yazarsa o zaman o görüntüleri zorunlu olarak biz yayıncı kuruluştan isteriz, kulüpten istemeyiz.

-Görüntü yoksa.
Görüntü yoksa o raporlara itibar ederiz.

-Görmemişler ve raporlarda yazmamışlar ama orada adam öldürülmüş.
Ama bizim raporlara itibar etmemiz lazım. Son maçlarda dikkat ederseniz 3 temsilci verilmeye başlandı. Temsilcinin 1 tanesi sahadan sorumlu, 1 tanesi güvenlikten sorumlu, 1 tanesi koridorlardan sorumlu. İşe federasyonda çok büyük ağırlık vermeye başladı. Bu söylediğiniz çok ekstrem bir konu.

-Ama Galatasaray -Fenerbahçe maçında yaşananları tahmin edebilir miydik?
Doğrudur, Türkiye ekstremler ülkesi maalesef.

-O maçta birinin ölmemesi bana göre bir mucizedir yani.
Ben de diyorum ki temsilciler görmediler, yazmadılar, ama bir adam öldürüldü. Dolayısıyla herşeyi de raporlara göre değerlendirmemek lazım. Başka nasıl değerlendireceksiniz. Başka imkanın var mı? Yani olayla ilgili karar verebilmek için bilgi belge lazım. Gözlemci, temsilci, hakem raporları ve görüntüler var.

"KÜFÜR KISTASLARI FARKLI"
-Fenerbahçe -Beşiktaş maçındaki görüntülerde sürekli net bir şekilde Yıldırım Demirören'e küfredildiğini görüyoruz. Biliyorsunuz Beşiktaş, Galatasaray maçında 52 saniye küfürden dolayı seyircisiz oynama cezası aldı.

Küfürle ilgili 2 tane ölçü var. talimat getirmiş ona. Bir diyor topluca yapılmış olması 2 devamlılık arzetmesi. Saniyelerle bunu ölçmeyeceksiniz tabii. Ama topluca yapılmışsa bu toplucayı da nasıl değerlendiriyoruz, temsilci raporuna yazıyor, diyor ki 5 bin 400 seyirci sayılı tribünde yaklaşık 700-800 kişi veyahutta 50-100 kişi bağırdı. Şimdi 50-100 kişi dediğin zaman bu toplucaya fazla girmeyebiliyor, zaten Hukuk Kurulu da bunu eliyor. Suç varsa Disiplin Kurulu'na sevk ediyor. 2.side devamlılık arzetmesi, eğer edilen küfür defalarca tekrarlanmışsa o zaman talimatın aradığı şartların gerçekleştiği sonucuna vararak, oseyircisiz oynama cezası veya 31. maddeye göre cezai müeyyide uygulanıyor. Biz de temsilcilerin gelen raporlarında şu kadar saniye işte ananı sinkaf edeyim diye 5 defa tekrarlanarak maçın bilmem kaçıncı dakikasında, şu şekilde küfür şu kadar tekrarlanarak şu kadar kişi tarafından diye bunları açık açık açık yazılır. Bunların biz böyle yazılmasını sağladık ki kararları doğru adil verelim diye. Eskiden bunlar yazılmıyordu.

- Çok açık bir şey soracağım.
Tabii hep açık soruyorsun zaten, ikide bir de çok açık soruyorum deme. Sanki bazı şeyleri kapalı soruyormuşsun gibi. (Gülüyoruz)

-Çok açık ve net sorulardan rahatsız oluyormusunuz?
Hayır efendim. Ben spor konuşurken hiç rahatsız olmam, eleştiri sınırlarını aşmadığı sürece.

"BİR MAÇLA TAKIM ŞAMPİYON OLUR MU?"
-Fenerbahçe'nin cezasının Tahkim tarafından  seyirciliye çevrilmesi sonucunda kamuyounda bazı kesimler tarafından Fenerbahçe'nin adetaTahkim'in vermiş olduğu bu kararla adeta şampiyon yapıldı denildi.

Olur mu öyle şey. Bir maçla bir takım şampiyon mu olur yani...

-Bir maçla Fenerbahçe geçen sene Denizli'de şampiyonluğu kaybetti ama.
Ama bir maçla Fener şampiyon olmadı. Fenerbahçe, Vestel Manisaspor'u ilk yarıda yendikten sonra hep lider ve birkaç puan farkla götürdü. Yani Fenerbahçe'nin şampiyonluğunu böyle şeylere bağlamak uygun değil.

-Kurula girerken Galatasaraylılığını kapının dışında bırakıyor. Benim bundan bir endişem yok. Buna inanmadığım için sormuyorum, inanıyorum ama en fazla eleştiri de Tahkim'e Galatasaraylılardan geliyor neredeyse.
O halde demekki taraf tutmuyoruz.

-E siz nasıl Galatarasaylısınız denmiyor mu size?
Bu gibi görevleri yapan insanlar adil, namuslu, dürüst olmak zorundadırlar.

-Mesela Ömer Galatasaraylı ve en fazla eleştirdiği kişilerin başında da siz geliyorsunuz. Siz bundan rahatsız, huzursuz oluyor musunuz?
Yani şimdi eleştiri haksız olduğu zaman, o haksız eleştiriden dolayı rahatsız olurum.

"GÖĞÜS GERMEK ZORUNDAYIM"
-Genelde eleştiriler hep haksız mı oluyor?

Eleştirileri eğer doğru yaparsanız haksız olmaz. Ama ne yazıkki bu son zamanlardaki bütün bu eleştirilerin bilgi noksanlığıyla ve bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan bir takım kişilerce yapılmasından üzüntü duyuyorum. Çok değer verdiğim, gençliğinde tanıdığım bazı spor yazarlarının, bazı spor müdürlerinin veya 35 yıllık dostum olan çok değerli bir spor yazarının (burada Hıncal Uluç’u kastediyor) veya yıllarca abi kardeş gibi olduğum bir spor yazarının haksız eleştirisinden rahatsız olmamak mümkün değil tabii ki, rahatsız olursunuz. Bu gibi görevleri yapan insanlar bunlara göğüs germek zorundadır.

-Benim rahatsız olduğum ve dile getirmiş olduğum bazı konularda bana hak verdiniz..
Hangisi.

"EKSİKLİK VAR AMA AYKIRILIK YOK"
-Mesela talimatların değişmesi, mesela Fenerbahçe’nin ödüllendirildiği şeklindeki görüşlere siz de katıldınız bir anlamda.
Talimatlarda bir takım eksikler vardır. Tamam ama verdiğimiz kararlarda hukuka aykırılık yok.

-PFDK, Tahkim kadar sıkıntı yaşamıyor değil mi?
Onu onlara soracaksın.

-Çok daha çabuk karar vermek zorundalar.
Onlar daha çabuk karar veriyorlar ve onların bir avantajı var, nasıl olsa tahkimin denetiminden geçecek diyorlar. O rahatlıkları var. halbuki biz nihai kararı veriyoruz. Bizim daha büyük sorumluluğumuz var.

-Sizinle geride kalan bir sezonun muhasebesini yapmış olduk.
Gibi, gibi.

-Vicdanınız rahat mı?
Her zaman.

-20 dakika sonra bir yemekte olacaksınız değil mi?
Evet.

-Bunu da yazacağım biliyorsunuz değil mi?
Sen her şeyi yazma.

-Kimlerle yemek yiyeceksiniz?
Tahkim Kurulu'ndaki arkadaşlarla yemek yiyeceğiz. Biz sık sık böyle şeyler yaparız. Biz aileyiz. Biz zaman zaman eşlerimizle beraber toplanırız, böyle zaman zamanda kendi kendimize toplanıp, hem sohbet eder hem yemek yeriz.

-Her şeyi yazma dediniz. Niye her şeyi yazmayayım?
Bazı şeyler vardır sohbettir.

-Bende kayıt cihazı çalıştığında ne söylenirse onu yazarım biliyorsunuz.
Ama gene de biraz ölçülü gitmeni tavsiye ederim. Yani dostluğumuza dayanarak bir takım şeyleri söylüyordum bunların artık kamuoyu tarafından duyulmasına gerek yok (Gülüyoruz)

-Şimdi raporlarla ve görüntülerle dosyaları inceliyoruz dediniz. Kulüp görüntüleri vermezse.
Ben görüntüleri RTÜK'ten isterim zaten. Yayıncı kuruluştan isterim.

-Koridorlarda kurulmuş kameralar var. O görüntünleri istediğinizde gönderilmemesi suç değil midir?
Tabii ki eğer böyle bir şey varsa, Federasyon bir talepte bulunduysa ve gönderilmediyse, bu TFF’nin emir ve talimatlarına aykırı davranıştır. Bunun da bir cezai müeyyidesi vardır ama disiplin kuruluna sevki için hukuk kurulunun sevketmesi lazım.

-Fenerbahçe görüntüleri göndermedi diye yazıldı çizildi.
Ama onu istediler göndermediler o zaman. Şimdi böyle bir istek var mı?

-İstediniz mi istemediniz mi?
Biz istemeyiz. Futbol Federasyonu'nun işi bu.

-Dosya size geldiği zaman ya acaba koridorlarda ne olmuş ne bitmiş, görüntüleri merak etmiyor musunuz?
Eğer orayla ilgili bir iddia varsa orada işlenmiş bir suç...

-Var mıydı yok muydu böyle bir iddia?
Böyle birşey yok.

-Olmadığı için de görüntü istenmesi söz konusu olmadı yani.
Bizim istememiz zaten söz konusu olamaz. TFF yönetimi ister.

-Bu çok konuşuluyor, kamuoyunu rahatsız ediyor ama görüntü istenmiyor yani.
Bu konuda bir sevk yok, bu konuda verilmiş bir ceza yok karar yok, o bakımdan herhangi bir şey söylemem sözkonusu değil.

"BUNLARI BİLMEDEN EZBERE KONUŞAMAM"
-İnönü Stadı'nda bir taraftar öldürüldü ve Beşiktaş 3 maç ceza aldı. Adli bir olaydı. Bu sene  Bursa-F.Bahçe maçında Fenerbahçeli taraftarlar birbirlerini bıçakladılar, sonra PFDK'dan olayın adli olduğu yolunda bir karar geldi ve adli mercilere intikalinden dolayı bir ceza verilmedi. Beşiktaş'a neden ceza verildi, Fenerbahçe'ye neden ceza verilmedi. İkisi de adli olay ve ikisinin de adli olay olduğunu Federasyon açıklıyor. Ama birine ceza var diğerine yok. Her soruya hiç beklemeden cevap veriyordunuz ama bu sefer 3 saniye beklediniz.

3 saniyede beklerim 5 saniyede beklerim çünkü bu konu tamamen dışımda olan bir konu. Burada da olayları birebir aynı düşünemezsiniz. Raporlarına göre eğer sevki gerektiren bir olay varsa futbol federasyonu hukuk kurulu sevkeder. Disiplin kurulu ona göre ceza verir veyahutta vermez. Ama böyle bir şey olmadan ben niye sevkedildi niye sevkedilmedinin cevabını veremem çünkü ben o raporları bilmiyorumki. O konuda nasıl bir rapor tanzim edilmiş, nasıl bir gelişme olmuş, neye dayanarak bu konu ortaya konmuş, oradaki sevk sebebi neydi, oradaki sevkedilmeme sebebi nedir, bunları bilmeden ezbere konuşamam.

"BEN MÜFETTİŞ DEĞİLİM Kİ"
-Dosyaları araştırabilir ve bakabilirsiniz ama.
Bu dosyaların nesine bakayım ben, benimle ilgili değil ki. Ben ancak önüme gelen dosyaya bakarım. Ben müfettiş değilimki her dosyaya bakacağım.

"55 YILDA BEN BÖYLE BİR OLAY GÖRMEDİM"
-Galatasaray Fenerbahçe maçında yaşananları izlerken, Galatasaray sempatizanı, taraftarı olarak neler hissettiniz?
Ben Galatasaray sempatizanı, taraftarı olarak seyretmedim. Bir futbol adamı olarak seyrettim. 55 yılı aşkın sporcu ve seyirciliğimde ben bu kadar aşırı noktaya gelmiş saha olayı yaşamadım. O nedenle çok üzüldüm. Bu olaylardan büyük üzüntü duyuyorum. Tabii bu olayların bu noktaya gelmesinin çeşitli nedenleri var belki. Ama neden ne olursa olsun olaylar bu noktaya gelmemeliydi. Bu noktaya geldikten sonra sahada ne sporun ne fair playin ne dostluğun hiçbir şeyin anlamı kalmadı. Ağır gelişmeler, ağır suçlar oluştu. O nedenle şimdi disiplin kurulu raporlara göre bir cezai uygulama yapacaktır. Bize geldiğinde de bizde bilgi sahibi olacağız ama beni ziyadesiyle üzmüştür bu olaylar.

-Size dosya muhtemelen gelecek
Önümüzdeki haftadan evvel gelmez.

-Tahkim adına belki de en zor dosyalarınızdan biri mi olacak?
Yok

"BİZİM İÇİN ZOR DOSYA YOK"
-Neden?

Raporlar ne diyorsa biz ona göre hareket ederiz. Bizim için zor dosya yok. Türk futbolunun selameti açısından ne gerekiyorsa biz onu yaparız.

"G.SARAY İTİRAZ ETMEMELİ. BEŞİKTAŞ ETMEMİŞTİ"
-Galatasaray, PFDK'nın vereceği cezaya itiraz etmeli mi etmemeli mi, bu dosya Tahkim'e gelmeli mi gelmemeli mi? Çünkü Beşiktaş statında olan ve ölümle sonuçlanan bir olay  vardı hatırlyacaksınız.
Kanaatimce etmemelidir. Ne ceza olursa olsun itiraz etmemelidir ama bu yasal haklarıdır, edebilirler saygı duyarım ama Beşiktaş kulübü o 3 maç cezaya itiraz etmemişti.

-Evet etmemişti.
Beşiktaş orada çok büyük bir fair play örneği gösterdi. Üzüntüsünü ortaya koydu. Böyle bir olayın olmasından dolayı büyük sıkıntılar yaşadıklarını dile getirdiler. Hiçbir kabahatleri de yoktu yönetimin. Ama cezayı sineye çektiler, itiraz etmediler, örnek bir davranışta bulundular.

-Galatasaray yönetiminin de böyle yapması mı lazım diyorsunuz?
Galatasaray yönetiminin de bu olayda disiplin kurulunun kararına, tabii çok aşırı yanlış bir şey olmaması kayıt ve şartıyla onlar değerlendireceklerdir, eğer bir itirazda bulunmazlarsa belki de fair play adına topluma bir takım mesajlar vermiş olabilirler. Bu Türk futbolunun geleceği açısından önemli bir mesaj olur.

-Yani PFDK Galatasaray' a 7 maç ceza verse...
Rakam konuşmayalım. Bak bir yanlış daha yapılıyor, spor basınında 3, 5, 8, 10 maç diye bir takım kafadan atılan şeyler var.

"MAÇLAR ARTIK BAŞKA SAHALARDA OYNANMALI"
-Ben başka bir şey söylemek için örnek veriyorum. Atıyorum Disiplin Kurulu 7 maç ceza verdi, Tahkim 5'e indirdi. 3'ü saha kapatma 2'si seyircili ve başka sahaya verilse ve bu maçlar İzmir'e alınsa Galatasaray taraftarı bana göre ödüllendirilmiş olacak aynı Fenerbahçe'deki gibi.

Ben önümüzdeki sezondan itibaren artık maçların İzmir'e verilmeyeceği inancını taşıyorum. Verilmemesinid e doğru buluyorum. Bana göre Fenerin, Galatasaray'ın, Beşiktaş'ın saha kapatmalarda gidip cezalarını 1. ligde kulübü olmayan, 1. lig takımlarını seyredemeyen illerde oynamalarını doğru buluyorum. Mesela Diyarbakır'da, Elazığ'da oynasınlar hem oranın halkı bu kulüpleri izleyebilme şansına sahip olur ve bunu tercih ederim yani.

-PFDK’nın adilliğinden şüpheniz var mı?
Hayır, hayır. Hepsi bizim değerli meslektaşımız arkadaşımız ama taktir farklılığı olabilir. Bu gayet doğaldır.

-Bunu sormamdaki neden şundan. Bunca yıllık deneyiminiz var. PFDK'nın hangi şartlarda,neye göre ne ceza verdiğini çok iyi biliyorsunuz. Ardından Tahkim olarak ne yapabileceğinizide biliyorsunuz.
Evet

-Burada şimdi herkes cezayı konuşuyor. 3 maç, 5 maç, 10 maç deniliyor. Şimdi diyeceksinizki önüme gelme ihitmali olan dosyayla ilgili konuşamam ama ben yinede soruyorum. Nasıl bir ceza çıkar?
Onu bilemem.

-Neden?
Bilemem.

-Gördünüz ama olaylarda belli herşey.
Disiplin Kurulunun takdir yetkisine bu aşamada herhangi bir şey söyleyemem. Bir nevi görüşümü reyimi evvelden açıklamak olur. Öyle bir şey yaptığım zaman benim davadan çekilmem lazım. Hiçbir şekilde ben önüme gelebilecek dosya hakkında hukuki açıklama yapamam. Bu hukukçunun yapaması gereken ve kesinlikle yasak olan birşeydir. Ancak dosya önümüze geldiğinde taktirlerinin uygunluğa, suçun tafsifine, hangi maddeye göre ceza verildiğine bakarız, taktirinde yerinde kullanılıp kullanılmadığına bakar ve ona bir değerlendirme yaparız.

-Galatasaray Kulübü'nün itirazı olduğunda dosya tahkime geldiğinde, o toplantıda bulunabilir miyiz.
Başında bulunabilirsin ama sonuna kadar bulunamazsınız.

"KAVGA MI EDİYOR DİYEBİLİRSİNİZ"
-Tahkim'in bir endişesi, kuşkusu yok ama kendisinden...

Şimdi aramızda çeşitli hukuki tartışmalar yapıyoruz. Bazen bu tartışmalarımızı bazen çok sert boyutlarda da yapabiliriz. Duysanız kavga mı ediyor bunlar diyeceksiniz.

-Kavga ediyor musunuz?
Hayır hukuki tartışma yaparız. Bazen bu hukuki tartışmaların dozu sert olabilir, ses tonu farklı olabilir.

erdem.erol@ligtv.com.tr
omer.can@ligtv.com.tr