Haydi Tayfur Hoca!

Haydi Tayfur Hoca!
Beşiktaş yönetimi, tartışmalara, spekülasyonlara, tahminlere, tavsiyelere ve kulislere zaman bırakmadan Türkiye Kupası’nın hemen ardından Tayfur Havutçu ile 2+1 yıllık teknik direktörlük sözleşmesi imzaladı...
   
Doğru bir karar...
   
Bu kararda hem akıl, hem de sevgi var... Dün de kısa yorumumda dile getirdiğim gibi, yönetimin bu kararın ardında en azından 2 yıl süreyle ısrarla durması, Tayfur Hoca’ya her koşulda destek vermesi gerekir. Aksi halde ateşten gömlek, öncekilerde olduğu gibi Tayfur Hoca’yı da yakacaktır.
   
Gelelim, zor ve onurlu görevi üstlenen Havutçu’nun gündemine...
   
Öncelikle “Schuster’in tribüne çıkardığı adam” ve “emanetçi antrenör” portrelerini terk edip hızla “patronaj” kimliğini sergilemesi gerekir. Havutçu’nun bu konuda son derece yetkin ve yeterli olduğunu düşünüyorum. Sakin kişiliği, alçak gönüllü tavırları kimseyi yanıltmasın. O çok dengeli, iyi niyetli, eğitimli ve uygar bir spor adamı. Asar keser, hot zot biri değil.

Beşiktaş futbol takımının sorunlarını çözecek bilgi de, enerji de Havutçu’da var. Şampiyon olan 2009 kadrosunda Mustafa Denizli’nin yardımcısıydı... Aynı görevi Schuster’le de sürdürdü... Schuster’in belirlediği ölçüye itiraz etmedi, bunu bir sorun haline getirmedi. Ama Schuster’in takım üzerindeki etkisinin de tanığı oldu. Bu etki bir vizyon genişlemesi midir, tahribat mıdır? En doğru yanıtı Tayfur Hoca biliyor... Hem Denizli ile paylaştıklarından hem de Schuster ile paylaşamadıklarından (!) çıkardığı yararlı dersler var sepetinde... Onları hep birlikte göreceğiz.
   
Tayfur Havutçu, geçenlerde Guti ile küçük bir sorun yaşadı. Beklenen sarsıntıyı ve olumsuz etkiyi yaratmadan o sorun aşıldı... Önümüzdeki sezon yerli ya da yabancı futbolcularla da sorun yaşanabilir. Havutçu’nun bunları ödün vermeden, sessizce şimdiden çözebileceğini düşünüyorum... Burada hatırlatmamız gereken bir olay var: Del Bosque sonrası görev Rıza Çalımbay’a verilmişti... Norveçli futbolcu John Carew, yeni sezonda Çalımbay’la çalışamayacağını belirterek kendisine izin verilmesini istedi ve ayrıldı. Önce Lyon, sonra Aston Villa... Şu sıralar Stoke City’de. Beşiktaş sonrası kariyeri sürekli inişte... Beşiktaş’ta kalsaydı belki daha başarılı olurdu. Her neyse... Yabancı hocaların yerli patronlara karşı itiraz ya da isyanları, yönetim tarafından kontrol edilebilir. Sorunlar çıkarsa, çözülebilir. Beşiktaş’ta da, Beşiktaş dışında da çok iyi örnekler var. Kendi adıma, Havutçu ile ne Guti’nin ne de Portekizlilerin... Hiçbir yabancının yeni bir sorun yaşayacağını, ya da yaratacağını sanmıyorum... Ama yine de onları en iyi biçimde hazırlamak, en yararlı bir anlayışla oynatmak da hocanın sorumluluğudur. Hoca şimdiden, tavrını da ilkelerini ortaya koymalı.
     
TAKIM BİR BÜTÜNDÜR
Beşiktaş’ta üstü örtülü gizli bir sorun var...
   
Yabancıların her başarıda öne çıkarılıp alkışlanması, yerli futbolcuların da sürekli hatalarıyla gündeme gelmesi... Tribünde de medyada da çok örneği var bu sorunun... Yerliler, çoğunlukla savunmacılar... Yabancılar ise ayağından gol beklenen adamlar... Futbol takımının bir bütün olduğu unutulmadan, yerlisi  yabancısıyla, hücumcusu ve savunmacısıyla alkış da eleştiri de daha adil olmalı!
Tayfur Hoca’nın bu sorunu büyümeden çözmesi gerekiyor.
   
Beşiktaş “eklektik” uyumsuz ve farklı anlayışlardan gelen oyuncularla kurulu bir takım... Bu takımı daha uyumlu, daha disiplinli, daha üretken bir felsefe ile oynatmasını da Havutçu’dan bekliyoruz.
Transferde geleceklerden daha önemlisi, gidecek olanların belirlenmesi... Örneğin, son iki haftada adeta çiçek açan ve maliyeti ile göz kamaştıran Fernandes mi kalmalı, yoksa gerçek bir profesyonel olarak ciddiyetiyle, istikrarı ile göz dolduran Ernst mi? Kişisel tercihim her zaman Ernst gibi oyunculardır...
   
Bu yazıyı yazmadan önce Beşiktaş’ı iyi tanıyan işi içeriden bilen dostlarla da görüştüm... Telaş halinde bir çok yerli stoperle görüşülmesini çok doğru bulmuyorlar... Hilbert’in gönderilebileceğini düşünüyorlar... Hemen hepsi Nihat’ın kredisini tükettiği ve yeni sezonda Beşiktaş’la vedalaşması görüşünde...
   
Almeida ve Bobo... Kim kalır, kim gider, önemli değil!... Ama genç, yetenekli ve etkili (alternatif) bir yerli santrfor bulunmalı... Bu işleri iyi bilenler, Anadolu’dan değil, Almanya’dan adres gösteriyorlar...
   
Tayfur Hoca’nın ajandasında bunlar da vardır, umarım...
   
BEKLEYİP GÖRECEĞİZ
Havutçu’nun tek handikapı, antrenörlük kariyerinin her haliyle (şimdilik) Beşiktaş’tan ibaret olmasıdır. Fatih Terim, Göztepe, Ankaragücü ve Milli Takım’da (Piontek’in yardımcısı olarak) bir pişme sürecinden geçip önce Milli Takım’da, sonra da Galatasaray’da parladı! Aykut Kocaman, İstanbulspor, Ankaraspor, Konyaspor ve yeniden Ankaraspor deneyimlerini yaşadı... Şimdi Fenerbahçe’nin başında, Süper Lig’de son söz hakkına sahip iki hocadan biri...
   
Tayfur Hoca’nın ne kadar pişip ne kadar ustalaştığını, hep birlikte Beşiktaş’ta göreceğiz!
   
Haydi, yolun açık olsun Havutçu... Gözünü seveyim, pişerken yanma!
    
ALEX SADECE İSTATİSTİK MİDİR?
Süper Lig’imizin en büyük fenomeni olarak hem kendi kariyerinde, hem de bizim spor tarihimizde çok özel bir yer edinen Fenerbahçeli Alex de Souza’nın başarısını her geçen gün yeni sayılarla, istatistiklerle anlatıyor arkadaşlar...
   
7 yılda (şimdilik) 121 gol, 93 asist... Gerçekten saygı duyulacak, hayranlık yaratacak bir başarı bu.
   
Ama Alex sadece bir istatistik midir? Gelecek kuşaklara Alex’i anlatırken sadece dijital verileri mi koyacağız ortaya...
   
Alex’in başarısı anlatılırken, o istatistikleri yaratan hayatı ıskalıyoruz sanki...
   
Öncelikle çok iyi bir aile babası... Eşini ve çocuklarını seviyor, onların hayatını en iyi koşullarda, en mutlu biçimde yaşamaları için elinden geleni yapıyor...
   
Gerçek bir sporcu gibi yaşıyor... Roberto Carlos’un bol çocuklu, bol bol beraberliklerle dolu, yüksek tempolu, renkli ve gürültülü hayatına karşılık onun daha sakin bir yaşam biçimi var...
   
Tekme yediği rakiplerine karşı hemen hemen hiç tepkisi yok. Hakemlerle de bir sorun yaşadığını görmedik... Hiçbir teknik adamla sorun yaşamadı. Yönetimin ya da kamuoyunun desteğine rağmen ne hocalarıyla, ne de takım arkadaşlarıyla bir sıkıntısı oldu...
   
Antrenmanlarda takımın en çalışkanı o. Aynı zamanda neşe kaynağı...
   
Özetle Alex sadece istatistik değil... Alex iyi bir sporcu...
   
... Ve çok iyi bir adam!