Fenerbahçe'nın Uruguaylı yıldızı Lugano, geçtiğimiz sezon Galatasaray maçında yaşanan olaylardan dolayı utanç duyduğunu söylerken, "O maçta yaşananlardan dolayı babamdan fırça yedim ama onlar birer kontrol kaybı" dedi.
Lugano, F.Bahçe’nin bu sezon taşıdığı savaşçı ruhu sembolize eden bir futbolcu.. Geçen sezon ayrılması gündemdeydi.. Uzun süre Lazio ile flört ettikten sonra F.Bahçe ile 3+1 yıllık mukavele imzaladı.. Son G.Birliği maçında hem defansta sergilediği futbol hem de attığı golle eski günlerine döndüğünü de gösterdi. İşte Lugano'nun tayfun Bayındır'a verdiği röjportajın tamamı:
“Bunu herkes merak ediyor. Çok şaşırtmıyor bu sorular. Çünkü ben kendimi biliyorum. Gençliğimden beri içimde bir savaşçı ruh taşıyorum. Uruguay’da da böyle eleştiriliyordum, Brezilya’da da. Ama gençliğimi düşünürsek daha sakinleştiğim kesin.
Kendimi sahaya çok motive ederek çıkıyorum. Ama futbolda işler hep istediğiniz gibi gitmiyor. Bazen yediğimiz bir gol, alınan bir mağlubiyet kanımın kaynamasına, sinirlenmeme neden olabiliyor. Bu tamamen yenilgiyi ya da başarısızlığı kabullenememek. Kendimi tutamıyorum, kontrol edemiyorum.”
Mesela son G.Saray maçı. Babam Türkiye’ye ilk kez geldi ve o maçı izledi. Sizin sorduğunuz tatsızlıklar yaşandı. Maçtan sonra TV görüntülerini birlikte izlerken bana ’Sen idiot musun? Neler yapıyorsun, nasıl bu kadar kendini kaybedebilirsin? Nasıl kontrolden çıkabilirsin?’ demişti. Ardından da ’Eğer bu tip davranışları yapmaya devam edeceksen bir daha senin maçını izlemeye gelmeyeceğim. Lütfen kendini biraz dizginle. O agresifliğini bitir. Beni ondan sonra çağır’ diye eklemişti.”
BANA ‘KATİL’ DEMEYİN
Saha içinde çılgın bir savaşçısın, saha dışında ise müthiş sakin bir aile babası. Bu çelişkiyi nasıl açıklarsın?
“Ben zaten böyleyim. Benim öyle şüphe duyulacak, politik, diplomatik yaklaşımlarım asla olmaz. Bir şey ya vardır ya da yoktur. Ya konuşurum ya konuşmam. Evde de böyleyim. Herkesle böyleyim. Takım arkadaşlarımla da böyleyim. Futbol oynarken de böyleyim. Uruguay’da erkek çocuklar doğduğunda kucaklarına futbol topu verilir. ’Biz Dünya Kupası kazanmış bir ülkeyiz, bunu bil öyle oyna’ denir. Oralardan başlamamız lazım.
F.Bahçe formasını giydiğim bir takım. 30 milyon taraftarın beni izlediğini biliyorum. Her zaman daha iyisini yapmalıyım ki, onların kalbinde biraz daha fazla taht kurmalıyım. Taraftarlar maçımıza geliyorlar, yağmur-çamur demeden sonuna kadar destekliyorlar, onlara daha fazlasını vermeliyim. Ben saha içinde agresifliğimle dikkat çekiyorum. Bazı yorumcular benim hakkımda ’katil’ bile dedi. 3.5 yıldır buradayım. F.Bahçe’de bu süre içinde gelip geçen teknik adamlar, oyuncular, yöneticiler, aşçımız, çimleri kesenler, resepsiyonda duran tüm çalışanlara mikrofon kapalıyken sorun. Çünkü, mikrofon açıkken diplomatik konuşmalar oluyor. Kim benim hakkımda bir kötü söz söylerse onunla her zaman yüzleşmeye hazırım. Buyursunlar, Samandıra’ya gelsinler, davet ediyorum. Kimse benim hakkımda kötü söz söylemez. Ben yorumcuların dediği gibi katil karakterli biri olsaydım bunu zaten benim yakınımdakiler söylerlerdi.”
TEK SUÇLU ‘DEDE’ DEĞİL
Eski hocanız Luis Aragones neden başarılı olamadı?
“Ben her zaman önce kendimi eleştirerek işi başlarım. Tüm futbolcuların da bunu yapması gerekir. Başarısızlıkta en başta eleştirilmesi gerekenler her zaman futbolcular olmalı. Daha sonra teknik adamlar, sonra da yöneticiler gelir. Bence bir çok neden var başarısız olmasında. Ama onlara hiç girmek istemiyorum. Saygısızlık olur. Biz beklenen başarıyı getiremedik. Ama burada en büyük eleştiriyi alması gereken futbolculardır.”
Zico, Aragones ve Daum’la çalıştın. Üç ayrı karakterde hoca. Üç ayrı oyun sistemi. Hangisi sana daha yakındı?
“ÜÇ farklı teknik adam. Orijinleri, kültürleri, kafa yapıları oldukça farklı. Ben hepsiyle iyi anlaştım. Bize düşen görev onların direktiflerini harfiyen yerine getirmektir. Onun sistemine adapte olmamız gerekiyor. Ben ne onlar hakkında kötü bir şey söylerim ne de onları çok övücü konuşmalar yaparım.”
TÜRKİYE BİZDEN İYİ
Uruguay’ın kaptanı olarak G.Amerika’dan Türkiye ve Türk Milli Takımı nasıl görünüyor?
“Ben zaten Türkiye’ye gelmeden önce futbolun bu kadar fanatizm düzeyinde yaşandığını bilmiyordum. Benim her zaman için şöyle bir görüşüm var. Arjantin, Brezilya ve Uruguay futbolun en duygusal, en sıcak şekilde yaşandığı, statlarda da delirircesine sevindikleri, stat kapılarında yatıp kalktıkları ülkeler.. Türkiye’ye geldikten sonra burada yaşananların da bize çok yakın olduğunu gördüm.